60| Pugwash Bilim ve Uluslararası Konferansları

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili endişelerin giderek arttığını belirterek, "Güvenlik riski fazla ülkeler kadar devlet dışı aktörlerin de bu silahlara erişmesi ciddi bir tehlike olarak karşımızda apacık durmaktadır. Artık kitle imha silahların yayılmasıyla iç çatışmalar iç içe geçmiş vaziyette uluslararası barış ve güvenliğe yönelik en ciddi tehdidi oluşturmaktadır" dedi.


"Diyalog, silahsızlanma, bölgesel ve küresel güvenlik" başlığıyla Adile Sultan Sarayında düzenlenen 60| Pugwash Bilim ve Uluslararası Konferansları'nın açılışında konuşan Gül, 1995'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Pugwash'ın bugün de silahsızlanma konusunda önemli bir platform olduğunu söyledi.

Gül, Türkiye'nin, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi bakımından kritik bir coğrafya olan Afro-Avrasya ekseni merkezinde yer aldığını belirterek, ayrıca Türkiye'nin silahların kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi konularında aktif katkı yapan, bu alandaki tüm temel uluslararası belgelere ve ihracat kontrol düzenlemesine taraf olan bir ülke olduğunu anlattı.

Bilim ve teknoloji alanında atılan dev adımlar sayesinde insanoğlunun 20| yüzyıla büyük ümit ve beklentilerle girdiğini vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

"Maalesef geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısı insanlık tarihinin en kanlı savaşlarına sahne oldu. Milyonlarca insanın hayatına mal olan iki dünya savaşıyla tüm iyimser beklentiler büyük ölçüde boşa çıktı. İşte bu acı tecrübe ve 1914-1945 yılları arasında yaşanan tirajedilerden çıkartılan derslerle 20| yüzyılın yarısında yeni bir küresel siyasi, ekonomik ve güvenlik mimarisi inşa edildi. İstendi ki, aynı acılar ve krizler bir daha yaşanmasın.

BM şartında ifadesini bulan tüm ideal ve hedefler esasında istikrarlı bir dünya düzeni için birlikte çalışma zaruretinin nihayet idrak edilmesinin sonucuydu. Bunda bir ölçüde başarılı da olundu. Neticede 20| yüzyılın ikinci yarısında büyük çaplı savaş ve çatışmalar yaşanmadı. Hatta devletlerarası çatışmaların sayısında bile azalma oldu."

- Konferans nasıl ortaya çıktı

Cumhurbaşkanı Gül, bunda işbirliği ve küresel ortaklık temelinde kurulan yeni küresel mimarinin önemli rol oynadığına değinerek, bununla birlikte soğuk savaşta nükleer silahların gölgesinde oluşan dehşet dengesinin, uluslararası camianın en gerilimli dönemlerinden birisi olduğunu dile getirdi.

Gül, işte bu dehşet dengesinin parametrelerinin daha yeni şekillendiği 1955'te Albert Einstein ve Bernard Russell gibi dehaların öncülüğünde 8 bilim adamının bir bildiri yayınladıklarını anımsatarak, "Nükleer silahların insanoğluna ne denli büyük tehdit oluşturduğuna çok erken bir aşamada dikkat çekmeye çalıştılar. 'Russell-Einstein Manifestosu' olarak bilinen bu metin esasında Kanada'da küçük bir kasaba olan Pugwash'ta 1950 yılında bir konferanslar dizisinin başlamasına da vesile de oldu. Günümüzde silahsızlanma alanında dünyanın önde gelen platformlarından biri haline gelen ve bugün burada biraraya gelmemizi sağlayan Pungwash Konferansı işte böyle bir zihniyetin ürünü olarak ortaya çıktı" diye konuştu.

Kendisini de mensubu olduğu kuşağın, devasa ilerlemeler kadar büyük yıkım ve acıların yaşandığı 20| yüzyılda yetiştiğine dikkati çeken Gül, Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan trajedileri dedelerinden dinleyerek büyüdüklerini söyledi.

- "Soğuk savaş ortamında dünyaya geldim"

Cumhurbaşkanı Gül, İkinci Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında kurulan yeni düzende ve soğuk savaş ortamında dünyaya geldiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Soğuk savaşın zirve noktasına ulaştığı yıllarda üniversite öğrencisiydim. Soğuk savaş sona erdiğinde ise yeni bir siyasetçi olarak Türkiye'de önemli sorumluluklar üstlenmeye başladım. Benim şahidi olduğum zaman diliminde belki dünya savaşı ölçeğinde bir çatışma tekrar yaşanmadı ama dehşet dengesinin oluşturduğu baskıları tüm canlılığıyla tecrübe ettik. Kitle imha silahlarının, ağır insani ve maddi bedelinin her zaman farkındaydık. Zira Hiroşima, Nagazaki'de kullanılan atom bombalarının sivil halk üzerindeki yıkıcı etkileri hafızalarımıza çok derin etkiler bırakmıştı. O yüzden gençlik yıllarımızdan itibaren bu silahların tedavülden kaldırılmasını hep savunduk. Kuruluşunun hemen ardından BM Genel Kurulu'nun 24 Ocak 1946 tarihli ilk kararı da esasen nükleer silahların ortadan kaldırılması için kurulan bir komisyon olmuştur. Ancak soğuk savaşın getirdiği ideolojik kutuplaşma ve silahlanma yarışı bu hedefe ulaşılmasını da mümkün kılmamıştır."

Komisyonun kurulması yönünde karar alındığını ama dehşet dengesinin buna fırsat vermediğini anlatan Gül, iki kutuplu dünya dengesinin sona ermesiyle birlikte kitle imha silahlarının yok edilmesine dair beklentiler ve ümitlerin iyice arttığını ifade etti.

- Kitle imha silahları

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, nükleer sılahlara ve diğer kitle imha silahlarına ihtiyaç kalmadığı düşüncesiyle bir dizi konferanslar yapıldığını ve makaleler yayınlandığını belirterek, şöyle devam etti:

"Star one ve star two ile balistik nükleer silahların imhası, NPT ile de yayılmanın önlenmesi alanında hayli iyimser bir ortam çıktı. Bununla birlikte bu olumlu beklentiler maalesef gerçekleşmedi. Kitle imha silahlarından uzak yeni bir küresel güvenlik mimarisi oluşturmakta dünya başarılı olamadı. Soğuk savaştan miras kalan birçok donmuş ihtilafla birlikte kitle imha silahları da küresel dünyamızın sorunları listesinde yer almaya devam etti ve en önemli konulardan birisi oldu. Başta nükleer silahlar olmak üzere kitle imha silahları, güvenlik doktrini de maalesef günümüzde de önemli yer tutmaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili endişeler giderek artmaktadır. Güvenlik riski fazla ülkeler kadar devlet dışı aktörlerin de bu silahlara erişmesi ciddi bir tehlike olarak karşımızda apacık durmaktadır. Artık kitle imha silahların yayılmasıyla iç çatışmalar iç içe geçmiş vaziyette uluslararası barış ve güvenliğe yönelik en ciddi tehdidi oluşturmaktadır."

Kaynak: AA