Başbakan Erdoğan, İstanbul Grubu Dostluk Derneği'nin İftarında Konuştu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bize diyorlar ki, 'Şam'a bakma, Şemdinli'ye bak.' Biz oraya da bakacağız, buraya da bakacağız. Biz, Şemdinli'nin güvenliğinin Şam'dan başladığını bilen bir milletiz'' dedi.

İstanbul Grubu Dostluk Derneği'nin Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlediği iftarda konuşan Erdoğan, AK Parti'nin kuruluşunun üzerinden 11 yıl geçtiğini, 14 Ağustos'ta, AK Parti'nin 11'inci kuruluş yıl dönümünü idrak edeceklerini söyledi.

11 yıl boyunca kendileriyle ilgili de çok senaryolar üretildiğini, bir çok analiz yapıldığını, bir çok teori ortaya atıldığını ifade eden Erdoğan, ''AK Parti, 14 Ağustos 2001'de kurulmuştur ama AK Parti, kökü mazide olan, bu milletin tarihini, bu milletin medeniyet birikimini tevarüs etmiş bir partidir. Bizim davamızda hiçbir zaman 'ben' olmamıştır, olmayacaktır. Bizim davamız, benlik üzerine inşa edilmemiştir. Bizim davamız, 'biz' üzerine, birlik üzerine, beraberlik ve kardeşlik üzerine inşa edilmiştir. Bu davada, bu mücadelede, bu siyaset tarzında, isimler, makamlar, rütbeler, mevkiler değil, her zaman millet sevdası, millete hizmet sevdası önde olmuştur. Biz, öyle bir davanın gönüllüleriyiz ki, her akşam başımızı yastığa koyduğumuzda, bu millet için, bu ülke için ne yaptığımızı, ne ürettiğimizi sorgularız. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekmeyi biz davamızın en önemli esaslarından biri olarak görürüz. Dicle'nin kenarındaki bir kuzunun akıbetinin hesabı nasıl bizim üzerimizdeyse, Filistin'in, Aceh'in, Arakan'ın, Suriye'nin, oradaki kardeşlerimizin emanetleri de bizim üzerimizdedir” diye konuştu.

Kendilerine zaman zaman çıkıp ''Filistin'de sizin ne işiniz var? Dışişleri Bakanı'nın ta Arakan'da Myanmar'da ne işi var? Lübnan'da, Somali'de, Kosova'da, Bosna Hersek'te, Afganistan'da ne işiniz var? Suriyeli mültecilere, Suriye halkına neden kucak açıyorsunuz, burada bu kadar sefalet var?”dediklerini ifade eden Erdoğan, “Biz 9 yıl öncesinin Türkiye'sini iyi biliyoruz. Nasıl bir tablodan nasıl bir yere geldik bunu iyi biliyoruz. 'Ta Myanmar'a, ta Arakan'a neden gidiyorsunuz?' diyorlar. İşte bu soruları, bizim davamızı, bizim dava ve mücadele ruhumuzu hiç ama hiç anlamadıkları için soruyorlar. Eğer Arakan'da, Myanmar'da bizim şehidimiz varsa biz oraya gideriz ve gidiyoruz. Kaldı ki biz Haiti'ye de gittik, Şili'ye de gittik. Dün akşam söyledim, yanlış anlarlar bunu Şile'ye değil Şili'ye... Oraya da gittik. Biz Aceh'e gittik, öbür taraftan Sri Lanka'ya da gittik ve Sri Lanka'da biz budistlere konut yaptık. Acaba bizim dünyamızın dışında olanlar bu anlayışı yakalayabiliyorlar mı?” şeklinde konuştu.

Somali'ye gittiklerinde, Somali'den dönüp geldiklerinde, BM'de olsun, diğer uluslararası bazı liderlerle görüşmelerde olsun hepsinin ''Sizi tebrik ederiz'' dediklerini belirten Erdoğan, ''Siz niye gitmiyorsunuz? Sizin de oraya muhakkak gitmeniz lazım. Neden? Çünkü insanca yaşamanın erdemini anlamak istiyorsanız Somali halkını görmeniz lazım. Şimdi de Arakan'ı görmeniz lazım. Niye? Onu göreceksin ki sorumluluğunun, mesuliyetinin ne kadar büyük olduğunu anlatsın, yoksa anlamaları mümkün değil'' ifadelerini kullandı. Darfur'u ziyaret ettiği dönemde, Amerika'da George Bush'un başkan olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Hemen haberi almışlar. 'Darfur'a gitmişsin, nasıl gittin? 'Gittik, gayet de iyi karşıladılar, kampları gezdim' dedim. Oradaki bazı acı tabloları anlattım. Dedim, 'Şimdi orada süratle hastane, okul yapımına başlıyoruz, yollar yapacağız' dedim. 'Ama siz hiç oraları dolaşmamışsınız' dedim. 'Olur mu, ben şu ana kadar oraya 800 milyon dolar gönderdim' dedi.

'Sayın Başkan' dedim 'Sizin paralar oradaki yöneticilere gitmiyor, sizin gönderdiğiniz müfettişleriniz, raportörleriniz var ya, o ekspertiz raporları filan hazırlayanlarınız var ya, onların arabaları, onların harcamaları, onlara verdiğiniz o yüksek ücretlere gidiyor. Yoksa ben valiye, (size para geliyor mu gelmiyor mu?) diye sordum, (bir kuruş para gelmiyor.) Ve ben orada sadece bir İtalyan hastanesi gördüm onların yaptığı bir de Suudi'lerin yaptığı okul gördüm'... Çağırdı hemen gerekli talimatları verdi, ama tablo bu.'' dedi.

Bu paraları gerçekten verdiklerini ancak gitmesi gereken yerlere gitmediğini ifade eden Erdoğan, ''Fakat biz Türkiye olarak işi farklı ele alıyoruz. Biz hizmete yatırım yapıyoruz. Biz şu anlattığım ülkelerle aldığımız mesafelerde, TİKA denen kuruluşumuzla beraber orada yatırımlara giriyoruz. Kendi tarihi eserlerimizden tutunuz, hastaneydi, okuldu, altyapıydı, konuttu, bunları yapıyoruz'' dedi.

Şu anda sırtlarında çok büyük bir yükün olacağının da idraki içerisinde bir çok yerler için hazırlık yaptıklarını ifade eden Erdoğan şöyle konuştu: “Bu milletin gönlünde coğrafi sınırlar hiçbir zaman olmadı ve bugün de yok. Bu millet, tarih boyunca olduğu gibi bugün de, aynı çatı altında, aynı aile içinde kardeşine hangi nazarla bakıyorsa, binlerce kilometre ötede Arakan'daki Müslümana, Aceh'deki Müslüman'a, Filistin'de, Suriye'de, Somali'deki insana da aynı nazarla bakıyor.” Gazze'de şu anda dev bir hastane yapmakta olduklarını, bunun hem kardeşliklerinin hem de insanlıklarının görevi olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Bu davanın temelinde, Yunus Emre var, Yunus Emre'nin gönülleri fetheden dizeleri var. Biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyorsak sevgimizin gereğini ortaya koymamız lazım. Bu muhteşem dize, bizim olduğu kadar, bizim davamızın olduğu kadar, bizim mensubu olduğumuz aziz milletin de rehberidir, ışığıdır, kılavuzudur'' şeklinde konuştu.

Arakan'a Türkiye'den bir heyet gittiğinde, binlerce kilometre ötede, hem de diplomatik ilişkilerin olmadığı bir ülkede, eşinin kızının, Dişişleri Bakanı ve eşlerinin heyet olarak gittiklerini söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Söylenen şu; 'Türkler geliyor'... Bunu bir de tarihte duyuyorduk, Türkler geliyor... Ve bundan dolayı seviniyorsa o insanlar, herkes bunun üzerinde durup düşünmesi gerekir. Sevgili kardeşlerim bize diyorlar ki, 'Şam'a bakma, Şemdinli'ye bak.' Bize diyorlar ki, 'Arakan'a bakma, Hakkari'ye bak.' Bize diyorlar ki, 'Gazze'ye, Saraybosna'ya, Kabil'e bakma, Diyarbakır'a, Çankırı'ya, Trabzon'a bak.' Biz, Allah'a çok şükür, 81 vilayetimizi, tarihinde hiç görmediği hizmetlerle buluşturmuş bir hareketiz. Biz oraya da bakacağız buraya da bakacağız. Hiç bir endişemiz yok. Ama biz, Şemdinli'nin güvenliğinin Şam'dan başladığını bilen bir milletiz. Hakkari'nin huzurunun Arakan'ın huzuruna paralel olduğunu, Gazze'nin, Saraybosna'nın, Kabil'in refahının, Diyarbakır'ın, Çankırı'nın, Trabzon'un refahıyla örtüştüğünü bilen, gören ve bunun gereğini yapan bir hareketiz. Birinci Dünya Savaşı'nda bizim için gözyaşı döken, Kurtuluş Savaşımızda bizim için dua eden, varını yoğunu ortaya koyan her coğrafyaya, her ülkeye, her millete el uzatmak, bizim boynumuzun borcudur. Biz Devlet-i Aliye'yi Osmaniye'nin bakiyesi üzerindeyiz. Ve o ruh, bizim dinamizmimizi sürekli ateşliyor. Şehitlerimizin ulaştığı her ülkeye, her halka yardım eli uzatmak, bizim aynı şekilde boynumuzun borcudur. Biz, bizim hareketimize ilham kaynağı olan Hoca Ahmet Yesevi'den, Yunus Emre'den, Hacı Bektaş Veli'den böyle bir dava ruhunun dersini aldık. Biz, bizim hareketimize ilham kaynağı olan Osman Gazi'den, Fatih'ten, Kanuni'den böyle bir kucaklayıcı siyaset tarzını miras devraldık. İnşallah, milletimizin rotasında, medeniyetimizin bize çizdiği istikametle, bu şekilde bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Yarıştığımızda, hayırda yarışacağız. Birbirimizin ayağına basmayacağız, birbirimize kem söz söylemeyecek, birbirimize buğzetmeyeceğiz. Ortak tarihimizin o muhteşem hatırasına gölge düşürmeden, gönül birliği içinde hep birlikte geleceğe yürüyeceğiz. Yol arkadaşının ayağına çelme takmak bizim geleneğimizde, dava kültürümüzde asla olmadı. Bundan sonra da asla olmayacak. Biz, gönlümüzü de, kapılarımızı da birbirimize her zaman açık tutacağız. Büyüklerimizin, ecdadımızın, ağabeylerimizin tavsiyeleri doğrultusunda, bir olmaya, iri olmaya, diri olmaya devam edeceğiz. "
Kaynak: İHA