'Meşru Talepleri Yerine Getirmeyen Türkiye'nin AB'de Yeri Yok'
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, Kürtlerin ve Alevilerin meşru taleplerini yerine getiremeyen bir Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB)'nde yeri olmayacağını söyledi.
Kurulduğu 1998 yılından beri Türkiye'nin önemli meselelerini tartışan Abant Platformu'nda, bu kez misafir aydınların gözüyle Türkiye tartışılıyor. 'Türkiye Üzerine Farklı Bakışlar' konusuyla başlayan Abant Platformu devam ediyor. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak, konuşmasında, Kürtlerin ve Alevilerin meşru taleplerini yerine getiremeyen bir Türkiye'nin AB'de yeri olmadığını söyledi.
Uşşak, şöyle devam etti: "Eskiden İslami kesime göre AB Hristiyan kulübüydü. 28 Şubat süreci AB'nin dindarlara da lazım olduğunu öğretti. Bir toplantıda oylama yaptık. AB lazım dediğim için şimdi kabinede olan bir bakan, abi söyler misin Cemal imanını ve nikahını tazelesin dedi.
Bunu söyleyen zat 3 dönemdir kabinede ve AB'yi canı gönülden destekliyor. Sırf AB bize lazım dediğim için. Türkiye AB'yi demokrasi ve yargı reformları açısından istiyor." Yazar Cafer Solgun da Turgut Özal'ın, 'AB uzun ince bir yol' dediğini ifade ederek, Türkiye'nin, AK Parti hükümetinin ilk iki döneminde reform paketlerini heyecanla karşıladığını söyledi.
Solgun, "Ama sonra ustalık döneminde bu reform süreci tıkandı. Hükümet ilk iki dönemde iktidara yerleşebilmek için bir AB rüzgarına ihtiyacı vardı. Reformist, yenilikçi bir rüzgarla iktidara intibak edebilirlerdi. Ancak iktidar olabildikleri zaman bu ihtiyaç giderek azaldı. 40 yıllık kırmızı çizgilerin hala devam ettiği, hala aynı konular gündemdeki yerlerini koruyor. 10 sene öncesine gör değişti, evet tabuları konuşabiliyoruz. Bunların hayata geçmesi konusunda umutları kıran bir gidişatımız var. Bir demokratik zihniyet dönüşüm konusu olan bir konu da Ermeni meselesidir. Konuşmadıkça bu mesele ortadan kalkmış olmuyor. İttihatçıların bu kanlı soykırım hareketinin avukatlığını yapmak TC hükümetlerinin asli görevi haline geldi. Yüzleşmeye cesaret etmeden geçiştirmekle geleceğimiz nokta burasıdır. Bu, AB ile ilişkilerde engelleyici rol oynuyor. Kürt meselesi, Türkiye'deki demokratik dönüşümün ivmesini, nereden nereye geldiğimize bakarak anlayabiliriz. Dah iyi bir noktadayız. Sorunun adını koyduk. 20 sene önce Kürt demek başını belaya sokmak demekti. Devlet ve toplum olarak AB'deki özgürlükleri içselleştirmemiz gerekiyor. Özgürlükçü anlayışla farklı seslere tahammül göstermemiz gerekiyor." diye konuştu.
Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ise AB'nin pek çok açıdan Türkiye'ye ihtiyacı bulunduğunu ifade etti.
Türkiye'nin darbe teşebbüsü deneyimini ve 1 asırlık İttihat ve Terakki, vesayet rejimini demokrasiye dönüştürmeye çalıştığını vurgulayan Gülerce, şunları ifade etti: "Yargı, ferdi değil ve devleti koruyor. AİHM’in bu konuda verdiği cezalar da argüman oluyor. Bir de TSK içerisindeki zihniyetin değişimi de çok zor. Avrupa’da ordu savunma bakanlığına bağlı ama Genelkurmay birkaç gün önce yaptığı açıklamada, bakanlığa bağlanmayı yine reddetti. TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi orada duruyor. AB, değerlerin değişmesidir. 10 yılda bir yapılan darbelere AB’den bir tepki gelmedi. Medeniyetler çatışmasını medeniyetler ittifakına çevirme noktasında çok önemli bir konuma geldik. Toplumlar arasında giden bir ilişki olması lazım. Avrupa’nın birçok yerinde okullar diyalog merkezleri açılıyor. Bir Hristiyan Müslüman şablonuyla bakılıyor. Yeni dünyada çatışmaların durması lazım. Bunu durdursa medeniyetler ittifakı durdurur. Türkiye’nin AB üyeliğine bu perspektiften bakmak lazım. Türkiye, AB ve dünya barışı için çok şey ifade edecektir."
Toplantıya katıyan Ukrayna Büyükelçisi Sergei Korsunsky de şunları söyledi: "50 yıl önce Türkiye’nin bu yola girdiğine dair farklı açıklamalar vardı. Türkiye’nin içindeki ivmelerden, duygusal hareketler ve dış güçlerden bahsediliyor. 50-60’larda Avrupa’da farklı birleşmeler söz konusuydu. Şimdi durum değişti. AB’nin 27 üyesi var. AB büyümekle kalmadı. Sovyet bloğu dağıldı. Balkan ve Doğu bloğu ülkeleri AB tarafından yutuldu. Avrupa projesi, genel anlamda başarılı oldu. Sadece son zamanlarda AB, ekonomik krize girmeye başladı.
Yeni üyeler katılmadan önce oldu bu. Türkiye, farklı bir ülke ve önemli bir ekonomiye sahip. Neden AB’ye ihtiyacı olsun? Bölgede süper güç haline geldi. Klübe, şartları, biz dikte edebiliriz diyebilir. AB, yeni bir kalkınma paketini kabul etti. Kurtarma paketleri yerine kalkınma paketinin seçilmesi doğru. AB’nin reformları, insan haklarından bahsediyoruz. Sadece AB ve Konseyini mutlu etmek için reform yapmak olmaz. Bu reformlar ülke içerisindeki dinamiklerle de yapılabilir. Türkiye halkının da neler elde edebileceğini görmesi gerekiyor."
Gazeteci Claire Berlinski ise AB yolunda çok önemli yol kat edildiğini ifade etti.
Ekonomik olarak AB'ye girmemiş olmaktan memnun olunması gerektiğini vurgulayan Berlinski, "AİHM’in Ergenekon kararının Türkiye basınında yayınlanma şekli, halkı yanlış yönlendirdi. Çünkü AİHM’in kararının içeriğini tam olarak yansıtmadı. Özellikle Tuncay Özkan davasında. Gözaltına alınmasının hukuki engel olmadığını AİHM, yerel mahkemelerin önüne geçemeyecekleri için reddedildiğini söyledi.
Tarafsızlık kapsamında dava sonuçlanmadığı için hüküm verildikten sonra yeniden başvuru yapılmasını istedi. Mahkeme, bilgi toplamaya devam edeceğini ve yargılama sonrası bir karar verilebileceğini belirti. AİHM kararı bu araştırmaları meşrulaştırmak için kullanılmalı. Bu şekilde haberler Türkiye demokrasisine katkı sağlamayacaktır." şeklinde konuştu.
Uşşak, şöyle devam etti: "Eskiden İslami kesime göre AB Hristiyan kulübüydü. 28 Şubat süreci AB'nin dindarlara da lazım olduğunu öğretti. Bir toplantıda oylama yaptık. AB lazım dediğim için şimdi kabinede olan bir bakan, abi söyler misin Cemal imanını ve nikahını tazelesin dedi.
Bunu söyleyen zat 3 dönemdir kabinede ve AB'yi canı gönülden destekliyor. Sırf AB bize lazım dediğim için. Türkiye AB'yi demokrasi ve yargı reformları açısından istiyor." Yazar Cafer Solgun da Turgut Özal'ın, 'AB uzun ince bir yol' dediğini ifade ederek, Türkiye'nin, AK Parti hükümetinin ilk iki döneminde reform paketlerini heyecanla karşıladığını söyledi.
Solgun, "Ama sonra ustalık döneminde bu reform süreci tıkandı. Hükümet ilk iki dönemde iktidara yerleşebilmek için bir AB rüzgarına ihtiyacı vardı. Reformist, yenilikçi bir rüzgarla iktidara intibak edebilirlerdi. Ancak iktidar olabildikleri zaman bu ihtiyaç giderek azaldı. 40 yıllık kırmızı çizgilerin hala devam ettiği, hala aynı konular gündemdeki yerlerini koruyor. 10 sene öncesine gör değişti, evet tabuları konuşabiliyoruz. Bunların hayata geçmesi konusunda umutları kıran bir gidişatımız var. Bir demokratik zihniyet dönüşüm konusu olan bir konu da Ermeni meselesidir. Konuşmadıkça bu mesele ortadan kalkmış olmuyor. İttihatçıların bu kanlı soykırım hareketinin avukatlığını yapmak TC hükümetlerinin asli görevi haline geldi. Yüzleşmeye cesaret etmeden geçiştirmekle geleceğimiz nokta burasıdır. Bu, AB ile ilişkilerde engelleyici rol oynuyor. Kürt meselesi, Türkiye'deki demokratik dönüşümün ivmesini, nereden nereye geldiğimize bakarak anlayabiliriz. Dah iyi bir noktadayız. Sorunun adını koyduk. 20 sene önce Kürt demek başını belaya sokmak demekti. Devlet ve toplum olarak AB'deki özgürlükleri içselleştirmemiz gerekiyor. Özgürlükçü anlayışla farklı seslere tahammül göstermemiz gerekiyor." diye konuştu.
Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ise AB'nin pek çok açıdan Türkiye'ye ihtiyacı bulunduğunu ifade etti.
Türkiye'nin darbe teşebbüsü deneyimini ve 1 asırlık İttihat ve Terakki, vesayet rejimini demokrasiye dönüştürmeye çalıştığını vurgulayan Gülerce, şunları ifade etti: "Yargı, ferdi değil ve devleti koruyor. AİHM’in bu konuda verdiği cezalar da argüman oluyor. Bir de TSK içerisindeki zihniyetin değişimi de çok zor. Avrupa’da ordu savunma bakanlığına bağlı ama Genelkurmay birkaç gün önce yaptığı açıklamada, bakanlığa bağlanmayı yine reddetti. TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi orada duruyor. AB, değerlerin değişmesidir. 10 yılda bir yapılan darbelere AB’den bir tepki gelmedi. Medeniyetler çatışmasını medeniyetler ittifakına çevirme noktasında çok önemli bir konuma geldik. Toplumlar arasında giden bir ilişki olması lazım. Avrupa’nın birçok yerinde okullar diyalog merkezleri açılıyor. Bir Hristiyan Müslüman şablonuyla bakılıyor. Yeni dünyada çatışmaların durması lazım. Bunu durdursa medeniyetler ittifakı durdurur. Türkiye’nin AB üyeliğine bu perspektiften bakmak lazım. Türkiye, AB ve dünya barışı için çok şey ifade edecektir."
Toplantıya katıyan Ukrayna Büyükelçisi Sergei Korsunsky de şunları söyledi: "50 yıl önce Türkiye’nin bu yola girdiğine dair farklı açıklamalar vardı. Türkiye’nin içindeki ivmelerden, duygusal hareketler ve dış güçlerden bahsediliyor. 50-60’larda Avrupa’da farklı birleşmeler söz konusuydu. Şimdi durum değişti. AB’nin 27 üyesi var. AB büyümekle kalmadı. Sovyet bloğu dağıldı. Balkan ve Doğu bloğu ülkeleri AB tarafından yutuldu. Avrupa projesi, genel anlamda başarılı oldu. Sadece son zamanlarda AB, ekonomik krize girmeye başladı.
Yeni üyeler katılmadan önce oldu bu. Türkiye, farklı bir ülke ve önemli bir ekonomiye sahip. Neden AB’ye ihtiyacı olsun? Bölgede süper güç haline geldi. Klübe, şartları, biz dikte edebiliriz diyebilir. AB, yeni bir kalkınma paketini kabul etti. Kurtarma paketleri yerine kalkınma paketinin seçilmesi doğru. AB’nin reformları, insan haklarından bahsediyoruz. Sadece AB ve Konseyini mutlu etmek için reform yapmak olmaz. Bu reformlar ülke içerisindeki dinamiklerle de yapılabilir. Türkiye halkının da neler elde edebileceğini görmesi gerekiyor."
Gazeteci Claire Berlinski ise AB yolunda çok önemli yol kat edildiğini ifade etti.
Ekonomik olarak AB'ye girmemiş olmaktan memnun olunması gerektiğini vurgulayan Berlinski, "AİHM’in Ergenekon kararının Türkiye basınında yayınlanma şekli, halkı yanlış yönlendirdi. Çünkü AİHM’in kararının içeriğini tam olarak yansıtmadı. Özellikle Tuncay Özkan davasında. Gözaltına alınmasının hukuki engel olmadığını AİHM, yerel mahkemelerin önüne geçemeyecekleri için reddedildiğini söyledi.
Tarafsızlık kapsamında dava sonuçlanmadığı için hüküm verildikten sonra yeniden başvuru yapılmasını istedi. Mahkeme, bilgi toplamaya devam edeceğini ve yargılama sonrası bir karar verilebileceğini belirti. AİHM kararı bu araştırmaları meşrulaştırmak için kullanılmalı. Bu şekilde haberler Türkiye demokrasisine katkı sağlamayacaktır." şeklinde konuştu.