Malatya'da 'mehmet Akif Ersoy ve Dünyası' Konulu Konferans

12 Mart İstiklal Marşının kabulü sebebiyle İl Kutlama Kurulunun belirlediği program doğrultusunda Malatya Polis Meslek Yüksek Okulunda “Mehmet Akif Ersoy ve Dünyası” konulu konferansı verildi.

Malatya'da 'mehmet Akif Ersoy ve Dünyası' Konulu Konferans
Öğretmen Emin Öner tarafından salonu inleten meşhur “Bülbül” adlı şiir okundu. Hemen arkasından konferansını vermek üzere kürsüye çıkan, İslam Hukuku Bilimi Uzmanı ve İl Kültür Turizm Şube Müdürü Gülhan Hahiloğlu sözlerine, Mehmet Akif Ersoy, Babanzade Ahmet Naim Efendi için “Ashaptan sonra en çok onu seviyorum” demişse; bendeniz de aynı sözü Mehmet Akif Ersoy için söylüyorum. “Evet, Mehmet Akif Ersoy, ashaptan sonra en çok sevdiğim adamdır.” diyerek başladı.

Haliloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; “Akif gibi büyük bir dava adamını, karakter abidesini, karakterinin ve dünyasının eseri olan Safahat gibi şaheseri ve İstiklal Marşını bizlere bırakan İstiklâl Şairi ve onun dünyasını anlatmak kolay değildir. En zor şey, zor insanların zorlu dünyasını anlatmadaki zorluktur. Onun dünyasında Nuh'un Gemisi mesabesinde olan vatan topraklarını kaptırmamak, çarmıhtaki İsa'yı, kuyudaki Yusuf'u, sulara bırakılan Musa'yı biçilmekte olan Zekeriyya'yı, kuşatılan Muhammed'i sahiplenmek vardır. O'nun dünyasında ten severliğe, işretperestliğe, dalkavukluğa, ilkesizliğe, çıkara, zulme, zulmete, tembelliğe, azimsizliğe, ümitsizliğe, kavmi ve ırki hastalıklara, taklide, fırsatçılığa, yani ahlaksızlığa, yani milliyetsizliğe, yani medeniyetsizliğe yer yoktur. Dünyası tamamen döneminin dili ve anlamıdır. Bütün sermayesi adamlığı, insanlığı, Türklüğü ve Müslümanlığıdır. ” dedi.

Haliloğlu daha sonra şunları söyledi: “Herkesin istemezi, nankörü, cahili, namerdi olacağı gibi haliyle Akif'in de olmuştur. Hem de çok. Kimi milliyetçi değildi, kimi o ultra reaksiyoner sarıklılar ordugahının ön safında giden siyah bir bayraktır; kimi onda fikir yoktur ancak bir takım fikir gölgeleri vardır; kimi ne Türk İnkılabına ne Türk Edebiyatına hiçbir katkıda bulunmamıştır, kimi ne sosyal bir tezi ne de insani bir tarafı vardır, kimi sadece perakende iştiyakların peşinde koşmuştur, kimi sadece kuru ama kupkuru bir selefiyecidir, kimi yürüyen tarihin arkasından yetişemeyeceğini anlayınca kenara çekilen, kimine göre etrafındakiler aziziye fesli, elviye şalvarlı, kaloş kunduralı, cami şadırvanları önünde abdest alarak kıllı kollarını yazma mendillerle silen, kimine göre vakti geçmiş bir Süleyman Dede, bir Dante'dir.

Kahramanların da hainlerin de kendilerini gerçekleştirebilmeleri için önünü açar. Mehmet Akif'te işte bu tarihsel ve toplumsal şartların içinde kire, pasa, yalana, dolana, çıkara, havaleciliğe, ertelemeciliğe, ötelemeciliğe tevessül etmeden gerçek bir karakter abidesi ve bir kılavuz insan olarak her zamanki gibi karşımızdadır. Eğer sağ olsaydı ve “bugünkü gençliğe neler tavsiye edersiniz” diye sorsaydık; Safahatında tavsiye ettiklerini yinelerdi. Hassas, bilgili, müspet ilimlerle yetişmiş, ümitli, azimli, kararlı, istiklal ve istiklaline düşkün, sürekli çalışan, sürekli alnı terleyen, sadakatli, doğru özlü ve doğru sözlü, vefalı, nankörleşmeyen, şımarmayan, haddini ve hesabını bilen bir gençlik der, bunları tavsiye ederdi. Kısacası “asımsınız, Asım olun, asım kalın” derdi.”
Kaynak: İHA