İş Teftiş Kurulu: Tuzla'da O Dönem İçinde Hasta Olmayan Ambulanslar Dolaştırıldı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Tezel, Tuzla tersanelerinde uzun zamandır kaza yaşanmadığını belirterek, Tuzla üzerinde oynanan oyunlara dikkat çekti.
Tuzla’da her zaman bir müfettişin bulunduğunu kaydeden Tezel, bir ara Tuzla’nın sıkça kazalarla gündeme gelmesinin bilinçli olarak işlendiğini savundu.
Tezel, “O dönemde Tuzla’daki kazalarda bir yükseliş oldu, olmadı değil. Sebebi de siparişleri kaçırmayalım. Kapasitelerinin çok üzerinde siparişler alındı. 2 geminin yapılacağı alana 4 gemi alınırken, 300 işçinin çalışacağı alanda 600 işçi çalıştırıldı. Fakat içinde hasta bulunmayan ambulansların dolaştırıldığını biliyoruz. ‘Burada yine kaza oldu, yine kaza oldu’ diye kamuoyu oluşturma çabaları vardı.” dedi.
İş Teftiş Kurulu Başkanı Tezel, Cihan Haber Ajansı muhabirinin sorularını cevapladı. Teftiş noktasında artık toleransın olmaması gerektiğini kaydeden Tezel, “İş kazaları ile ilgili sıfır toleransla çalışmamız lazım. ‘efendim alo ben falanca milletvekili; şurada kapatmışsın, burada kapatmamışsınız, şuraya teftiş yapmışsınız’ böyle bir şey yok. İş sağlığı güvenliği yönünden böyle bir şey yok artık. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oturması için bütün sosyal paydaşların ‘sıfır’ toleransla çalışması lazım. Yoksa yapılan işler yasak savmak için yapılırsa, günü kurtarmak için yapılırsa bu kazaların önünü almak mümkün değil.” diye konuştu.
"İŞÇİ SAYISI 20 BİNLERDEN 8 BİNLERE DÜŞTÜ"
‘Bir dönem Tuzla’da kazalar ve ölümler sıkça gündeme geliyordu. Uzun zamandır bu tür haberler çıkmıyor. Tuzla’da son durum nedir?’ şeklindeki soruya Tezel, şöyle cevap verdi: “Tuzla’da sürekli bir müfettişimiz var. Fazla bir sipariş olmadığı için eskisi kadar yoğunluk yok. İşçi yoğunluğu bakımından da eski yoğunluk yok. 20 binlerde olan işçi sayısı 8 binlere düştü. Kaza olmuyor artık. O dönem biliyorsunuz bazı sendikal grupların abartma durumu vardı. Sen içinde hasta bulunmayan ambulansı orada dolaştırdığında, ‘burada yine kaza oldu, yine kaza oldu’ diye kamuoyu oluşturma çabaları vardı. Tuzla’da yüz gündür kaza yok. Bundan neden bahsedilmiyor. Basın nasıl kaza olduğu günlerde bahsediyorsa, olmadığı zaman da bahsetsin. Neden etmiyor?”
"İŞ KAZALARINA BASİT MANTIKLA VE TARAFGİRLİKLE BAKMAMAK LAZIM"
Rutin teftişlerin, orada bulunan müfettişler tarafından sürekli yapıldığını yineleyen Tezel, “Fakat teftiş yapılıyor diye kaza olmaz mı? Olur. Kaza ile teftiş ilişkisini çok doğru kurmak lazım. ‘Müfettiş varsa kaza olmaz, müfettiş yoksa kaza olur’ bu yanlış bir kanı. Eğer işveren üzerine düşen görevi tam olarak yapmıyorsa her an kaza olur. Bu yönüyle 6331 sayılı yasa çok önemli. O iş yerlerinde kalıcı sürdürülebilir bir organizasyon öneriyor. Bu yönüyle biz bu yasadan çok ümitliyiz. Eğer bu hakkı verilerek yapılır organizasyon kurulursa, iş bağlılığı yönünden olumsuzluklar sürekli işverenler tarafından takip edilirse orada kaza sayısı minimize olur. İstatistik verilere göre iş kazalarının yüzde 98’i önlenebilir. Yüzde 2’si önlenemez. Meslek hastalıklarının da yüzde 100’ü önlenebilir. İş kazalarına böyle basit mantıkla ve tarafgirlikle bakmamak lazım. İş kazaları, endüstriyel gelişmeler ve bu gelişmelere işçi, işverenin adapte olması ile alakalı bir olaydır. Eğer müfettiş yenilikleri takip etmiyorsa, doğan riskleri bilmiyorsa, işçi hangi risklerle ile muhatap olduğunu bilmiyorsa iş kazaları olur. İşveren de yüksünürse, bu yeni bir masraf, ben bunu yapmayayım derse kazalar olur, o zaman olmaması anormal olur. ‘İş kazaları kader mi?’ hayır değil. İşveren, işçi devlet üçlüsü müşterek taşın altına ellerini sokacaklar, işçilerin ölmemesi ile alakalı önlemler alacaklar. Sonuçta iş sağlığı ve güvenliğinde yapılan bir birim yatırım, iki birim olarak geri döner. Biz bunları anlatıyoruz işverenlere. Sizin için aslında kâra yapılan yatırımdır.” ifadelerini kullandı.
"SEBEBİ SİPARİŞLERİ KAÇIRMAYALIM"
Tuzla’daki asıl sonunla ilgili olarak bilgi veren Tezel, her iş yerinin bir kapasitesi olduğunu, iş yerleri kurulmadan önce, iş yerleri için fizibiliteler hazırlandığını belirtti.
Tezel, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de kurulan bütün kamu iktisadi kuruluşlarının hepsinin fizibilite raporları vardır. Bunlarda kaç işçi çalışacak, ne kadar üretim yapılacak. Buralar kar amaçlı olduğu için bir dönem sonra siyasi baskılara dayanamazlar, 200 işçi çalıştırması gerekirken 2 bin işçiye çıkar, sonra batar. Nitekim Türkiye’deki KİT’leri böyle batırdık. Tuzla’daki olay böyle bir şey değil ama buna çok da yakın. Sen iki gemi yerleştirip imal edebileceğin sahaya 4 gemi inşaya başlıyorsun. 1 gemi için 300 işçi gerekirken 4 gemi için bin 200 işçi çalıştırırsan, mekan sabit, üretim ve işçi sayısı fazlalaşıyor. Bu ortamda kargaşa olur. Kapasiteden fazla üretim ve fazla işçi çalıştırmadan doğan kargaşa. O dönemde Tuzla’daki kazalarda bir yükseliş oldu, olmadı değil. Sebebi de siparişleri kaçırmayalım.”
"KAHVEHANEDEN 10 TANE KAYNAKÇI BULUN MANTIĞI"
İşçi temin usullerinde de o dönem sıkıntılar olduğunu vurgulayan Tezel, ‘kahvehaneye gidin 10 tane kaynakçı bulun’ dendiğine işaret ederek, o dönem İş Kanunu'nun 2. Maddesi'nde yapılan ciddi değişikliklere dikkat çekti. Alt işverenlik ile ilgili ciddi düzenlemeler yapıldığını aktaran Tezel, yine şu an bakanlığın alt işverenlik ile ilgili genel çalışması bulunduğunu hatırlattı.
Her iş yerinde olduğu gibi Tuzla’da da bazı sorunlar olduğunu anlatan Tezel, “Tuzla’dan bahsetmek moda haline geldi. Kırıkkale’deki makine kimyada iş yeri, falanca yerdeki rafineri de iş yeri. Buralarda kaza olmuyor mu? Şu anda tehlike sınıflarına göre iş yerleri tespit edildi. Çok tehlikeli, tehlikeli, az tehlikeli. Bu tehlike sınıfları içerisinde bir protez diş yapan dişçi çok tehlikeli sınıfa alındı. Şunu söylemek istiyorum, iş olan yerde tehlike ve risk vardır. Yine mesela Samsun’da bir iş yerinde bir parça 6-7 işçinin üzerine düştü ve öldüler. Bu olay mesela bir gün bile yer almadı haberlerde. Aynı olay bir maden ocağında olan kazada 1-2 işçi ölsün haftalarca yer alıyor.” şeklinde konuştu.
"KAYIT DIŞILIK BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZ"
Kayıt dışılıkla mücadeleleri ile ilgili olarak da bilgi veren İş Teftiş Kurulu Başkanı Tezel, kayıt dışılıkla mücadelede, bütün müfettişlerin görevli olduğunu belirtti.
İş teftiş olarak kırmızı çizgilerinin başında kayıt dışılığın geldiğinin altını çizen Tezel, şu ifadeleri kullandı: “Kayıt dışılık arttıkça devlet zayıflar. Kayıt dışılık bu denli devlet varlığına bir terörist gasptır. Fakat bunun farkındalığı bir yana bu bir tutum ve tarz haline gelmiş. Adamın hayatı kayıt dış çalışmak. Her şeyi kağıt üzerinde göstermek. Bununla mücadelede diğer teftiş kurulları da kayıt dışılığı öncelik haline getirecek. Mesela Turizm Bakanlığı’nın müfettişi bir otelin yıldızlarına bakmaya gittiğinde o oteldeki kaçak işçi ile ilgilenmelidir. Ama herkes kendisine bir rol biçmiş. Halbuki hepsi de görevli.”
"İHBAR YA DA ŞİKAYETTE BULUNAN ARKASINDA DURMUYOR"
Kayıt dışı ile mücadelede ihbarların ya da şikayetlerin önemine de dikkat çeken Tezel, ihbarlar konusunda da sıkıntılı olduklarını söyledi.
Şikayetler konusunda da çok sıkıntılı olduklarını ifade eden Tezel, vatandaşların şikayetlerinin arkasında durmadığını veya şikayette bulunuyor, fakat dilekçesinde ne imzası var ne de ismi. O zaman o dilekçeyi yırt at, bir şeye yaramıyor.” dedi.
Tezel, “O dönemde Tuzla’daki kazalarda bir yükseliş oldu, olmadı değil. Sebebi de siparişleri kaçırmayalım. Kapasitelerinin çok üzerinde siparişler alındı. 2 geminin yapılacağı alana 4 gemi alınırken, 300 işçinin çalışacağı alanda 600 işçi çalıştırıldı. Fakat içinde hasta bulunmayan ambulansların dolaştırıldığını biliyoruz. ‘Burada yine kaza oldu, yine kaza oldu’ diye kamuoyu oluşturma çabaları vardı.” dedi.
İş Teftiş Kurulu Başkanı Tezel, Cihan Haber Ajansı muhabirinin sorularını cevapladı. Teftiş noktasında artık toleransın olmaması gerektiğini kaydeden Tezel, “İş kazaları ile ilgili sıfır toleransla çalışmamız lazım. ‘efendim alo ben falanca milletvekili; şurada kapatmışsın, burada kapatmamışsınız, şuraya teftiş yapmışsınız’ böyle bir şey yok. İş sağlığı güvenliği yönünden böyle bir şey yok artık. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oturması için bütün sosyal paydaşların ‘sıfır’ toleransla çalışması lazım. Yoksa yapılan işler yasak savmak için yapılırsa, günü kurtarmak için yapılırsa bu kazaların önünü almak mümkün değil.” diye konuştu.
"İŞÇİ SAYISI 20 BİNLERDEN 8 BİNLERE DÜŞTÜ"
‘Bir dönem Tuzla’da kazalar ve ölümler sıkça gündeme geliyordu. Uzun zamandır bu tür haberler çıkmıyor. Tuzla’da son durum nedir?’ şeklindeki soruya Tezel, şöyle cevap verdi: “Tuzla’da sürekli bir müfettişimiz var. Fazla bir sipariş olmadığı için eskisi kadar yoğunluk yok. İşçi yoğunluğu bakımından da eski yoğunluk yok. 20 binlerde olan işçi sayısı 8 binlere düştü. Kaza olmuyor artık. O dönem biliyorsunuz bazı sendikal grupların abartma durumu vardı. Sen içinde hasta bulunmayan ambulansı orada dolaştırdığında, ‘burada yine kaza oldu, yine kaza oldu’ diye kamuoyu oluşturma çabaları vardı. Tuzla’da yüz gündür kaza yok. Bundan neden bahsedilmiyor. Basın nasıl kaza olduğu günlerde bahsediyorsa, olmadığı zaman da bahsetsin. Neden etmiyor?”
"İŞ KAZALARINA BASİT MANTIKLA VE TARAFGİRLİKLE BAKMAMAK LAZIM"
Rutin teftişlerin, orada bulunan müfettişler tarafından sürekli yapıldığını yineleyen Tezel, “Fakat teftiş yapılıyor diye kaza olmaz mı? Olur. Kaza ile teftiş ilişkisini çok doğru kurmak lazım. ‘Müfettiş varsa kaza olmaz, müfettiş yoksa kaza olur’ bu yanlış bir kanı. Eğer işveren üzerine düşen görevi tam olarak yapmıyorsa her an kaza olur. Bu yönüyle 6331 sayılı yasa çok önemli. O iş yerlerinde kalıcı sürdürülebilir bir organizasyon öneriyor. Bu yönüyle biz bu yasadan çok ümitliyiz. Eğer bu hakkı verilerek yapılır organizasyon kurulursa, iş bağlılığı yönünden olumsuzluklar sürekli işverenler tarafından takip edilirse orada kaza sayısı minimize olur. İstatistik verilere göre iş kazalarının yüzde 98’i önlenebilir. Yüzde 2’si önlenemez. Meslek hastalıklarının da yüzde 100’ü önlenebilir. İş kazalarına böyle basit mantıkla ve tarafgirlikle bakmamak lazım. İş kazaları, endüstriyel gelişmeler ve bu gelişmelere işçi, işverenin adapte olması ile alakalı bir olaydır. Eğer müfettiş yenilikleri takip etmiyorsa, doğan riskleri bilmiyorsa, işçi hangi risklerle ile muhatap olduğunu bilmiyorsa iş kazaları olur. İşveren de yüksünürse, bu yeni bir masraf, ben bunu yapmayayım derse kazalar olur, o zaman olmaması anormal olur. ‘İş kazaları kader mi?’ hayır değil. İşveren, işçi devlet üçlüsü müşterek taşın altına ellerini sokacaklar, işçilerin ölmemesi ile alakalı önlemler alacaklar. Sonuçta iş sağlığı ve güvenliğinde yapılan bir birim yatırım, iki birim olarak geri döner. Biz bunları anlatıyoruz işverenlere. Sizin için aslında kâra yapılan yatırımdır.” ifadelerini kullandı.
"SEBEBİ SİPARİŞLERİ KAÇIRMAYALIM"
Tuzla’daki asıl sonunla ilgili olarak bilgi veren Tezel, her iş yerinin bir kapasitesi olduğunu, iş yerleri kurulmadan önce, iş yerleri için fizibiliteler hazırlandığını belirtti.
Tezel, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’de kurulan bütün kamu iktisadi kuruluşlarının hepsinin fizibilite raporları vardır. Bunlarda kaç işçi çalışacak, ne kadar üretim yapılacak. Buralar kar amaçlı olduğu için bir dönem sonra siyasi baskılara dayanamazlar, 200 işçi çalıştırması gerekirken 2 bin işçiye çıkar, sonra batar. Nitekim Türkiye’deki KİT’leri böyle batırdık. Tuzla’daki olay böyle bir şey değil ama buna çok da yakın. Sen iki gemi yerleştirip imal edebileceğin sahaya 4 gemi inşaya başlıyorsun. 1 gemi için 300 işçi gerekirken 4 gemi için bin 200 işçi çalıştırırsan, mekan sabit, üretim ve işçi sayısı fazlalaşıyor. Bu ortamda kargaşa olur. Kapasiteden fazla üretim ve fazla işçi çalıştırmadan doğan kargaşa. O dönemde Tuzla’daki kazalarda bir yükseliş oldu, olmadı değil. Sebebi de siparişleri kaçırmayalım.”
"KAHVEHANEDEN 10 TANE KAYNAKÇI BULUN MANTIĞI"
İşçi temin usullerinde de o dönem sıkıntılar olduğunu vurgulayan Tezel, ‘kahvehaneye gidin 10 tane kaynakçı bulun’ dendiğine işaret ederek, o dönem İş Kanunu'nun 2. Maddesi'nde yapılan ciddi değişikliklere dikkat çekti. Alt işverenlik ile ilgili ciddi düzenlemeler yapıldığını aktaran Tezel, yine şu an bakanlığın alt işverenlik ile ilgili genel çalışması bulunduğunu hatırlattı.
Her iş yerinde olduğu gibi Tuzla’da da bazı sorunlar olduğunu anlatan Tezel, “Tuzla’dan bahsetmek moda haline geldi. Kırıkkale’deki makine kimyada iş yeri, falanca yerdeki rafineri de iş yeri. Buralarda kaza olmuyor mu? Şu anda tehlike sınıflarına göre iş yerleri tespit edildi. Çok tehlikeli, tehlikeli, az tehlikeli. Bu tehlike sınıfları içerisinde bir protez diş yapan dişçi çok tehlikeli sınıfa alındı. Şunu söylemek istiyorum, iş olan yerde tehlike ve risk vardır. Yine mesela Samsun’da bir iş yerinde bir parça 6-7 işçinin üzerine düştü ve öldüler. Bu olay mesela bir gün bile yer almadı haberlerde. Aynı olay bir maden ocağında olan kazada 1-2 işçi ölsün haftalarca yer alıyor.” şeklinde konuştu.
"KAYIT DIŞILIK BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZ"
Kayıt dışılıkla mücadeleleri ile ilgili olarak da bilgi veren İş Teftiş Kurulu Başkanı Tezel, kayıt dışılıkla mücadelede, bütün müfettişlerin görevli olduğunu belirtti.
İş teftiş olarak kırmızı çizgilerinin başında kayıt dışılığın geldiğinin altını çizen Tezel, şu ifadeleri kullandı: “Kayıt dışılık arttıkça devlet zayıflar. Kayıt dışılık bu denli devlet varlığına bir terörist gasptır. Fakat bunun farkındalığı bir yana bu bir tutum ve tarz haline gelmiş. Adamın hayatı kayıt dış çalışmak. Her şeyi kağıt üzerinde göstermek. Bununla mücadelede diğer teftiş kurulları da kayıt dışılığı öncelik haline getirecek. Mesela Turizm Bakanlığı’nın müfettişi bir otelin yıldızlarına bakmaya gittiğinde o oteldeki kaçak işçi ile ilgilenmelidir. Ama herkes kendisine bir rol biçmiş. Halbuki hepsi de görevli.”
"İHBAR YA DA ŞİKAYETTE BULUNAN ARKASINDA DURMUYOR"
Kayıt dışı ile mücadelede ihbarların ya da şikayetlerin önemine de dikkat çeken Tezel, ihbarlar konusunda da sıkıntılı olduklarını söyledi.
Şikayetler konusunda da çok sıkıntılı olduklarını ifade eden Tezel, vatandaşların şikayetlerinin arkasında durmadığını veya şikayette bulunuyor, fakat dilekçesinde ne imzası var ne de ismi. O zaman o dilekçeyi yırt at, bir şeye yaramıyor.” dedi.