Bakan Dinçer: Kayıt Erteleme Talebinde Özel Hastane Raporları Kabul Edilmeyecek

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 66 ay ve üzeri çocuklar için velilerden gelen kaydın bir yıl ertelenmesi talebinde, özel hastane ve aile hekimlerinden alınacak raporları kabul etmeyeceklerini açıkladı.


Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, eğitim muhabirleri ile iftar da bir araya geldi. Dinçer burada gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bu sene 4. ve 5. sınıfı okutan sınıf öğretmenlerinin geriye dönüp birinci sınıftan öğrenci alacaklarını hatırlatan Dinçer, “Ama yaklaşık olarak 700 bin civarında yeni öğrenci kitlesi bekliyoruz. Bunların da öğretmene ihtiyacı var. Dolayısı ile bizim elimizde gerçekten sorun oluşturacak miktarda sınıf öğretmeni fazlalığı olmayacak. Biz o öğretmenlerimize her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Onlara yeni gelen çocuklarla birlikte daha az sayıda öğrenci teslim edeceğiz. Çünkü çocuklarla birebir ilgilenecekleri, birey olarak onlara daha çok zaman ayırabilecekleri bir zaman da vermek istiyoruz.” dedi.

Norm kadro olarak bakıldığında Milli Eğitim Bakanlığı’nın 130 bin öğretmene ihtiyaç duyduğunu söyleyen Dinçer, “Okullaşma oranlarının artacağını da hesap edersek bu sayı daha da fazla artacak. Her alanla ilgili bizim ihtiyacımız olur. İhtiyacımızı kadro ile karşılayamazsak, ücretli öğretmenle karşılıyoruz.” diye konuştu.

Başka bir soru üzerine Dinçer, geçen sene başlattıkları proje ile en çok ihtiyaç duyulan alanları açıkladıklarını, bu konuda YÖK ile de çalıştıklarını anımsattı.

“ÖZEL HASTANE VE AİLE HEKİMLERİNİN RAPORUNU KABUL ETMEYECEĞİZ”

“Çocuğunu ilkokula göndermek istemeyen veli sağlık raporunu nereden alacak?” sorusuna karşılık Dinçer, “66 ayını doldurduğu halde, çocuğum ilkokula gitmeye uygun değildir, diye düşünen veliler varsa, Sağlık Bakanlığı’nın hastanelerinden özel hastaneleri kabul etmeyeceğim, aile hekimlerini kabul etmeyeceğiz, ilgili uzmandan bu çocuğun fiziken okula başlaması uygun değildir ya da zihnen uygun değildir derse o çocuğu ana okuluna kaydedeceğiz.” dedi.

Orta ve alt gelire sahip ailelerin çocuklarını erken okula göndermek istediklerini, zengin ve eğitimli olan ailelerin ise göndermek istemediklerini kaydeden Dinçer, “Yaşam biçiminin şekillendirdiği bir durum var. Anadolu’nun herhangi bir köyünde, ailede birden çok çocuk var. Yaşam, insanları daha özgür bırakan bir yapıda. Mesela, 8 yaşındaki bir çocuk, ailenin küçük çocuğunun elinden tutuyor, onu büyütüyor. Aile içinde daha çok birey olarak duruyor. Zengin ve eğitimli kesimde çocuklarımıza o kadar çok şefkat gösteriyoruz ki, o kadar çok üzerlerine düşüyoruz ki, otoriter bir niteliğe dönüşüyor. Çocuğun her şeyi kontrolümüz altında olsun istiyoruz. Bu kez çocuk, birey olma niteliklerinde geride kalıyor. Ben bunu kendi hayatımda yaşadım. Henüz ilkokulu bitirdiğimde kendi mahallemden dışarı çıkmadığım halde, okumak için bir başka ile gitmem gerekti, benim annem babam beni bir otobüse bindirdi, hadi git oğlum, dediler. Ben bir okula gittim, kayıt oldum, yurdumu kendim buldum. Okudum orada. Hiçbir şey olmadı. Bense kendi çocuğumu 500 metre ilerideki yere elinden tutup götürdüm, o gün akşama kadar da bekledim. İki çocuğu yan yana koyun, hangisi kendisine daha güvenli ve bireysel yeteneği gelişmiş olur? Ama bunu sezgisel olarak söylüyorum.” şeklinde konuştu.