YÖK Başkanı Rektörlere Seslendi
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Taksim olayları konusunda rektör ve akademisyenleri uyararak, "Üniversite mensuplarından beklentimiz, ülkemizin toplumsal barış adına önemli adımlar attığı bu dönemeçte bütün bunları boşa çıkartacak ifade ve eylemlerden kaçınmalarıdır" dedi.
Üniversiteler Kurulu Yalova'da toplandı. Raif Dinçkök Kültür Merkezi'ndeki toplantıya YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Yalova Valisi Esengül Civelek ve Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal ile 173 üniversitenin rektör ve temsilcilerinden oluşan yaklaşık 340 akademisyen katıldı.
Taksim olaylarına yönelik konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, rektörleri ülkenin toplumsal barış adına önemli adımlar attığı bu sürece zarar veren açıklamalar yapmamaları yönünde uyardı.
Üniversitelerin itidal ve müzakereyi savunmaları gerektiğinin altını çizen Çetinsaya, "Bugün toplumsal ve siyasi alanda yer alan bütün aktörler yeni bir Türkiye'nin inşası ile karşı karşıya kaldığımız konusunda hemfikirdir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi, her şeyden evvel farklı kültür ve anlayışların bir arada müzakere halinde ve sürekli etkileşim içerisinde bulunabilmelerine bağlıdır. Sıklıkla vurguladığımız gibi üniversiteler öncü fikirlerin, barışçı gelecek tasavvurlarının demokratik bir biçimde birlikte yaşama kültürünün yeşerdiği ve savunulduğu mekanlar olarak, ülkemizin bugün tecrübe ettiği gerilimlerin tırmanmaması için çaba sarf etmek, itidali ve müzakereyi savunmak durumundadır. Üniversiteler, siyasi, kültürel, toplumsal meseleler, sıkıntı, çelişki ve gerilimler hakkında etkin araştırmaların, gerçek fikirlerin, sahici gelecek formüllerinin üretildiği mekanlardır. Bugün ülkemizde toplumun, doğanın, mekanın ve kültürün mahiyeti ve muhtevası hakkında farklı birçok tartışmanın sürdüğünü görüyoruz. Üniversitelerin ülkemizdeki tartışma ve müzakere kültürüne katacakları çok önemli değerler olduğunu ve bütün üniversite mensuplarına bu konuda çok ciddi sorumluluklar düştüğünü düşünüyorum" diye konuştu.
Üniversitelerin toplumsal olaylara araştırma, fikir ve teorileri ile katkı sağlayan mekanlar olduğunu vurgulayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya şunları söyledi:
"Biz üniversite mensupları olarak kendimizi toplumun dışında ya da üstünde yer alan yargıçlar derecesinde göremeyiz. Bizler toplumun içerisinde sosyalleşen, toplumun sorunlarını önemseyen ve onlara farklı çözümler üretebilen, fikir, teori ve araştırmalarımızla bütün meselelerle ilgilenmek zorundayız. Ne var ki biz toplumsal, kültürel ve siyasi gerilim alanlarına futbol taraftarlığı gibi yaklaşamayız. Bugün üzülerek görüyorum ki bazı üniversite mensuplarımız, tarafı olduğu siyasi pozisyonu kavram ve fikirler eşliğinde değil, sloganlar eşliğinde savunabilmektedir. Yine üzülerek görüyoruz ki, birçok tartışma doğrulanmamış, manipülasyon amacıyla üretilen yanlış haberlere dayalı olarak sürdürülebilmektedir. Üniversite mensuplarımızın doğaya, mekana, tarihe, topluma, kültüre ve geleceğe ilişkin çeşitli kitle iletişim ortamlarında görüş beyan etmeleri tabii ki doğal, anlamlı ve değerlidir. Fakat üniversite mensupları bununla yetinemezler. Çünkü üniversiteler araştırmaların, uzun soluklu çalışmaların mekanıdır. Üniversitelerin içinde bulunduğumuz süreçte atmaları gereken en önemli adım, toplumsal çatışma alanlarına uzun dönemli araştırmalarla sahici katkı vermek, tartışmaların seviyesi ve kalitesini arttırmaktır. Bizler üniversitelerimizin sessizleşmesini değil, aksine üniversitelerimizin çevresine çok daha duyarlı olmalarını, fakat bunu bir çatışma diliyle ve gündelik yorumlarla değil, müzakere diliyle ve yaptıkları uzun soluklu araştırmalarla yapmalarını önemli görüyoruz. Bunun yanında bazı üniversite mensuplarımızın pozitivist bilim paradigması içerisinden bakarak birer yargıç gibi konuşup siyaseti ve toplumu küçümsemesini de doğru bulmuyoruz. Yine bir kere daha altını çizerek söylemek istiyorum ki, üniversitelerimiz toplumun dışında, toplumun üstünde bir yerde konumlanamaz. Gerçek araştırma ve fikir üretmeye önem veriyoruz. Bu çerçevede topluma ve siyasete farklı tespit ve öngörüleri sunmayı önemli buluyoruz."
Ülkenin artık 1960'ların Türkiye'si olmadığına dikkat çeken Çetinsaya, "Fakat bu tespit ve önerileri geleneksel meslek odaları mantığıyla ve diliyle ortaya koymayı da doğru bulmuyorum. 1960'ların Türkiye'si ile karşı karşıya değiliz. 1960'ların meslek odaları diliyle üniversite mensuplarımızın konuşmasını anlamakta zorlanıyorum. Üniversite mensupları olarak bize düşen farklılıklardan korkulmaması ve dogmatizmden kaçınılması gerektiğini savunmaktır. Normalleşen demokrasisi, büyüyen ekonomisi, artan itibar ve istikrarı ile Türkiye son yıllarda büyük bir fırsat yakalamış, toplumsal barışı tesis etme adına önemli adımlar atmıştır. Son günlerde ülkemizde yükselen toplumsal tansiyon karşısında öğrencisinden öğretim elemanına, idari çalışanından yöneticilerine kadar üniversitelerimizin değerli mensuplarının farklı fikir ve görüşlerini dile getirirken asla şiddeti özendirmeleri kabul edilemez. Şiddeti içeren ve şiddeti öven talep ve fikirler akademik özgürlük sınırları ile bağdaşamaz. Akademik özgürlük fikir ve görüşlerin korkusuz ve barışçıl bir biçimde dile getirilmesi, kişilik haklarını rencide etmeksizin ortaya konması anlamına gelir. Üniversite mensuplarından bu süreçte beklentimiz, ülkemizin toplumsal barış adına önemli adımlar attığı bu dönemeçte bütün bunları boşa çıkartacak ifade ve eylemlerden kaçınmalarıdır" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Taksim olaylarına yönelik konuşan YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, rektörleri ülkenin toplumsal barış adına önemli adımlar attığı bu sürece zarar veren açıklamalar yapmamaları yönünde uyardı.
Üniversitelerin itidal ve müzakereyi savunmaları gerektiğinin altını çizen Çetinsaya, "Bugün toplumsal ve siyasi alanda yer alan bütün aktörler yeni bir Türkiye'nin inşası ile karşı karşıya kaldığımız konusunda hemfikirdir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde yaşanabilmesi, her şeyden evvel farklı kültür ve anlayışların bir arada müzakere halinde ve sürekli etkileşim içerisinde bulunabilmelerine bağlıdır. Sıklıkla vurguladığımız gibi üniversiteler öncü fikirlerin, barışçı gelecek tasavvurlarının demokratik bir biçimde birlikte yaşama kültürünün yeşerdiği ve savunulduğu mekanlar olarak, ülkemizin bugün tecrübe ettiği gerilimlerin tırmanmaması için çaba sarf etmek, itidali ve müzakereyi savunmak durumundadır. Üniversiteler, siyasi, kültürel, toplumsal meseleler, sıkıntı, çelişki ve gerilimler hakkında etkin araştırmaların, gerçek fikirlerin, sahici gelecek formüllerinin üretildiği mekanlardır. Bugün ülkemizde toplumun, doğanın, mekanın ve kültürün mahiyeti ve muhtevası hakkında farklı birçok tartışmanın sürdüğünü görüyoruz. Üniversitelerin ülkemizdeki tartışma ve müzakere kültürüne katacakları çok önemli değerler olduğunu ve bütün üniversite mensuplarına bu konuda çok ciddi sorumluluklar düştüğünü düşünüyorum" diye konuştu.
Üniversitelerin toplumsal olaylara araştırma, fikir ve teorileri ile katkı sağlayan mekanlar olduğunu vurgulayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Çetinsaya şunları söyledi:
"Biz üniversite mensupları olarak kendimizi toplumun dışında ya da üstünde yer alan yargıçlar derecesinde göremeyiz. Bizler toplumun içerisinde sosyalleşen, toplumun sorunlarını önemseyen ve onlara farklı çözümler üretebilen, fikir, teori ve araştırmalarımızla bütün meselelerle ilgilenmek zorundayız. Ne var ki biz toplumsal, kültürel ve siyasi gerilim alanlarına futbol taraftarlığı gibi yaklaşamayız. Bugün üzülerek görüyorum ki bazı üniversite mensuplarımız, tarafı olduğu siyasi pozisyonu kavram ve fikirler eşliğinde değil, sloganlar eşliğinde savunabilmektedir. Yine üzülerek görüyoruz ki, birçok tartışma doğrulanmamış, manipülasyon amacıyla üretilen yanlış haberlere dayalı olarak sürdürülebilmektedir. Üniversite mensuplarımızın doğaya, mekana, tarihe, topluma, kültüre ve geleceğe ilişkin çeşitli kitle iletişim ortamlarında görüş beyan etmeleri tabii ki doğal, anlamlı ve değerlidir. Fakat üniversite mensupları bununla yetinemezler. Çünkü üniversiteler araştırmaların, uzun soluklu çalışmaların mekanıdır. Üniversitelerin içinde bulunduğumuz süreçte atmaları gereken en önemli adım, toplumsal çatışma alanlarına uzun dönemli araştırmalarla sahici katkı vermek, tartışmaların seviyesi ve kalitesini arttırmaktır. Bizler üniversitelerimizin sessizleşmesini değil, aksine üniversitelerimizin çevresine çok daha duyarlı olmalarını, fakat bunu bir çatışma diliyle ve gündelik yorumlarla değil, müzakere diliyle ve yaptıkları uzun soluklu araştırmalarla yapmalarını önemli görüyoruz. Bunun yanında bazı üniversite mensuplarımızın pozitivist bilim paradigması içerisinden bakarak birer yargıç gibi konuşup siyaseti ve toplumu küçümsemesini de doğru bulmuyoruz. Yine bir kere daha altını çizerek söylemek istiyorum ki, üniversitelerimiz toplumun dışında, toplumun üstünde bir yerde konumlanamaz. Gerçek araştırma ve fikir üretmeye önem veriyoruz. Bu çerçevede topluma ve siyasete farklı tespit ve öngörüleri sunmayı önemli buluyoruz."
Ülkenin artık 1960'ların Türkiye'si olmadığına dikkat çeken Çetinsaya, "Fakat bu tespit ve önerileri geleneksel meslek odaları mantığıyla ve diliyle ortaya koymayı da doğru bulmuyorum. 1960'ların Türkiye'si ile karşı karşıya değiliz. 1960'ların meslek odaları diliyle üniversite mensuplarımızın konuşmasını anlamakta zorlanıyorum. Üniversite mensupları olarak bize düşen farklılıklardan korkulmaması ve dogmatizmden kaçınılması gerektiğini savunmaktır. Normalleşen demokrasisi, büyüyen ekonomisi, artan itibar ve istikrarı ile Türkiye son yıllarda büyük bir fırsat yakalamış, toplumsal barışı tesis etme adına önemli adımlar atmıştır. Son günlerde ülkemizde yükselen toplumsal tansiyon karşısında öğrencisinden öğretim elemanına, idari çalışanından yöneticilerine kadar üniversitelerimizin değerli mensuplarının farklı fikir ve görüşlerini dile getirirken asla şiddeti özendirmeleri kabul edilemez. Şiddeti içeren ve şiddeti öven talep ve fikirler akademik özgürlük sınırları ile bağdaşamaz. Akademik özgürlük fikir ve görüşlerin korkusuz ve barışçıl bir biçimde dile getirilmesi, kişilik haklarını rencide etmeksizin ortaya konması anlamına gelir. Üniversite mensuplarından bu süreçte beklentimiz, ülkemizin toplumsal barış adına önemli adımlar attığı bu dönemeçte bütün bunları boşa çıkartacak ifade ve eylemlerden kaçınmalarıdır" şeklinde konuştu.