Afyonkarahisar’da 5 Nisan Avukatlar Günü Kutlaması

Afyonkarahisar’da 5 Nisan Avukatlar Günü kutlama etkinlikleri, baro üyesi avukatların Kocatepe Parkı Atatürk Anıtı’na çelen sunmaları ile başladı.

Çelen sunma töreninin ardından bir açıklama yapan Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) 5 Nisan 1958’de kurulması ile birlikte devam eden yıllarda 5 Nisan’ın avukatlar günü olarak kutlanmaya başladığını söyledi.

Başkan Şahin, 2 Mayıs 2001 tarihinin ise en az 5 Nisan kadar önemli olduğunu vurgulayarak, bu tarihte avukatlık kanununa, “Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder” hükmünün ilave edildiğini hatırlattı. Bu tanımın ülkemiz açısından ve tarih boyunca avukatlığın en anlamlı tanımı olduğunu belirten Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, “Avukatın, yargının kurucu unsuru olduğu bu tarihten sonra kullanılmıştır. Denilebilir ki o, tarihten bu yana daha anlamlı ve daha çarpıcı bir cümle kurulamamış, yeni bir açılım getirilememiştir. Ancak ve ne yazık ki o gün bu gündür bu tanımın içinin doldurulması da başarılabilmiş değildir. Adeta her şey avukatların ve mesleğimizin aleyhine gelişiyor gibidir. Çıkan her yasa ile mesleğimizin icrası zorlaşmış, yargının hızlandırılması maksatlı çıkartılan her pakette, kötü sürprizlerle meslektaşlarımızda bir kırgınlık ve burukluk oluşmuştur. Yargının imkanları artarken, sözgelimi modern ve geniş binalara kavuşulurken baroların ihmal edildiği görülmektedir. Minnetle ifade etmek gerekirse, bu husus belki de ve yalnızca Afyonkarahisar’da tekrarlanmamış ve yeterli bir alanın biz avukatlara tahsisi sağlanmıştır” dedi.

“KANUNA DEĞİL HUKUKA BAĞLI KALACAĞIMIZA YEMİN ETTİK” Avukatlık mesleğinin, yargının kurucu unsuru olmasının, diğer yargı meslekleri ile aynı felsefe ve ilkelere bağlı kalması anlamına gelmediğini de söyleyen Başkan Şahin, basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Avukatlık, yargının kurucu unsuru ancak bağımsız ve özgür biçimde yürütülen serbest bir meslektir. Diğer yargı mesleklerinin normatif ideolojisinden söz edilir, onlar kanun koyucunun uyguladığı normlara lafzen ve ruhen uymak zorundadırlar. Dolayısı ile önce kanun adamı olmak durumundan söz edilebilir. Oysa avukatlar için bu durum söz konusu değildir. Bizler, mesleğimizin başında kanuna değil hukuka bağlı kalacağımıza yemin ederiz. Bu anlamda müvekkillerimiz adına arayışımız kanunların çizdiği sınırlardaki adalet değil, en geniş manasıyla tabi hukukun ufuklarındaki adalettir. Ancak himmetimizin sınırı, gücümüzün ve imkanlarımızın sınırını aşmak durumunda ve hatta zorundadır. Bu çerçevede acilen ve öncelikle Anayasa’nın ‘yargı’ bölümünde avukatlık mesleği ve baroların yer alması acilen gereklidir. Bir savunma teminatı tanımı getirilmesi ise yargının kurucu unsuru tanımının ardından ikinci ve önemli bir devrim olacaktır.”