Çocukluğunda Başladığı Tabelacılığa 47 Yılını Verdi
Yalova'da yaşayan tabelacı Yaşar Akar (54), çocukluğunda başladığı mesleğini 47 yıldır aralıksız sürdürüyor. Akar, 17 Ağustos 1999'daki Marmara Depremi'nde dükkanı yıkılmasına rağmen bir süre açık alanda çalıştığı mesleğinden asla vazgeçmiyor.
Akar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukluğunda resme yeteneği olduğunu ancak bu alanda çalışma imkanı bulamadığından tabelacılığa yöneldiğini söyledi.
Mesleğine 7 yaşında başladığını belirten Akar, aradan geçen 47 senede binlerce tabela yaptığını anlattı.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak tabelacılıkta sanatın değil, makinelerin ön plana çıktığını vurgulayan Akar, şöyle devam etti:
"Eskiden bu kadar makine, teknoloji yoktu. Ahşap veya galvaniz saca boya ve fırça kullanarak tabela yapardık. Resim ve yazıları üç boyutlu tasarlayarak fırça ve boyayla yapardık. Camlara yazıyı fırçayla yazardık. Bu işe sanat diyorum. Şimdilerde bir makine alıp reklamcı oluyorlar. Eskiden resim ya da heykel yeteneği olanlar tabelacılık yapabiliyordu. Tabelacılar çok azdı. Bina cephelerine reklam yazı ve resimleri tamamen el işi yapardık. Malzeme ve boya bulmak da çok zordu. Birçok rengi kendimiz üretirdik. Bir tabelayı yapmak haftalar sürerdi. Bir dönerciye, kuaföre veya berbere tabela yaptığımızda o istedikleri görseli ortaya çıkarmak zordu. Fotoğraflar zaten siyah beyazdı. Gözlemleyerek, müşterinin istediği resimleri elle çizerdik. Kuafördeki saç modellerini izleyerek onları çizerdik. Bu iş haftalar alırdı. Montajda bile zorlanıyorduk. Doğru dürüst matkaplar yoktu. El işi matkaplarla duvarları delip tabelaları takardık."
Akar, şimdi makinelerle bir günde hatta iki saatte bile tabela hazırlanabildiğini dile getirdi.
Tabelacılıkta sanatsal emek faktörüne pek ihtiyaç duyulmadığına değinen Akar, "Bilgisayar, teknoloji bir yere kadar. Kendinden bir şeyler katmanız gerekiyor" ifadesini kullandı. Ayakta kalabilmek için mecburen teknolojiye ayak uydurduğunu bildiren Akar, şimdi tabela yapmanın eskisi kadar kendisini zorlamadığını söyledi.
Mesleğine çok düşkün olduğunu söyleyen Akar, en zor koşullarda bile bir an olsun bu işi bırakmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Yalova'da çok büyük iş yerim vardı. Müşteri potansiyelim de çoktu. Çünkü yaptığım işler bana referans oluyordu. 17 Ağustos 1999'daki Marmara Depremi'nde iş yerim yıkıldı. Çok kötü durumlara düştüm. Evim de ağır hasar gördü. Bahçede, boş arsada tabela yapmaya başladım. Ödünç matkap ve malzemeyle zor şartlarda, yağmurda, soğukta, kar altında mesleğimi icra etmeye çalıştım. Çünkü ruhumda ressamlık olduğu için ancak çizerek, boyayarak mutlu olabiliyordum. Ondan sonra yeniden iş yerim oldu. Çabam ve azmim sayesinde eski müşterilerimi yeniden kazandım. Mesleğimi çok seviyorum."
Kaynak: AA
Mesleğine 7 yaşında başladığını belirten Akar, aradan geçen 47 senede binlerce tabela yaptığını anlattı.
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak tabelacılıkta sanatın değil, makinelerin ön plana çıktığını vurgulayan Akar, şöyle devam etti:
"Eskiden bu kadar makine, teknoloji yoktu. Ahşap veya galvaniz saca boya ve fırça kullanarak tabela yapardık. Resim ve yazıları üç boyutlu tasarlayarak fırça ve boyayla yapardık. Camlara yazıyı fırçayla yazardık. Bu işe sanat diyorum. Şimdilerde bir makine alıp reklamcı oluyorlar. Eskiden resim ya da heykel yeteneği olanlar tabelacılık yapabiliyordu. Tabelacılar çok azdı. Bina cephelerine reklam yazı ve resimleri tamamen el işi yapardık. Malzeme ve boya bulmak da çok zordu. Birçok rengi kendimiz üretirdik. Bir tabelayı yapmak haftalar sürerdi. Bir dönerciye, kuaföre veya berbere tabela yaptığımızda o istedikleri görseli ortaya çıkarmak zordu. Fotoğraflar zaten siyah beyazdı. Gözlemleyerek, müşterinin istediği resimleri elle çizerdik. Kuafördeki saç modellerini izleyerek onları çizerdik. Bu iş haftalar alırdı. Montajda bile zorlanıyorduk. Doğru dürüst matkaplar yoktu. El işi matkaplarla duvarları delip tabelaları takardık."
Akar, şimdi makinelerle bir günde hatta iki saatte bile tabela hazırlanabildiğini dile getirdi.
Tabelacılıkta sanatsal emek faktörüne pek ihtiyaç duyulmadığına değinen Akar, "Bilgisayar, teknoloji bir yere kadar. Kendinden bir şeyler katmanız gerekiyor" ifadesini kullandı. Ayakta kalabilmek için mecburen teknolojiye ayak uydurduğunu bildiren Akar, şimdi tabela yapmanın eskisi kadar kendisini zorlamadığını söyledi.
Mesleğine çok düşkün olduğunu söyleyen Akar, en zor koşullarda bile bir an olsun bu işi bırakmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Yalova'da çok büyük iş yerim vardı. Müşteri potansiyelim de çoktu. Çünkü yaptığım işler bana referans oluyordu. 17 Ağustos 1999'daki Marmara Depremi'nde iş yerim yıkıldı. Çok kötü durumlara düştüm. Evim de ağır hasar gördü. Bahçede, boş arsada tabela yapmaya başladım. Ödünç matkap ve malzemeyle zor şartlarda, yağmurda, soğukta, kar altında mesleğimi icra etmeye çalıştım. Çünkü ruhumda ressamlık olduğu için ancak çizerek, boyayarak mutlu olabiliyordum. Ondan sonra yeniden iş yerim oldu. Çabam ve azmim sayesinde eski müşterilerimi yeniden kazandım. Mesleğimi çok seviyorum."