Arınç: Görev adamıyız emeklilik olmaz

Ak Parti’deki ‘üç dönem kuralı’ nedeniyle yeni dönemde milletvekili seçilmesi beklenmeyen Arınç,“Görevlerimizden ayrılabiliriz. Ama yaşadığımız müddetçe hep Ak Parti’nin hizmetinde olmak hem de Türkiye siyasetine bir şekildekatkıda bulunmayı arzu ederiz” dedi...

Arınç: Görev adamıyız emeklilik olmaz
Arınç: Görev adamıyız emeklilik olmaz
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Milliyet'e yaptığı açıklamada, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün siyasete dönüp dönmeyeceği, üç dönem kuralı nedeniyle kendisinin, “siyasetten emekli” olup olmayacağı konusunda, “Biz görev adamıyız. Bizde emeklilik olmaz. Yani görevlerimizden ayrılabiliriz. Ama yaşadığımız müddetçe hep Ak Parti'nin hizmetinde olmak hem de Türkiye siyasetine bir şekilde katkıda bulunmayı arzu ederiz, isteriz. Sayın Abdullah Gül bizim kardeşimizdir, arkadaşımızdır, partimizin kurucusudur. Çok mükemmel bir Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Milletimiz Abdullah Gül'ü çok sevdi, çok beğendi. Partimize çok büyük katkıları oldu. bugün İstanbul'da bulunuyor olması hizmete engel değil. O uluslararası camiada da çok takdir gören bir insandır” dedi. Dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilip gönderilmemesi tartışmalarıyla ilgili olarak ise Arınç, “Ön yargılı değilim. TBMM Genel Kurulu'nda gizli oylama yapılacaktır. Ben, bütün milletvekili arkadaşlarımızın önce hukuki düşünceleri ama daha çok vicdanlarıyla hareket edeceklerine inanıyorum” diye konuştu.

‘Çözüm'de dürüst noktadayız'


Arınç, 2 gün süren Kuveyt gezisine davet ettiği Milliyet'in sorularına şu yanıtları verdi:

Çözüm sürecinde yeni bir dönem başladı. Tünelin ucunda ışık gözüktü mü?
-Ümitli olmak için çok sebep var. Bir defa yeni hükümetimiz döneminde Sayın Başbakan'ımızın,'kamu güvenliği esastır, kamu düzenini bozacak hiçbir harekete müsaade etmeyiz. Kamu güvenliği ile çözüm süreci birbirinin alternatifi değildir' sözleri ve bunda ısrar etmesi bence çözüm sürecinde yeni bir perde açtı. İnanıyorum ki çözüm süreci çok daha dürüst ilişkilerle çok daha büyük bir kararlılıkla devam ediyor. Çünkü son yaşanan olaylar da dahil olmak üzere geçtiğimiz yıllarda örgütün Türkiye'den çıkmak bir tarafa karakol basmanın ötesinde her türlü şiddet olaylarına devam etmesi halkımızın şikâyetlerine yol açıyordu. Çözüm sürecinin önünde mutlaka büyük engeller olacaktır. Bunların oyununa gelinmemesi için dikkatli olunması gerekir diye düşünüyorduk. Fakat son yaşanan 7-8 Ekim olayları bize gösterdi ki örgüt bir silahlı eylem yapabilir, nitekim 40'a yakın insan hayatını kaybetti. Dolayısıyla çözüm süreci içerisinde hiçbir şekilde cana, mala, güvenliğe yönelik tehdit olmamalıdır. Sayın Başbakanımız bu konuda çok kesin bir tavır koydu. Gerek Öcalan gerek Kandil gerekse HDP'li milletvekilleri bu kararlılığımız karşısında yeni bir pozisyona ihtiyaç olduğunu gördüler. Ve bu pozisyonun artık kabul edildiğini görüyorum. Bundan sonra güvenliği ihlal eden hiçbir olay olmayacak, çözüm süreci de siyasi noktadan daha güçlü olarak devam edecektir. Ben, çözüm sürecinde ayağı sağlam yere basan daha dürüst daha ilkeli bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Bu da gelecek için bana ümit veriyor.

‘Siyaset bizi bırakıyor'

40 yıldır siyasettesiniz. Üç dönem yasağı var. Yeni bir dönem başlıyor. Emekli olacak mısınız?
-Siyaseti bırakıyor musunuz derken ben tam tersinden söylüyorum. Siyaset bizi bırakıyor. Çok da iyi oluyor. Çünkü ben üç dönem Ak Parti'de milletvekilliği yaptım ama iki dönem de RP ve FP'de milletvekilliği yaptım. Toplam 20 seneden beri parlamentodayım. Ama siyasetle ilgim 19 yaşından itibaren başladı. Çok partiler gördüm. Bir milletvekili parlamentoda ne yaparsa ben hepsini yaptım. Dolayısıyla bu üç dönem yasağı olmadan dahi ben artık aktif siyasi hayata son vermek istediğimi, bundan sonra emekli olmak bir kenara ama aktif siyasetin dışında olmayı arzu ettiğimi ifade etmiştim. Tabii bu benim şahsi düşüncemdir. Diğer milletvekili arkadaşlarım ne düşünürler onu bilmiyorum. Siyasetten uzak kalmak mümkün değil ama her şey de parlamentoda ya da bir bakan olarak yapılmıyor. Yine ülkemizin siyaseti, geleceğine ait birtakım projeler konusunda çalışmalarımıza devam ederiz. Onun için milletvekili olma şartı yok.

‘Gül bizim kardeşimizdir'


Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşüyorsunuz. Partiye dönüp dönmeyeceği, emekli olup olmayacağı da tartışılıyor.
-Biz, görev adamıyız. Bizde emeklilik olmaz. Bizde emekli olmak diye bir şey yok. Yani görevlerimizden ayrılabiliriz. Ama yaşadığımız müddetçe hep Ak Parti'nin hizmetinde olmak hem de Türkiye siyasetine bir şekilde katkıda bulunmayı arzu ederiz, isteriz. Sayın Abdullah Gül bizim kardeşimizdir, arkadaşımızdır, partimizin kurucusudur. Çok mükemmel bir Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Şimdi de görev süresi bitmiştir. Biz, her zaman el ele gönül gönüle bütün arkadaşlarımızla birlikte olacağız. Ve Türkiye için hizmet etmeye devam edeceğiz. Bunun için partide görev almak mümkün de olabilir olmayabilir de ama Türkiye için her zaman güzel şeyler düşünüp bunları Ak Parti'ye tavsiye etmek ve Ak Parti'de bu projelerimizin takipçisi olmak zannediyorum bizim için de onun için de büyük bir görev olacaktır. Türkiye halkı milletimiz Abdullah Gül'ü çok sevdi çok beğendi. Partimize çok büyük katkıları oldu. Bugün İstanbul'da bulunuyor olması hizmete engel değil. O uluslararası camiada da çok takdir gören bir insandır. Bunu ziyaret ettiğim Kuveyt'te de gördüm.

‘Mısır adım atarsa ilişkiler normalleşir'

Katar, Mısır ile diyalog başlattı. Türkiye, Mısır'la diyaloğa girecek mi?
Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ve gelişmesi iki ülkenin de bölgenin de yararınadır. Bu normalleşmenin gerçekleşmesi için Türkiye'nin tavrı bellidir. Mısır'ın da tavrını buna göre revize etmesi düzeltmesi veya yenilemesi gerekecektir. Eğer Türkiye'nin talepleri konusunda Mısır bir adım atacak olursa ilişkilerimizde normalleşme başlayabilir. Bunun Türkiye açısında da ama daha fazla Mısır açısından da önemli olduğunu düşünüyorum. Bölgede Kuveyt ve Katar, Türkiye ile pek çok konuda birlikte hareket ediyor. Onların yine geleneksel olarak Türkiye ile birlikte olmalarına ve bölgemizde yaşanan olaylara karşı da Türkiye'nin tezlerini birlikte savunmalarına ihtiyacımız var. Mısır'ın da bu darbeden sonra süratle normalleşmesine ve siyasi amaçlarla yargılamaların ve tutuklamaların sona erdirilmesine, siyasi partiler üzerindeki baskıların kaldırılmasına ve demokratik rejimin işleyişine yönelik kanalların açılmasına ihtiyacımız var. Ben bir diplomat değilim ama gönülden şunu istiyorum ki Türkiye ve Mısır arasındaki ilişkiler güçlü olmalı. Buna bütün bölgenin ihtiyacı var.

‘Arkadaşlar vicdanlarıyla hareket edeceklerdir'

Dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilip gönderilmemesiyle ilgili tartışmalar sürüyor. Komisyon karar toplantısını erteledi. Gelişmelere nasıl bakıyorsunuz?
-Bütçe görüşmelerinin son gününde bu konuda bir karar verileceği ifade edilmişti. Ama bu tür işlerde komisyon gündemine hakimdir. Doğrusu Kuveyt'e yola çıktığım için yaşanan gelişmelerden haberdar değilim. Ama şuna inanıyorum; benim politik hayatım içerisinde pek çok soruşturma komisyonu faaliyet gösterdi. Pek çok başbakan ve bakan Yüce Divan'a gönderildi. Bunların büyük kısmı beraat etti. Ancak çok önceleri 83'ten sonra yaşanan İsmail Özdağlar davasından mahkumiyet kararı verildiğini biliyorum. Biz de soruşturma komisyonları adli yargı görevini de yaparlar. Dolayısıyla komisyonun başkanı olan arkadaşımız da hem Adalet Komisyonu'nda başkan vekilidir hem de cumhuriyet başsavcılıkları yapmış ciddi bir hukukçudur. Seçilen arkadaşlarımızın da bu nitelikleri taşıdığına inanıyorum. Dolayısıyla önyargılı değilim. Komisyon raporuna karşı da bildiğiniz gibi TBMM Genel Kurulu'nda gizli bir oylama yapılacaktır. Ben bütün milletvekili arkadaşlarımızın önce hukuki düşüncelerini ama daha çok vicdanlarıyla hareket edeceklerine inanıyorum. Komisyon, incelenmesi gereken bazı hususlar var diyerek 5 Ocak'a ertelemişse bu komisyonun görevidir, niçindir nasıldır bunun ayrıntısına girmek bile doğru değil. Kaldı ki 5 Ocak 10 gün sonraki bir tarihtir. Bu tarihte verilecek kararı hepimizin hem saygı ile karşılaması lazım hem de yeterli bulmuyorsa Genel Kurul'da da kendi vicdanına göre hareket etmesi lazım. Ben, komisyonun bu ertelemesi karşısında farklı eleştirilerin ya da birtakım komplo teorilerinin söz konusu olmadığını düşünüyorum. Komisyondaki arkadaşlarımızın hepsine hangi partiden olursa olsun güveniyorum. Ama son söz eğer Genel Kurul'a gelecek olursa orada milletvekillerinin kendi vicdanlarına göre hareket edeceklerini düşünüyorum.