"türkiye'de Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin Başında Çelik Yapıları Kullanmak Geliyor"
İSTANBUL - Vefa markası Steelife'ın Genel Müdürü Mimar Bülent Aydın, 17 Ağustos Marmara depreminin yıl dönümünde çelik yapılara dikkati çekerek, Türkiye'de depreme karşı alınabilecek önlemlerin başında çelik yapıları kullanmanın geldiğini bildirdi.
Vefa Grup'tan yapılan yazılı açıklamada Aydın, 17 Ağustos Marmara Depremi'nin üzerinden geçen 14 yıl boyunca Türkiye'nin çelik yapılar alanında dünya ölçeğinde çözümler sunabilme noktasına ulaştığına dikkati çekti. Depreme karşı en güvenli yapı sistemi olan hafif çelik yapı sisteminin yüksek izolasyon değerleri, estetik ve konforlu çözümleri ile kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesi için vazgeçilmez olduğunu kaydeden Aydın, hızlı bir kentsel dönüşüm için de hafif çelik yapıyı önerdi.
Açıklamada çelik yapı sisteminin bir sanayi ürünü olarak her anı kontrol edilebilen ve hatayı minimuma indiren üretimi sayesinde çok önemli bir alternatif olarak öne çıktığına vurgu yapan Aydın, neredeyse tamamı deprem kuşağında yer alan Türkiye'de çelik yapı sisteminin çok daha yüksek bir potansiyeli olduğunu düşündüklerini aktardı. Ancak Türkiye'de bu potansiyelin yeterince kullanılmadığını vurgulayan Aydın, "Ülkemiz çelik üretiminde dünya sıralamasında 11'inci, Avrupa'da 3'üncü sırada yer alıyor. Türk çelik endüstrisinin kapasitesi yılda 7 ila 10 milyon metrekare inşaat alanı üretebilecek seviyede olmasına rağmen, ülkemizdeki konutların sadece yüzde 0,5'inde çelik kullanılıyor. Sanayi yapılarında kullanılan yapısal çeliği de eklediğimizde ancak yüzde 5'lere ulaşabiliyoruz. Oysa bu oran Amerika ve Kanada'da yüzde 50'lere, İngiltere, İskandinav ülkeleri, Fransa ve Almanya gibi çelik kullanımının yaygın olduğu Avrupa ülkelerinde ise yüzde 30 ile yüzde 60 oranlarına çıkıyor. Türkiye'de hak ettiği ilgiyi görmeyen hafif çelik yapı sistemine yurt dışındaysa büyük bir ilgi var. Bu durum bizi daha fazla ihracat odaklı çalışmaya teşvik ediyor ve bunun karşılığını da alıyoruz" ifadelerini kullandı.
-"Kentsel dönüşümü yaşam dönüşümü olarak ele almak gerekiyor"
Aydın, az katlı yapılar ile sokaklarında gökyüzünün görülebildiği estetik, konforlu yaşam alanları vadeden hafif çelik yapı sisteminin, alternatifleri ile kıyaslanamayacak kadar kısa sürelerde inşa edilebildiğini ve böylece dönüşümün hızla gerçekleştirilebildiğini kaydetti.
3 ayda 1000 konutu üretebilecek kapasiteye sahip olduklarının altını çizen Aydın, "Bu kapasite, Türkiye'deki diğer üreticilerin kapasiteleri ile birleştiğinde bu alanda ülkemizi dünyada söz sahibi konumuna getiriyor. Buna rağmen hafif çelik yapı üreticileri olarak klasik yapı sistemlerinin gerekliliğini hiçbir zaman sorgulamadık. Dünya çapında kabul görmüş yapı sistemlerinin tümünün doğru projelendirme ve doğru uygulama yöntemleri ile ihtiyaçlara göre doğru şekilde tercih edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Özellikle az katlı yapılarda çoğunlukla çelik yapı sisteminin tercih edilmesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Çelik yapıların kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesine de katkı sunabileceğini belirten Bülent Aydın, "Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş pek çok ülkede şehir merkezine yakın ama şehrin dışında müstakil ve az katlı olarak konumlandırılmış yaşam alanları görüyoruz. Bizim de kentsel dönüşümü bir yaşam dönüşümü olarak ele almamız gerekiyor" dedi.
Aydın, kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesi için konutların yanı sıra okul, hastane, kamu binaları gibi sosyal yaşam alanlarının inşasında da hafif çelik yapı sisteminin kullanılabildiğini kaydetti.
"Çelik, her türlü zemine uygun bir malzeme"-
Teknolojik altyapı ve yüksek standartlar ile üretilen çelik binaların kuruldukları günkü dayanıklılığını ömürleri boyunca aynı değerde sürdürdüğünü ve klasik sistemlere göre 5 kat daha iyi ısı izolasyonuna sahip olduğu bilgisini de veren Aydın, çeliğin ahşaptan 21 kata kadar, betonarmeden ise 10 kat daha esnek olduğuna dikkati çekti. Çelik binalarda taşıyıcı sistemde kullanılan çeliğin klasik sistemlerde kullanılan malzemelere göre 9 kat daha hafif olması sayesinde bina yükünün de az olduğunu ve böylece deprem güvenliği açısından risk taşıyan zeminli bölgeler dahil her türlü zemine uygun yapılar inşa edilebildiğini ifade eden Aydın, "Çeliğin özgül ağırlığı taşıdığı yüke oranla küçüktür. Böylece hem hafif hem de daha yüksek mukavemetli yapılar ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde depreme karşı alınabilecek önlemlerin başında çelik yapıları kullanmak ve kullanımını teşvik etmek gelmektedir" dedi.
Kaynak: AA
Açıklamada çelik yapı sisteminin bir sanayi ürünü olarak her anı kontrol edilebilen ve hatayı minimuma indiren üretimi sayesinde çok önemli bir alternatif olarak öne çıktığına vurgu yapan Aydın, neredeyse tamamı deprem kuşağında yer alan Türkiye'de çelik yapı sisteminin çok daha yüksek bir potansiyeli olduğunu düşündüklerini aktardı. Ancak Türkiye'de bu potansiyelin yeterince kullanılmadığını vurgulayan Aydın, "Ülkemiz çelik üretiminde dünya sıralamasında 11'inci, Avrupa'da 3'üncü sırada yer alıyor. Türk çelik endüstrisinin kapasitesi yılda 7 ila 10 milyon metrekare inşaat alanı üretebilecek seviyede olmasına rağmen, ülkemizdeki konutların sadece yüzde 0,5'inde çelik kullanılıyor. Sanayi yapılarında kullanılan yapısal çeliği de eklediğimizde ancak yüzde 5'lere ulaşabiliyoruz. Oysa bu oran Amerika ve Kanada'da yüzde 50'lere, İngiltere, İskandinav ülkeleri, Fransa ve Almanya gibi çelik kullanımının yaygın olduğu Avrupa ülkelerinde ise yüzde 30 ile yüzde 60 oranlarına çıkıyor. Türkiye'de hak ettiği ilgiyi görmeyen hafif çelik yapı sistemine yurt dışındaysa büyük bir ilgi var. Bu durum bizi daha fazla ihracat odaklı çalışmaya teşvik ediyor ve bunun karşılığını da alıyoruz" ifadelerini kullandı.
-"Kentsel dönüşümü yaşam dönüşümü olarak ele almak gerekiyor"
Aydın, az katlı yapılar ile sokaklarında gökyüzünün görülebildiği estetik, konforlu yaşam alanları vadeden hafif çelik yapı sisteminin, alternatifleri ile kıyaslanamayacak kadar kısa sürelerde inşa edilebildiğini ve böylece dönüşümün hızla gerçekleştirilebildiğini kaydetti.
3 ayda 1000 konutu üretebilecek kapasiteye sahip olduklarının altını çizen Aydın, "Bu kapasite, Türkiye'deki diğer üreticilerin kapasiteleri ile birleştiğinde bu alanda ülkemizi dünyada söz sahibi konumuna getiriyor. Buna rağmen hafif çelik yapı üreticileri olarak klasik yapı sistemlerinin gerekliliğini hiçbir zaman sorgulamadık. Dünya çapında kabul görmüş yapı sistemlerinin tümünün doğru projelendirme ve doğru uygulama yöntemleri ile ihtiyaçlara göre doğru şekilde tercih edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Özellikle az katlı yapılarda çoğunlukla çelik yapı sisteminin tercih edilmesi gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Çelik yapıların kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesine de katkı sunabileceğini belirten Bülent Aydın, "Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş pek çok ülkede şehir merkezine yakın ama şehrin dışında müstakil ve az katlı olarak konumlandırılmış yaşam alanları görüyoruz. Bizim de kentsel dönüşümü bir yaşam dönüşümü olarak ele almamız gerekiyor" dedi.
Aydın, kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesi için konutların yanı sıra okul, hastane, kamu binaları gibi sosyal yaşam alanlarının inşasında da hafif çelik yapı sisteminin kullanılabildiğini kaydetti.
"Çelik, her türlü zemine uygun bir malzeme"-
Teknolojik altyapı ve yüksek standartlar ile üretilen çelik binaların kuruldukları günkü dayanıklılığını ömürleri boyunca aynı değerde sürdürdüğünü ve klasik sistemlere göre 5 kat daha iyi ısı izolasyonuna sahip olduğu bilgisini de veren Aydın, çeliğin ahşaptan 21 kata kadar, betonarmeden ise 10 kat daha esnek olduğuna dikkati çekti. Çelik binalarda taşıyıcı sistemde kullanılan çeliğin klasik sistemlerde kullanılan malzemelere göre 9 kat daha hafif olması sayesinde bina yükünün de az olduğunu ve böylece deprem güvenliği açısından risk taşıyan zeminli bölgeler dahil her türlü zemine uygun yapılar inşa edilebildiğini ifade eden Aydın, "Çeliğin özgül ağırlığı taşıdığı yüke oranla küçüktür. Böylece hem hafif hem de daha yüksek mukavemetli yapılar ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde depreme karşı alınabilecek önlemlerin başında çelik yapıları kullanmak ve kullanımını teşvik etmek gelmektedir" dedi.