DSP Genel Başkanı: 'Başbakan Baskı ve Tehdit Altında”

Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, “Başbakan baskı ve tehdit altındadır.

Biz Başbakan’ın Müslümanlığından hiç şüphe etmiyoruz” dedi.

Samsun’da partisinin il başkanlığında düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin sorulara cevap veren DSP Genel Başkanı Masum Türker, Dağlıca saldırısında şehit düşen askerlerimizin ailelerine başsağlığı diledi. PKK’nın duruşu ile Suriye’de uygulanan politika arasında ilişki olduğunun dillendirildiğini belirten DSP Genel Başkanı Masum Türker, “Türkiye’de artık politikalar dışarıdan dizayn edilmiş ve dayatılmış politikalar haline gelmeye başladı.

Bunlardan bir tanesi bugün Suriye politikasıdır. Bu Suriye politikasının da Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki PKK terörü ile bağlantılı olduğu bu son günlerde ortaya çıkmaya başladı.

Bu sabah şehit olan askerlerimizin ve yaralanan askerlerimizin hepimizi üzüntüye boğduğunu biliyorum. Şehitlere Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar diliyorum. Ama AK Parti yakınlığı ile bilinen bazı yazar çizer takımı bile PKK’nın duruşu ile Suriye’de hükümetin uyguladığı politika arasında ilişki olduğunu dillendirmeye başladı.

Aslında Suriye ile ilgili Batı’nın Haçlı Seferleri yapmak yerine taşeron olarak Türkiye’yi kullanmak istediğini apaçık gerek ABD Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarından gerekse Avrupa’daki bazı devlet yöneticilerinin açıklamalarından anlıyoruz. Bu konuda Başbakan baskı ve tehdit altındadır. Biz Başbakan’ın Müslümanlığından hiç şüphe etmiyoruz. Israrla Türkiye’de Müslümanlığı referans alarak siyaset yapmış, gençlerin gelecekte çok katı dindar olmasını isteyen bir Başbakan’ın düne kadar birlikte Bakanlar Kurulu Toplantısı yaptığı, ‘dostum, arkadaşım’ dediği bir devlet başkanına ‘çek git’ mealinde bir çıkış yapmaz. Başkaları ‘yapar’ deseler bile ben Tayyip Erdoğan’ın Müslümanlığından asla şüphe etmediği için bu konuyu isteyerek değil, baskı ve tehdit altında yaptığını düşünüyorum. Nitekim bugün Türkiye ekonomisi ABD ile İsrail’in ciddi bir şekilde kontrolündedir. Bu iki devlet Türkiye’nin fonlanmasında, cari açığın finansmanı için gönderilen paraları geri çekseler bir gecede Türkiye ekonomisi allak bullak olur. Bunun yanı sıra son Suriye kararını vermeden önce Başbakan’a gerek Şike Yasası’nın çıkışı anında ve iptali anında gerekse MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılması anında kendisine açıkça bir uyarı olarak iletildiğini düşünüyorum. Bu uyarılar sonrası zaten Başbakan birden bire Suriye’ye karşı kesin bir tavır koymaya başladı.

Eğer bu ‘ben güçlüyüm, yeteri kadar oy ve milletvekiline sahip oldum’ düşüncesini devam ettirir ve dış aleme yansıtırsa, Türkiye adına daha çok yanlışlara alet olmak ve imza atmak konumunda kalırız. Bu nedenle bizim tavsiyemiz; Suriye politikasını çok acil bir zirve toplayıp, belki iki aşamalı olur, önce parlamentodaki parti liderli ile, sonra parlamento dışındaki parti liderleri ile konuşup, Suriye konusunda milli bir politika oluşturulması gerekir” diye konuştu.

“OSLO MESELESİ TÜRKİYE’NİN KADERİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAYACAK BİR KONUDUR” Acilen bir terör zirvesi yapılması gerektiğinin altını çizen Masum Türker, “Bizim kanaatimize göre acilen en azından parlamentodaki partilerin Cumhurbaşkanlığı’nın başkanlığında bir terör zirvesi yaparak, terörün bu yaza doğru artmaya başladığını, her gün şehit vermeye başladığımız bir süreçte nasıl durdurulacağı konusunda ortak bir politika konulmasında bir yarar görüyoruz. Denilebilir ki, CHP bir akil adamlar projesi verdi. Biz CHP’nin dışarıdan kumandalı Uludere ve kürtaj meselesinden dolayı sıkışmış olan Başbakan’ı kurtaran bir proje olduğunu düşünüyoruz. Eğer bu akil adamlar gündeme gelmeseydi kürtaj dolayısıyla kadınlar örgütlü bir şekilde sokağa çıkmaya başlamışlardı ve kadın bedeni üzerinden, kürtaj ve sezaryen ile yapılan siyasete ‘dur’ demeye başlamışlardı. Uludere’de de ‘istihbaratı ben verdim’ diye açıkça ABD açıklıyor ama bizim hükümetimiz reddediyor. Bunda da iki tane temel olay var, düne kadar AK Parti’yi destekleyen Güneydoğu Anadolu’daki Hizbullahçılar, Uludere olayından sonra desteklerini çekmişlerdir, kendi derneklerini feshederek şimdi siyasal örgütlenmenin çalışmalarını yapıyorlar. Şimdi bu çare arayışı ve çalışma yapma sürecinde AK Parti’nin Güneydoğu’da yarın öbür gün Suriye’den de kopacak bir grup ile bir ayrılıkçı taleple karşılaşırsa hiç şaşmayalım. Bu nedenle çok acil bir terör zirvesinin toplanmasına ve Ortak Akıl ile bir milli politikanın oluşturulmasına gerek olduğunu düşünüyoruz. AK Parti’ye yakın olan bazı yazarların yazılarından anlıyoruz ki, hükümet kesilmiş olan Oslo müzakerelerini PKK ile yeniden başlatmak üzere hazırlık içinde. Aslında bu Oslo meselesi Türkiye’nin kaderinde önemli rol oynayacak bir konudur” şeklinde konuştu.

“TERÖRÜN BEKLENTİSİ ÇOK DAHA FAZLA” Masum Türker, bir gazetecinin; “İlkönce Leyla Zana’nın açıklamaları, ardından Bülent Arınç’ın Öcalan ile ilgili sözleri ve peşinden Dağlıca saldırısı geldi. Bunlar arasında bir bağlantı buluyor musunuz?“ şeklindeki sorusuna işe söyle yanıt verdi: “Terör dayatıyor. Bu dayatmasını silah gücü ile gösteriyor. Belli ki hükümet ile bizim bilmediğimiz bazı konuşmalar var çünkü buna AK Parti yakınlığı ile bilinen bazı yazarlar ‘terörün aniden artması Oslo görüşmelerinin tekrar başlayacağının işaretidir’ gibi yorumlarda bulunmuşlar. Leyla Zana’nın talebi ise Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemindeki talebini ‘sen eğer isteklerimizi çözersen karşılarız’ manasında ciddi bir çıkıştı. Bülent Arınç’ın da bu konuda eğer daha evvel kendi aralarında dile getirmemişseler pek kolay kolay dile getirecek bir politikacı değildir. AK Parti’nin 4 kurucusundan birisidir ve herhalde koşulların el verdiği gün neyin sağlanacağını en iyi o bilir. Başbakan isim vermeden bu konuda doğrulama yapmadı ama en azından kamuoyunda çeşitli yerlerde bu konunun tartışılmasını sağlamış oldu. Siyasetin yumuşamasını bile yeterli bulmayınca terör aniden silahla yanıt veriyor. Demek ki beklenti çok daha fazla. Yani bu evde göz hapsinin ötesinde bir talep. Burada özellikle terör meselesini şova dönük çözmekten herkesin kaçınması gerekir. Zaten terör isteklerini şov ile isteklerini topluma hissettirme yoludur. Eğer siyasette bu yolu seçerse, birisi silahla, diğeri söz ile kavga ettiği sürece bizim şehit kayıplarımız çok olur. Eğer şehit istemiyorsak bunu bir zirve ile çözmemizde büyük yarar var.” “GÜLEN, BAŞBAKAN’I SAMİMİ BULMADI” Türker, Başbakan’ın Fethullah Gülen’e yönelik “Türkiye’ye dön” çağrısını ise şu sözlerle yorumladı: “Sayın Fethullah Gülen Başbakan’ı samimi bulmamıştır. Çünkü 10 yıldır iktidardadır ve 10 yıldır bu yolu açmamıştır. Bu konuda Fethullah Gülen’in konuşmasında açıkça görüyoruz. Yani ‘gelirsem şöyle olur’ deyişinde bu çağrının samimi olmadığını gösteriyor. Ben de böyle algılıyorum. Çünkü bu çağrı bir stadyumu dolduran ve Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen bir kitlenin önünde yapılmaz. Şık değildir. O çağrı oradaki kitleyi yanına çekmek, alkışını almak amacı güder. Bunu düşünme felsefesi ile ilgilenen herkes bilir. Fethullah Gülen’in iyi bir ilahiyatçı felsefeci olduğunu biliyoruz, bu ayrıntıyı görmüştür sanıyorum. Türkiye’de bir cemaat hükümet tartışmasından rahatsız olanlar ‘aman ne güzel, ilişkiler yumuşadı’ diye yorumlayabilirler. Ama ben Fethullah Gülen’in bunu böyle yorumladığını sanmıyorum, konuşması öyle değil çünkü.”
Kaynak: İHA