Uluslararası Üniversiteler Konseyi’nden ‘sağduyu’ Mesajı

Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, “Halkla inatlaşmak demokratik iktidarların takip edeceği bir yol olmamalıdır.

İktidarlar sivil topluma kulak verirken seçmenlerini ikiye ayırmadan dikkatle izlemek zorundadırlar, uzlaşıcı olmak zorundadırlar” dedi.

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, Türkiye’de son günlerde yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu. Azizoğlu açıklamasında, teoride demokrasi-pratikte demokrasi, Taksim Gezi Parkı olayları, 3. köprü ve toplumsal gerginlik konularını gündemine aldı. 18. yüzyılın sonlarında kendini göstermeye başlayan ve asimilasyonu bir davranış biçimi olarak kullanan ulus devletin 6 temel özelliğe sahip olduğunu ifade eden Azizoğlu, bunların egemenlik, yönetimin merkeziliği, toprak bütünlüğü, dil birliği, yurttaşlık ve anayasaya dayalı parlamenter siyasi yapı olduğunu kaydetti.

21. yüzyılda ise bu özelliklerin küreselleşme ile birlikte değişikliğe uğradığını dile getiren Azizoğlu, “Egemenlik esnemiş, merkezilik yerelleşmiş, Toprak bütünlüğü uzay teknolojileri ile aşınmış, dil birliği resmi dilin üstünde evrensel altında etnik dillerle çok dilli hale gelmiş, yurttaşlık yanına tüm dünya yurttaşlarını da alarak boyut değiştirmiş, anayasaya dayalı parlamenter siyasi yapı evrensel hukukla gücünü arttırmış ve sivil toplum yeni bir özellik olarak yerini almıştır. İşte bu yeni yapı ve özellikleriyle ortaya çıkan devlete demokratik devlet diyoruz” diye konuştu.

Azizoğlu, ulus devlet ile demokratik devlet arasındaki temel farkı sandığın gücü ile halkın örgütlenme gücü arasındaki ilişki olarak ifade etti.

“Kuşkusuz hem ulus devlette hem de demokratik devlette sandık halkın iradesinin ortaya çıktığı alandır ve ülkemizde yapılan yeni yasal düzenlemeyle her dört yılda bir yapılan seçimlerle iktidarlar değişir” diyen Azizoğlu, “Ne var ki demokratik devlette sivil toplum, iktidarlara sandık ötesinde de etki yapabilecek, en azından ciddi uyarılarda bulunabilecek bir güçtür. Dahası iletişim teknolojileri ile bu güç küresel boyutta bir güç haline de gelebilir ve iktidarları derinden etkileyebilirler. Bunların genel tanımı demokratik devlettir” şeklinde konuştu.

“TÜM TÜRKİYE’DE İNFİAL YARATAN DEMOKRATİK PROTESTOLAR İNŞALLAH İKTİDAR İÇİN HAYIRLARA VESİLE OLUR”
Azizoğlu, pratikte demokrasinin ulus devlet kavramı ile birlikte devletin kök hücresi haline gelmiş anti demokratik tüm yapılanmaları büyük cesaretle demokratikleştiren, tüm dünyanın takdir ve övgülerini hak eden ve gören ekonomik başarılara imza atan, dış diplomaside var olan iç dizayn endeksli ulusal politika ve diplomasiyi bölgesel güç uluslararası karar merci haline getiren, ülkedeki kangren olmuş tüm sorunları siyasi gelecek kaygısı üzerine değil sadece ülke ve millet menfaatine göre dizayn eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti iktidarı ile gerçekleştiğine işaret etti. AK Parti hükümetinin ülke ve millete büyük katkı sağladığını dile getiren Azizoğlu, “Lakin asla unutmamamız gereken temel nokta demokratik sistemlerde on yılda yüz yıllık hizmet yaptım, yüz yıl yönetim bana ait yöntem ve kavramı yoktur, olamaz da. Yüce milletin verdiği yetki ve süre kadar iktidarsın. Tüm Türkiye’de infial yaratan demokratik protestolar inşallah iktidar için hayırlara vesile olur, toplumsal reaksiyon yaratacak kararlar alırken daha sağduyulu ve toplumdan gelen aykırı sesleri de önemseyerek kulak verir. Son günlerde vuku bulan Taksim Gezi Parkı ve 3. köprünün Yavuz Sultan Selim isminin olması benzeri iki olay hepimize ders niteliğindedir” dedi

Sivil toplumun iktidara uyarıda bulunduğunu ancak iktidarın “Biz karar verdik siz ne yaparsanız yapın, ben karar veririm siz uymak zorundasınız ve çoğunluk azınlığa boyun eğemez” türünden yaklaşımlarının milletçe kabul edilemeyeceğine, vatandaşların tepki gösterdiğine vurgu yapan Azizoğlu, Taksim’e de bu yönüyle bakılması gerektiğini belirterek, “Bunu doğru okumak, doğru algılamak akılcı iktidarlar için bir kazanç olmalıdır. Halkla inatlaşmak demokratik iktidarların takip edeceği bir yol olmamalıdır. ‘Sandığın dışında netice arayanlar anti-demokratik uygulamalarla kendilerine iktidar arayamazlar’ sözü sivil toplumu hiçe saymaktan başka bir şey değildir. İktidarlar sivil topluma kulak verirken seçmenlerini ikiye ayırmadan dikkatle izlemek zorundadırlar, uzlaşıcı olmak zorundadırlar. Bunun aksi davranışlar ise; demokratik bir devleti yönetenlerin iktidarları için de yaşamsal bir hata olur” diye konuştu

“HÜKÜMET BOĞAZIN YENİ GERDANLIĞINA ANADOLU İSMİNİ VERMELİDİR”
3. köprünün hükümetin yaptığı tarihi hizmetlerden biri olduğunu söyleyen Azizoğlu, “Biz muhafazakar insanların Alevi kardeşlerimizin hassasiyetini anlamak bu kadar zor mu? Yavuz Sultan Selim isminin bizler için taşıdığı değer ve anlamı Alevi kardeşlerimiz üzerinde olumsuz bir reaksiyon yaratacağını bile bile neden bu inat?” ifadesini kullandı.

Azizoğlu açıklamasına şöyle devam etti:
“Yavuz Sultan Selim ismine bu kadar sert tepki veren başta Alevi kardeşlerimiz olmak üzere şu soruyu soruyorum; neden Osmanlı’nın önemli padişahlarından olan ve milletin çok büyük bölümünde derin sevgi ve saygısını koruyan Yavuz Sultan Selim’e gösterdiğiniz tepkiyi çok yakın zamanda Alevi vatandaşlarımızı bombalayan pilot Sabiha Gökçen isminin havaalanına verilerek sonsuzlaşmasına hiçbir reaksiyon göstermediniz? Hükümet boğazın yeni gerdanlığına Anadolu ismini vermelidir. Çünkü Anadolu, üzerinde doğan tüm kültürlerin, etnik yapıların ve mezheplerin anasıdır. Onları kardeş yapar ve birleştirir, asla inkar edemeyecekleri ortak değerleri yani anaları Anadolu’dur.”

“EVET ELEŞTİRİ YAPALIM AMA VİCDANIMIZIN SESİNİ DİNLEYEREK”
Toplumsal olaylarda kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanarak demokratik haklarını yasal çerçevede kullanan protestocu veya eylemcilerin üzerine biber gazı, tazyikli su veya şiddet içeren cop ve sopa kullanmasının şiddetle kınandığına vurgu yapan Azizoğlu, “Lakin toplumun çok az kesiminin değindiği polisin şiddet görmesine basın, entelektüeller, siyasiler ve toplum neden hiçbir reaksiyon göstermeden izliyor? Hiç vicdanlarımıza sorduk mu? Devletin ve milletin güvenliğini sağlamak ile görevli bu vatanın yiğit evlatlarının sokak ortasında kümelenmiş başlarını ve vücutlarını kalkanlarla korumaya çalışırken görüntüsünü ve bunlara taşlarla, içki şişeleriyle, sopalarla düşmanca saldıran sözde demokratik hak kullanan özde yasa ve kanunları yerle bir eden eylemcilere güvenlik güçlerine yapılan eleştirinin onda biri yapılmaz. Hiç düşündük mü? Yasaları uygulamak ile görevlendirdiğimiz bu kardeşlerimizin televizyonlarda endişe ve korku ile bu olayları izleyen ailelerini, yani annelerini, babalarını, eşlerini, çocuklarını, sevenlerini. Evet eleştiri yapalım ama vicdanımızın sesini dinleyerek” dedi.

Kaynak: İHA