Marmara Depremini Yaşayanlar Anlattı
On binlerce insanın öldüğü ve yaralandığı Marmara depremini Gölcük'te yaşayanlar, her yıl o anları tekrar yaşıyor.
Marmara'yı sallayan 17 Ağustos depreminin üzerinden yıllar geçmesine rağmen izleri hâla devam ediyor.
17 Ağustos 1999'da saat 03:02'de gerçekleşen Kocaeli-Gölcük merkezli depremin üzerinden yıllar geçmesine rağmen acısı hâla yüreklerde duruyor. Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen önemli olaylardan biri olan Marmara depremini merkez üssü Gölcük'te yaşayanlar o günleri gözyaşlarıyla anlatıyor.
Deprem zamanı Gölcük'te olan Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, "bu felaket deprem gibi gelmedi bize" diyerek şunları söyledi: "Kavaklı sahilindeydim. Çökmenin olduğu bölge. İki metreye yakın bir çökmeyle karşı karşıya kaldık. Benim oturduğum bina 6 katlı bir binaydı ve ben ikinci katındaydım. Çok ciddi sarsıldık. Tabi dengeyi kurma şansımız yoktu bir 45 saniye. Binamızda hasar oldu ama aşağı indiğimizde suya, deniz suyuna indik. Rıhtım ve sahil çöktüğü için cadde ve sokakların hepsi su altındaydı. Ben en son 1967 depremini yaşamıştım. Sakarya depremini. Sallandık, sallandık, sonra evimize girip yatmıştık. Hatırladığımız deprem oydu. Ama bu felaket deprem gibi gelmedi bize."
Kocaeli Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği (MAG) Başkanı Bahri Soyyiğit de, MAG ile eğitim alanlar hakkında bilgi vererek şunları söyledi: "45 kişilik bir ekibimiz var. 35 saatlik bizim standart MAG eğitimimiz var. Bunun içinde yangın ve afet psikolojisi var, afet bilinci var, ilk yardım eğitimleri var, arama-kurtarma eğitimleri var. Yangın eğitimini itfaiye veriyor. Arama-kurtarma eğitimini afet acil durum teknisyenleri veriyor. İlk yardımı, bir ilk yardım uzmanı veriyor. Yani eğitim konusunda biz asla taviz vermiyoruz."
Enkazdan 19 saat sonra kurtulan ve deprem sonrası sağ kolunu kullanamayan, inşaat mühendisi eşiyle deprem zamanı hasarlı binaları kontrol ederken tanışan iki çocuk annesi Ayşe Kanat, depremde yaşadıklarını şöyle ifade etti: "Deprem olduğunda uyandım, ev yıkıldı enkazın altında kaldım. O anki çaresizlik, birinin sizi kurtarması, bağırıyorsunuz kimseye sesinizi duyuramıyorsunuz. Koluma kiriş, ayağıma beton geldi. 19 saat enkaz altında kaldım. Başka bir evdeydim. Kaldığım evde dört kişiydik. Üçü vefat etti. Bir ben sağ çıktım, 19 saat sonra baygın bir vaziyette çıktım ve gözlerimi hastanede açtım. Ailem ulaşamamış. Ölüm haberi gitmiş. Çok bağırdığım için ses tellerim hasar görmüş. Ben duyuyorum sesleri ama sesimi ben duyuramıyorum, bari dedim taşı taşa vurayım başka türlü sesimi duymayacaklar. O şekilde ulaştılar bana."
TALEBELERİMİ ENKAZDAN ÖLÜ ÇIKARDIM
Depremi yaşayan Engin Kılıç ve Yeşilyurt Mahallesi Muhtarı Yiğit Karaarslaner ise, o günleri anlatırken duygu dolu anlar yaşadı. Karaarslaner, 96 ölü çıkarttıklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Şahsen şimdiki Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu'nun kardeşi Recep beyin ailesinin cesetlerini çıkartmak nasip oldu. Ailemde bir sıkıntı yaşamadım ama talebelerimi enkazdan ölü çıkarttım. 96 ölüyü biz iki günde mahallemizin bütün enkazıyla birlikte kaldırdık. Ellerimle 9 yaşından, askere gidene kadar yetiştirdiğim gencimin cesetini çıkartmak an be an beni duygulandırıyor. Allah rahmet eylesin ben kendi elimle çıkarttım. Kreşin altından aldım, ikiye bölünmüş vaziyette. Bir daha Mevla böyle bir şeyi bana değil tüm ümmet-i muhammed'e yaşatmasın."
Toprak kazılarak içerisinden geçip kurtulan Engin Kılıç ise, şunlaı söyledi: "Beş kişiydik evde. Annem ve babam ilk deprem olduğu an kurtuldu. Üstü açıktı onların. Bizle yaklaşık 1,5 saat uğraştılar. Toprağı yerden kazıdılar, biz de kazdıkları yerden çıktık. Tam yerde uyandım ben. Her yer tozdu. Işık falan yok. Annemin sesine uyandım ben. Ben kardeşimle uğraşıyorum. Ses almaya uğraşıyoruz. Bizi bulmaları için bağırıyoruz. O şekilde bizi çıkarttılar ve bir bahçeye aldılar bizi."
Depremde komşularını kaybeden Remziye Uzun ise, mahallesinde yaşanan deprem anlarını gözyaşlarıyla anlattı. Depremde iki çocuğun yanarak can verdiğini dile getiren Uzun, sözlerine şöyle devam etti: "Yan
tarafımızdaki ev yıkıldı. Onun çocukları altında kaldı. Felçli bir çocuğu vardı duvar yıkıldı üstüne o öldü. Caminin minaresi yıkıldı. Yollar kapandı. Gitmeye yer yok. Nereden gideceksin, hiçbir yerden gidemezsin. 13 komşum öldü. Ama bir bizim binada o kadar öldü. Karşıdaki binadakiler de komşumuz. Onlarda da çok ölen oldu. Bir kaptan vardı. İki çocuğu vardı. Bir tanesi ana okuluna gidiyordu. Bir tanesi daha ufak. Çocuklar o saatte süt istemişler annelerinden. Annesi babasıyla beraber kalkmış süt için mutfağa gitmişler. Deprem oluyor, anne baba mutfakta kalıyor, çocuklar odada kalıyor. Bir de bizim bina yandı. Nereden alev aldıysa. Ev yandı o iki çocuk orada bağıra bağıra. Anne baba dışarıdan bağırıyor, çocuklar içeriden. Çocuklar öyle yanarak canını verdi."
Gölcük Deprem Konutları'nda kalan ve komşu olan Kadriye Çelik ve Aynur Sevinç ise, o günleri unutamadıklarını dile getirerek gözyaşlarıyla o günleri anlattı. "Bina patır patır göçüyordu" diyen Kadriye Çelik, şunları söyledi: "Ev sallanırken kirişlerin hareket halini görünce beyim dedi ki, 'Deprem oluyor, ev yıkılıyor hanım. Salavat getir ölüyoruz' dedi.
Mümkün değil kurtulmamız, patır patır bina göçüyor. Yan odadan kızım çığlık attı. Duvarlar üzerine yıkılmış kızımın. Üçüncü kattaydık. Koştuk bir baktık, balkon selam duruyor yola doğru. Ev yıkılmış, göçmüş, şoktayız. Kapıyı açmaya uğraşıyoruz. Kapıyı açsak yan dairenin salonundan çıkıyorsun. Merdiven falan kalmamış. Bir ara kızımın beline çarşafı bağlayıp, aşağı salmak istedik. Bari biz ölüyoruz, o kurtulsun. Yan binanın salonundan popo üstü kayarak kurtulduk"
Kardeşini ve babasını kaybeden Aynur Sevinç ise, o günleri hâla unutamadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "O çığlıklar, o bağırmalar, 'Anne yanıyorum kurtarın. Kurtarın üzerimde duvar var' iki kız yanarak öldü, komşumuz. 28 yaşındaki kardeşim depremde sulara gömüldü. 32 gün bulamadık. Bir iki kişinin kasası varmış, kepçe tutmuşlar. 'Benim kasamı bulana, 60 milyarım var yarısını size vereceğim' diyerek bunun sayesinde kardeşimi çıkardılar. Kolu ve kafası kopuk bir şekilde. Babamı kaybettim 10 gün yaşadı enkazdan çıktıktan sonra. Acımız çok büyük, unutamadım hâla."
Kaynak: İHA
17 Ağustos 1999'da saat 03:02'de gerçekleşen Kocaeli-Gölcük merkezli depremin üzerinden yıllar geçmesine rağmen acısı hâla yüreklerde duruyor. Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen önemli olaylardan biri olan Marmara depremini merkez üssü Gölcük'te yaşayanlar o günleri gözyaşlarıyla anlatıyor.
Deprem zamanı Gölcük'te olan Gölcük Belediye Başkanı Mehmet Ellibeş, "bu felaket deprem gibi gelmedi bize" diyerek şunları söyledi: "Kavaklı sahilindeydim. Çökmenin olduğu bölge. İki metreye yakın bir çökmeyle karşı karşıya kaldık. Benim oturduğum bina 6 katlı bir binaydı ve ben ikinci katındaydım. Çok ciddi sarsıldık. Tabi dengeyi kurma şansımız yoktu bir 45 saniye. Binamızda hasar oldu ama aşağı indiğimizde suya, deniz suyuna indik. Rıhtım ve sahil çöktüğü için cadde ve sokakların hepsi su altındaydı. Ben en son 1967 depremini yaşamıştım. Sakarya depremini. Sallandık, sallandık, sonra evimize girip yatmıştık. Hatırladığımız deprem oydu. Ama bu felaket deprem gibi gelmedi bize."
Kocaeli Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği (MAG) Başkanı Bahri Soyyiğit de, MAG ile eğitim alanlar hakkında bilgi vererek şunları söyledi: "45 kişilik bir ekibimiz var. 35 saatlik bizim standart MAG eğitimimiz var. Bunun içinde yangın ve afet psikolojisi var, afet bilinci var, ilk yardım eğitimleri var, arama-kurtarma eğitimleri var. Yangın eğitimini itfaiye veriyor. Arama-kurtarma eğitimini afet acil durum teknisyenleri veriyor. İlk yardımı, bir ilk yardım uzmanı veriyor. Yani eğitim konusunda biz asla taviz vermiyoruz."
Enkazdan 19 saat sonra kurtulan ve deprem sonrası sağ kolunu kullanamayan, inşaat mühendisi eşiyle deprem zamanı hasarlı binaları kontrol ederken tanışan iki çocuk annesi Ayşe Kanat, depremde yaşadıklarını şöyle ifade etti: "Deprem olduğunda uyandım, ev yıkıldı enkazın altında kaldım. O anki çaresizlik, birinin sizi kurtarması, bağırıyorsunuz kimseye sesinizi duyuramıyorsunuz. Koluma kiriş, ayağıma beton geldi. 19 saat enkaz altında kaldım. Başka bir evdeydim. Kaldığım evde dört kişiydik. Üçü vefat etti. Bir ben sağ çıktım, 19 saat sonra baygın bir vaziyette çıktım ve gözlerimi hastanede açtım. Ailem ulaşamamış. Ölüm haberi gitmiş. Çok bağırdığım için ses tellerim hasar görmüş. Ben duyuyorum sesleri ama sesimi ben duyuramıyorum, bari dedim taşı taşa vurayım başka türlü sesimi duymayacaklar. O şekilde ulaştılar bana."
TALEBELERİMİ ENKAZDAN ÖLÜ ÇIKARDIM
Depremi yaşayan Engin Kılıç ve Yeşilyurt Mahallesi Muhtarı Yiğit Karaarslaner ise, o günleri anlatırken duygu dolu anlar yaşadı. Karaarslaner, 96 ölü çıkarttıklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Şahsen şimdiki Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu'nun kardeşi Recep beyin ailesinin cesetlerini çıkartmak nasip oldu. Ailemde bir sıkıntı yaşamadım ama talebelerimi enkazdan ölü çıkarttım. 96 ölüyü biz iki günde mahallemizin bütün enkazıyla birlikte kaldırdık. Ellerimle 9 yaşından, askere gidene kadar yetiştirdiğim gencimin cesetini çıkartmak an be an beni duygulandırıyor. Allah rahmet eylesin ben kendi elimle çıkarttım. Kreşin altından aldım, ikiye bölünmüş vaziyette. Bir daha Mevla böyle bir şeyi bana değil tüm ümmet-i muhammed'e yaşatmasın."
Toprak kazılarak içerisinden geçip kurtulan Engin Kılıç ise, şunlaı söyledi: "Beş kişiydik evde. Annem ve babam ilk deprem olduğu an kurtuldu. Üstü açıktı onların. Bizle yaklaşık 1,5 saat uğraştılar. Toprağı yerden kazıdılar, biz de kazdıkları yerden çıktık. Tam yerde uyandım ben. Her yer tozdu. Işık falan yok. Annemin sesine uyandım ben. Ben kardeşimle uğraşıyorum. Ses almaya uğraşıyoruz. Bizi bulmaları için bağırıyoruz. O şekilde bizi çıkarttılar ve bir bahçeye aldılar bizi."
Depremde komşularını kaybeden Remziye Uzun ise, mahallesinde yaşanan deprem anlarını gözyaşlarıyla anlattı. Depremde iki çocuğun yanarak can verdiğini dile getiren Uzun, sözlerine şöyle devam etti: "Yan
tarafımızdaki ev yıkıldı. Onun çocukları altında kaldı. Felçli bir çocuğu vardı duvar yıkıldı üstüne o öldü. Caminin minaresi yıkıldı. Yollar kapandı. Gitmeye yer yok. Nereden gideceksin, hiçbir yerden gidemezsin. 13 komşum öldü. Ama bir bizim binada o kadar öldü. Karşıdaki binadakiler de komşumuz. Onlarda da çok ölen oldu. Bir kaptan vardı. İki çocuğu vardı. Bir tanesi ana okuluna gidiyordu. Bir tanesi daha ufak. Çocuklar o saatte süt istemişler annelerinden. Annesi babasıyla beraber kalkmış süt için mutfağa gitmişler. Deprem oluyor, anne baba mutfakta kalıyor, çocuklar odada kalıyor. Bir de bizim bina yandı. Nereden alev aldıysa. Ev yandı o iki çocuk orada bağıra bağıra. Anne baba dışarıdan bağırıyor, çocuklar içeriden. Çocuklar öyle yanarak canını verdi."
Gölcük Deprem Konutları'nda kalan ve komşu olan Kadriye Çelik ve Aynur Sevinç ise, o günleri unutamadıklarını dile getirerek gözyaşlarıyla o günleri anlattı. "Bina patır patır göçüyordu" diyen Kadriye Çelik, şunları söyledi: "Ev sallanırken kirişlerin hareket halini görünce beyim dedi ki, 'Deprem oluyor, ev yıkılıyor hanım. Salavat getir ölüyoruz' dedi.
Mümkün değil kurtulmamız, patır patır bina göçüyor. Yan odadan kızım çığlık attı. Duvarlar üzerine yıkılmış kızımın. Üçüncü kattaydık. Koştuk bir baktık, balkon selam duruyor yola doğru. Ev yıkılmış, göçmüş, şoktayız. Kapıyı açmaya uğraşıyoruz. Kapıyı açsak yan dairenin salonundan çıkıyorsun. Merdiven falan kalmamış. Bir ara kızımın beline çarşafı bağlayıp, aşağı salmak istedik. Bari biz ölüyoruz, o kurtulsun. Yan binanın salonundan popo üstü kayarak kurtulduk"
Kardeşini ve babasını kaybeden Aynur Sevinç ise, o günleri hâla unutamadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "O çığlıklar, o bağırmalar, 'Anne yanıyorum kurtarın. Kurtarın üzerimde duvar var' iki kız yanarak öldü, komşumuz. 28 yaşındaki kardeşim depremde sulara gömüldü. 32 gün bulamadık. Bir iki kişinin kasası varmış, kepçe tutmuşlar. 'Benim kasamı bulana, 60 milyarım var yarısını size vereceğim' diyerek bunun sayesinde kardeşimi çıkardılar. Kolu ve kafası kopuk bir şekilde. Babamı kaybettim 10 gün yaşadı enkazdan çıktıktan sonra. Acımız çok büyük, unutamadım hâla."