Yüzü kalmadı sanıyorduk, demek ki varmış

Sabah Gazetesi'nin aykırı kalemi Engin Ardıç, Deniz Baykal'ın organlarını bağışlamasını bugünkü köşesine taşıdı. Deniz Baykal'la dalga geçen Engin Ardıç" yüzü kalmadı sanıyorduk, demek ki varmış" derken, Kılıçdaroğlu'nu da Tİ'ye almayı ihmal etmedi.

Yüzü kalmadı sanıyorduk, demek ki varmış
Ardıç, yazısında Kılıçdaroğlu için 'Yüzünü bağışlasa... 'Gandhi 'benzerliği gülünç olmaktan öte bir yarar sağlamıyor, kadınlar 'ay çok şeker 'diyorlar ama oylarını vermiyorlar. 'ifadelerini kullandı.

İşte o yazı:

Dikkat çekmek için insanoğlunun yapmayacağı şey kalmadı.
Andy Warhol'un deyimiyle 'herkesin on beş dakikalığına meşhur olacağı 'bu yüzyılda, Warhol'un verdiği süreyi on bin dakika kadar aşan genç kızımız, hani parlamento kelimesini duymamış, siyasal bilimler okuduğu halde politikadan hoşlanmayan o genç kızımız ( 'geleceğin Tansu Çiller'i 'diyorlar!)... Türk basınını nasıl peşine taktığına bakıp kahkahalar atıyor olmalı...
Hani bir arkadaş bir mankene cumhuriyetin kuruluş tarihini sormuştu da, '1938 'cevabını alınca küplere binmişti... Kız sonradan dedi ki: 'Aaa, enayi miyim ayol, 1923 dersem ne tepki görür ki?'
Deniz Baykal da yüzünü bağışlamış.
Vallahi.
Kendisine yüz nakli yapılan vatandaşla görüşmüş, çok 'cool 'bulmuş, hemen bağışlamış.
Sayın Baykal bu gibi Amerikanca kelimeler kullanarak 'gençliğe de seslenmiş 'oluyor ( 'hitabe yayınlayacak 'hali yok ya)... Aynı zamanda televizyon dizilerinde seyrettiği gülünç gençlerin taklidini de yapıyor: Oouuv... Serin... Çok serin...
Sayın Baykal'dan bir Sırrı Süreyya Önder (Selahattin Çakaler) taklidi de bekleriz ama Orçun taklidi çok daha ilginç olurdu (Nurhayat demedik, aramız bozulmasın.)
On yıl kadar önce parti kongrelerine (pardon, kurultaylarına) ateşler ve dumanlar içinde, çılgın müzik eşliğinde, Michael Jackson gibi koşarak giriş yapardı... Baykal çağı izliyor, en son yenilikleri özümsüyor, hemen kamuoyuna yansıtıyor. Fakat...
Allah için yakışıklı adamdır ama yaş da yetmiş dört yahu...
Hayır, 'yüzü kalmadı sanıyorduk, demek ki varmış 'diye zevzeklik etmeyeceğim, yaşlı adamın yüzünü kim alır onu merak ederim. Hani Kıvanç Tatlıtuğ bağışlasa anlayacağız.
Allah gecinden versin, kullanacak olana da hayırlı olsun.
Aslında Sayın Baykal organ seçiminde pek ince eleyip sık dokumamış, çünkü çok daha etkili yerleri de yok değildi.
Bu görüşümüzü Sayın Baykal'ın kendi ifadesine dayandırıyoruz ve söylediğimizi hemen düzeltiyoruz: Baykal, 'kol, bacak, neyim varsa hepsini alın 'demiş.
Başkan devirmek için parti içi kumpaslar çeviren utanmaz hergelelere Baykal'ın eti, sütü ve yünü, her yeri ve her şeyi helal olsun.
Derken aklımıza takıldı: Böyle bir durumda Sayın Kılıçdaroğlu neresini bağışlar acaba?
Boyundan büyük çocuğu var ama kötü alışkanlıkları yok... O taraf kesik.
Yüzünü bağışlasa... 'Gandhi 'benzerliği gülünç olmaktan öte bir yarar sağlamıyor, kadınlar 'ay çok şeker 'diyorlar ama oylarını vermiyorlar.
Tarih bilgisini bağışlasa, Parvus Efendi'yi 'Türk büyüğü 'sanıyor. Coğrafya bilgisini bağışlasa, belediye başkanlığına aday olduğu İstanbul'un sağını solunu tanımıyor. (Oysa, kafaca uyuştuğu için Tandoğan'ın yerini iyi bilir.)
En iyisi, genlerini bağışlasın. Çünkü, hem Horasan Yaylası'nın Kayı Boyu'nun Oğuz Türkleri'nden gelip hem de Kureyşan adlı Kırmanç kabilesinden olmak gibi ilginç bir özelliği var. Bir de her taşın altında uzaylı ararlar.
Peki, gündeme gelmek ya da gündemde kalmak için muhalif basının son numarası Mustafa Sarıgül nesini bağışlayabilir böyle bir durumda?
Cüzdanını mı?