Rus Diplomatların Yararlandığı Osmanlı Kitapları Moskova’da Tanıtıldı
Rusya’nın başkenti Moskova’da, 18. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde ilk basılan kitapların tanıtımı yapıldı.
Osmanlı dönemine ait kitaplara Rus akademisyen ve öğrenciler büyük ilgi gösterdi. Rusya’da faaliyet gösteren Türk-Rus Kültür Merkezi’nin organize ettiği eski Osmanlı eserleri dahil, Rus Türkologların yazdığı dört kitabın tanıtımı Moskova Devlet Kütüphanesi’ne bağlı Şarkiyat Edebiyatı Merkezi’nde yapıldı. Törene Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Müşaviri Celal Kılıç, Moskova Devlet Üniversitesi Asya-Afrika Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Mihail Meyer, Türk-Rus Kültür Merkezi Genel Müdürü Arif Asalıoğlu ve ayrıca Rusya’nın ünlü Türkologları katıldı.
Rus akademisyen ve öğrencilerin iştirak ettiği tanıtım gecesinde 70’ten fazla kişi hazır bulundu.Eski Osmanlı kitapların tanıtımını organize eden Şarkiyat Enstitüsü Doğu Tarihi Bölümü Türkologu Yuri Averyanov, eserlerin Rusya’nın kültür hazinesinde önemli yeri olduğunu belirtti.
Cihan Haber Ajansı (Cihan)’na konuşan Averyanov, “Burada 14 kitap var. 1729-1742 yıllarında Osmanlı’nın ilk matbaasında İbrahim Mütefferika tarafından İstanbul’da basıldı. Moskova’ya nasıl geldiğinin de çok ilginç bir hikayesi var: Önce birileri bu eserleri İstanbul’daki Rusya Büyükelçiliği yetkililerine sattı. Rus diplomatlar Moskova'ya getirdi. Sonra kitaplar, Dışişleri Bakanlığı Asya Masası’na devredildi. Bu kurum Türkiye ile ilgili konularla ilgileniyordu. Uzun yıllar bu kitaplar Rus diplomatların eğitimine katkı sağladı. 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra bizim kütüphaneye teslim edildi. Daha önce de Moskova’ya gelen Türk heyetlerine bu eserleri tanıttık. Burada dönemin Osmanlı bilim adamlarının orijinal çalışmalarına tanık oluyoruz. Tarih, coğrafya ve başka konularda yazılan eserler, ayrıca Orta Doğu, Avrupa ve başka kıtalardan bilgi veren kıymetli eserler. Yazarlar, Osmanlı Sarayı’na ulaşabilen isimler idi. Dolayısıyla burada devlet yazışmaları, diplomasi hakkında bilgiler de var. Özellikle Osmanlı tarihini araştıranlar için eşi değeri bulunmayan eserler. Türkiye’yi bugün anlamaya çalışan akademisyen ve politikacılara mutlaka bu kitapları okumalarını tavsiye ediyorum. Bunlar Türkiye tarihi zenginliklerinin bir parçası” şeklinde konuştu.
Türkler daha şık ve yakışıklı, Sovyet döneminde yanlış karikatürler çiziliyorduTörende konuşan Rusya’nın Türkolog duayenlerinden Prof. Dr. Meyer de Türkiye ile ilgili Rusça yazılan eserlerin iki ülke ilişkilerinin gelişmesi açısından muazzam bir katkı sağladığına işaret etti. Meyer, “Buraya 2011-2012 yıllarında Rus Türkologlarının yazdığı kitapların tanıtımı için bir araya geldik. Bu eserlerin yazılması bize şu mesajı veriyor, Türkologlarımız görevinin başında, akademisyen çalışmalarına devam ediyorlar. Bu eserler, Rus-Türk ikili ilişkilerinin arttığının güzel bir kanıtıdır. İnanıyorum ki, bu eserler Türkiye hakkında bilimsel araştırma yapanlar akademisyenlere, öğrencilere çok faydalı olacak. Türk-Rus Kültür Merkezi’ne çok teşekkürler ediyoruz huzurunuzda!” dedi.
Eski Sovyet yıllarında Türkiye hakkında yapılan yanlış imaj propagandasını da eleştiren Meyer, “Burada bir kitabın üzerinde Sovyet yıllarına ait Türkler hakkında karikatürü görüyorsunuz. Ama aramızda bulunan Arif beye (Türk-Rus Kültür Merkezi Müdürü) bakınız, ne kadar şık ve yakışıklı” espri de yaptı. Kültür ve Turizm Müşaviri Kılıç da, Türkiye hakkında Moskova’da basılan kitapların iki toplum arasında kaynaşmalara büyük katkı sağlayacağını ve zenginlikler kazandıracağını ifade etti.
“Türkiye’de Vakıflar: Geleneksel kurumun dönüşümü” kitabın yazarı Asya-Afrika Enstitüsü Türkologu Pavel Şlıkov da Cihan’a yaptığı açıklamada, Türkiye tarihinde vakıfların önemli kurumlar olduğunu belirtti.
Şlıkov, “Vakıflar, kurulduğu tarihten bu yana Türkiye’de Müslüman cemaatinin oluşmasında muazzam katkı sağladı. Yardımlaşmayı ve ihtiyacı olanlara destek olmayı sağladı. Osmanlı döneminde daha da yaygınlaşan vakıflar 1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da etkinliğini aynı ölçüde sürdürdü. Vakıflar Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında önemli rol oynamakta. Ben kitabımda bu süreçleri analiz ettim ve bu sonuca vardım. Rusya İmparatorluğu’nda da vakıflar faaliyet göstermişti. Örneğin Tataristan’da” bilgilerde bulundu.“Rusya ve Türkiye: Körfez üzerinden Atlayış” eserin yazarlarından Şarkiyat Enstitüsü Türkiye Masası Başkanı Natalya Ulçenko, “İkinci Dünya Savaşı sonrası ikili ilişkilerin tarihini inceledik. Burada dönem dönem başlayan ikili ilişkilerin nasıl geliştiğini araştırdık. Özellikle 1960’lı yıllarda ilişkiler güzel bir işbirliği dönemine girmişti. Ama 1979’lı yıllarda ise Sovyetlerin Afganistan’a girmesi ikili ilişkileri olumsuz etkiledi. Dolayısıyla ortak tarihimizin öğrenilmesi açısından bu kitap çok faydalı. Özellikle günümüzde Türkiye hakkında makale, yorum yazanlara tavsiye ediyoruz” şeklinde konuştu.
Söz konusu kitabın yazarlarından Svetlana Oreşkova da ikili ilişkilerin artması açısından Türkiye hakkında yazılan kitapların Moskova’da tanıtılmasının önemine değinerek, “Rusya İmparatorluğu döneminde Şarkiyat, Türkolog anlamına geliyordu. Şarkiyat Enstitüsü sırf Osmanlı’yı araştırmak, öğrenmek için kuruldu. Ayrıca, biz Ruslar ve siz Türkler arasında çok ortak özelliklerimiz var. Biz yakın toplumuz. Ve bu ortak tarihimizin daha da araştırılması ve eserler haline getirilmesi önemli” diye Türk-Rus Kültür Merkezi yetkililerine şükranlarını iletti.
Rus akademisyen ve öğrencilerin iştirak ettiği tanıtım gecesinde 70’ten fazla kişi hazır bulundu.Eski Osmanlı kitapların tanıtımını organize eden Şarkiyat Enstitüsü Doğu Tarihi Bölümü Türkologu Yuri Averyanov, eserlerin Rusya’nın kültür hazinesinde önemli yeri olduğunu belirtti.
Cihan Haber Ajansı (Cihan)’na konuşan Averyanov, “Burada 14 kitap var. 1729-1742 yıllarında Osmanlı’nın ilk matbaasında İbrahim Mütefferika tarafından İstanbul’da basıldı. Moskova’ya nasıl geldiğinin de çok ilginç bir hikayesi var: Önce birileri bu eserleri İstanbul’daki Rusya Büyükelçiliği yetkililerine sattı. Rus diplomatlar Moskova'ya getirdi. Sonra kitaplar, Dışişleri Bakanlığı Asya Masası’na devredildi. Bu kurum Türkiye ile ilgili konularla ilgileniyordu. Uzun yıllar bu kitaplar Rus diplomatların eğitimine katkı sağladı. 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra bizim kütüphaneye teslim edildi. Daha önce de Moskova’ya gelen Türk heyetlerine bu eserleri tanıttık. Burada dönemin Osmanlı bilim adamlarının orijinal çalışmalarına tanık oluyoruz. Tarih, coğrafya ve başka konularda yazılan eserler, ayrıca Orta Doğu, Avrupa ve başka kıtalardan bilgi veren kıymetli eserler. Yazarlar, Osmanlı Sarayı’na ulaşabilen isimler idi. Dolayısıyla burada devlet yazışmaları, diplomasi hakkında bilgiler de var. Özellikle Osmanlı tarihini araştıranlar için eşi değeri bulunmayan eserler. Türkiye’yi bugün anlamaya çalışan akademisyen ve politikacılara mutlaka bu kitapları okumalarını tavsiye ediyorum. Bunlar Türkiye tarihi zenginliklerinin bir parçası” şeklinde konuştu.
Türkler daha şık ve yakışıklı, Sovyet döneminde yanlış karikatürler çiziliyorduTörende konuşan Rusya’nın Türkolog duayenlerinden Prof. Dr. Meyer de Türkiye ile ilgili Rusça yazılan eserlerin iki ülke ilişkilerinin gelişmesi açısından muazzam bir katkı sağladığına işaret etti. Meyer, “Buraya 2011-2012 yıllarında Rus Türkologlarının yazdığı kitapların tanıtımı için bir araya geldik. Bu eserlerin yazılması bize şu mesajı veriyor, Türkologlarımız görevinin başında, akademisyen çalışmalarına devam ediyorlar. Bu eserler, Rus-Türk ikili ilişkilerinin arttığının güzel bir kanıtıdır. İnanıyorum ki, bu eserler Türkiye hakkında bilimsel araştırma yapanlar akademisyenlere, öğrencilere çok faydalı olacak. Türk-Rus Kültür Merkezi’ne çok teşekkürler ediyoruz huzurunuzda!” dedi.
Eski Sovyet yıllarında Türkiye hakkında yapılan yanlış imaj propagandasını da eleştiren Meyer, “Burada bir kitabın üzerinde Sovyet yıllarına ait Türkler hakkında karikatürü görüyorsunuz. Ama aramızda bulunan Arif beye (Türk-Rus Kültür Merkezi Müdürü) bakınız, ne kadar şık ve yakışıklı” espri de yaptı. Kültür ve Turizm Müşaviri Kılıç da, Türkiye hakkında Moskova’da basılan kitapların iki toplum arasında kaynaşmalara büyük katkı sağlayacağını ve zenginlikler kazandıracağını ifade etti.
“Türkiye’de Vakıflar: Geleneksel kurumun dönüşümü” kitabın yazarı Asya-Afrika Enstitüsü Türkologu Pavel Şlıkov da Cihan’a yaptığı açıklamada, Türkiye tarihinde vakıfların önemli kurumlar olduğunu belirtti.
Şlıkov, “Vakıflar, kurulduğu tarihten bu yana Türkiye’de Müslüman cemaatinin oluşmasında muazzam katkı sağladı. Yardımlaşmayı ve ihtiyacı olanlara destek olmayı sağladı. Osmanlı döneminde daha da yaygınlaşan vakıflar 1923 yılında Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da etkinliğini aynı ölçüde sürdürdü. Vakıflar Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında önemli rol oynamakta. Ben kitabımda bu süreçleri analiz ettim ve bu sonuca vardım. Rusya İmparatorluğu’nda da vakıflar faaliyet göstermişti. Örneğin Tataristan’da” bilgilerde bulundu.“Rusya ve Türkiye: Körfez üzerinden Atlayış” eserin yazarlarından Şarkiyat Enstitüsü Türkiye Masası Başkanı Natalya Ulçenko, “İkinci Dünya Savaşı sonrası ikili ilişkilerin tarihini inceledik. Burada dönem dönem başlayan ikili ilişkilerin nasıl geliştiğini araştırdık. Özellikle 1960’lı yıllarda ilişkiler güzel bir işbirliği dönemine girmişti. Ama 1979’lı yıllarda ise Sovyetlerin Afganistan’a girmesi ikili ilişkileri olumsuz etkiledi. Dolayısıyla ortak tarihimizin öğrenilmesi açısından bu kitap çok faydalı. Özellikle günümüzde Türkiye hakkında makale, yorum yazanlara tavsiye ediyoruz” şeklinde konuştu.
Söz konusu kitabın yazarlarından Svetlana Oreşkova da ikili ilişkilerin artması açısından Türkiye hakkında yazılan kitapların Moskova’da tanıtılmasının önemine değinerek, “Rusya İmparatorluğu döneminde Şarkiyat, Türkolog anlamına geliyordu. Şarkiyat Enstitüsü sırf Osmanlı’yı araştırmak, öğrenmek için kuruldu. Ayrıca, biz Ruslar ve siz Türkler arasında çok ortak özelliklerimiz var. Biz yakın toplumuz. Ve bu ortak tarihimizin daha da araştırılması ve eserler haline getirilmesi önemli” diye Türk-Rus Kültür Merkezi yetkililerine şükranlarını iletti.