Akil İnsanlar Heyeti Bingöl’de Stk Temsilcileri İle Bir Araya Geldi

Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu, Bingöl’de kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya geldi.

Akil İnsanlar Heyeti Bingöl’de Stk Temsilcileri İle Bir Araya Geldi
Toplantıda konuşan ve ‘Cumartesi Annesi’ olduğunu söyleyen Fatma Morsümbül, 12 Eylül darbesinde ve dağda 2 oğlunu kaybettiğini belirterek, 12 Eylül darbesinde işkence ile öldürülen oğlunun en azından kemiklerinin bulunmasını istedi. Morsümbül, “Barışı istemeyenleri şiddetle kınıyoruz. Bu acıyı biz yaşadık. 2 oğlumu bu pis ve rantçı savaşta kaybeden bir anneyim. Bunları biz yaşadık. Bizim ciğerlerimiz parçalandı. Biz yandık. Bütün anneler; asker annesi, polis annesi, gerilla annesi neredesiniz? Niye sesinizi çıkarmıyorsunuz? Niye sokağa çıkıp barış istemiyorsunuz? Barışı bırakmayın, illaki barış” diyerek acısını dile getirdi.

Acılı annenin anlattıkları salonda duygu dolu anlar yaşanmasına neden olurken, Akil İnsanlar Heyeti üyesi Sibel Eraslan gözyaşlarını tutamayarak ağladı. Toplantıya farklı kesimlerden katılan sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, çözüm sürecine destek verdiklerini belirterek, 90 yıllık tarihte yaşanan olaylarda Şeyh Sait ve İskilipli Atıf Hoca gibi isimlerden devletin özür dilemesini istediler. Sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin görüşlerini dile getirmesinin ardından heyet üyeleri konuşma yaptı.

“TÜRKİYE’DE İNSANLARIN YÜZDE 81’İ BARIŞ İSTİYOR”
Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubu Başkanı Can Paker, bu süreçte iktidarın büyük bir risk aldığına dikkat çekti. Paker, “Bu süreci değerlendirirken bugünkü siyasi iktidar çok ciddi siyasi risk almaktadır. Türkiye’deki insanlar objektif olarak barışı istiyor. Yani bundan sonra hiçbir siyasi iktidar bu barıştan dönemez. Türkiye genelinde insanların yüzde 81’i barış istiyor” dedi.

Türkiye’de yeni bir dönem başladığını söyleyen Ayhan Ogan ise, “Barış konusunda net olan şudur benim size söyleyebileceğim; devlet halkıyla barışıyor. Şimdi bunun başlayabilmesi için öncelikle bir güvenlik ortamının oluşması lazım. Yani silahların ortadan kalkması lazım, bombaların patlamaması lazım. Kürtlerde, Türklerde, Alevilerde, Sünnilerde herkes bundan zarar görüyor” diye konuştu.

Zübeyde Tekin de, “Biz bir arada dostluk ilişkisi içerisinde yaşam inşa etmek istiyoruz. Bu temelde hep birlikte yürümek istiyoruz. Bunun birinci koşulu, silahların susması, barış süreci için ortamın hazırlanması, aynı dönemde demokratik çözüm için de adımların yavaş yavaş atılıyor olmasıdır” ifadelerini kullandı.

Grup üyesi Mahmut Arslan ise, “Şu an yapmamız gereken şey, çatışmasızlık sürecinin devam etmesi için çaba sarf etmektir. Evet, çatışmasızlık aslında bizi bir araya getiriyor. Bir araya getiriyor, çözümlerimizi de arkasından getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdurrahman Kurt da konuşmasında, “Ülkenin batısı bu olaylara çok yabancı. Bu ülkenin batısında Fatma annenin ‘Ben oğlumun kemiklerini istiyorum’ feryadının karşılığı henüz yok. Onun yerine kaygılar koymuşlar, korkular koymuşlar. Dolayısıyla bizim yolumuz uzun” dedi.


Fatma Morsümbül ve bazı sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin konuşmalarını dinlerken gözyaşlarına hakim olamayan grup üyesi Sibel Eraslan, “Ben konuşacak bir şey bulamıyorum. Çünkü dinlemeye gelmiştik zaten en başından beri. Fakat burada gösterilen cesaret, mertlik ve yüreklilik için çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“SORUNLAR, DEMOKRASİ EKSİKLİĞİNDEN KAYNAKLI”
Akil İnsanlar Heyeti üyesi Mehmet Uçun da, konuşmasında şunları söyledi:
“Sorunlar neden kaynaklı? Demokrasi eksikliğinden kaynaklı. Ama birde 21. yüzyılın yarattığı bir ihtiyaç var. O ihtiyaçta, yeni demokrasi ihtiyacıdır. Yani biz sadece 20. yüzyıldan aktardığımız sorunları tasfiye etmek için demokrasi eksikliğimizi tamamlamak durumunda değiliz. Yakaladığımız fırsat, bu aynı zamanda bu yüzyılın önümüze koyduğu yeni demokrasi ihtiyacını karşılayabilecek durumdayız. Türkiye, bu yeni siyasal demokrasi ihtiyacına yanıt verirse, bu dünyadaki genel olarak siyasal demokrasi krizine karşı bir modeldir. O yüzden bu fırsatı değerlendirebilecek bir pozisyondayız. Bu fırsatı değerlendirmenin yolu da toplumsal iradenin süreçte belirleyici olmasından geçiyor.”
Kaynak: İHA