Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu Başkanı Arıboğan'dan Açıklama
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu Başkanı Deniz Ülke Arıboğan, "Barış, nimetten daha fazla sahip olmak için gayret göstermemiz gereken bir şey" dedi.
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu üyeleri, Anadolu Konfederasyonu'nca Bayrampaşa Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Barış Süreci Bilgilendirme ve İstişare Toplantısı"nda bir araya geldi.
Toplantı, ses sanatçısı ve keman virtüözü Önder Karataş'ın Türkçe, Kürtçe ve Ermenice "Sarı Gelin" türküsünü seslendirmesi ve şair Keremo'nun Kürtçe "Dilin İzinde" şiirini okumasıyla başladı.
Toplantıda konuşan Deniz Ülke Arıboğan, kendilerine ilk başta "Akil İnsanlar" dendiğini ve bundan çok hoşlanmadıklarını belirtti.
Esas akilliğin bir halkın üzerine bina edildiğini anlatan Arıboğan, "Biz, barışı anlatacaktık. Çözüm fikrinin teknik detaylarıyla ilgili bir fikrimiz yok. 'Çözümün Türkiye ekonomisine, sosyal yaşamına, dış politikasına, siyasetine getireceği katkıları anlatacağız' diye başladık. Daha ilk toplantıda halkın bir şeyi dinlemeye değil, daha çok bir şeyler söylemeye ihtiyacı olduğunu fark ettik" ifadesini kullandı.
Arıboğan, barışın kolay sahip olunabilecek bir şey olmadığını bildirerek, "Barış, nimetten daha fazla sahip olmak için gayret göstermemiz gereken bir şey. Sadece PKK, terör, Kürt meselesine endeksli bir şey değil. Barış, bir ülkede adaletin dışında hiçbir şekilde var olamayacağını gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Gittikleri yerlerde gelenlerin konuşmasına daha çok önem verdiklerini dile getiren Arıboğan, 62 akil insanın birbirinden çok farklı insanlar olduğunu kaydetti.
Arıboğan, şöyle devam etti:
"Toplumun tabanında hiçbir parti ayırt etmezsizin AK Parti, CHP, MHP ve BDP'de çok benzer kaygılar var. Herkes bu ülkenin daha ileri gitmesinde, silahların susması, barışın gelmesinde hemfikir. Bazı ayrıntılar ve endişeler var. Şunu hiç unutmayalım; biz, kocaman bir imparatorluğun ülkesi olarak geride kalmış olan ama kendisini yeniden yaratmaya çalışan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Kaybettiğimiz çok şey vardır. İmparatorluğu yitirdiğimizde bunun yasını tutamadık. Bunun yasını tutamadığımız gibi çok ciddi bir inşanın altına girdik. Bugün sadece bu çatışmada kaybettiklerimizin yasını tutmayacağız. Belki yüzyıllardır kaybettiklerimizin yasını tutacağız. Ama bu yası tutarken de daha neşeli, doğru ve adil bir toplum yaratabilmek için hep beraber gayret göstereceğiz. İnşallah daha güçlü bir Türkiye'yi birlikte yaratma fırsatını bulabileceğiz."
-"Siyasi parti adına hareket etmiyoruz"-
Grup Sekreteri Levent Korkut ise haklın süreç konusunda bilgilenmesi ve aynı zamanda kendilerini bilgilendirmelerini amaçladıklarını söyledi.
Her toplantıda farklı bakış açıları kazandıklarını anlatan Korkut, zaman zaman çok farklı insanların birlik içinde olabildiklerine tanıklık ettiklerini bildirdi.
Halkın süreci yeşertecek güce, kültüre ve bilgiye sahip olduğunu ifade eden Korkut, şunları belirtti:
"Biz, sadece siyasi bir parti adına hareket etmiyoruz. Bu sorunun çözümünün siyaset üzeri bir konumu olduğu için ve çözüm açısından geçmişte de farklı siyasi partilerin, bürokratların ve hatta genelkurmay başkanlarının da bu sorunun farklı boyutlarına işaret ettiği halde, günümüze kadar da ortaya koyabilecek bir siyasi irade olmaması nedeniyle harekete geçemedik. Bizim için hangi parti ve hükümetin bu süreci başlattığı çok önemli değil. Süreci diğer siyasi partiler de başlatsaydı, buradaki grup aynı şekilde hazır bulunacaktı."
-"Halkın samimiyetine güveniyoruz"-
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu üyesi Hülya Koçyiğit de bir aydır ilk defa barışa bu kadar yakın olduklarına inandıkları için bir arada olduklarını söyledi.
Halkın samimiyetine güvendiklerini bildiren Koçyiğit, "Siyasetin dili, muhalefetin dili o kadar kutuplaştırıcı, o kadar çatışmacı ki buna şahit oldukça ürperiyorum. Yenilikçi, yaratıcı ve barışçı politikalar belirtmeyip de sadece olumsuz diyaloglar iletenlerin barışa engel olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Koçyiğit, kutuplaşmayı ortadan kaldırabilmek için yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu dile getirerek, "Politikacılar nedense bu diyaloğu geliştiremediler veya geç kaldılar. Ama bizler, sizlerle beraberiz. Arzu ediyoruz ki dertleşelim, konuşalım, birbirimizi dinleyelim. Belki de birbirimizi dinleyerek acılarımızı paylaşabiliriz" ifadesini kullandı.
-"Sürece olan inancımız her geçen gün artıyor"-
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu üyesi Mustafa Armağan da meselenin Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine kadar giden bir süreç olduğunu dile getirdi.
Osmanlı'nın parçalanmasının ardından Türk ve Kürt halkının Osmanlı'nın yıkılışına "dur" diyerek Türkiye'yi oluşturduklarını anlatan Armağan, "Bu mücadeleyi vermiş olan dedelerimiz kadar da mı şuurumuz yok. Onların vermiş olduğu bu mücadele, kardeşlik mesajı kadar da mı mesajımız yok. Süreci kader birliği etmemiz için son fırsatlardan birisi olarak değerlendirmek gerekiyor" dedi.
Sürecin aslında 1980'li yıllarda yakalanması gerektiğini bildiren Armağan, "Eğer böyle bir fırsatı başaramazsak, 1989 öncesindeki Doğu Avrupa ve Doğu Bloku'ndaki ülkelerin konumuyla benzer bir sürece sürükleneceğiz" yorumunu yaptı.
Armağan, sürece olan inançlarının her geçen gün arttığını da kaydetti.
-"Kürtlerin kimlik sorunları kapanmıştır"-
Anadolu Konfederasyonu adına konuşan Van Gölü Dernekleri Başkanı Yusuf Tuncil ise dünyada kendi gölüne "deniz" diyen tek ilin Van olduğunu söyleyerek, hep kardeşliği düşündüklerini belirtti.
Merkezinde insanın olduğu bir anayasa istediklerini anlatan Tuncil, "Bu ülkede hukukun, adaletin mutlaka hakim olmasını istiyoruz. Evrensel hukuk, yazılı birer hukuk değildir. İnsanın kafasında ve gönlünde olan bir hukuktur. Eşit ve kardeş bir ülke için çabalıyoruz" ifadesini kullandı.
Tuncil, Türkiye'de 30 yıldır kardeş kanı aktığını belirterek, şöyle devam etti:
"40 bin insanımız ölmüş, 3 bin 500 köy boşaltılmış. 17 bin 500 faili meçhul var. Bu ülkede doğunun batısında gerçekten bir Ergenekon soruşturulması yapıldı. Ama doğusuna hala kimse dokunmadı. Biz bu ülkede kardeşçe yaşamak istiyorsak, gerçekten Kürtler'in de Ergenekonu'na dokunmak lazım."
Çanakkale ve Malazgirt'te Kürtler ve Türklerin yan yana olduğunu dile getiren Tuncil, "Kürtleri ret ve inkar politikası bitmiştir. Geçen gün Devlet Bahçeli de 'PKK Kürtlerin sözcüsü değildir' diyordu. Eğer Devlet Bahçeli de öyle diyorsa demek ki Kürtlerin kimlik sorunları kapanmıştır. Biz, bu kimlik problemini ortadan kaldıranlara da teşekkür ediyoruz" diye konuştu.
Toplantı katılımcıların görüşlerini bildirmesiyle sona erdi.
Muhabir: Emrah Güney
Yayıncı: Tarkan Demir
Kaynak: AA
Toplantı, ses sanatçısı ve keman virtüözü Önder Karataş'ın Türkçe, Kürtçe ve Ermenice "Sarı Gelin" türküsünü seslendirmesi ve şair Keremo'nun Kürtçe "Dilin İzinde" şiirini okumasıyla başladı.
Toplantıda konuşan Deniz Ülke Arıboğan, kendilerine ilk başta "Akil İnsanlar" dendiğini ve bundan çok hoşlanmadıklarını belirtti.
Esas akilliğin bir halkın üzerine bina edildiğini anlatan Arıboğan, "Biz, barışı anlatacaktık. Çözüm fikrinin teknik detaylarıyla ilgili bir fikrimiz yok. 'Çözümün Türkiye ekonomisine, sosyal yaşamına, dış politikasına, siyasetine getireceği katkıları anlatacağız' diye başladık. Daha ilk toplantıda halkın bir şeyi dinlemeye değil, daha çok bir şeyler söylemeye ihtiyacı olduğunu fark ettik" ifadesini kullandı.
Arıboğan, barışın kolay sahip olunabilecek bir şey olmadığını bildirerek, "Barış, nimetten daha fazla sahip olmak için gayret göstermemiz gereken bir şey. Sadece PKK, terör, Kürt meselesine endeksli bir şey değil. Barış, bir ülkede adaletin dışında hiçbir şekilde var olamayacağını gösteriyor" değerlendirmesinde bulundu.
Gittikleri yerlerde gelenlerin konuşmasına daha çok önem verdiklerini dile getiren Arıboğan, 62 akil insanın birbirinden çok farklı insanlar olduğunu kaydetti.
Arıboğan, şöyle devam etti:
"Toplumun tabanında hiçbir parti ayırt etmezsizin AK Parti, CHP, MHP ve BDP'de çok benzer kaygılar var. Herkes bu ülkenin daha ileri gitmesinde, silahların susması, barışın gelmesinde hemfikir. Bazı ayrıntılar ve endişeler var. Şunu hiç unutmayalım; biz, kocaman bir imparatorluğun ülkesi olarak geride kalmış olan ama kendisini yeniden yaratmaya çalışan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Kaybettiğimiz çok şey vardır. İmparatorluğu yitirdiğimizde bunun yasını tutamadık. Bunun yasını tutamadığımız gibi çok ciddi bir inşanın altına girdik. Bugün sadece bu çatışmada kaybettiklerimizin yasını tutmayacağız. Belki yüzyıllardır kaybettiklerimizin yasını tutacağız. Ama bu yası tutarken de daha neşeli, doğru ve adil bir toplum yaratabilmek için hep beraber gayret göstereceğiz. İnşallah daha güçlü bir Türkiye'yi birlikte yaratma fırsatını bulabileceğiz."
-"Siyasi parti adına hareket etmiyoruz"-
Grup Sekreteri Levent Korkut ise haklın süreç konusunda bilgilenmesi ve aynı zamanda kendilerini bilgilendirmelerini amaçladıklarını söyledi.
Her toplantıda farklı bakış açıları kazandıklarını anlatan Korkut, zaman zaman çok farklı insanların birlik içinde olabildiklerine tanıklık ettiklerini bildirdi.
Halkın süreci yeşertecek güce, kültüre ve bilgiye sahip olduğunu ifade eden Korkut, şunları belirtti:
"Biz, sadece siyasi bir parti adına hareket etmiyoruz. Bu sorunun çözümünün siyaset üzeri bir konumu olduğu için ve çözüm açısından geçmişte de farklı siyasi partilerin, bürokratların ve hatta genelkurmay başkanlarının da bu sorunun farklı boyutlarına işaret ettiği halde, günümüze kadar da ortaya koyabilecek bir siyasi irade olmaması nedeniyle harekete geçemedik. Bizim için hangi parti ve hükümetin bu süreci başlattığı çok önemli değil. Süreci diğer siyasi partiler de başlatsaydı, buradaki grup aynı şekilde hazır bulunacaktı."
-"Halkın samimiyetine güveniyoruz"-
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu üyesi Hülya Koçyiğit de bir aydır ilk defa barışa bu kadar yakın olduklarına inandıkları için bir arada olduklarını söyledi.
Halkın samimiyetine güvendiklerini bildiren Koçyiğit, "Siyasetin dili, muhalefetin dili o kadar kutuplaştırıcı, o kadar çatışmacı ki buna şahit oldukça ürperiyorum. Yenilikçi, yaratıcı ve barışçı politikalar belirtmeyip de sadece olumsuz diyaloglar iletenlerin barışa engel olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Koçyiğit, kutuplaşmayı ortadan kaldırabilmek için yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu dile getirerek, "Politikacılar nedense bu diyaloğu geliştiremediler veya geç kaldılar. Ama bizler, sizlerle beraberiz. Arzu ediyoruz ki dertleşelim, konuşalım, birbirimizi dinleyelim. Belki de birbirimizi dinleyerek acılarımızı paylaşabiliriz" ifadesini kullandı.
-"Sürece olan inancımız her geçen gün artıyor"-
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu üyesi Mustafa Armağan da meselenin Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine kadar giden bir süreç olduğunu dile getirdi.
Osmanlı'nın parçalanmasının ardından Türk ve Kürt halkının Osmanlı'nın yıkılışına "dur" diyerek Türkiye'yi oluşturduklarını anlatan Armağan, "Bu mücadeleyi vermiş olan dedelerimiz kadar da mı şuurumuz yok. Onların vermiş olduğu bu mücadele, kardeşlik mesajı kadar da mı mesajımız yok. Süreci kader birliği etmemiz için son fırsatlardan birisi olarak değerlendirmek gerekiyor" dedi.
Sürecin aslında 1980'li yıllarda yakalanması gerektiğini bildiren Armağan, "Eğer böyle bir fırsatı başaramazsak, 1989 öncesindeki Doğu Avrupa ve Doğu Bloku'ndaki ülkelerin konumuyla benzer bir sürece sürükleneceğiz" yorumunu yaptı.
Armağan, sürece olan inançlarının her geçen gün arttığını da kaydetti.
-"Kürtlerin kimlik sorunları kapanmıştır"-
Anadolu Konfederasyonu adına konuşan Van Gölü Dernekleri Başkanı Yusuf Tuncil ise dünyada kendi gölüne "deniz" diyen tek ilin Van olduğunu söyleyerek, hep kardeşliği düşündüklerini belirtti.
Merkezinde insanın olduğu bir anayasa istediklerini anlatan Tuncil, "Bu ülkede hukukun, adaletin mutlaka hakim olmasını istiyoruz. Evrensel hukuk, yazılı birer hukuk değildir. İnsanın kafasında ve gönlünde olan bir hukuktur. Eşit ve kardeş bir ülke için çabalıyoruz" ifadesini kullandı.
Tuncil, Türkiye'de 30 yıldır kardeş kanı aktığını belirterek, şöyle devam etti:
"40 bin insanımız ölmüş, 3 bin 500 köy boşaltılmış. 17 bin 500 faili meçhul var. Bu ülkede doğunun batısında gerçekten bir Ergenekon soruşturulması yapıldı. Ama doğusuna hala kimse dokunmadı. Biz bu ülkede kardeşçe yaşamak istiyorsak, gerçekten Kürtler'in de Ergenekonu'na dokunmak lazım."
Çanakkale ve Malazgirt'te Kürtler ve Türklerin yan yana olduğunu dile getiren Tuncil, "Kürtleri ret ve inkar politikası bitmiştir. Geçen gün Devlet Bahçeli de 'PKK Kürtlerin sözcüsü değildir' diyordu. Eğer Devlet Bahçeli de öyle diyorsa demek ki Kürtlerin kimlik sorunları kapanmıştır. Biz, bu kimlik problemini ortadan kaldıranlara da teşekkür ediyoruz" diye konuştu.
Toplantı katılımcıların görüşlerini bildirmesiyle sona erdi.
Muhabir: Emrah Güney
Yayıncı: Tarkan Demir