Fethullah Gülen ile ropörtaj yaptım
Beyaz Gazete yazarı Latif Şimşek, Paralel Yapı'ya yönelik düzenlenen operasyonun ardından olay yaratacak bir ropörtaja imza attı.
On dört Aralık Operasyonu seyrinde devam ederken, gazetecilik refleksi ile şansımı denedim ve 15 Aralık sabahı saat 09.00'da, Pensilvanya'yı telefonla aradım. Amerika'da saatler 13.00'ı gösteriyordu. Telefonu naif sesli bir “abi” açtı. Buğulu sesinde hüzün vardı; “Buyrun Efendim” dedi. Kendimi tanıttım ve Fethullah Gülen Beyefendi ile görüşmek istediğimi söyledim. Şaşırmıştı. Gazetecilerin öyle rastgele telefon açıp Hoca Efendi ile “tele röportaj” yapması alışılagelmiş bir şey değildi. Herhalde beni “hadsiz” in biri olarak düşündü ki; “Latif Bey, Mübarek Hoca Efendi telefonla görüşme yapmıyor” dedi.
Benim adım Latif, öyle kolay “pes” edecek göz var mı bende. Acaba dedim, telefondaki mübarek abimiz beni Latif Erdoğan'la karıştırmış olabilir mi? Çünkü sık sık bana, “Latif Erdoğan, Latif Demirci ya da Latif Doğan mısın?” diye sorup durmuştu.
“Mübarek ben Beyaz Tv'den Latif Şimşek, gazeteciyim. Siz Hoca Efendi'ye aradığımı ve konuşmak istediğimi söyleyin, ben 20 dakika sonra tekrar arayayım” dedim. Mübarek abimiz, daha son kelimemi beklemeden telefonu “şak” diye kapattı. Hemen aradım tabii. Açmadılar. Beş dakika sonra yine aradım. Bu kez aynı abi, biraz sinirli bir tonla “Efendim” dedi. “Müslüman, dedim, telefonu niye yüzüme kapatıyorsun, ayıp olmuyor mu?”. Abi sertleşmeye başladı; “Kardeşim ne inatçı yaratıksın sen, Hoca Efendi dinleniyor. Şu an telefonu veremem kendisine!”. Biraz sonra ya da ne zaman isterse tekrar arayabileceğimi söyledim. Vazgeçmeyeceğimi anlayınca, “Tamam kardeşim sen numaranı ver, ben Hoca Efendi'ye iletirim, isterse arar” dedi. Atlatmanın, ya da “Ha.....” demenin başka bir yöntemiydi bu. Yine de verdim numaramı ve sabırla beklemeye başladım.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Benim adım Latif, öyle kolay “pes” edecek göz var mı bende. Acaba dedim, telefondaki mübarek abimiz beni Latif Erdoğan'la karıştırmış olabilir mi? Çünkü sık sık bana, “Latif Erdoğan, Latif Demirci ya da Latif Doğan mısın?” diye sorup durmuştu.
“Mübarek ben Beyaz Tv'den Latif Şimşek, gazeteciyim. Siz Hoca Efendi'ye aradığımı ve konuşmak istediğimi söyleyin, ben 20 dakika sonra tekrar arayayım” dedim. Mübarek abimiz, daha son kelimemi beklemeden telefonu “şak” diye kapattı. Hemen aradım tabii. Açmadılar. Beş dakika sonra yine aradım. Bu kez aynı abi, biraz sinirli bir tonla “Efendim” dedi. “Müslüman, dedim, telefonu niye yüzüme kapatıyorsun, ayıp olmuyor mu?”. Abi sertleşmeye başladı; “Kardeşim ne inatçı yaratıksın sen, Hoca Efendi dinleniyor. Şu an telefonu veremem kendisine!”. Biraz sonra ya da ne zaman isterse tekrar arayabileceğimi söyledim. Vazgeçmeyeceğimi anlayınca, “Tamam kardeşim sen numaranı ver, ben Hoca Efendi'ye iletirim, isterse arar” dedi. Atlatmanın, ya da “Ha.....” demenin başka bir yöntemiydi bu. Yine de verdim numaramı ve sabırla beklemeye başladım.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ