'Önce Gazze'e Ambargo Kalkmalı, Tazminat 15 Milyon Dolardan Az Olmamalı'
Mavi Marmara mağdurlarının avukatı Ramazan Arıtürk, İsrail’le tazminat görüşmelerinin Gazze’ye ablukanın ve ambargonun kalkmasından sonra görüşülmesini istediklerini söyledi.
Aktürk, "Hayatlarını kaybedenlerin aileleri Gazze’ye ambargo ve abluka açıkça kalkmadığı sürece görüşmek istemiyor. Abluka ve ambargonun kalkmasından sonra tazminat konuşulmasını istiyorlar." dedi.
Aktürk, tazminat konusunda ise PKK tarafından kaçırılan 2 Amerikalı ve Libya'da ABD uçağına bomba konulması olaylarını örnek göstererek, "O yüzden diğer 2 olay ışığında ve mahiyeti bakımından bugünkü bedeli 15 milyon dolardan daha fazla para istenmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.
Avukat Ramazan Arıtürk, Moral FM’de Sabah Gündemi programında İsrail’in Mavi Marmara saldırısı nedeniyle özür dileyerek, tazminat ödemeyi kabul etmesini değerlendirdi. Arıtürk, saldırının hukuk alanında test konusu olabilecek bir yapıya sahip olduğunu, dünyada buna benzer sayılabilecek 2 olayın hukuk tarihine geçtiğini kaydederek, konuşmasına şöyle devam etti:
"En yakın zamanda 2 örnek var. Bir tanesi PKK tarafından kaçırılan 2 Amerikalı. Bunlar 20 gün PKK’nın elinde rehin tutulduktan sonra Türk istihbaratı tarafından kurtarılıyor ve daha sonra Amerika’ya gidiyorlar. 2 kişiden birisi ülkesine gidince hayatını kaybediyor. Ailesi dava açıyor. Bu olay sonrasında 18 milyon dolar maddi tazminat ve Suriye 320 milyon dolar cezalandırıcı tazminata çarptırılıyor. Çünkü o dönemde Suriye, PKK’ya açıktan destek veriyordu. İkinci örnek ise Libya istihbarat teşkilatı tarafından Amerikan uçağına bomba konuyor ve uçakta 249 kişi ölüyor. Orada Libya istihbarat elemanı tarafından bomba konduğu açıklanıyor. Ve bu kazada olan kişilere verilen kişi başı tazminat 10 milyon dolar olarak geçiyor. O günkü alım gücü ile bugünkü bedeli hesaplandığında 15 milyon dolara denk geliyor."
"Mavi Marmara saldırısının ölçüsü iyi değerlendirilmelidir. Çünkü olayın meydana geldiği yer uluslararası bir deniz sahası. Uluslararası bir alanda hiçbir kimsenin mülkiyetinde olmayan bir yer." ifadesini kullanan Arıtürk, bu yüzden Mavi Marmara davasının onlardan çok daha farklı olduğunu kaydederek, şunları belirtti:
"Mavi Marmara davasına baktığımızda İsrail hükümetinin açıklamasana göre bilerek öldürdüklerini söylüyorlar. Hatta yaralı olduğu halde daha sonraki aşamada yakın mesafeden silahla öldürülenler gözüküyor. Kasten öldürme var. Böyle bir durumdaki tazminat davasında ise tazminatın çok daha fazla olması gerekiyor. O yüzden diğer iki olay ışığında ve mahiyeti bakımından bugünkü bedeli 15 milyon dolardan daha fazla para istenmesi gerekiyor."
Arıtürk, yaralılar konusunun da 2001 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesindeki hükümler doğrultusunda ele alınması gerektiği söyleyerek, "Bir de ölenlerin yanında yaralananlar var. Bir devletin başka devletin vatandaşlarına haksız yere davranışta bulunanlara 2001 yılındaki BM sözleşmesine göre psikolojik olarak kim etkilenmişse tazminat alabilir. Sadece tıbbi bir müdahale yapılanlara yaralı dersek o zaman 2001 yılındaki BM sözleşmesine karşı davranmış oluruz. Biz 19 sayfadan ibaret uluslararası hukuk anlamında ne anlama geldiği yönünde bir çalışma yaptık. Bu dosyayı ekleri ile birlikte Sayın İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a verdik. Onlarında bu konuda gerekeni yapacağını düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
Aktürk, tazminat konusunda ise PKK tarafından kaçırılan 2 Amerikalı ve Libya'da ABD uçağına bomba konulması olaylarını örnek göstererek, "O yüzden diğer 2 olay ışığında ve mahiyeti bakımından bugünkü bedeli 15 milyon dolardan daha fazla para istenmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.
Avukat Ramazan Arıtürk, Moral FM’de Sabah Gündemi programında İsrail’in Mavi Marmara saldırısı nedeniyle özür dileyerek, tazminat ödemeyi kabul etmesini değerlendirdi. Arıtürk, saldırının hukuk alanında test konusu olabilecek bir yapıya sahip olduğunu, dünyada buna benzer sayılabilecek 2 olayın hukuk tarihine geçtiğini kaydederek, konuşmasına şöyle devam etti:
"En yakın zamanda 2 örnek var. Bir tanesi PKK tarafından kaçırılan 2 Amerikalı. Bunlar 20 gün PKK’nın elinde rehin tutulduktan sonra Türk istihbaratı tarafından kurtarılıyor ve daha sonra Amerika’ya gidiyorlar. 2 kişiden birisi ülkesine gidince hayatını kaybediyor. Ailesi dava açıyor. Bu olay sonrasında 18 milyon dolar maddi tazminat ve Suriye 320 milyon dolar cezalandırıcı tazminata çarptırılıyor. Çünkü o dönemde Suriye, PKK’ya açıktan destek veriyordu. İkinci örnek ise Libya istihbarat teşkilatı tarafından Amerikan uçağına bomba konuyor ve uçakta 249 kişi ölüyor. Orada Libya istihbarat elemanı tarafından bomba konduğu açıklanıyor. Ve bu kazada olan kişilere verilen kişi başı tazminat 10 milyon dolar olarak geçiyor. O günkü alım gücü ile bugünkü bedeli hesaplandığında 15 milyon dolara denk geliyor."
"Mavi Marmara saldırısının ölçüsü iyi değerlendirilmelidir. Çünkü olayın meydana geldiği yer uluslararası bir deniz sahası. Uluslararası bir alanda hiçbir kimsenin mülkiyetinde olmayan bir yer." ifadesini kullanan Arıtürk, bu yüzden Mavi Marmara davasının onlardan çok daha farklı olduğunu kaydederek, şunları belirtti:
"Mavi Marmara davasına baktığımızda İsrail hükümetinin açıklamasana göre bilerek öldürdüklerini söylüyorlar. Hatta yaralı olduğu halde daha sonraki aşamada yakın mesafeden silahla öldürülenler gözüküyor. Kasten öldürme var. Böyle bir durumdaki tazminat davasında ise tazminatın çok daha fazla olması gerekiyor. O yüzden diğer iki olay ışığında ve mahiyeti bakımından bugünkü bedeli 15 milyon dolardan daha fazla para istenmesi gerekiyor."
Arıtürk, yaralılar konusunun da 2001 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesindeki hükümler doğrultusunda ele alınması gerektiği söyleyerek, "Bir de ölenlerin yanında yaralananlar var. Bir devletin başka devletin vatandaşlarına haksız yere davranışta bulunanlara 2001 yılındaki BM sözleşmesine göre psikolojik olarak kim etkilenmişse tazminat alabilir. Sadece tıbbi bir müdahale yapılanlara yaralı dersek o zaman 2001 yılındaki BM sözleşmesine karşı davranmış oluruz. Biz 19 sayfadan ibaret uluslararası hukuk anlamında ne anlama geldiği yönünde bir çalışma yaptık. Bu dosyayı ekleri ile birlikte Sayın İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a verdik. Onlarında bu konuda gerekeni yapacağını düşünüyoruz." şeklinde konuştu.