Hükümet, Savunma ve Güvenlik Harcamalarında Özel Bir Artış Öngörmüyor

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2015 yılında en büyük harcama kaleminin eğitime olacağını, savunma ve güvenlik harcamaları için özel bir artış öngörmediklerini söyledi.

Hükümet, Savunma ve Güvenlik Harcamalarında Özel Bir Artış Öngörmüyor

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Başbakanlık binasında Ekonomi Koordinasyonu Üyesi Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Gümrük Bakanı Nurettin Canikli, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile birlikte Orta Vadeli Program ile ilgili düzenlediği basın toplantısında bakanlar gazetecilerin sorularına cevap verdi.

“2015 YILINDA SAVUNMA VE GÜVENLİK HARCAMALARINDA ÖZEL BİR ARTIŞ ÖNGÖRMÜYORUZ”
2015 yılında en büyük harcama kaleminin yine eğitim olacağını, ardından da sağlığın geleceğini ifade eden Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Bu sene iki seçime, 17 Aralık sürecine ve jeopolitik gerginliklere rağmen gördüğünüz gibi hem bütçe hedeflerini rahat bir şekilde tutturuyoruz. IMF’nin vurguladığı hususlara bizde katılıyoruz. Türkiye’ni hem tasarrufları artırması gerekiyor hem de özellikle kamu maliyesi ile cari harcamaları, özellikle idari harcamaları kontrol altına alması gerekiyor. Bu konu zaten bizim üzerinde çalıştığımız bir husustur. 2015 yılı için öngörülerimize bakarsanız biz vergi gelirlerine de yüzde 10.7’lik bir artış öngöreceğiz, faiz dışı harcamalarındaki artışı yüzde 5.1 ile sınırlı tutacağız. Biz zaten çalışmalarımızı bu çerçevede devam ettiriyoruz. En önemli reform alanlarından birisi kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi, önceliklendirmesi çok önemli. 2015 yılında da eğitim en büyük harcama kalemimiz olmaya devam edecek, muhtemelen bunu sağlık ve sosyal güvenlik takip edecektir. Altyapı çok önemli bir kalem olarak bütçemizde yer almaya devam edecektir. Savunma ve güvenlik harcamalarında özel bir artış öngörmüyoruz” diye konuştu.

“ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ YIL İÇİNDE 4-5 MİLYAR DOLARLIK BİR ÖZELLEŞTİRME GELİRİNİ GARANTİ ALTINA ALDIK”
Türkiye’nin önümüzdeki birkaç yıl içinde 4-5 milyar dolarlık bir özelleştirme gelirini garanti altına aldığını açıklayan Bakan Şimşek, “2014 yılı için 6.8 milyar liralık özelleştirme geliri öngörümüz vardı. 2015 yılında 8.7 milyar lira, 2016 yılında 6 milyar 791 milyon liralık bir gelir öngörüsü söz konusu. Özelleştirme uygulamaları örneğin geçen sene Cumhuriyet tarihinin rekoru düzeyindeydi. Bu tabi hemen tahsil edilmiyor. Bugünkü geldiğimiz nokta itibariyle önümüzdeki birkaç yıl içinde ortalama 4-5 milyar dolarlık bir özelleştirme gelirini neredeyse garanti altına almış durumdayız. Bu hedefler aslında mütevazi hedefler, biz bu hedefleri çok rahat bir şekilde yakalayabiliriz” dedi.

“2015 YILINDA 74 BİNLİK BİR HEDEFİMİZ SÖZ KONUSU”
2015 yılında kamuya 74 bin alım yapılacağını söyleyen Bakan Şimşek, “Biz 2014 yılı bütçesini yaparken toplam 74 bin alım öngörmüştük. Sadece ilave öğretmen alımı nedeniyle yılı muhtemelen 104 bin civarında kapatacağız. 2015 yılında 74 binlik bir hedefimiz söz konusu. Zaten öğretmen noktasında açığı da önemli ölçüde kapatıyoruz” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE SON 10 YILDA KRİZ YAŞAMADAN REFORM YAPMAYI BECEREBİLEN ENDER ÜLKELERDEN BİRİSİ”
Türkiye’nin önünde 2015-2010 perspektifinde son derece önemli bir siyasi fırsat penceresi olduğunu söyleyen Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, bu dönemi yapılan teknik hazırlıklarla yapısal reformlar için değerlendirme kararlılıklarını Orta Vadeli Programda net bir şekilde ortaya koyduklarını söyledi.

Bakan Cevdet Yılmaz, “Yapısal reformlar yeni Orta Vadeli Programımızın omurgasını oluşturuyor. Orta Vadeli Programımızın 10’uncu 5 yıllık planımıza dayalı bir şekilde 25 tane çok önemli reform gündemi var. Bunlar Türkiye’nin geldiği bu kritik aşamada en önemli hususlar. Türkiye son 12 yılda bir yenilenme gerçekleştirdi ve bu tüm makro ekonomik ramaklarına yansıdı. Şuan içinde bulunduğumuz durum kritik bir aşamayı temsil ediyor, ‘orta gelir tuzağı’ şeklinde ifade edilen önemli aşamayı temsil ediyor. Bu aşamalarda ülkeler gerekli cesareti gösterip reformlar yapabilirlerse, arzu ettikleri yere gidiyorlar. Türkiye son 10 yılda kriz yaşamadan reform yapmayı becerebilen ender ülkelerden birisi oldu. 10. planda ortaya konulan gündem aslında Türkiye’nin ikinci bir atılım gündemi ve 2023’e bizi adım adım taşıyacak bir gündem. Siyasi konjonktür ne kadar uygun olursa olsun, gerekli teknik hazırlıkları yapmadıysanız o siyasi ortamı değerlendirme imkanınız olmuyor” ifadelerini kullandı.

“2020’DEN ÖNCE YOLLARDA BİR YERLİ OTOMOBİL MARKASINI GÖRMEYİ İSTİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlık yaptığı dönemde Türkiye’nin yerli otomobil üretmesi gerektiğine yönelik hedefin en önemli çalışma alanlarından birisi olduğunu ifade eden Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Türkiye içten yanmalı motor teknolojisine dayalı, yani konvansiyonel otomobilde bence treni kaçırdı. Geleceğin teknolojisi olarak baktığımız elektrikli otomobiller, hibrit modeli üzerinde yoğun bir çalışma yapıyoruz. Bazı olumlu gelişmelerde kaydetmeye başladık. 3 aşamalı bir çalışmamız var, şuanda mimarisini oluşturuyoruz. 2020’den önce hem Türkiye’nin hem de dünyanın yollarında bir yerli otomobil markasını görmeyi istiyoruz, tüm çalışmalarımızı bu yönde yoğunlaştırdık” açıklamasında bulundu.

“703 TANE BEYANNAMEDEN 73’ÜNDE İHRAÇ EDİLEN MAL İLE İLGİLİ SIKINTI TESPİT EDİLMİŞTİR”
Özellikle kamuoyunda dahilde işleme rejiminin bir şekilde yöntem olarak ithalatı kamçılayan bir mekanizmaya dönüştüğü şeklinde bir algının oluştuğunu bildiklerini belirten Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, böyle bir algının test edilmesi gerektiğini belirtti.

Buna yönelik olarak bir çalışmalarının olduğunu ifade eden Bakan Canikli, “İçel Gümrük Müdürlüğü bünyesinden dahilde işleme rejimi çerçevesinde ihracatı yapılan tüm ürünlerle ilgili bir örnek alınarak bir tahlil ve değerlendirme işlemi gerçekleştirildi.

Bu süre zarfında 703 tane beyannameden numune alınmıştır, bunun sonucunda 73 adet beyanname ve bu çerçevede ihraç edilen mal ile ilgili sıkıntı tespit edilmiştir. Bu Türkiye anlamında örnekleme suretiyle yapıldı. Amacı da dahilde işleme rejiminin amacına uygun işleyip işlemediğinin tespiti ve kamuoyunda oluşan algının gerçek rakamlarla tespit edilmesiydi. İhraç edecekleri malların üretiminde kullanmak amacıyla ithal ettikleri mallardan farklı bir şekilde daha ucuz mal kullanarak ihracat yaptıkları belirlenmiştir. Bu önemli bir tespittir. Başta tekstil olmak üzere, şeker için geçerli. Demir çelik te bu bağlamda bir sorun tespit edilemedi. Ama bu sadece bu gümrük kapısıyla ilgili olduğu için genel bir fikir vermeyebilir. Bununla ilgili yasal işlemler yapıldı. Tüm Türkiye’de sıkıntı çıkan alanlarla ilgili benzer uygulamalar yapacağız ve bunun sonucunda fotoğrafın tamamını görme imkanımız olacak” dedi.

“SURİYE’DEN GELEN MİSAFİRLERİMİZE KENDİLERİNİ TANIMLAYACAK BİR KİMLİK VERİLECEK”
Suriye ve Irak’tan büyük çoğunluğu göç şeklinde gelen misafirlere kendilerini tanımlayacak bir kimlik verileceğini ve açık işler dikkate alınarak istihdamlarının gerçekleştirileceğini açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Ağırlıklı olarak Suriye’den gelen 1.5 milyonun üzerindeki vatandaşın Türkiye’de çalışma izinleri ile ilgili bir pasaport veya oturma izinleri söz konusuysa bunlara çalışma izni verilmesinde bir sıkıntı yaşanmamakta. Ama büyük çoğunluğu bir göç şeklinde sınıra dayanarak içeri alındıkları için bundan mahrum olmalarından dolayı bir Göç Yasası Mecliste yasalaştı. Bu yasa çerçevesinde ikinci bir mevzuat şuanda yayınlanmak üzere. Bu çerçevede tüm izin ve bu konudaki mevzuat Çalışma Bakanlığına devrediliyor. Suriye’den gelen misafirlerimize kendilerini tanımlayacak bir kimlik yasa çerçevesinde verilecek. Türkiye’deki açık işler dikkate alınarak bunların istihdamları bir ölçüde gerçekleşmiş olacak” diye konuştu.

Kaynak: İHA