Altan Tan: Öcalan taşın altına elini koyacak

Geçen hafta sonu İmralı'ya giderek Abdullah Öcalan'la görüşen heyetin içinde bulunan BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, izlenimlerini Fatih Altaylı ile paylaştı.

Altan Tan: Öcalan taşın altına elini koyacak
Bu işin sıhhatli yürümesi için esas gitmesi gerekenler eş başkanlardır. Sayın Salahattin Demirtaş, Sayın Gültan Kışanak, Sayın Aysel Tuğluk ve Sayın Ahmet Türk'tür. Bu insanlar giderse daha etkili olur. Bizim partimizin verdiği karar buydu. Hangi hassasiyetler geliştiyse... Sayın Öcalan'ın 'eş başkanlar gelecekse gelsin, onlar gelmiyorsa bu üç isim gelsin' dediğini biliyoruz. Bize söylenen bu. Daha fazlasını bilmiyorum.

BİZİ ÇOK NAZİK KARŞILADILAR

Ataköy'den bizi bir bot aldı. Cezaevi birinci müdürü bizi çok nazik bir şekilde karşıladı. Bindik ve 1,5 saat sonra adaya vardık. Orada askeri güvenlik sorumluları bizi karşıladı. Onlar da çok nazikti. Çay kahve içtik. Bursa'dan MİT sorumluları gelecekti. Onlar da hava muhalefeti nedeniyle botla gelmek zorunda kaldılar.

ÖCALAN'IN SAĞLIĞI YERİNDE

Biz Öcalan'ın kaldığı yeri görmedik. İçeride yemeğimizi yedikten, çayımızı kahvemizi içip namazımızı kıldıktan sonra bizi bir odaya aldılar. Abdullah Öcalan ve MİT görevlisi odada hazır bulunuyordu. Dolayısıyla ne kadar mesafeden geldiler, nereden geldiler bilmiyorum. İnsanlar yaşlanıyor, sayın Abdullah Öcalan da öyle. Anormal bir sıkıntı ve şikayet yok. Her zaman olduğu gibi gözlerinden rahatsız. Sağ gözünden yaş geliyor. Ama ötesinde sağlığı sıhhati yerinde.

İMRALI ÜLKE GÜNDEMİNE HAKİM

Gündeme hakim buldum. Kürt medyasını gazeteler aracılığıyla takip ediyor. Ayrıyetten televizyondan açık oturumları ve bazı programları izlediği konuşma içerisindeki bazı yorumlardan anlaşılıyor. Sonra vakit kaybetmeden konuşmaya başladık. Yaklaşık 1 saat Türkiye, Ortadoğu ve dünya tahlili yaptık. 'Ben Kürtler'le Türkler'in birbirine girmesini istemiyorum. Bu işin çözüme kavuşmasını istiyorum. Ama yeni bir paradigmayla bu işin çözülmesini istiyorum.Yeni bir Türkiye'yi inşa edelim.' dedi.

ELİNİ TAŞIN ALTINA SOKACAK

Bu dönemde her türlü riski alarak, çabayı göstererek, elini taşının altına koyacağını söyledi. Devletin ve kendisinin bu süreçten dönmesinin mümkün olmadığını. Ama bu konuda bazı endişe ve şüphelerinin olduğunu; çünkü AKP'nin kolaycılığa ve fırsatçılığa kaçtığını söyledi. 1 saate yakın tahlil yaptı. Gelinen noktada dünyanın kabul ettiği demokratik kriterler çerçevesinde bu işin çözülmesi gerektiğini anlattı. Türkiye demokratikleşirse Kürt sorununun çözüleceğini belirtti. Meselenin, değerlendirmelerinin özeti bul.

YAPAMAZSAK FELAKET OLUR!

Diyelim ki başaramadık. İster hükümet bu konuda gevşek kaldı, siyasette bazı maniplasyonlar ve enfeksiyonlar oldu. Yapamazsak hepimiz için felaket olur. Kazanırsak birlikte kazanırız, kaybedersek birlikte kaybederiz. Yeni bir Türkiye, yeni bir Anayasa, yeni bir Türkiye ve yeni bir Ortadoğu.Yeni paradigmayla birlikte Türk siyasetinin, PKK'nın, Kürtler'in de bu yeni duruma göre konuşlandırmaları gerektiğinin altını çizdi.

ÇÖZÜM AK PARTİ'YLE BAŞLAMADI
Neticede bir iş yapılacak. 40 yıllık bir mesele çözüme kavuşturulacak. Bunun tarafları var. Siyasette de bu tip olayların tarafları var. Kürt siyasetin tarafları var, hükümette var, devlette var, dünyada var. Türkiye'nin buna ikna edilmesi lazım. Hükümetin risk alması lazım, elini taşın altına koyması lazım. Mesela Tansu Çiller ilk dönemde Bask modelinden bahsetti. Mesut Yılmaz 'AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer'. Turgut 'Özal federasyon tartışılmalıdır' dedi. Demirel, 'Kürt realitesini tanıyoruz' dedi. Dolayısıyla ilk bu hükümet döneminde başlamadı. Meselenin griftliği bu işi götüremedi.

DOĞRU OLSAYDI İSTİFA EDERDİK

Bütün olumsuzluk hareketlere karşı hazırlıklı olmak, dikkatli olmak. Riskten bunu kastediyoruz. Türkü var Kürdü var. Ortadoğusu var, Almanyası var, Fransası var. Bu riski birincil derecede hükümet alacak. Ondan sonra sıra size bana gelecek. Biz arkadaşlarımızla görüştük, 'kamuoyunu bilgilendirmediğimiz vakit birçok yanlış şeyler olacak' dedik. Bugün bir televizyon kanalında genel yayın yönetmeni hepimize küfretmiş. Dedim ki 'Bunun bir cümlesi doğru ise hepimiz istifa etmek zorundayız'. Bunu MİT'e de belirttim.

SÜRECİ FARKLI GÖTÜRECEĞİZ

Biz 'bu süreci farklı götüreceğiz' diye karar aldık. Genel hatlarıyla barış, demokratik Türkiye, yeni anayasa diyoruz. Onun için gidişimizden gelişimize kadar işin gizlisi saklısı olmayan mevzuları anlattık. Gelir gelmez mektup olayını anlattık. Devlet bize bu mektubu intikal ettirecek biz de bunu gerektiği yerlere ulaştıracağız.

ÖCALAN KÜRTÇE'Yİ BİLİYOR

Öcalan Kürtçe biliyor. Ailesi de Kürtçe konuşuyor. Ama bizim görüşmelerdeki konuşmalarımız Türkçe oldu. Biz Kürtler'in önemli bir kısmının bize vekalet verdiği siyasi partiyiz. Hangi mevzu tartışılacaksa bunun mecliste yasal, legal muhatabı biziz. Aşağı yukarı Kürtler'in yüzde 50'sinin temsilcisiyiz. Biz yeni anayasa mı yapılacak, terörle mücadele kanununda mı değişiklik yapılacak, baraj mı düşürülecek bunların hepsinde muhatabız.

BARZANİ VE ABD İŞİN TARAFI
Peki bu süreçte biz niye İmralı'ya, Kandil'e gidiyoruz. Bunu ilk günden beri söyledik. Kürt meselesinin ortaya çıkardığı bir tarafız, isteseniz de istemeseniz de. Ayrıca PKK, Barzani, Talabani, ABD var. Bunları yok kabul edemezseniz. İçerideki ve dışarıdaki bütün aktörlerin müspet bir rol üstlenmesi lazım. BDP 12 Haziran seçimlerinden sonra 'Biz bu görevi üstleniyoruz. Meclis'teki bütün kanun ve yasal mevzularda birinci muhatap biziz.' Silahların susması, geri çekilme, olayların durması bunun muhatabı PKK, İmralı ve Kandil'dir.

BİZİM ROLÜMÜZ ŞEFFAF OLMAK
Biz bu işi şeffaf, doğrudan, kamuoyunu yanıltmamak için İmralı'yla, Kandil'le görüşmek istiyoruz. Şu anda bizim rolümüz bu. Biz hükümete kanunlarla ilgili mevzu varsa bizle görüşün, PKK ile bir mevzu varsa PKK ile görüşün ama bizden destek istiyoruz hepsine varız. Mektuplar geldikten sonra Oslo sürecinin gibi bir sürecin yaşanması mümkün değil. Barış nasıl sağlanacak bunu hep beraber yapacağız. Bizim rolümüz şu anda bu.

ORTADOĞU'DA LİDER KÜLTÜ VAR

Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi deyince Erdoğansız bir partinin ehemmiyeti var mı? Ortadoğu'da vaziyet bu. Bunun tarihi kökleri var. Bu tablo Ortadoğu'da böyle. Kamuoyu vicdanı diye bir şey var. Siz iki kişi oturup bir çözüm çıkarabilirsiniz. Ama bunu kamuoyu vicdanına kabullendirmeniz kolay değildir. Dün gece bir televizyon kanalındaydım. Mailler geliyordu: 'Yüreğimiz sizinle ama kalbimiz babalarımızın yediği kazıkta'.

ÇÖZÜMÜN ADİL OLMASI LAZIM

Türkler'de bir bölünme endişesi var: Acaba ülke bölünür mü? Kürtler'de de: Acaba yine oyalanacak mıyız, haklarımız verilecek mi? Burada bizim yapmamız gereken bu güveni tesis etmemiz lazımdır. Ne yaptığmızı, projemizi kamuoyunun kabul etmesi lazım. Diyelim ki, hükümet Türkiye kamuoyunun kabul edemeyeceği bir şeylere 'evet' dedi. Bunun bir karşılığı olur. Onun için çözümün makul ve adil olması lazım.