10. Sakıp Sabancı Konferansı Washıngton’da Gerçekleştirildi
Sakıp Sabancı Konferansı’nın 10’uncusu, ABD’nin başkenti Washington DC’de gerçekleştirildi.
Sabancı Üniversitesi ve Brookings Enstitüsü işbirliği ile düzenlenen “Sakıp Sabancı Konferans Serisi”nin 10’uncusu, bugün Washington’da gerçekleştirildi.
Sabancı Üniversitesi’nin onursal başkanı merhum Sakıp Sabancı’yı anma etkinlikleri kapsamındaki konferansın bu yılki konuğu, 2005 yılında gerçekleştirilen ilk konferansta “Amerika, Türkiye ve Dünya” başlıklı konuşma yapan ABD Dışişleri eski Bakanı Madeleine Albright oldu. Albright konferansta, “Türkiye ve Küresel Siyasi ve Ekonomik Dönüşüm” başlıklı bir konuşma yaptı. Konferans, canlı video konferans bağlantısı ile Emirgan’daki Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nden de izlendi. Madeleine Albright’ın konferansından önce konuşan Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, son yıllarda artan küresel zorluklardan bahsetti. Bu çerçevede fırsatların da aynı şekilde arttığını dile getiren Sabancı, “Halen 2008’deki finansal krizin etkilerini, Arap Baharı’nın etkilerini hissetmeye devam ediyoruz. Rusya ile Ukrayna arasındaki gelişmelerin de muhakkak çok geniş kapsamlı etkileri olacaktır. Dolayısıyla bu çerçevede güvenlik, istikrar, işbirliği ve gelişme kavramlarını iyi düşünmemiz lazım. İklim değişikliği, gıda, su ve enerji kıtlığı gibi konuları da göz önüne almamız gerekiyor” diye konuştu
Bu zorlu dönem içerisinde Türkiye’nin önemli oranda büyüdüğüne dikkat çeken Güler Sabancı, ekonomik büyümenin de yurtiçi siyasi istikrarı arttırdığını ifade etti.
Sabancı, bütün ulusal ve uluslararası zorluklara rağmen Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda devam etmekte olduğunu belirterek, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ni halen iç reform sürecini devam ettirmek ve kalkınmasını sağlamak için önemli bir çapa olarak gördüğünü vurguladı.
Bugün karşı karşıya kalınan önemli zorlukların aynı zamanda gelişmekte olan Türkiye gibi ülkelerin küresel yönetişim içerisinde bir rol alma imkanını da geliştirmekte olduğunun altını çizen Güler Sabancı, “Artık zaman bu zorlukları görerek ve burada yapılabilecekleri en iyi şekilde değerlendirerek bu uluslararası düzenin önemli bir parçası olmaktır. Winston Churcill’in dediği gibi geleceğin imparatorlukları insanların fikirlerinden çıkacaktır. Dolayısıyla insani gelişim gerçekten çok önemli olacaktır. İşte biz de bu konferans dizisiyle bu amaca hizmet edebildiğimizi umuyoruz. Sakıp Sabancı Konferans serisinin, Sayın Bakan Albright’ın bugünkü konuşmasıyla çok önemli bir ilk on yılı kapıyor olmasından büyük memnuniyet duyuyorum” dedi
ALBRIGHT: “TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK KONUMU ÇOK ÖNEMLİ”
Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın ardından kürsüye çıkan ABD Dışişleri eski Bakanı Madeleine Albright, konuşmasına Sabancı’ya teşekkürlerini sunarak başladı.
Güler Sabancı’nın çok önemli bir görevi yerine getirdiğini dikkat çeken Albright, “Amcanızın transatlantik işbirliği ve anlayışın geliştirilmesine olan inancını yaptığınız çalışmalarla ileri taşıyorsunuz. Onun için ben de hem şahsen hem de profesyonel olarak burada bulunmaktan büyük memnuniyet duyuyorum” dedi.
Albright, “Türkiye ve Küresel Siyasi ve Ekonomik Dönüşüm” başlıklı konuşmasında, ABD ile Türkiye arasındaki işbirliğinin önemli bir parçası olduğunu belirttiği enerji ve demokrasi olmak üzere iki stratejik konuyu ele aldı. Bu konuları seçmesinin sebebini aktaran Albright, enerji güvenliğinin Türkiye’nin bölgedeki rolü ve etkisi açısından önemli olduğunu ve olmaya devam edeceğini, demokratik kurumların güçlendirilmesinin de Türkiye’nin hem ülkesinde hem yurt dışında ne gibi çalışmalar yapacağına önemli etkisi olacağını kaydetti.
Enerji açısından bakıldığında Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 75’ini dışarıdan ithal ettiğine dikkat çeken Madeleine Albright, ancak ülkenin jeostratejik konumunun çok önemli olduğunun altını çizerek, “Türkiye sadece kıtaların kesişim noktasında bulunmuyor, hidrokarbon kaynaklarının da kesişim noktasında bulunuyor” diye konuştu.
Türkiye’nin doğusunda petrol ve gaz kaynaklarının, batısında ise yine doğalgaz yataklarının bulunduğunu belirten Albright, bu kaynakları isteyen Avrupa piyasaları için en iyi ve en çabuk yolun Türkiye’den geçtiğini söyledi.
“Türkiye’nin bu açıdan konumu Doğu ile Batı arasında çok önemli bir yerde. Bu sayede tedarikçiler ve müşteriler arasında çok önemli rol oynamıştır ve oynamaya da devam edecektir” diyen Albright, böylesine bir enerjiye dayalı ortaklığın Türkiye’yi AB’ye de daha yaklaştırabileceğini çünkü AB üyesi ülkelerin de enerji kaynaklarını çeşitlendirmek istediklerini ifade etti.
Albright, AB, ABD ve Türkiye’nin enerji açısından bakıldığında çıkarlarının ortak olduğunu söyleyerek, “Çünkü bu kaynakların Türkiye’ye erişmesi oradan da küresel piyasalara gitmesi çok önemli. Ne kadar çok boru hattı vasıtasıyla petrol ve doğalgaz aktarımı sağlanabilirse o kadar önemli gelişmeler olur. Tabi bu akışın sağlanabilmesi için aynı şekilde güvenin de gelişmesi gerekiyor” dedi.
“TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİNİ UZUN ZAMANDIR TAKİP EDİYORUM”
Enerjinin ardından demokrasi konusunu ele alan ABD Dışişleri eski Bakanı Madeleine Albright, Türkiye’nin demokrasisini uzun zamandır takip ettiğini dile getirdi. 1997’de demokratik çerçeve açısından Türkiye’de önemli gelişmeler olduğunu hatırlatan Albright, ondan sonra 3 kere istikrarlı hükümet seçildiğini, bu seçimlere de milyonlarca kişinin katıldığını kaydetti.
Albright, “Askerin üzerinde sivil kontrol çok ilerledi. Kürt meselesiyle ilgili konular genel olarak tartışılmaya başladı ve bütün bunlar çok önemli gelişmelerdi” diye konuştu.
Meclis’in geçen ay kabul ettiği demokratikleşme paketine değinen Albright, “Bir takım eksikliklerine rağmen bu paketin içerisinde Türkiye’nin demokrasisini Meclis’e daha çok tarafın katılımını sağlayacak bir yolda ilerletecek unsurlar bulunuyor. Herhangi bir dilde siyasi kampanya yapılabilmesi ve azınlık siyasi partilerinin maddi kaynak alabilmesiyle ilgili eşiklerin düşürülmesi de önemli konular arasında yer alıyor” dedi.
Demokratik olarak seçilmiş hükümetin kampanyalarında verdiği sözleri yerine getirmeye devam ettiğini de vurgulayan Albright, Türk halkının AK Parti’nin iktidarda olduğu son 10 yıl içerisinde hayatlarının pek çok alanında gelişme gördüğünü dile getirdi. Albright, eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başlattığı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümetinin devam ettirdiği ekonomik reformlar sayesinde gayri safi yurtiçi hasılanın 231 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkarıldığını, ihracatın ve dış ticaretin arttığını ve enflasyon oranlarının düştüğünü belirtti.
Türkiye’nin bu dönemde uluslar ailesi içerisinde de önemli bir rol aldığına değinen Albright, örneğin BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olarak görev yaptığını ve gelecek sene de G-20 zirvesine ev sahipliği yapacağını aktardı.
Albright ayrıca, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki metroların genişletilmesi, İstanbul’da üçüncü köprü ile üçüncü havalimanının inşasına başlanması gibi önemli alt yapı çalışmalarının gerçekleştirildiğine değindi.
Türkiye’de internetin de tam kapasitesinde kullanılabilir hale getirildiğini söyleyen Albright, bunun yanı sıra daha fazla Türk vatandaşının sağlık hizmetlerine erişebilir hale geldiğini ifade ederek, Türkiye’deki sosyal güvenlik kurumunun kapsadığı kişi sayısının son 6 yıl içerisinde yüzde 28 arttığını belirtti.
Ancak demokrasinin bir yolculuk olduğunu dile getiren Albright, daha atılması gereken pek çok adımın bulunduğuna işaret ederek, “Dünyanın en eski modern demokrasisi olan ABD’de bile sürekli daha çok demokratikleşme için çalışmak gerektiğini biliyoruz. Türkiye’deki insanlar bugüne kadar demokrasileri için gerçekleştirilenlerden gurur duymalılar. Aynı zamanda bu yolculuğun devam etmesi gerektiğinin de bilincinde olmalılar. Bu süreç devam ettikçe ülkenin siyasi liderlerinin de bu süreçte kalmaya devam etmeleri çok önemli” dedi
Albright, ABD’nin de, Türkiye’nin demokrasisini derinleştirme yolunda daima tam bir ortak olarak yanında yer alacağının altını çizdi.
“DEMOKRASİNİN İŞLEYEBİLMESİ İÇİN BİR MUHALEFETE İHTİYAÇ VAR”
Türkiye’de modern teknoloji ile kültürel gelenekler, din ile hükümet, ulusal egemenlik ile küreselleşme, bireyin rolüyle devletin rolü gibi değişik konularda tartışmalar olduğunun bilindiğine dikkat çeken Albright, farklı görüşlerin olduğunu ve bu farklı görüşlerin de kutuplaşabildiğini söyledi.
Albright, Türkiye’nin bu tip tartışmalarda yapması gerekenin açıklık ve hoşgörüye dayalı bir karşılıklı tartışma ve uzlaşma kültürü oluşturabilmesi olduğunu ifade ederek, “Kısacası, bütün liderlerin kendisine oy vermeyenler de dahil olmak üzere diğerlerinin görüşlerini dinlemesi gerekiyor” şeklinde konuştu
ABD Dışişleri eski Bakanı Albright, bunun “demokratik çerçeve”nin özü olduğunu, demokrasinin sadece seçimden ibaret olmadığını dile getirdi. Demokrasinin bir muhalefete, serbest bilgi akışına ve bu sistem içerisinde dengelerin sağlanmasına ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Madeleine Albright, bu sayede azınlıkların haklarının da bu sistem içerisinde korunabileceğini söyledi.
Bir muhalefetin olmasının demokrasinin en önemli unsurlarından birisi olduğunu kaydeden Albright, “Tek partili demokrasi diye bir şey olamaz. Bir muhalefet olduğu zaman vatandaşların gerçek anlamda bir seçeneği vardır. Ve gerçek anlamda bir seçenek olduğu zaman ancak kazanan hakikaten halktan bir yetki aldığını iddia edebilir. Dolayısıyla bu çerçevede, Türk toplumunun her kesimine hitap edebilecek değişik seçeneklerin olması gerekir ve insanların gerçek bir seçeneğe sahip olabilmeleri için de açık tartışmalar, konuşmalar, görüşmeler yapılabilmesi gerekiyor. Bu konuda sorunlar bulunuyor” dedi.
“KİTLE İLETİŞİME ULAŞMAK YETERSİZ, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ OLMALI”
Türkiye’deki basın özgürlüğüne de değinen Albright, “Sınır Tanımayan Muhabirler Yıllık Endeksi’ne göre 2013 yılında Türkiye basın özgürlüğünde 154. konuma düştü. Bugün de Freedom House en son basın özgürlüğü raporunda Türkiye’yi basın özgürlüğünden yoksun olarak tanımladı. Türkiye’de medya üzerindeki baskılar, vergiler ve basın mensuplarının ve basın organı sahiplerinin cezaevlerine atılması gibi yollarla yürütülmekte” şeklinde konuştu.
Günümüz dünyasında halkın sadece kitle iletişime ulaşmasının yetersiz olduğunu söyleyen Albright, ifade özgürlüğüne de sahip olması gerektiğinin altını çizdi. Albright, bugün kamu gösterilerinin gerçekleştirildiğinin görüldüğünü ancak dijital çağda insanların kendilerini daha çok internet üzerinden ifade ettiklerini belirtti.
Madeleine Albright, hükümetin güvenliği sağlaması gerektiğini anladığını dile getirerek, “Ancak getirilen kısıtlamalar bağımsız bir yargının kontrolünde oldukça sınırlı, geçici ve çok nadir uygulanan bir önlem olması gerekiyor” diye konuştu.
Türkiye’de yurtiçinde veya uluslararası alanda çeşitli komplo teorilerinin bulunduğunu görebildiğini aktaran Albright, “Bu komploların arkasında Amerikalıların ya da bazı dini azınlıkların olduğunu iddia etmek çok da mantıklı değil. Bu tip iddialar mutlaka farklı açılardan incelenmeli ve halka açık bir soruşturmayla kanıtlar ışığında ele alınmalı” ifadelerini kullandı.