Erdoğan'dan Açıklama

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Reyhanlı'daki bombalı saldırılara ilişkin Suriye yönetiminden yapılan açıklamalarla ilgili, "Suriye'deki bize bu mesajı gönderenler 'Evet bu işi biz yaptık' mı diyecekler- Bunu mu bekliyoruz onlardan" dedi.

Erdoğan, Washington'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, "Suriye'nin, saldırının Türkiye ile Suriye halkları arasındaki ilişkileri sabote etmeyi hedeflediği yönünde açıklaması oldu. Şam yönetimi, Ankara ile ortak soruşturma yürütmeye hazır olduğunu söyledi.

Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusu üzerine, Şam'da halkın kabullendiği değil halkıyla savaş halinde olan bir rejim bulunduğunu söyledi.

Suriye yönetiminde, "elindeki gücü halkını öldürmek için kullanan illegal bir yapı" olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eline geçirdiği füzeleriyle tüm uçaklarıyla bombardıman etmek suretiyle 100 bine yakın insanı öldürmüştür, 3 milyona yakın insan şu anda ülkesinin dışında veya ülke içinde farklı illerde yaşamaktadır. Şu anda 1 milyonun üzerinde Suriye dışında yaşayan Suriyeli var. Böyle bir yapı söz konusu. Şimdi Suriye'deki bize bu mesajı gönderenler, 'Evet bu işi biz yaptık' mı diyecekler- Bunu mu bekliyoruz onlardan- Biz, müşterek çalışmaya hazırız. Orada bizimle müşterek çalışma yapacaklar mı var- Şu anda bunların en ileri gelen istihbarat örgütlerinin başlarına varıncaya kadar hepsi, ülkeyi terk etmiş durumdalar, hepsi oradan ayrılmış durumda. Böyle bir durumları da söz konusu. Kaldı ki biz, şu anda orada böyle bir rejim, böyle bir yönetim, Hükümet, böyle bir şey görmüyoruz ki. Halkının kabul etmediği bir yapıyı biz, kalkıp da kabul edebilir miyiz- Kaldı ki Arap Ligi'nde bu mevcut yönetim derdest edilmiştir ve Ulusal Koalisyon orada muhatap olarak, Suriye adına onlar kabul edilmiştir. Böyle bir süreç orada söz konusudur. Biz şu anda, bütün bu gelişmeleri hassasiyetle takip ediyoruz. Elimizdeki belgeler, bilgiler, gözaltı olan 13 kişi... Bu süreç, bu şekilde devam ediyor, devam edecek. Öyle zannediyorum ki gelene kadar da çok şeyler değişecektir."

Saldırının asıl hedefin Ankara olduğu yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, "Bunların hepsi birer dedikodu. Ankara veya bir başka şehir, bu tür şeylerin hepsi olabilir" dedi.

-"Suriye ile ilgili konuda mutazarrır olan birinci derecedeki ülke biziz"-

Erdoğan, "Obama ile görüşmenizde Suriye rejimine karşı daha aktif, daha agresif bir politika uygulamasını isteyecek misiniz, Amerika'dan" sorusunu Erdoğan, "Suriye ilgili konu tabii ki masamızda bir numaralı konu. Bu noktada geleceğe yönelik neler yapabiliriz, daha aktif burada ne gibi adımlar atabiliriz, bunları konuşacağız" yanıtını verdi.

1. Cenevre Anlaşması'nda atılan adımların netice vermediğine işaret eden Erdoğan, şimdi 2. Cenevre Anlaşması gibi yaklaşımların olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Bunlar da bizi biraz, yani bu işe sanki un sermek gibi geliyor. Bu konuları görüşeceğiz. Daha kestirme yoldan netice almak için ne gerekiyorsa bunları müzakere fırsatını bulacağız. Onun içindir ki Amerika dönüşü yol haritasını belirlememiz gerekir diyorum. Suriye ile ilgili konuda mutazarrır olan birinci derecedeki ülke biziz. Çünkü bizim 910 kilometre sınırımız var. Yani burada, Ürdün, Lübnan, onlar da sıkıntıdadır ama Türkiye'nin sıkıntısı hepsinden daha fazladır. Dolayısıyla uzaktan bu işe bakış, yorum, bunların hepsi çok farklıdır. Birinci derecede buradaki sıkıntı Türkiye'dedir. Irak aynı şekilde, onun da bazı sıkıntıları vardır. Kendi iç sıkıntılarıyla da zaten, durum malum."

-"Bu konuda dikleşmeyeceğiz ama dik duracağız"-

"Irak ile enerji alanında işbirliği Türkiye'nin gündeminde. Acaba seyahatinizin bu konuya nasıl bir etkisi olacak" sorusu üzerine Erdoğan, bu konuda Türkiye'nin Irak ile münasebetinin belli olduğunu, bunların yeni münasebetler olmadığını belirtti.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Irak, özellikle Kuzey Irak yerel yönetiminin bizden talepleri vardır. Dünyanın değişik yerlerinden ülkeler, Irak'ın değişik yerlerinden gelip petrol aramadan, çıkarmaya, ondan sonra uluslararası petrol piyasasına sürmeye varıncaya kadar bu adımları atıyorlar da burada kapı komşumuz olan Irak ile her an her türlü desteği, yardımı veren Türkiye'nin orada karşılıklı çıkar esasına dayalı bir adım atmasından daha doğal, daha tabii ne olabilir. Burada her ülke kendi hesabını yapıyor, Türkiye de kendi hesabını yapacaktır. Hele hele Kuzey Irak yerel yönetimi, yani 'Ben size ham petrol vereyim ama bunun karşılığında sizler bana bunun karşılığında benzin, mazot verin' dediği zaman 'Hayır, ben sana vermeyeyim' mi diyeceğim. Tabii ki vereceğim.

İşin bir diğer boyutu, Kuzey Irak yerel yönetiminin, burada anayasal olarak yüzde 17 tasarruf yetkisi var. Bunu da rahatlıkla kullanabilme noktasında böyle bir tasarrufu olduğuna göre, bu tasarrufu Türkiye ile paylaşmak onun hakkıdır. Karşılıklı olarak bu tür anlaşmaları yapmamız mümkündür. Buna mani bir hal yok. Kaldı ki şu anda Türkiye, bizim petrol şirketimiz, Exxon Mobil ile anlaşma yapmış durumda. O da bir Amerikan şirketi. Bunları yapmamıza mani bir durum söz konusu değil. Başka şirketlerin de yaptığı Türkiye'den orada anlaşmalar var. Bunlar, bu şekilde yapılabiliyor ama bazı lobiler burada ilginç bir şekilde çalışıyor. Bunları da açığa çıkarmak bizim görevimizdir. Biz, bu konuda dikleşmeyeceğiz ama dik duracağız."

Muhabir: Kadir Karakuş-Fatma Can

Yayıncı: Eda Ay
Kaynak: AA