Ab Bakanı Bağış, Aa Haber Akademisi'nde Konuştu
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, CHP'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği süreciyle ilgili hazırladığı kendi ilerleme raporuyla ilgili eleştirileri hakkında, "Türkiye'yi şikayet etme üzerine kurgulanmış bir zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi hazırladığımız ilerleme raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de kalkışabilirler, hiç şaşırmam" dedi.
Bağış, AA Haber Akademisi'nin "Diplomasi Haberciliği" ve "Finans Haberciliği" sertifika programında, "Avrupa Birliği Süreci" konulu bir konuşma yaptı.
AA'yı böyle anlamlı bir projeye ev sahipliği yaptığı için kutlayan Bağış, AA'nın kendine yakışanı yaptığını söyledi.
AA'nın 93 yıllık bir kuruluş olduğunu, 2020 yılında 100. yılını kutlayacağını anımsatan Bağış, AA'nın bu vizyon çerçevesinde çok önemli bir çalışma yaptığını belirterek, "Özellikle böylesine bir sertifika programıyla Türkiye'nin insan kaynağı gücünü artıracak bir çalışma yapmış olmanızı tebrik ediyorum. Kemal Bey başta olmak üzere bütün Anadolu Ajansı ekibini kutluyorum" dedi.
AA'nın tarih boyunca hep bir okul ve bugün Türkiye'nin önde gelen gazetecilerinin bir çoğunun AA kökenli olduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti:
"Dün Sayın Ali Kırca'nın misafiriydim. Bu akşam yayınlanacak bir Siyaset Meydanı programının çekimini yaptık. Kendisi, etrafındakiler, Show TV'nin Genel Yayın Yönetmeni, Tuba Hanım, benimle birlikte gelen basın müşavirim konuşurken herkesin aslında Anadolu Ajansı kökenli olduğunu görmüş olduk. Anadolu Ajansı hep bir okul olmuştur. Ama şimdi meslek içerisindeki eğitimin dışında mesleğe hazırlamak için böyle bir çalışmayı yapıyor olmasını da ben çok çok anlamlı buluyorum.
Bu, sadece Anadolu Ajansı için değil, ülkemiz için çok anlamlı bir proje. Kemal hiç bozulmasın, belki bir kısmınızı ileride ben Anadolu Ajansı'ndan çalabilirim. Diğer bakanlarımız kendi bakanlıklarında değerlendirebilir. Çünkü o birikime sahip olan, lisan bilen, konulara hakim olan, küresel vizyonu olan elemanlara bu devletin ihtiyacı var ve Anadolu Ajansı gibi bir okulda yetişiyor olmanız bizim için de çok önemli bir gösterge olacak."
-"AB de bu krizi geride bırakacaktır"-
Türkiye'nin AB sürecinde 2012 yılının, birçok kişinin Türkiye ile AB'nin ilişkilerinin bitmesini beklediği bir yıl olduğuna işaret eden Bağış, ancak 2012 yılının Türkiye'nin 53 yıllık AB tarihinin en bereketli, en çok reform gerçekleştirilen yıllarından biri olduğunu söyledi.
Ayrıca, tarihte ilk defa Türkiye'nin özgüveni ile kendi ilerleme raporunu yazdığına dikkati çeken Bağış, böylece bir yıl içinde atılan reform adımlarından 270 sayfa döküm ortaya çıktığını kaydetti.
AB sürecinin Türkiye'nin demokratikleşme, şeffaflaşma, zenginleşme süreci olduğuna işaret eden Bağış, eski başbakanlardan Adnan Menderes 1959'da ilk başvuruyu yaptığında Türkiye'de kişi başına düşen gelirin 400 dolar olduğunu anımsattı.
O zamanlar Türkiye'de sadece 14 üniversite, yıllık turizm gelirinin de 9 milyon dolar olduğuna işaret eden Bağış, "Bugün hamdolsun 200'ün üzerinde üniversitemizle, 30 milyar doların üzerinde sadece turizm gelirimizle, 2012'deki ihracatımız 152 milyar dolar oldu, kendi rekorumuzu kırdık. Türkiye farklı bir yola doğru gidiyor. Ama Türkiye'nin bugün geldiği noktada AB sürecinde atılan reform adımlarının çok ama çok büyük etkisi var" dedi.
AB bir ekonomik krizden geçse de kişi başına refahın en yüksek olduğu coğrafyanın Avrupa olduğuna dikkati çeken Bağış, "Kişi başına refah derken sadece gelirden bahsetmiyorum. Gelir, insan hakları standartı, hijyen standartı, eğitim kalitesi, sağlık kalitesi, ulaşım kalitesi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, bütün bunlar açısından AB standartları dünyadaki en yüksek standart" diye konuştu.
Türkiye'de çok krizler yaşandığını ve 1999'da yüzde 8 bin faizler görüldüğünü anımsatan Bağış, "Biz nasıl onları geride bıraktıysak, AB de bu krizi geride bırakacaktır" dedi.
AB'nin kurulduğundan beri krizlerle yaşadığını dile getiren Bağış ancak AB'nin bütün krizleri fırsata çevirmeyi başardığını kaydetti.
Şimdi yeni bir Avrupa'nın nasıl şekilleneceğinin tartışıldığını ifade eden Bağış, AB içinde yeni bir süreci irdeleyenler bulunduğunu söyledi.
AB içerisinde "çok vitesli Avrupa", "geometrik Avrupa" ve "ayrıcalıklı ortaklık" modellerinin tartışıldığını belirten Bağış, şöyle devam etti:
"Şu bir gerçek ki, Türkiye'nin bu sürecinde izlemekte olduğu politika, AB'nin kendisi ile ilgili kararları vereceği bir süreçte en doğru politikadır. Biz bugüne kadar AB'den gelen teklifleri hep temkinli bir şekilde değerlendirdik. Ayrıcalıklı ortaklık dediklerinde, 'Olmayan bir şeyi bize teklif dahi etmeyin, bunu biz kendimize hakaret kabul ederiz' dedik. Ama şimdi ayrıcalıklı ortaklığı kendileri için konuşmaya başladılar. İngiltere, İsveç gibi avro kullanmayan ülkeler, 'Bir farklı üyelik statüsü oluşsun, biz o statüde kalalım ama avroya geçmeyelim, Yunanistan'ın, İrlanda'nın, Portekiz'in, İspanya'nın ekonomik krizinden biz etkilenmeyelim' deme noktasına gelmeye başladılar."
Bu yüzden Türkiye'nin bu süreci iyi takip etmesi gerektiğine işaret eden Bağış, her ülke kendi ulusal çıkarlarını nasıl gözetiyorsa Türkiye'nin de ulusal çıkarlarını gözetecek şekilde önündeki opsiyonlara bakarak bir değerlendirme yapması gerektiğini söyledi.
Bağış, Türkiye'nin bu konuda ne kadar doğru bir politika izlediğini en son 13-14 Aralık AB zirvesinde alınan kararların bir kez daha tescil ettiğini vurgulayarak, Türkiye'nin temkinli davranışının ne kadar doğru bir politika olduğunun da görüldüğünü belirtti.
Bakan Bağış, "Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde nasıl bir kurumsal yapılanma çıkarsa çıksın, biz kendi çıkarlarımızı gözeterek, ona göre gerekli adımları atacağız" dedi.
-"Bu dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur"-
Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin artık eşitler arasındaki bir müzakere noktasına gelmeye başladığına işaret eden Bağış, müzakere masasındaki özgüvenli duruşlarının müzakere masasına; 75 milyonun onurunu, şerefini, milli benliğini, kimliğini temsil ettikleri bilinciyle oturmalarından kaynaklandığını söyledi.
Krize rağmen AB'nin bugün hala en önemli cazibe merkezi olduğunu ifade eden Bağış, Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle yaptığı ticaretin toplam ticaretinin yüzde 40'ı olduğunu, Türkiye'ye gelen küresel yatırımın yüzde 80'inin AB üyesi ülkelerden kaynaklandığını anımsattı.
AB sürecinde bazı şeyleri koparmak değil tam tersine daha da sağlamlaştırmak bilinciyle hareket ettiklerini vurgulayan Bağış, Türkiye'ye AB'den yılda ortalama 900 milyon avronun hibe olarak geldiğini, bununla pekçok projenin gerçekleştirildiğini anlattı.
Bugüne kadar 300 bin vatandaşın Avrupa'ya eğitime gönderildiğini söyleyen Bağış, bu süreçte Türkiye'nin çok büyük kazanımları olduğunu söyledi.
Sinop hapishanesinin bile AB fonlarıyla yenilendiğini ve müzeye dönüştürüldüğünü anlatan Bağış, AB sürecinde Türkiye'de demokratikleşme adına çok önemli adımlar atıldığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bundan 15-20 yıl öncesine kadar bu ülkede insanlar 'Kürdüm' demeye korkardı. Bugün devletin televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapabiliyorsa, mahkumlar kendilerini ziyaret eden anneleriyle ana dillerinde konuşabiliyorsa, Avrupa'daki bazı siyasiler kendi Roman vatandaşlarını sınırdışı etmekten bahsederken bizim Başbakanımız 20 bin Roman vatandaşı ile kucaklaşabiliyorsa, onların yeni konut ve meslek edindirme programlarının duyurusunu yapabiliyorsa, 112 yıl aradan sonra Akdamar'da, 88 yıl aradan sonra Sümena'da Hristiyan vatandaşlarımız kendi inançları çerçevesinde dua edebiliyorsa, katsayı gibi insanlık dışı bir uygulamaya bu ülkede son verilebildiyse, AB sürecinin bunda çok büyük bir payı vardır."
Türkiye'de hala yapılması gereken şeyler olduğunu ifade eden Bağış, "Ama bu dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur. Bizi eleştiren ülkeleri biraz incelediğimizde o ülkelerde de aslında çok ciddi ihlallerin olduğunu, eksiklerin olduğunu, atılması gereken adımlar olduğunu görüyoruz" dedi.
-Türkiye'nin kendi ilerleme raporu-
Türkiye'nin kendi ilerleme raporunu kendisinin yazdığını anımsatan Bağış, şöyle devam etti:
"Biz artık kendi ilerlemelerimizin dökümünü kendimizin çıkarabileceği özgüvene sahibiz. Bu rapor alternatif bir rapor değil, onların da raporu olsun ama bizim de kendi raporumuz olsun, çünkü onların yazdığı raporda eleştiride son derece bonkör davrandıklarını övgüde çok cimri davrandıklarını gözlemledik. Biz de dedik ki, 'O zaman kendi yaptıklarımızın bir dökümünü çıkaralım. Hangi fasılda ne yapmışız.' Çünkü AB'nin kendi ilerleme raporu aslında bir şeyi itiraf ediyor. 'Türkiye 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydetti' diyor. İlerleme olmayan fasıl da açıp kapadığımız, yani tamamen artık rafa kalkmış bir fasıldır. Yani biz her fasılda ilerleme kaydediyoruz ama onlar bir tane fasıl açamıyorlar."
Türkiye'nin kendi raporunu hazırlamasının AB sürecindeki kararlılığını da ortaya koyduğunu dile getiren Bağış, "Çok şükür artık kendi raporunu kendi yazacak özgüvene sahip bir ülkeyiz" dedi.
Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP'nin sözcülerinin Türkiye'nin ilerleme raporu ile ilgili eleştirilerini dile getirdiklerini anımsatan Bağış, şöyle devam etti:
"Onların zaten yapısı bu, Türkiye'yi şikayet etme üzerine kurgulanmış bir zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi hazırladığımız ilerleme raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de kalkışabilirler, hiç şaşırmam. Ama biz şu ana kadar Avrupa'dan bir itiraz duymadık, bir tek Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile CHP'den eleştiri geldi. Bu da onların aslında kimlerle paralel zihniyete sahip olduklarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.
Avrupa'da da bize, 'Niye siz ilerleme raporu yazıyorsunuz' diyecek kadar zavallı kimse olduğuna inanmıyorum, özellikle Komisyon'da. Benim kendi yaptığım işin bir dökümünü çıkarmamdan daha doğal bir hakkım olabilir mi-"
Sadece 3. Yargı Reform Paketi'nin Türkiye'de 33 bin 500'ün üzerinde tutuklunun serbest bırakılmasına yol açtığını anımsatan Bağış, "Sen onu kendi ilerleme raporunda görmediysen, benim en azından bunun bir dökümünü çıkarmam gerekmez mi-" dedi.
-Fransa'daki karikatür-
Türkiye'de sadece farklı inanç gruplarına iade edilen mülklerin toplam değerinin iki milyar avronun üzerinde olduğuna işaret eden Bağış, şunları kaydetti:
"AB üyesi ülkelerde farklı inanç gruplarına, ülkenin çoğunluğunu oluşturan inanç grubunun dışındaki inançlara bu kadar hoşgörüyle yaklaşabilen bir tane ülke göstersinler. Ama tam tersine maalesef işte Fransa'da bir dergi çıktı. Yine bizim değerlerimize hakaret etmeyi marifet zannediyorlar. Gerçekten bu Fransa'da ortaya çıkan paçavra bizim değerlerimize, Peygamberimize hakaret etmekle bir yere varacağını sanıyorsa yanılıyor. Bir değil, iki değil, üç değil. Eğer o Fransızlar o paçavra ile ilgili gerekli adımları atmazlarsa, biz onları münasip yere göndermeyi de biliriz.
Geçmişte Hollandalı parlamenter bize o karikatürü vermeye kalktığında tepkimiz ne olduysa, bu yayın hakkında bizim tepkimiz de aynısı olur. Biz başkalarının değerlerine, başkalarının kutsallarına hakaret edilmesine temelden karşıyız. Hiç kimse bir diğerinin kutsalına hakaret etmeyi marifet saymamalıdır."
Bugün Avrupa'da ciddi bir İslamofobi endişesi taşındığını ve bu İslamofobi'nin eylemlere yansıdığını belirten Bağış, sabah Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yaptığı görüşmede kendisinden Avrupa'da bazı yerlerde camilerin önüne domuz kafası bırakıldığını öğrendiğini ve bu nedenle "çok ürperdiğini" anlattı.
Bağış, "Böyle bir hastalıklı zihniyetle hep birlikte mücadele etmemiz, onların tedavisine katkı vermemiz gerekir. O tür sapıkça eylemleri gerçekleştirenlerin, kızılmaya değil, acınmaya ihtiyacı vardır ve tedaviye ihtiyacı vardır. Burada da bize düşen bir görev vardır. Hep beraber bununla mücadele etmeliyiz. İslamofobi gerçekten bir insanlık suçudur" dedi.
Bakan Bağış, Birleşmiş Milletler ve AB'nin de İslamofobi'yi ele alması, insanlık suçu olarak tescilleyip ilan etmesi gerektiğini ifade etti.
-Basın özgürlüğü-
Bazılarının Türkiye'yi basın özgürlüğünde dünyanın çok çok gerisinde kalmış bir ülke gibi göstermeye çalıştığını da belirten Bağış, son sekiz yılda ABD'de kapanan gazete sayısının 154, İngiltere'de 2011 yılında kapanan gazete sayısının 32 olduğunu, bunların bir kısmının ekonomik, bir kısımının siyasi sebeplerle kapandığını söyledi.
Yasadışı yollarla haber edindiği için kapanan gazeteler olduğunu dile getiren Bağış, gözaltına alınan, tutuklanan gazete sahipleri bulunduğunu kaydetti.
Bağış, "Bizim ülkemizde bir tek gazetecinin bile mesleğinden ötürü tutuklanması kabul edemeyeceğimiz bir şeydir. O konuda da mücadele etmek istiyorsak AB standartlarını önemsememiz gerekir."
Muhabir: Murat Ünlü
Yayıncı: Ogün Duru
Kaynak: AA
AA'yı böyle anlamlı bir projeye ev sahipliği yaptığı için kutlayan Bağış, AA'nın kendine yakışanı yaptığını söyledi.
AA'nın 93 yıllık bir kuruluş olduğunu, 2020 yılında 100. yılını kutlayacağını anımsatan Bağış, AA'nın bu vizyon çerçevesinde çok önemli bir çalışma yaptığını belirterek, "Özellikle böylesine bir sertifika programıyla Türkiye'nin insan kaynağı gücünü artıracak bir çalışma yapmış olmanızı tebrik ediyorum. Kemal Bey başta olmak üzere bütün Anadolu Ajansı ekibini kutluyorum" dedi.
AA'nın tarih boyunca hep bir okul ve bugün Türkiye'nin önde gelen gazetecilerinin bir çoğunun AA kökenli olduğunu belirten Bağış, şöyle devam etti:
"Dün Sayın Ali Kırca'nın misafiriydim. Bu akşam yayınlanacak bir Siyaset Meydanı programının çekimini yaptık. Kendisi, etrafındakiler, Show TV'nin Genel Yayın Yönetmeni, Tuba Hanım, benimle birlikte gelen basın müşavirim konuşurken herkesin aslında Anadolu Ajansı kökenli olduğunu görmüş olduk. Anadolu Ajansı hep bir okul olmuştur. Ama şimdi meslek içerisindeki eğitimin dışında mesleğe hazırlamak için böyle bir çalışmayı yapıyor olmasını da ben çok çok anlamlı buluyorum.
Bu, sadece Anadolu Ajansı için değil, ülkemiz için çok anlamlı bir proje. Kemal hiç bozulmasın, belki bir kısmınızı ileride ben Anadolu Ajansı'ndan çalabilirim. Diğer bakanlarımız kendi bakanlıklarında değerlendirebilir. Çünkü o birikime sahip olan, lisan bilen, konulara hakim olan, küresel vizyonu olan elemanlara bu devletin ihtiyacı var ve Anadolu Ajansı gibi bir okulda yetişiyor olmanız bizim için de çok önemli bir gösterge olacak."
-"AB de bu krizi geride bırakacaktır"-
Türkiye'nin AB sürecinde 2012 yılının, birçok kişinin Türkiye ile AB'nin ilişkilerinin bitmesini beklediği bir yıl olduğuna işaret eden Bağış, ancak 2012 yılının Türkiye'nin 53 yıllık AB tarihinin en bereketli, en çok reform gerçekleştirilen yıllarından biri olduğunu söyledi.
Ayrıca, tarihte ilk defa Türkiye'nin özgüveni ile kendi ilerleme raporunu yazdığına dikkati çeken Bağış, böylece bir yıl içinde atılan reform adımlarından 270 sayfa döküm ortaya çıktığını kaydetti.
AB sürecinin Türkiye'nin demokratikleşme, şeffaflaşma, zenginleşme süreci olduğuna işaret eden Bağış, eski başbakanlardan Adnan Menderes 1959'da ilk başvuruyu yaptığında Türkiye'de kişi başına düşen gelirin 400 dolar olduğunu anımsattı.
O zamanlar Türkiye'de sadece 14 üniversite, yıllık turizm gelirinin de 9 milyon dolar olduğuna işaret eden Bağış, "Bugün hamdolsun 200'ün üzerinde üniversitemizle, 30 milyar doların üzerinde sadece turizm gelirimizle, 2012'deki ihracatımız 152 milyar dolar oldu, kendi rekorumuzu kırdık. Türkiye farklı bir yola doğru gidiyor. Ama Türkiye'nin bugün geldiği noktada AB sürecinde atılan reform adımlarının çok ama çok büyük etkisi var" dedi.
AB bir ekonomik krizden geçse de kişi başına refahın en yüksek olduğu coğrafyanın Avrupa olduğuna dikkati çeken Bağış, "Kişi başına refah derken sadece gelirden bahsetmiyorum. Gelir, insan hakları standartı, hijyen standartı, eğitim kalitesi, sağlık kalitesi, ulaşım kalitesi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, bütün bunlar açısından AB standartları dünyadaki en yüksek standart" diye konuştu.
Türkiye'de çok krizler yaşandığını ve 1999'da yüzde 8 bin faizler görüldüğünü anımsatan Bağış, "Biz nasıl onları geride bıraktıysak, AB de bu krizi geride bırakacaktır" dedi.
AB'nin kurulduğundan beri krizlerle yaşadığını dile getiren Bağış ancak AB'nin bütün krizleri fırsata çevirmeyi başardığını kaydetti.
Şimdi yeni bir Avrupa'nın nasıl şekilleneceğinin tartışıldığını ifade eden Bağış, AB içinde yeni bir süreci irdeleyenler bulunduğunu söyledi.
AB içerisinde "çok vitesli Avrupa", "geometrik Avrupa" ve "ayrıcalıklı ortaklık" modellerinin tartışıldığını belirten Bağış, şöyle devam etti:
"Şu bir gerçek ki, Türkiye'nin bu sürecinde izlemekte olduğu politika, AB'nin kendisi ile ilgili kararları vereceği bir süreçte en doğru politikadır. Biz bugüne kadar AB'den gelen teklifleri hep temkinli bir şekilde değerlendirdik. Ayrıcalıklı ortaklık dediklerinde, 'Olmayan bir şeyi bize teklif dahi etmeyin, bunu biz kendimize hakaret kabul ederiz' dedik. Ama şimdi ayrıcalıklı ortaklığı kendileri için konuşmaya başladılar. İngiltere, İsveç gibi avro kullanmayan ülkeler, 'Bir farklı üyelik statüsü oluşsun, biz o statüde kalalım ama avroya geçmeyelim, Yunanistan'ın, İrlanda'nın, Portekiz'in, İspanya'nın ekonomik krizinden biz etkilenmeyelim' deme noktasına gelmeye başladılar."
Bu yüzden Türkiye'nin bu süreci iyi takip etmesi gerektiğine işaret eden Bağış, her ülke kendi ulusal çıkarlarını nasıl gözetiyorsa Türkiye'nin de ulusal çıkarlarını gözetecek şekilde önündeki opsiyonlara bakarak bir değerlendirme yapması gerektiğini söyledi.
Bağış, Türkiye'nin bu konuda ne kadar doğru bir politika izlediğini en son 13-14 Aralık AB zirvesinde alınan kararların bir kez daha tescil ettiğini vurgulayarak, Türkiye'nin temkinli davranışının ne kadar doğru bir politika olduğunun da görüldüğünü belirtti.
Bakan Bağış, "Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde nasıl bir kurumsal yapılanma çıkarsa çıksın, biz kendi çıkarlarımızı gözeterek, ona göre gerekli adımları atacağız" dedi.
-"Bu dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur"-
Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinin artık eşitler arasındaki bir müzakere noktasına gelmeye başladığına işaret eden Bağış, müzakere masasındaki özgüvenli duruşlarının müzakere masasına; 75 milyonun onurunu, şerefini, milli benliğini, kimliğini temsil ettikleri bilinciyle oturmalarından kaynaklandığını söyledi.
Krize rağmen AB'nin bugün hala en önemli cazibe merkezi olduğunu ifade eden Bağış, Türkiye'nin AB üyesi ülkelerle yaptığı ticaretin toplam ticaretinin yüzde 40'ı olduğunu, Türkiye'ye gelen küresel yatırımın yüzde 80'inin AB üyesi ülkelerden kaynaklandığını anımsattı.
AB sürecinde bazı şeyleri koparmak değil tam tersine daha da sağlamlaştırmak bilinciyle hareket ettiklerini vurgulayan Bağış, Türkiye'ye AB'den yılda ortalama 900 milyon avronun hibe olarak geldiğini, bununla pekçok projenin gerçekleştirildiğini anlattı.
Bugüne kadar 300 bin vatandaşın Avrupa'ya eğitime gönderildiğini söyleyen Bağış, bu süreçte Türkiye'nin çok büyük kazanımları olduğunu söyledi.
Sinop hapishanesinin bile AB fonlarıyla yenilendiğini ve müzeye dönüştürüldüğünü anlatan Bağış, AB sürecinde Türkiye'de demokratikleşme adına çok önemli adımlar atıldığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bundan 15-20 yıl öncesine kadar bu ülkede insanlar 'Kürdüm' demeye korkardı. Bugün devletin televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapabiliyorsa, mahkumlar kendilerini ziyaret eden anneleriyle ana dillerinde konuşabiliyorsa, Avrupa'daki bazı siyasiler kendi Roman vatandaşlarını sınırdışı etmekten bahsederken bizim Başbakanımız 20 bin Roman vatandaşı ile kucaklaşabiliyorsa, onların yeni konut ve meslek edindirme programlarının duyurusunu yapabiliyorsa, 112 yıl aradan sonra Akdamar'da, 88 yıl aradan sonra Sümena'da Hristiyan vatandaşlarımız kendi inançları çerçevesinde dua edebiliyorsa, katsayı gibi insanlık dışı bir uygulamaya bu ülkede son verilebildiyse, AB sürecinin bunda çok büyük bir payı vardır."
Türkiye'de hala yapılması gereken şeyler olduğunu ifade eden Bağış, "Ama bu dünyada mükemmel tek bir ülke yoktur. Bizi eleştiren ülkeleri biraz incelediğimizde o ülkelerde de aslında çok ciddi ihlallerin olduğunu, eksiklerin olduğunu, atılması gereken adımlar olduğunu görüyoruz" dedi.
-Türkiye'nin kendi ilerleme raporu-
Türkiye'nin kendi ilerleme raporunu kendisinin yazdığını anımsatan Bağış, şöyle devam etti:
"Biz artık kendi ilerlemelerimizin dökümünü kendimizin çıkarabileceği özgüvene sahibiz. Bu rapor alternatif bir rapor değil, onların da raporu olsun ama bizim de kendi raporumuz olsun, çünkü onların yazdığı raporda eleştiride son derece bonkör davrandıklarını övgüde çok cimri davrandıklarını gözlemledik. Biz de dedik ki, 'O zaman kendi yaptıklarımızın bir dökümünü çıkaralım. Hangi fasılda ne yapmışız.' Çünkü AB'nin kendi ilerleme raporu aslında bir şeyi itiraf ediyor. 'Türkiye 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydetti' diyor. İlerleme olmayan fasıl da açıp kapadığımız, yani tamamen artık rafa kalkmış bir fasıldır. Yani biz her fasılda ilerleme kaydediyoruz ama onlar bir tane fasıl açamıyorlar."
Türkiye'nin kendi raporunu hazırlamasının AB sürecindeki kararlılığını da ortaya koyduğunu dile getiren Bağış, "Çok şükür artık kendi raporunu kendi yazacak özgüvene sahip bir ülkeyiz" dedi.
Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP'nin sözcülerinin Türkiye'nin ilerleme raporu ile ilgili eleştirilerini dile getirdiklerini anımsatan Bağış, şöyle devam etti:
"Onların zaten yapısı bu, Türkiye'yi şikayet etme üzerine kurgulanmış bir zihin yapıları var. Hatta endişe ediyorum, bizim kendi hazırladığımız ilerleme raporunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp iptal ettirmeye de kalkışabilirler, hiç şaşırmam. Ama biz şu ana kadar Avrupa'dan bir itiraz duymadık, bir tek Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile CHP'den eleştiri geldi. Bu da onların aslında kimlerle paralel zihniyete sahip olduklarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.
Avrupa'da da bize, 'Niye siz ilerleme raporu yazıyorsunuz' diyecek kadar zavallı kimse olduğuna inanmıyorum, özellikle Komisyon'da. Benim kendi yaptığım işin bir dökümünü çıkarmamdan daha doğal bir hakkım olabilir mi-"
Sadece 3. Yargı Reform Paketi'nin Türkiye'de 33 bin 500'ün üzerinde tutuklunun serbest bırakılmasına yol açtığını anımsatan Bağış, "Sen onu kendi ilerleme raporunda görmediysen, benim en azından bunun bir dökümünü çıkarmam gerekmez mi-" dedi.
-Fransa'daki karikatür-
Türkiye'de sadece farklı inanç gruplarına iade edilen mülklerin toplam değerinin iki milyar avronun üzerinde olduğuna işaret eden Bağış, şunları kaydetti:
"AB üyesi ülkelerde farklı inanç gruplarına, ülkenin çoğunluğunu oluşturan inanç grubunun dışındaki inançlara bu kadar hoşgörüyle yaklaşabilen bir tane ülke göstersinler. Ama tam tersine maalesef işte Fransa'da bir dergi çıktı. Yine bizim değerlerimize hakaret etmeyi marifet zannediyorlar. Gerçekten bu Fransa'da ortaya çıkan paçavra bizim değerlerimize, Peygamberimize hakaret etmekle bir yere varacağını sanıyorsa yanılıyor. Bir değil, iki değil, üç değil. Eğer o Fransızlar o paçavra ile ilgili gerekli adımları atmazlarsa, biz onları münasip yere göndermeyi de biliriz.
Geçmişte Hollandalı parlamenter bize o karikatürü vermeye kalktığında tepkimiz ne olduysa, bu yayın hakkında bizim tepkimiz de aynısı olur. Biz başkalarının değerlerine, başkalarının kutsallarına hakaret edilmesine temelden karşıyız. Hiç kimse bir diğerinin kutsalına hakaret etmeyi marifet saymamalıdır."
Bugün Avrupa'da ciddi bir İslamofobi endişesi taşındığını ve bu İslamofobi'nin eylemlere yansıdığını belirten Bağış, sabah Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yaptığı görüşmede kendisinden Avrupa'da bazı yerlerde camilerin önüne domuz kafası bırakıldığını öğrendiğini ve bu nedenle "çok ürperdiğini" anlattı.
Bağış, "Böyle bir hastalıklı zihniyetle hep birlikte mücadele etmemiz, onların tedavisine katkı vermemiz gerekir. O tür sapıkça eylemleri gerçekleştirenlerin, kızılmaya değil, acınmaya ihtiyacı vardır ve tedaviye ihtiyacı vardır. Burada da bize düşen bir görev vardır. Hep beraber bununla mücadele etmeliyiz. İslamofobi gerçekten bir insanlık suçudur" dedi.
Bakan Bağış, Birleşmiş Milletler ve AB'nin de İslamofobi'yi ele alması, insanlık suçu olarak tescilleyip ilan etmesi gerektiğini ifade etti.
-Basın özgürlüğü-
Bazılarının Türkiye'yi basın özgürlüğünde dünyanın çok çok gerisinde kalmış bir ülke gibi göstermeye çalıştığını da belirten Bağış, son sekiz yılda ABD'de kapanan gazete sayısının 154, İngiltere'de 2011 yılında kapanan gazete sayısının 32 olduğunu, bunların bir kısmının ekonomik, bir kısımının siyasi sebeplerle kapandığını söyledi.
Yasadışı yollarla haber edindiği için kapanan gazeteler olduğunu dile getiren Bağış, gözaltına alınan, tutuklanan gazete sahipleri bulunduğunu kaydetti.
Bağış, "Bizim ülkemizde bir tek gazetecinin bile mesleğinden ötürü tutuklanması kabul edemeyeceğimiz bir şeydir. O konuda da mücadele etmek istiyorsak AB standartlarını önemsememiz gerekir."
Muhabir: Murat Ünlü
Yayıncı: Ogün Duru