Manik Depresif Hastalığı, Dna'yı Bozuyor
Halk arasında "manik depresif" olarak bilinen "iki uçlu bozukluk" veya "bipolar bozukluk" hastaların DNA'sında hasar oluştuğu ortaya çıktı.
Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalında görevli Dr. Berna Ermiş, "İki Uçlu Bozukluk Hastalarında Oksidatif Metabolizmanın ve Oksidatif DNA Hasarının Değerlendirilmesi" konulu çalışmayla 80 hasta ve 48 sağlıklı insan üzerinde araştırma yaptı.
GAÜN Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Haluk Savaş ve Doç. Dr. Ahmet Ünal'ın danışmanlığını yaptığı araştırma sonucunda, halk arasında "manik depresif" olarak bilinen "iki uçlu bozukluk" veya "bipolar bozukluk" hastalarının DNA'sında hasar oluştuğu belirlendi.
Prof. Dr. Savaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, manik depresif hastalığında kişinin kendini aşırı mutlu ya da huzursuz hissettiğini belirtti.
Bu dalgalanmaların aylarca sürebileceğini ifade eden Savaş, sağlıklı kişilerdeki normal iniş ve çıkışların tersine, bu duygu durum dalgalanmalarının şiddetli ve yaşamı tehdit edici olabildiğine dikkati çekti.
Yapılan çalışma ile hastalık belirtilerinin aktif olduğu dönemde DNA hasarının olduğu ve belirtilerin yatıştığı dönemde de DNA hasarının devam ettiğinin belirlendiğini ifade eden Savaş, "Oksidatif stresin (vücuttaki kimyasal işlemlerin sonucunda oluşan zehirli atıklar) ise tespit edilen bu DNA hasarı ile ilişkili olduğu saptandı" dedi.
Çalışmanın 12-16 Kasım'da Antalya'da düzenlenen TPD 50. Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde "Araştırma Bildiri Ödülü" almaya da hak kazandığını kaydeden Savaş, şunları söyledi:
"Dünyada bu tür çalışmalar yapan sayılı merkezlerden birisiyiz. Bugüne kadar yaptığımız araştırmalarla dünyada bu alandaki çalışmalara büyük katkı sağladık. Bu çalışma da iki uçlu bozuklukta toplam oksidatif stresle DNA hasarı arasındaki pozitif ilişkiyi gösteren dünyadaki ilk çalışmadır ve bu açıdan çok kıymetlidir."
Dr. Berna Ermiş de hastalığın manik döneminde kişilerin kendini çok enerjik hissettiğini, neşeli olduklarını, çok konuşma, düşünce hızında, iştahta ve cinsel isteğinde artış gibi belirtilerin görüldüğünü dile getirdi.
Hastalığın depresif döneminde ise belirtilerin manik dönemin tam tersi olduğunu kaydeden Ermiş, hastaların mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, özgüvende azalma, değersizlik hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları hissettiğini ifade etti.
Doç. Dr. Ahmet Ünal da iki uçlu bozukluğun tedavi edilmediği durumda ağır bir seyir izleyebilen psikiyatrik bir rahatsızlık olduğunu belirtti.
Günlük 7-9 saatlik uykunun oksidatif stresi azalttığı ve uyku düzeninin iyi sağlanmasının, DNA hasarının da azalmasını sağlayabileceğini belirten Ünal, "İlaç tedavisinin düzenli olarak sürdürülmesi ve uyku uyanıklık düzeninin sağlanması; hastalıkla baş etme, işlevsellik düzeyinin artması ve hastaların ev, aile, iş yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmelerine katkıda bulunur" ifadesinde bulundu.
Çalışmaya Prof. Dr. A. Binnur Erbağcı, Doç. Dr. Feridun Bülbül, Yrd. Doç. Dr. Gökay Alpak ve Uzm. Dr. Mustafa Örkmez'in de katkı sağladığı belirtildi.
Kaynak: AA
GAÜN Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Haluk Savaş ve Doç. Dr. Ahmet Ünal'ın danışmanlığını yaptığı araştırma sonucunda, halk arasında "manik depresif" olarak bilinen "iki uçlu bozukluk" veya "bipolar bozukluk" hastalarının DNA'sında hasar oluştuğu belirlendi.
Prof. Dr. Savaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, manik depresif hastalığında kişinin kendini aşırı mutlu ya da huzursuz hissettiğini belirtti.
Bu dalgalanmaların aylarca sürebileceğini ifade eden Savaş, sağlıklı kişilerdeki normal iniş ve çıkışların tersine, bu duygu durum dalgalanmalarının şiddetli ve yaşamı tehdit edici olabildiğine dikkati çekti.
Yapılan çalışma ile hastalık belirtilerinin aktif olduğu dönemde DNA hasarının olduğu ve belirtilerin yatıştığı dönemde de DNA hasarının devam ettiğinin belirlendiğini ifade eden Savaş, "Oksidatif stresin (vücuttaki kimyasal işlemlerin sonucunda oluşan zehirli atıklar) ise tespit edilen bu DNA hasarı ile ilişkili olduğu saptandı" dedi.
Çalışmanın 12-16 Kasım'da Antalya'da düzenlenen TPD 50. Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde "Araştırma Bildiri Ödülü" almaya da hak kazandığını kaydeden Savaş, şunları söyledi:
"Dünyada bu tür çalışmalar yapan sayılı merkezlerden birisiyiz. Bugüne kadar yaptığımız araştırmalarla dünyada bu alandaki çalışmalara büyük katkı sağladık. Bu çalışma da iki uçlu bozuklukta toplam oksidatif stresle DNA hasarı arasındaki pozitif ilişkiyi gösteren dünyadaki ilk çalışmadır ve bu açıdan çok kıymetlidir."
Dr. Berna Ermiş de hastalığın manik döneminde kişilerin kendini çok enerjik hissettiğini, neşeli olduklarını, çok konuşma, düşünce hızında, iştahta ve cinsel isteğinde artış gibi belirtilerin görüldüğünü dile getirdi.
Hastalığın depresif döneminde ise belirtilerin manik dönemin tam tersi olduğunu kaydeden Ermiş, hastaların mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, özgüvende azalma, değersizlik hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları hissettiğini ifade etti.
Doç. Dr. Ahmet Ünal da iki uçlu bozukluğun tedavi edilmediği durumda ağır bir seyir izleyebilen psikiyatrik bir rahatsızlık olduğunu belirtti.
Günlük 7-9 saatlik uykunun oksidatif stresi azalttığı ve uyku düzeninin iyi sağlanmasının, DNA hasarının da azalmasını sağlayabileceğini belirten Ünal, "İlaç tedavisinin düzenli olarak sürdürülmesi ve uyku uyanıklık düzeninin sağlanması; hastalıkla baş etme, işlevsellik düzeyinin artması ve hastaların ev, aile, iş yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmelerine katkıda bulunur" ifadesinde bulundu.
Çalışmaya Prof. Dr. A. Binnur Erbağcı, Doç. Dr. Feridun Bülbül, Yrd. Doç. Dr. Gökay Alpak ve Uzm. Dr. Mustafa Örkmez'in de katkı sağladığı belirtildi.