Dışişleri Bakanı Kerry'den Açıklama
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, dini özgürlüğü kısıtlamaya ya da tamamen ortadan kaldırmaya çalışan hükümetlerin aslında hedef aldıkları kişilere değil, kendi ülkelerine ve istikrarlarına zarar verdiklerini söyledi.
Kerry, düzenlediği basın toplantısında, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nun dünyanın farklı ülkelerinde dini özgürlüğün durumunu yansız bir biçimde irdelediğini belirtti.
Dini özgürlüğü "temel insan hak ve özgürlüklerinden biri" olarak niteleyen Kerry, raporda eleştirilen ülkelere vatandaşlarının dini özgürlüklerini güvence altına almak için bir an önce harekete geçmeleri çağrısında bulundu.
Dini özgürlüğü kısıtlamaya ya da tamamen ortadan kaldırmaya çalışan hükümetlerin aslında hedef aldıkları kişilere değil, kendi ülkelerine ve istikrarlarına zarar verdiklerine işaret eden Kerry, dini özgürlüğün en temel Amerikan değerlerinden biri olduğuna ve ABD'nin bu değerler sayesinde kurulduğuna dikkati çekti.
Kerry, "Ancak dini özgürlük, ABD'nin icadı değildir. Dini özgürlük, evrensel bir değerdir" dedi.
Raporun hazırlanmasına destek veren dini liderlere, örgütlere ve gazetecilere teşekkür eden Kerry, "dünyanın farklı bölgelerinde hükümetlerin, dini inanışları nedeniyle insanları gözaltına almaya, hapse göndermeye, işkence etmeye ve hatta öldürmeye devam ettiğini" belirtti.
Kerry, birçok ülkede Budist, Hindu, Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların da aralarında bulunduğu dini gruplara karşı toplumsal ayrımcılık ve şiddet uygulandığını ve hükümetlerin bu azınlıkları korumadığını vurguladı.
İnançlarını açıkça belirtmenin, dini görevlerini yerine getirmenin, inanmanın ya da inanmamanın, inançlarını değiştirmenin, her insanın doğuştan gelen hakkı olduğuna işaret eden Kerry, "Bu haklar, uluslararası hukukta da tanınmıştır. Uluslararası alanda dini özgürlüğün yaygınlaşması, Başkan Barack Obama'nın ve dışişleri bakanı olarak da benim önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Bu raporun bazı çevrelerde rahatsızlık yaratabileceğini biliyoruz. Ancak rapor, bu konuda ilerleme sağlamayı amaçlamaktadır" diye konuştu.
-Yahudi düşmanlığıyla mücadeleye özel elçi-
Rapora göre, Dışişleri Bakanlığı, Yahudi karşıtlığının dünya çapında artması nedeniyle, Yahudi düşmanlığını izlemek ve onunla mücadele etmek için Ulusal Yahudi Demokratik Konseyi eski İcra Kurulu Başkanı Ira Forman'ı özel elçi atadı.
Hükümet yetkililerinin Yahudi karşıtı ifadelerinin özellikle Venezuela, Mısır ve İran'daki dini liderler için büyük bir endişe kaynağı olduğu ifade edilen raporda, Venezuela'da hükümet kontrolündeki medyanın, özellikle Yahudi soyundan gelen muhalefetin başkan adayı Henrique Capriles hakkında çok sayıda Yahudi karşıtı ifadeler yayımladığı belirtildi.
Mısır medyasında Yahudi karşıtı duyguların yaygın olarak kullanıldığı, İran hükümetinin ise Yahudiliği devamlı nedensiz yere kötülediği açıklandı.
Raporda, Yahudi karşıtlığının yanı sıra hükümetlerin, vatandaşların inançlarını belirlemelerini ya da ibadet etmelerini güçleştiren birtakım politikalar uyguladığına da vurgu yapıldı.
-Çin, Kuzey Kore, Vietnam, Myanmar-
Raporda, özellikle Çin, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Rusya ve Küba'da baskı altında tutulan din ve ifade özgürlüğünün toplumda nefreti ve şiddeti kışkırtmak isteyenlere cesaret vererek, hoşgörüsüzlük ortamı oluşturduğuna dikkat çekildi.
Çin'de birçok kişinin sırf dini görevlerini yerine getirdiği, toplum içinde inançlarından söz ettiği ve dini metinleri bastığı için gözaltına alındığına, tutuklandığına ya da hapse mahkum edildiğine işaret edilen raporda, Çin hükümetinin Uygur Müslümanları'nın dini etkinliklerini de sıkı kontrol altında tuttuğu belirtildi. Bir Uygur Müslümanı'nın "yasa dışı dini materyal" satmaktan 10 yıl hapis ile cezalandırıldığı anımsatılan raporda, 2012 yılında 83 Tibetli keşişlerin hükümetin dini yasaklamalarını protesto etmek için kendisini yaktığı vurgulandı.
Kuzey Kore yönetiminin de muhaliflere son derece sert cezalar uyguladığı ifade edilen raporda, yeraltı kiliselerine üye olanların tutuklandığı, dövüldüğü, işkenceye uğradığı ve hatta öldürüldüğü bildirildi.
Raporda, bazıları dini nedenlerden 100-200 bin siyasi tutuklunun cezaevlerinde bulunduğu belirtildi.
Rapor, dini özgürlüğün Vietnam'da da büyük oranda kısıtlandığına vurgu yaptı. Kayıtlı ve tanınmayan dini grupların ulusal ve yerel yetkililerin tacizine maruz kaldığına işaret edilen raporda, hükümetin dini inançları nedeniyle birçok kişiyi hapse göndermeye devam ettiği ifade edildi.
Dini özgürlüğün kısıtlandığı bir başka ülke Myanmar'da, özellikle Rohingya Müslümanları'nın hem yasal, ekonomik ve toplumsal ayrımcılığa hem de şiddet olaylarına maruz kaldığı ifade edildi ve bir başka Müslüman grup olan Kaman halkının köylerinin yakıldığı kaydedildi.
-İslamiyet karşıtlığı-
Müslümanlık karşıtı söylem ve eylemlerin özellikle Avrupa ve Asya'da tırmanışa geçtiğine dikkat çekilen raporda, hükümet kısıtlamalarının toplumsal düşmanlık ile birleşerek çok sayıda inananın günlük yaşamını etkilediği belirtildi. Bu etkilerin eğitim, istihdam ve kişisel güvenlik gibi alanlarda ortaya çıktığı vurgulanan raporda, Müslüman kadınların başörtüleri nedeniyle okullar, kamu sektörü ve kamusal alanda artan bir baskıya maruz kaldığı da ifade edildi.
Muhabir: Umur Koçak Semiz-Meltem Uzun / AP
Yayıncı: Tarkan Demir
Kaynak: AA
Dini özgürlüğü "temel insan hak ve özgürlüklerinden biri" olarak niteleyen Kerry, raporda eleştirilen ülkelere vatandaşlarının dini özgürlüklerini güvence altına almak için bir an önce harekete geçmeleri çağrısında bulundu.
Dini özgürlüğü kısıtlamaya ya da tamamen ortadan kaldırmaya çalışan hükümetlerin aslında hedef aldıkları kişilere değil, kendi ülkelerine ve istikrarlarına zarar verdiklerine işaret eden Kerry, dini özgürlüğün en temel Amerikan değerlerinden biri olduğuna ve ABD'nin bu değerler sayesinde kurulduğuna dikkati çekti.
Kerry, "Ancak dini özgürlük, ABD'nin icadı değildir. Dini özgürlük, evrensel bir değerdir" dedi.
Raporun hazırlanmasına destek veren dini liderlere, örgütlere ve gazetecilere teşekkür eden Kerry, "dünyanın farklı bölgelerinde hükümetlerin, dini inanışları nedeniyle insanları gözaltına almaya, hapse göndermeye, işkence etmeye ve hatta öldürmeye devam ettiğini" belirtti.
Kerry, birçok ülkede Budist, Hindu, Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların da aralarında bulunduğu dini gruplara karşı toplumsal ayrımcılık ve şiddet uygulandığını ve hükümetlerin bu azınlıkları korumadığını vurguladı.
İnançlarını açıkça belirtmenin, dini görevlerini yerine getirmenin, inanmanın ya da inanmamanın, inançlarını değiştirmenin, her insanın doğuştan gelen hakkı olduğuna işaret eden Kerry, "Bu haklar, uluslararası hukukta da tanınmıştır. Uluslararası alanda dini özgürlüğün yaygınlaşması, Başkan Barack Obama'nın ve dışişleri bakanı olarak da benim önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Bu raporun bazı çevrelerde rahatsızlık yaratabileceğini biliyoruz. Ancak rapor, bu konuda ilerleme sağlamayı amaçlamaktadır" diye konuştu.
-Yahudi düşmanlığıyla mücadeleye özel elçi-
Rapora göre, Dışişleri Bakanlığı, Yahudi karşıtlığının dünya çapında artması nedeniyle, Yahudi düşmanlığını izlemek ve onunla mücadele etmek için Ulusal Yahudi Demokratik Konseyi eski İcra Kurulu Başkanı Ira Forman'ı özel elçi atadı.
Hükümet yetkililerinin Yahudi karşıtı ifadelerinin özellikle Venezuela, Mısır ve İran'daki dini liderler için büyük bir endişe kaynağı olduğu ifade edilen raporda, Venezuela'da hükümet kontrolündeki medyanın, özellikle Yahudi soyundan gelen muhalefetin başkan adayı Henrique Capriles hakkında çok sayıda Yahudi karşıtı ifadeler yayımladığı belirtildi.
Mısır medyasında Yahudi karşıtı duyguların yaygın olarak kullanıldığı, İran hükümetinin ise Yahudiliği devamlı nedensiz yere kötülediği açıklandı.
Raporda, Yahudi karşıtlığının yanı sıra hükümetlerin, vatandaşların inançlarını belirlemelerini ya da ibadet etmelerini güçleştiren birtakım politikalar uyguladığına da vurgu yapıldı.
-Çin, Kuzey Kore, Vietnam, Myanmar-
Raporda, özellikle Çin, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Rusya ve Küba'da baskı altında tutulan din ve ifade özgürlüğünün toplumda nefreti ve şiddeti kışkırtmak isteyenlere cesaret vererek, hoşgörüsüzlük ortamı oluşturduğuna dikkat çekildi.
Çin'de birçok kişinin sırf dini görevlerini yerine getirdiği, toplum içinde inançlarından söz ettiği ve dini metinleri bastığı için gözaltına alındığına, tutuklandığına ya da hapse mahkum edildiğine işaret edilen raporda, Çin hükümetinin Uygur Müslümanları'nın dini etkinliklerini de sıkı kontrol altında tuttuğu belirtildi. Bir Uygur Müslümanı'nın "yasa dışı dini materyal" satmaktan 10 yıl hapis ile cezalandırıldığı anımsatılan raporda, 2012 yılında 83 Tibetli keşişlerin hükümetin dini yasaklamalarını protesto etmek için kendisini yaktığı vurgulandı.
Kuzey Kore yönetiminin de muhaliflere son derece sert cezalar uyguladığı ifade edilen raporda, yeraltı kiliselerine üye olanların tutuklandığı, dövüldüğü, işkenceye uğradığı ve hatta öldürüldüğü bildirildi.
Raporda, bazıları dini nedenlerden 100-200 bin siyasi tutuklunun cezaevlerinde bulunduğu belirtildi.
Rapor, dini özgürlüğün Vietnam'da da büyük oranda kısıtlandığına vurgu yaptı. Kayıtlı ve tanınmayan dini grupların ulusal ve yerel yetkililerin tacizine maruz kaldığına işaret edilen raporda, hükümetin dini inançları nedeniyle birçok kişiyi hapse göndermeye devam ettiği ifade edildi.
Dini özgürlüğün kısıtlandığı bir başka ülke Myanmar'da, özellikle Rohingya Müslümanları'nın hem yasal, ekonomik ve toplumsal ayrımcılığa hem de şiddet olaylarına maruz kaldığı ifade edildi ve bir başka Müslüman grup olan Kaman halkının köylerinin yakıldığı kaydedildi.
-İslamiyet karşıtlığı-
Müslümanlık karşıtı söylem ve eylemlerin özellikle Avrupa ve Asya'da tırmanışa geçtiğine dikkat çekilen raporda, hükümet kısıtlamalarının toplumsal düşmanlık ile birleşerek çok sayıda inananın günlük yaşamını etkilediği belirtildi. Bu etkilerin eğitim, istihdam ve kişisel güvenlik gibi alanlarda ortaya çıktığı vurgulanan raporda, Müslüman kadınların başörtüleri nedeniyle okullar, kamu sektörü ve kamusal alanda artan bir baskıya maruz kaldığı da ifade edildi.
Muhabir: Umur Koçak Semiz-Meltem Uzun / AP
Yayıncı: Tarkan Demir