Yeni Anayasa Tartışmaları
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili olarak, kimsenin masadan kalkmadığını belirterek, "Masa, amacın gerçekleşmesinin imkansız olduğunun ortaya çıktığı tarihte hükümden düşmüş, Başkan'ın çekilmesiyle Komisyon'un hukuki varlığı sona ermiştir" dedi.</span>
<span><span>Açıklamasında "Eski Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi" ibaresi bulunan İyimaya, Türkiye'nin temel ihtiyacının demokrasi ve hak standardı yüksek sivil ve yeni bir anayasa olduğunu ifade ederek, partilerin gücüne bakılmaksızın eşit temsil temelinde kurulu Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun bunu gerçekleştirmek amacıyla kurulduğunu hatırlattı.</span></span>
<span><span>Süreç sayesinde her partinin anayasa tasavvuru,uzlaşma alanları ve şerhli de olsa, "anayasa taslağı" ile daha önemlisi toplumun anayasa talep türlerinin ortaya çıktığını, bunların önemli kazanımlar olduğunu kaydeden İyimaya, Komisyon'un, çalışma usullerinde benimsediği hedef süre olan 2012 yılı sonuna kadar mutabakata dayalı bir taslak oluşturamadığını, bir yıla yakın ek sürede dahi bu hedefe yaklaşamadığını ve hele son dört aylık süre içinde bir elin beş parmağı kadar madde taslağı ortaya koyamadığını ifade etti.
</span></span>
<span><span>Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun hukuki varlığının hem legal olarak ve hem fiilen sona erdiğini belirten İyimaya, şunları kaydetti:</span></span>
<span><span>"Uzun süredir bir madde dahi üretilememesi, amacın gerçekleşmesinin imkansızlığı anlamını taşır. Amaç imkansızlığı, yegane misyonu o amaç olan yapının kendiliğinden sona ermesi sonucunu doğurur. Komisyon'un kurucu unsurları, Başkan ve üyeler ikilisinden teşekkül eder. Bunlardan birinin yokluğu, hukuki organizmayı sona erdirir. Meclis Başkanı'nın Komisyon başkanlığı görevinden çekilmesi, Komisyonu başkansız bırakmıştır. Kuşkusuz parti iradelerinin de rollerine atıfla birlikte Meclis Başkanı, Komisyonumuzun kurucu başkanıdır. Çekilme, başkansızlık sebebiyle komisyonu defacto sona erdirir. Bu sona eriş, bir yorum değil, hukukun gereğidir.</span></span>
<span><span>Komisyon'un sona erişinde kusurlu arayışı, şu günlerin sıcak gündemidir. Objektiflikten yoksun konjonktürel yaklaşımlar, her partiyi, her üyeyi ve diğer siyasal dinamikleri sorumlu sandalyesine oturtabilir. Komisyon üyesi arkadaşlarımızın bu tür bir yaklaşım sergilemelerini, -sona ermiş olsa dahi- Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun ruhu ile bağdaşır bulmuyorum. Soruna analitik bakışla yaklaşılmalıdır. Buna göre, uzlaşma kültürü ve pratikleri konusundaki zaaflarımız,her bir siyasal partinin felsefe ve programlarının farklılığı, yeni anayasa konusunda ortaya konan siyasal iradelerdeki yoğunluk farkı, gelinen sonucu açıklayan ana sebeplerdir. Komisyon, bu zorluklara rağmen görevi üstlenmiştir. Başarısızlık; suçlamayı değil, özeleştiriyi zorunlu kılar. Her parti ve üyeler karşılıklı suçlama yarışına girebilirler. O tür bir tartışmada AK Parti'nin kurucu misyonu bir daha ortaya çıkar. Şahsen ben, en azından bu aşamada ve bu noktada sükutu tercih etmeyi, Komisyon ve uzlaşma misyonunun gereği sayıyorum. Başbakanımıza, partimize ve Meclis Başkanımıza bu konuda yöneltilen yapay itirazları, Adalet ve Kalkınma hareketine ve liderine karşı tahammülsüzlüğün, giderek özel alerjinin dışa vurumu olarak görüyorum. Aslolan, aziz milletimizin değerlendirmesidir.</span></span>
<span><span>Yeni Anayasa yapım süreci, farklı hükümet sistemlerinin bütün türleriyle önerilebileceği ve tartışılması gereken süreçlerdir. Başkanlık sistemini öneremeyeceğimiz, bunun müzakere edilemeyeceği yönündeki muhalefet iddiası, hurafe sınırlarını aşamayacak bir garabettir. Önerilen her sistem müzakere edilebilir, kabul veya reddedilir. Anayasanın diğer bölümlerinde mutabakata varılması halinde, başkanlık sisteminde ısrarcı olmayacağımızı açıkça ve defaatle ifade ettik. Onsuz anayasa olamayacağı temel sorunlarda sanki mutabakat sağlanmışçasına, başkanlık sistemi simidine tutunulması etik değildir. Başlangıç hükmü, vatandaşlık, dil hakları, laiklik ve yerel idareler konusundaki kırmızı çizgileri hatırlamak istemeyenlerin kolay izahlara girişimlerini hoş görmek ne derece doğrudur?"</span></span>
<span><span>-"Bundan sonra kıyamet kopmayacak"-</span></span>
<span><span>İyimaya, masadan kimsenin kalkmadığına işaret ederek, "Masa, amacın gerçekleşmesinin imkansız olduğunun ortaya çıktığı tarihte hükümden düşmüş, Başkan'ın çekilmesiyle Komisyonu'n hukuki varlığı sona ermiştir. Roma hukukundaki metin şerhçileri gibi açıklamayı tekstlere indirgemek yerine, bu sosyolojik gerçeği görebilmek gerekir. Muhalefetin '…rağmen masa' ısrarının nedeni, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin toplumsal talebi karşılayacak stratejilerinin önüne geçmektir. Masa, ne anayasanın önüne geçebilir ne de anayasa hapishanesine dönüştürülebilir. Komisyon'a karşı toplumda oluşan güven erozyonunu daha fazla derinleştirme ve toplumsal umudu istismar etme hakkımızın olmadığını düşünüyorum" görüşünü savundu.</span></span>
<span><span>-"Komisyon, tarihin randevusuna cevap verememiştir"-</span></span>
<span><span>Ahmet İyimaya, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:</span></span>
<span><span>"Bundan sonra, kıyamet kopmayacak. Güneş yine doğudan doğacak ve yine batıdan batacaktır. Toplum, anayasa konusundaki talebini ve siyaset üzerindeki basıncını sürdürecektir. Yerel seçimlerden sonra kısmi bir anayasa değişikliği gündeme gelebilir. Dörtlü ittifaklar yerine, farklı ittifak arayışlarına da gidilebilir. Adalet ve Kalkınma Partisi, 2010 Anayasa reformunu, yeni anayasaya dönüştürecek demokratik çabasını güvenle, inançla sürdürecektir. Toplum, sadece istemesini değil, artık almasını da biliyor. Önümüzdeki genel seçimi, bir anayasa seçimi olarak okumak, doğruya uzak değildir. Millet, 'al dörtyüzlü, ver Anayasamı' diyebilir. Sürecin Türkiye'ye kazandırdıkları da, kaybettirdikleri de vardır. Uzlaşma Komisyonu, tarihin randevusuna cevap verememiştir. Suçlu aramak ve suçlamak yerine, emaneti zarafetle iade etmek, bu Komisyona daha yaraşırdı. " </span></span>