Chp'li Vekillerden Şehir Hastaneleri Tepkisi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir milletvekilleri Prof.Dr. Hülya Güven, Alaatin Yüksel, Mustafa Moroğlu ve CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Doktor Ülkümen Rodoplu, 25 ilde 35 Şehir Hastanesi Projesi'ne tepki göstererek, İzmir'de de Bayraklı'da kurulması planlanan şehir hastanelerinin rant projesi olduğunu belirtti.

Chp'li Vekillerden Şehir Hastaneleri Tepkisi
CHP İzmir İl Başkanlığı binasında konuyla ilgili basın toplantısında konuşan CHP İzmir Milletvekili Prof.Dr. Hülya Güven, "Bu kamu özel ortaklığı kanun metni incelendiğinde bütünüyle uluslararası kredi kuruluşları ve şirketlerin yararına bir sistem" dedi.

Şehir Hastaneleri Projesi'nin yoksul kesimlerin aleyhine olduğunu kaydeden Güven, yatak kapasitesinin de artmadığını söyledi.

"YOKSUL KESİM OLUMSUZ ETKİLENECEK"
CHP Milletvekili Hülya Güven, yoksul kesimin bundan çok olumsuz etkileneceğini belirterek şöyle konuştu: "Sağlıkta dönüşümde son noktaya geldik. Artık şehir hastaneleriyle birlikte yaşamaya başlayacağız. Bugünlerde Türkiye'de yerli ve yabancı şirketler 100 milyar liralık hastane kirası için yarışıyor. Şimdiye kadar 77 şirket ihaleye girdi. Bunların 23'ü yabancı, yabancıların 8'i İtalyan. 25 ilde 35 şehir hastanesi. Bunlar daha da artacak. Sağlık tesislerine kiralama süresi 49 yıldan 25 yıla indirildi. Daha sonra ne olacağı tabiki belli değil. Bu kamu özel ortaklığı kanun metni incelendiğinde bütünüyle uluslararası kredi kuruluşları ve şirketlerin yararına bir sistem. Sonraki değişiklikler en çok yaşlılarımızı etkileyecek. Örneğin Kayseri'de 1500 yataklı şehir hastanesi kuruldu. Devletin ödeyeceği kira 3 milyar 443 milyon TL. Hastanenin sabit yatırımının sekiz katı bedel ödenecek. Benzer yatak kapasitesindeki bir hastaneye ödenenin ise 17 katı para ödenecek. Yatak sayısının 43 bin 200 artacağı söylenmektedr. En büyük sakıncası özelleştirmeye giden yol olup, bu yöntemle yapılacak sağlık tesislerinin ihaleyi alan şirketler tarafından yönetilmesinin planlanmasıdır. Hükümet yatak sayısının 43 bin 200'e çıkacağı belirtiliyor. Burada bir yanılgı var. Keşke artsa. Çünkü boşaltılacak olan yatak sayısı zaten o kadar. Sağlık Bakanlığı'nın kendi ana hizmet binasından başlayarak, toplum sağlık merkezlerine kadar tüm binaların bu modelle yaptırılabileceği, tüm birimlerin ve bu binaların Sağlık Bakanlığı'nın kiracısı, sağlık görevlilerinin de bu şirketlerin çalışanı olacağı görülecektir."

"ŞEHİR HASTANELERİ SAĞLIK HAKKIMIZI ELİMİZDEN ALACAK"
Prof. Dr. Güven, eleştirilerini, "Şirketler ayrıca sağlık tesislerinin çevresine kurdukları ticari alanları işleterek kar elde edecek, bu ticari alanlara yalnızca kafeterya, eczane, tıbbi malzeme satış yerleri değil AVM'ler, konular, ticari alanlar ve oteller de dahil olacaktır" şeklinde sürdürdü. Yurttaşların sağlığa erişiminin zorlaşacağını anlatan Güven, şöyle konuştu: "Bugün dahi bir röntgen filmi çektirmek için Karaburun'dan İzmir'e gelmek zorunda olan yurttaşlarımız, Bayraklı'daki şehir hastanesine nasıl ulaşacaklar? Nasıl gelinip gidilecek? Bu düşünülen 1700 yataklı hastanede herhalde insanlar kaybolacaktır. Nerede, nasıl hizmet alacaklar, nasıl organizasyon yapılacak? Bütün bunlar planlanmadan, düşünülmeden, sadece bir yatırım aracı olarak düşünülmektedir. Sadece şehir hastaneleri değil. Hastalarımız bugün heyet raporu alarak ilaçlarını bedava alırlarken şimdi katkı payı gelmiştir. Bu katkı payının ne kadara çıkacağı veya ne kadar daha artacağı belli değil. Aslında belli, yavaş yavaş artıyor. Tüm tetkik ve tedavi bedellerini hastadan almaya doğru gidiliyor. Sonra yanık tedavileri zorlaşacak. Özel sektör bu konuda yatırım yapmak istemiyor. Kısaca şehir hastanelerinin ya da sağlıkta dönüşüm sağlık hakkımızı elimizden alacak."
Yüksel, Şehir Hastaneleri Projesi hakkında "Ama temel hedef rant kaygısı. Aldıkları her karar ve çıkardıkları her yasada rant kaygısı var" eleştirisini yaparak, sırada eğitim kampüsleri olduğunu söyledi.

"KİTLESEL EYLEM YAPACAĞIZ"
Yüksel, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve halkla birlikte kitlesel eylemler planladıklarını da açıklayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Meclis'te görüşülürken arkasından eğitim gelecek demiştik. Şehir hastanelerinin ardından eğitim kampüsleri adında başka projeleri var. Buca'da 81 dönümlük bir eğitim kampüsünün projesi yapılmıştır. 17 lise buraya taşınmak istiyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü kendilerine yapılan bağışlarla kendilerine özel makam aracı satın alan müdürler, 10 bin kişilik kampüs tasarlamış. Bakanlık dur deyince 5 bin kişilik kampüs planlamışlar. Araziyi veriyorsunuz yandaş şirketler yapıyor, yap-işlet-ömür boyu sistemi getirmişler. Giderek tamamını özelleştirecekler. İnanılmaz bir rekabet ortamı olacak. Hizmet kalitesi düşecek, çalışanların tamamı taşerona dönüştürülecek. İzmir pilot bölge seçiliyor. Yurtlarla, şehir hastaneleri, eğitim kampüsleriyle ilgili pilot bölge seçiliyor. Kent merkezlerinde boşaltılacak Atatürk, Namık Kemal Lisesi gibi tarihi binalar, Karayolları Bölge Müdürlüğü, DSİ'nin bulunduğu yeşil alan, liman bölgelerini AVM'lerle donatma şeklindeki tam bir rant projesidir. Tek başına bizim mücadelemiz yetmez. STK'larla, meslek odalarıyla ve halkla birlikte kitlesel eylem planlıyoruz bununla ilgili. İzmirimizi İstanbul'a benzetmelerine izin vermeyeceğiz."

"AVRUPA ÜLKELERİ BU MODELDEN VAZGEÇTİ"
CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Dr. Ülkümen Rodoplu da, Avrupa ve dünya ülkelerinin bu modelden rantabl olmadığı gerekçesiyle vazgeçtikleri uyarısında bulundu.

Rodoplu, İsveç, Norveç, Danimarka ve Fransa'da büyük hastane modelinin denendiğini belirterek şöyle konuştu: "Ama Avrupa bu modelden vazgeçmiştir. Bayraklı'da yapılacağı söylenen hastanenin çevresinde de keşmekeş oluşacaktır. Avrupa rantabl olmadığı için, yönetilmesi zor olduğu için ve yangın riski, su baskını çok yüksek olduğu için bu modelden vazgeçmiştir. Çok yataklı hastanelerin işletmesi güçtür, ilave sorunlar getirmektedir. Halkımızın yararına değildir. Şehir hastanelerine harcanacak para keşke Karaburun ve Kınık'a acil müdahale edecek sağlık istasyonlarını kursaydı?"
CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı Dr. Ülkümen Rodoplu da, Şehir Hastaneleri Projesinin yaşlı, engelli ve kronik hastalıkları olan vatandaşlar için uygun olmadığını savunarak, bunun gerekçelerini şöyle açıkladı:"İlk başta eğer sağlıklıysanız siz ve bizler gibi ayakta belki birkaç ilaç kullanarak yaşıyor isek, bu model hepimizin hoşuna gidecektir. Dünyada da böyle olmuştur. Sağlık hizmeti aldığınız yerler temiz ve moderndir. Girişi şıktır. Beş yıldızlı otel lükslüğündedir. Sizi güler yüzlü hostesler karşılar. Gidip de doktora muayene olup çıktığınızda iyi bir hizmet aldığınızı düşünürsünüz. Ancak asıl problem bu sistemde, kronik hastalığınız olduğunda karşınıza çıkar. 60 yaş üstüne çıktığınızda kemik erimesi, koroner damarlarınız daralmaya başlamıştır, şekeriniz sınırdadır. İşte bu özelleşmiş sağlık sisteminde böyle hastalara yer yok. Birkaç gün önce Bergama Karalar'da trafik kazası geçirmiş Tuncay, yatağa mahkum olmuş. Anne ve babası o gariban evlerinde onu tedavi ettirmek için uğraşıyorlar. Sırt yaralarına bakıyorlar, serumunu takıyorlar. Bunlar doktor mu? Hayır. Yanınıza doktor geldi mi diye soruyoruz. Hayır diyorlar. Özel ambulans kiralıyorlar. 2 bin 300 TL GATA'ya gitmek için ambulans vermek zorunda. Yeşil kart sahibi bu vatandaş ayda 1500 TL harcıyor. Bunun hiçbir açıklaması yok. Hepimizin çocuğu trafik kazası geçirip bu hale gelebilir. Şehir hastaneleri Tuncay'ın sorununa çözüm bulamayacak."
Kaynak: İHA