Altı kıtayı sallayan yazar!

İlk kez bir Japon yazarın kaleme aldığı bir kitap hem de bin sayfanın üzerinde, altı kıtayı salladı ve sallamaya devam ediyor.

Altı kıtayı sallayan yazar!
Mine Akverdi'nin kitap kritiği

Son dönemde yeni bir Murakami fırtınası dünyayı etkisi altına almış durumda. Geçen yıl ABD 'de yayımlandıktan sonra bir fenomene dönüşen son romanı “1Q84” şu günlerde Türkiye 'de de herkesin dilinde.

“1Q84”, 2009 yılında ilk kez Japonya 'da yayınlandığında ilk baskı bir günde tükendi, ilk ayında ise 1 milyon kopya sattı ve 2009 'un en çok satan kitabı oldu. Roman İngilizceye çevrildiği sırada “The New Yorker” dergisi romandan bir bölümü internet sitesinde yayınlayınca aşırı ilgiden dolayı site çöktü.

ABD 'de yayınlanmasından bir ay önce ise “1Q84”, Amazon.com internet sitesinde en çok ön sipariş alan 100 kitaptan biri oldu. Sonunda geçen yıl Amerika ve İngiltere 'de yayınlandığındaysa kitapçılar bu kitabı almak için birbiriyle yarışan fanatik Murakami okurlarının talebine cevap verebilmek amacıyla geceyarısına kadar kapılarını açık tutma kararı aldı. Fransa 'da ise ilk başta 70 bin basılan kitap bir hafta sonra ikinci baskıyı yapmak zorunda kaldı. “1Q84” kısa sürede New York Times 'ın “en çok satanlar” listesinde 2 numaraya yerleşti. “1Q84”ün fırtınası şu günlerde de Türkiye 'de esiyor. Edebi bir romanın, hem de Japon bir yazarın elinden çıkmış bir romanın, üstelik de 1000 sayfayı aşan kalınlığa sahip bir romanın altı kıtada birden yılın en büyük edebiyat olayı haline gelmesi son yıllarda dünyayı sarmış olan “Murakami fenomeni”nin ulaştığı zirve noktası olarak tarihe geçiyor.

DOĞU VE BATI İÇİN BİR ARACI

Oysa bugüne kadar eserleri 42 dile çevrilen, kitapları dünyanın dört bir yanınında en çok satanlar arasına giren, Japonya 'dan çıkan en büyük yazarlardan biri olarak tarihe geçen ve yaşayan en büyük 100 yazar arasında gösterilen Haruki Murakami, 1991 yılında ABD 'yi ziyaret edip burada ilk imza günün gerçekleştirdiğinde kitap imzalatmaya sadece 15 kişi gelmişti. Peki 20 yıl sonra şimdi nasıl oluyor da milyonları peşinden koşturuyor? Dünyanın dört bir yanında yazdığı her romanı koşup alan fanatik hayran kitlesine sahip kült bir yazar haline gelmesinin ardında ne yatıyor? Kısacası, Murakami 'nin sırrı ne?

İşin aslı edebiyat dünyasında benzeri pek görülmemiş “Haruki Murakami fenomeni” sadece edebi bir fenomen değil. Bunu aynı zamanda kültürel ve sosyal bir fenomen olarak tanımlamak gerekiyor. Zira Murakami 'nin sırrı Japonya ile ABD, Uzakdoğu ile en uzak Batı arasında kurduğu incecik bir köprü üzerinde, her iki kültüre de belli bir mesafede, son derece hassas bir dengede durabilmesinde yatıyor.

1949 'da, II. Dünya Savaşı 'ndan hemen sonra Kyoto 'da dünyaya gelen Murakami, gözlerini Amerika 'nın kontrolü altındaki bir Japonya 'da açtı. Amerikan kültürünün etkisi 50 'li ve 60 'lı yıllar boyunca her yerdeydi. Filmler ve müzikler bu vesileyle kanına işlerken hem annesi hem de babasının Japon edebiyatı dersleri vermesi sebebiyle edebiyata da ilgi duydu. Ancak onu en çok etkileyenler röportajlarında da sıkça söylediği gibi Kurt Vonnegut, Truman Capote, Richard Brautigan, John Irving gibi Amerikalı yazarlardı. Nitekim sonunda kalemi eline alıp yazdığı ilk romanı “Kaze no uta o kike (Hear The Wind Sing)”in ismi bir Truman Capote hikayesinden ilham alıyor, kitabın arka kapağındaysa Beach Boys 'un bir şarkısının sözlerine yer veriliyordu. Bu geleneklerden kopuş, isyan, yeni bir arayış demekti. Bir süre ABD 'ye gidip orada yaşayan Murakami, döndükten sonra da yazdığı her romanda da okyanusun ve savaşın ayırdığı bu iki kültürü, Doğu 'yu ve Batı 'yı beyninde ve ruhunda harmanlayarak yazmayı ve Japonya 'da yepyeni bir ses olmayı sürdürdü.

Doğu-Batı Karşılaştırmalı Edebiyatı ve özellikle Japon Edebiyatı konusunda uzman olan Sydney Üniversitesi 'nden akademisyen Rebecca Suter “Modernliğin Japonlaştırılması: Japonya ve ABD arasında Murakami Haruki” adlı analiz kitabında ünlü yazarı “Japon kültürü ile Batı kültürü arasındaki aracı” olarak tanımlıyor; “Murakami 'nin cazibesi farklı kültürleri harmanlamasında saklı” diyor.

SAVAŞ SONRASI JAPONYA

Suter 'e göre, Murakami savaş sonrası döneminin Japon romanlarının çoğunun aksine Batı etkisini bir tehlike gibi sunmuyor. Aksine Japonlar 'a Amerikan kültürünü, Amerikalı ve diğer Batılı okurlara da Japon kültürünü anlatıyor. Bu anlatımda kullandığı gizli formül ise her iki tarafın da kendine yakın bulacağı öğler kullanarak onları romanlarının içine çekerken aynı zamanda onları kendilerine çok yabancı öğelerle de karşı karşıya getirerek kendi kültürlerine dışarıdan bakmalarını sağlamak. Kurduğu bu hassas denge sayesinde romanları Batı dünyası için hem ilgi çekecek kadar egzotik hem de onlara hitap edebilecek kadar Batılı olabiliyor. Murakami Batılı okurlara Japonya 'yı kendi kültürlerinden kaçış imkanı sunan ve kendilerine eleştirel bir bakış atmalarını sağlayan güvenli ve ulaşılabilir bir kurgusal yer olarak sunuyor. Öte yandan yabancı kültürlerden öğelerle Japon okuruna ve kendine Japon toplumundan ve onun getirdiği kısıtlamalardan uzaklaşmayı sağlayacak kurgusal bir alan sağlıyor. Rebecca Suter ekliyor: “Murakami 'nin kariyerinin son yıllardaki inanılmaz yükselişine bakılırsa bu yaklaşımıyla iki farklı kültürü de can evinden vurmayı ve farklı dünyaları birbirine bağlamayı başarmış görünüyor.”

İşte bu yüzden Murakami, Batı dünyasında daha önce hiç bir Japon yazarın olmadığı kadar çok benimseniyor. Popülerliği arttıkça uluslalarası alanda artık bir Japon yazar değil, sadece bir yazar olarak görülüyor.
2006 yılında Prag 'da, “Okurlara kökenlerinden, ülkelerinden, kültürlerine bağımsız olarak hitap eden yazarlar”a verilen Kafka Ödülü 'nü almış olması da tam da bu açıdan hayli manidar.

ABARTISIZ, SAMİMİ, BİZDEN

Ancak bir başka şey daha var Murakami 'yi fenomen yapan, o da bizden biri olması.
“Ben aslında kendi hikayemi arıyorum... kendi ruhumun derinliklerine yolculuk yapıyorum” diyor ünlü yazar. Bu iç yolculukla şüphesiz hangi coğrafya olduğu fark etmeksizin aynı yolculuğa girişmiş herkesin ruhuna dokunmayı başarıyor. Başlarına sıradışı olaylar gelen sıradan insanların yer aldığı, günlük detaylarla süslenen sürreal hikayelerinde, hepimizin yaşadığı yalnızlığı, kayıpları, aşkları, özlemleri, arayışları abartısız ve alçakgönüllü ama aynı zamanda zeki, samimi ve eğlenceli bir dille anlatan Murakami hepimize kendimizden bir şeyler sunmayı başarıyor; o hassas köprülerini aslında her birimizle kuruyor.

“ 'Küresel ' kelimesi anlayamadığım bir kelime” diyor Hariku Murakami verdiği bir röportajda; “Küresel olmaya ihtiyacımız yok bizim. Çünkü benim hepimiz için kullandığım tek bir kelime var: 'Müşterek. ' Zira bütün hepimiz hikayelerle birbirimize zaten bağlıyız.”

İŞTE MURAKAMİ FENOMENİ

* Murakami dünyaya açılmadan önce arka arkaya aldığı ödüllerle Japonya 'da fenomen yarattı. İlk romanı “Kaze no uta o kike” (1979) Gunzou Edebiyat Ödülü 'nü aldı. İkinci romanı “Hitsuci o meguru Booken” (1982) Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülünü aldı. Ardından gelen “Sekai no ovari to haado boirudo” (1985) ise Tanizaki Ödülü 'nü kazandı. 1987 tarihli “İmkânsızın Şarkısı” romanı ise Japonya 'da 4 milyon kopya satarak Murakami 'yi bir anda süperstar yaptı, şöhretini tüm dünyaya yayan roman 16 dile çevrildi. Aynı roman 2000 'de ABD 'de yayınlandığındaysa 2,5 milyonluk bir satış rakamına ulaştı.

* 1991 yılında Murakami ABD 'yi ziyaret edip burada ilk imza günün gerçekleşitirdiğinde kitap imzalatmaya sadece 15 kişi gelmişti. Oysa fenomen hızla yayıldı, Kasım 2006 'da kitaplarından bölümler okumak için MIT Üniversitesi 'ne gittiğinde ona beş yüz kişilik bir salon ayrılmıştı, dinlemeye ise bin 300 kişi geldi. 2008 'de konuşma yapması için Berkeley Üniveristesi 'ne davet edildiğindeyse bu organizasyon için şehirdeki bir tiyatroyu kapatıldı. 2000 koltuğun tamamı Murakami gelmeden haftalar önce satıldı.

* Haruki Mirakami Japonya 'dan çıkan en büyük yazarlardan biri olarak görülüyor. Zira eserleri 42 dile çevrilen Murakami, Japonya 'nın kitapları başka dillere en çok çevrilen yazarı. Kitapları ABD 'den Güney Kore 'ye, Avustralya 'dan İtalya 'ya, Almanya 'dan Çin 'e dünyanın dört bir yanınında en çok satanlar arasına giren ünlü yazar ayrıca “Yaşayan en büyük 100 yazar” arasında gösteriliyor.

* Bugün Japonya 'daki kitapçılarda “Murakami Haruki köşesi” diye ayrı bir köşe yer alıyor. Bu özel köşede Murakami 'nin eserlerinin yanısıra onun hakkında yazılar kitaplar sergileniyor. Aynı zamanda bir çevirmen olan Murakami 'nin yabancı yazarlardan çevirdiği kitaplar da dünya edebiyatı bölümünde değil onun adının yer aldığı bölümde satılıyor. Zira Murakami 'nin ismi kitapların orijinal yazarlarının bile önüne geçiyor. Örneğin Murakami tarafından geçen yıllarda çevrilen

* Scott Fitzgerald 'ın ünlü romanı “Muhteşem Gatsby” de Japonya 'da tam yedi hafta çok satanlar listesinde yer aldı. Murakami 'nin önsözünü yazdığı kitaplar da fenomenden payını alıyor.

* Murakami, romanlarında belli kitaplardan, şarkılardan, yerlerden, mekanlardan dem vurmasıyla tanınıyor. Onun her adımını yakından takip eden, her yeni kitabını koşup alan okurdan ziyade hayranları haline gelmiş fanatik kitle arasında bu kitaplar, şarkılar, mekanlar da anında birar arzu nesnesine dönüşüyor ve kapışılıyor. Ünlü yazarın kitaplarını yazarken kullandığı Mac G4, Sony Vaio ve Apple iBook gibi bilgisayarlar da hayranları tarafından kapışılanlar arasında.

Romanın editörü Handan Akdemir:

1000 saatte 1Q84

Haruki Murakami 'nin “1Q84” romanının Hüseyin Can Erkin tarafından yapılan çevirisi bir yıl, yaklaşık 1000 saat sürdü. Kitabın editoryal çalışması için de aylar gerekti. Kitabın yayına hazırlanma sürecinde Hüseyin Can Erkin tarafından çeviri sürerken, kitabın editörü olarak ben de Jay Rubin ve Philip Gabriel çevirisi olan İngilizce Knoph baskısından ilk okumayı yaptım. İlk bölümler çevirmen tarafından bitmiş olarak teslim edildi, kitabın belli bir bölümünden sonra çeviri ve editoryal çalışma birbirini takip eden süreçler olarak gerçekleşti.

Çevirinin Japonca 'dan yapılması Türk okurları için büyük şans. Murakami 'nin geçirmek istediği hissi en iyi orijinal dilden yapılan çevirilerde yakalayabileceğimizi düşünüyorum. İkinci bir dile çevrilmiş versiyondan çevirince bazı nüansların kaybolması kaçınılmazdır. İngilizce versiyonda Murakami 'nin bol bol kullandığı tekrarlarda, Japonca 'dan çevrilen kısımlarla karşılaştırınca zaman zaman kısaltmalar yapıldığını fark ettim. Kitabın İngilizcesi çok yetkin çevirmenlerce yapıldı ve çok iyi bir iş çıkardıkları şüphe götürmez. Ama benim şahsi yorumum, iki çevirmenli işlerde hep bir tını farkı olur. İlk iki cilt ile üçüncü cilt arasında ben bir tını farkı hissettiğimi söyleyebilirim.

Vatan Kitap