Ak Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal:
AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal, Dumlupınar Üniversitesi'nde, 'Türk Dış Politikası ve Türkiye'nin Yeni Vizyonu' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Bal, yapısal faktörlerin ülkelerin dış siyasetini belirlediğini kaydederek, 'hareket ede ede, belirli davranışları koya koya teamül haline gelmiş prensip haline gelmiş durumlar vardır. İşte bu çerçevede Türk dış siyasetine baktığımız zaman bir denge politikası vardır. Bu durum sadece Türkiye için değil tüm ülkeler için geçerlidir ' dedi.
Türk siyasetinde statükoculuk siyasetinden de söz eden İdris Bal, 'Statükoculuk, olanı muhafaza etmek, olan neyse olanı muhafaza etme anlamına gelir. Hemen ikinci bir soru, olanı kim muhafaza etmek ister? Hali hazırdaki durumundan, şimdiki durumdan en fazla nemalanan, kar eden, kıymetli, ayrıcalıklı pozisyonu olanlar durumu muhafaza etmek ister. Ama bir realite var ki biz statükocu bir politika takip ettik, bizim dış siyasetimizin prensiplerinden bir tanesiydi. Diyeceksiniz ki bu mantıklı mıydı? Osmanlı I.Dünya Savaşına giren bir ülke, Onun toprak büyüklüğünü düşünün. Milyon kilometre karelerle hesap edilen bir toprak büyüklüğünden öyle bir noktaya geliyorsunuz ki bağımsızlığınızı korumak için bir kurtuluş savaşı yapmak mecburiyetinde kalıyorsunuz ve duraklıyorsunuz. Allah bir daha ülkemizi kurtuluş savaşı yapmak mecburiyetinde bırakmasın. Zira Mehmet Akif'e diyorlar ki İstiklal Marşı'nı değiştirelim mi diyorlar da o diyor ki, 'Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. ' Zira o çocuk oyuncağı değildir İstiklal Marşı yazmak için değiştirmek için bir daha istiklal mücadelesi vermemiz gerekiyor. Bizim dış siyasetimizi anlarken statükoculuğu bir kenara asla atamayız. Dolayısıyla bu kurtuluş mücadelesi sonrası benin hiç kimsenin toprağında da gözüm yok, müdahilde olmam olaylara anlayışı o dönemde çok normal neden? Zar zor bağımsızlığınızı korumuşsunuz ama uzun vadede bu statükoculuk politikası en yalın anlamıyla suya sabuna dokunmama olarak ortaya çıkmış zira siz deseniz ki ben karışmıyorum Irak'a, ben karışmıyorum Filistin'e, ben karışmıyorum Bosna'ya ya da ben karışmıyorum Kafkaslarda ne olup bittiğine Karabağ'a, karışmıyorum diye bilirim ama karışmıyorum dediğiniz hadiseler gelip sizin yakanızdan tutarlar onun bedelini ödemek zorunda kalırsınız ' diye konuştu.İdris Bal, Fatin Rüştü Zorlu'nun 'Yunanlılar bir havuza atlasa hemen peşlerinden bizde atlarız velev ki o havuz boş olsa ' dahi sözünü hatırlatarak, bu veciz sözün;
' Yunanistan bir ülkeye yakınlaşıyorsa peşinden biz de yakınlaşalım. Bir örgüte giriyor mu, biz de girelim. Niye? O ülkenin o örgütün desteğini alır arkasına geçmişte yaptığı gibi bize kök söktürür. ' şeklinde anlaşılması gerektiğini belirterek, bu nedenle Yunanistan'ın Avrupa Ekonomik Topluluğuna başvurumasından hemen on beş gün sonra Türkiye'nin de AET'ye başvurduğunu söyledi. 'Tam havuz hikayesi. Yunanlılar Avrupa Topluluğu'na giriverir, bunun gücünü arkasına alır bizi mahveder. Maalesef korktuğumuz başımıza geldi ' diyen Milletvekili İdris Bal, 'Biz darbelerle uğraşırken, birileri bizim insanımızı, bizim gençlerimizi sağcı solcu diye dövüştürürken, kendi çıkarları için ikisinin de eline silah verirken ya da alevi suni kavgaları çıkartmaya çalışırken ya da bugün Türk- Kürt kavgası çıkartmaya çalışırken, bir maşa gibi bir örgütü kullanırken Yunanistan 1980 yılında Avrupa Topluluğuna giriyor. Biz hala uğraşıyoruz şeklinde konuştu.Yunanistan Avrupa Birliğine girerek, büyük bir ekonomik gücün parçası olduğunu, Kıbrıs Rum kesiminin tüm Kıbrıs'ı temsilen Avrupa Birliğine girdiğini kaydeden Bal, 'Bundan sonra Yunanistan ile sorunumuz yoktur. Ege adaları, kıta sahanlığı ya da Kıbrıs sorunu bizim Yunanistan ile sorunumuz değildir. Rum kesimi ile sorunumuz değildir. Artık Avrupa Birliğiyle sorunumuzdur. Darbe dönemlerinde dar çerçevedeki insanlar ülkedeki dış siyaseti belirlemiştir. Dikkat Rogers planı dedikleri Yunanlılar Amerika'ya küsüyor ve NATO'nun askeri kanadından geri çekiliyor. Sonra diyorlar ki eyvah meydanı biz Türkiye'ye bıraktık geri girelim.
Türkiye diyor ki, o beğenmediğimiz siyasetçiler diyor ki, bir dakika gir ama biraz yola gel. Şu sorunlarımızı çözmede, Kıbrıs sorununda biraz yola gel. O da diyor ki ne serden geçerim ne yardan atlarım ta ne zamana kadar. Bir darbe oluyor. Hani insanların aklına şöyle gelir. Darbeciler dik durur, dik dik yürür, siyasetçi daha bir tavizkardır. Tam tersine iç siyasette ve dış siyasete en büyük hataları, en büyük acziyetleri göstermişlerdir. Buyrun demişlerdir. Karşılığında ne almışlardır. Hiçbir şey almamışlardır. Çünkü neden? Çünkü darbe ile gelenler, meşru bir şekilde gelmeyenler eziktir. Kendilerini meşrulaştırmak için taviz vermek zorundadırlar. Kendilerini kabul ettirmek için ezik oluyorlar. Bilmedikleri için iç siyasette, dış siyasette her zaman hata yapıyorlar ' ifadelerini kullandı.Devletin biz bir aileyiz mantığıyla halkını kucaklamasının önemine dikkat çeken İdris Bal konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bir ülkede barış olması için vatandaşlarla devletin kucaklaşması, barış içinde olması lazımdır. Devletin kendi halkını öteki olarak görmemesi lazım. Bunun için ne lazım, açılımlar lazım, kırmızı kitap dediğimiz strateji belgesinin değişmesi lazım. Anlayışınızın, vizyonunuzun değişmesi lazım. Bunun için ne lazım. Alevi demeden sunni demeden Müslim demeden gayrimüslim demeden doğu batı demeden insanlar kucaklaşacak. Devletini gördüğü zaman onun görevlerine saygıyla bakacak. Benin her yerde paylaştığım, bir ülkeyi ihya edecek, güçlendirecek vizyon biz bir aileyiz vizyonudur. Bir ülkeyi mahvedecek, dibe vurduracak vizyon ise biz kaç kişiyiz vizyonudur. Devletin biz bir aileyiz mantığı içerisinde halkı kucaklaması lazım. 'Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kütüphanesine çok sayıda kitap bağışında bulunan İdris Bal'a, konferansın ardından Rektör Prof.Dr. Ahmet Karaaslan tarafından teşekkür plaketi takdim edildi.
Kaynak: İHA
Türk siyasetinde statükoculuk siyasetinden de söz eden İdris Bal, 'Statükoculuk, olanı muhafaza etmek, olan neyse olanı muhafaza etme anlamına gelir. Hemen ikinci bir soru, olanı kim muhafaza etmek ister? Hali hazırdaki durumundan, şimdiki durumdan en fazla nemalanan, kar eden, kıymetli, ayrıcalıklı pozisyonu olanlar durumu muhafaza etmek ister. Ama bir realite var ki biz statükocu bir politika takip ettik, bizim dış siyasetimizin prensiplerinden bir tanesiydi. Diyeceksiniz ki bu mantıklı mıydı? Osmanlı I.Dünya Savaşına giren bir ülke, Onun toprak büyüklüğünü düşünün. Milyon kilometre karelerle hesap edilen bir toprak büyüklüğünden öyle bir noktaya geliyorsunuz ki bağımsızlığınızı korumak için bir kurtuluş savaşı yapmak mecburiyetinde kalıyorsunuz ve duraklıyorsunuz. Allah bir daha ülkemizi kurtuluş savaşı yapmak mecburiyetinde bırakmasın. Zira Mehmet Akif'e diyorlar ki İstiklal Marşı'nı değiştirelim mi diyorlar da o diyor ki, 'Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın. ' Zira o çocuk oyuncağı değildir İstiklal Marşı yazmak için değiştirmek için bir daha istiklal mücadelesi vermemiz gerekiyor. Bizim dış siyasetimizi anlarken statükoculuğu bir kenara asla atamayız. Dolayısıyla bu kurtuluş mücadelesi sonrası benin hiç kimsenin toprağında da gözüm yok, müdahilde olmam olaylara anlayışı o dönemde çok normal neden? Zar zor bağımsızlığınızı korumuşsunuz ama uzun vadede bu statükoculuk politikası en yalın anlamıyla suya sabuna dokunmama olarak ortaya çıkmış zira siz deseniz ki ben karışmıyorum Irak'a, ben karışmıyorum Filistin'e, ben karışmıyorum Bosna'ya ya da ben karışmıyorum Kafkaslarda ne olup bittiğine Karabağ'a, karışmıyorum diye bilirim ama karışmıyorum dediğiniz hadiseler gelip sizin yakanızdan tutarlar onun bedelini ödemek zorunda kalırsınız ' diye konuştu.İdris Bal, Fatin Rüştü Zorlu'nun 'Yunanlılar bir havuza atlasa hemen peşlerinden bizde atlarız velev ki o havuz boş olsa ' dahi sözünü hatırlatarak, bu veciz sözün;
' Yunanistan bir ülkeye yakınlaşıyorsa peşinden biz de yakınlaşalım. Bir örgüte giriyor mu, biz de girelim. Niye? O ülkenin o örgütün desteğini alır arkasına geçmişte yaptığı gibi bize kök söktürür. ' şeklinde anlaşılması gerektiğini belirterek, bu nedenle Yunanistan'ın Avrupa Ekonomik Topluluğuna başvurumasından hemen on beş gün sonra Türkiye'nin de AET'ye başvurduğunu söyledi. 'Tam havuz hikayesi. Yunanlılar Avrupa Topluluğu'na giriverir, bunun gücünü arkasına alır bizi mahveder. Maalesef korktuğumuz başımıza geldi ' diyen Milletvekili İdris Bal, 'Biz darbelerle uğraşırken, birileri bizim insanımızı, bizim gençlerimizi sağcı solcu diye dövüştürürken, kendi çıkarları için ikisinin de eline silah verirken ya da alevi suni kavgaları çıkartmaya çalışırken ya da bugün Türk- Kürt kavgası çıkartmaya çalışırken, bir maşa gibi bir örgütü kullanırken Yunanistan 1980 yılında Avrupa Topluluğuna giriyor. Biz hala uğraşıyoruz şeklinde konuştu.Yunanistan Avrupa Birliğine girerek, büyük bir ekonomik gücün parçası olduğunu, Kıbrıs Rum kesiminin tüm Kıbrıs'ı temsilen Avrupa Birliğine girdiğini kaydeden Bal, 'Bundan sonra Yunanistan ile sorunumuz yoktur. Ege adaları, kıta sahanlığı ya da Kıbrıs sorunu bizim Yunanistan ile sorunumuz değildir. Rum kesimi ile sorunumuz değildir. Artık Avrupa Birliğiyle sorunumuzdur. Darbe dönemlerinde dar çerçevedeki insanlar ülkedeki dış siyaseti belirlemiştir. Dikkat Rogers planı dedikleri Yunanlılar Amerika'ya küsüyor ve NATO'nun askeri kanadından geri çekiliyor. Sonra diyorlar ki eyvah meydanı biz Türkiye'ye bıraktık geri girelim.
Türkiye diyor ki, o beğenmediğimiz siyasetçiler diyor ki, bir dakika gir ama biraz yola gel. Şu sorunlarımızı çözmede, Kıbrıs sorununda biraz yola gel. O da diyor ki ne serden geçerim ne yardan atlarım ta ne zamana kadar. Bir darbe oluyor. Hani insanların aklına şöyle gelir. Darbeciler dik durur, dik dik yürür, siyasetçi daha bir tavizkardır. Tam tersine iç siyasette ve dış siyasete en büyük hataları, en büyük acziyetleri göstermişlerdir. Buyrun demişlerdir. Karşılığında ne almışlardır. Hiçbir şey almamışlardır. Çünkü neden? Çünkü darbe ile gelenler, meşru bir şekilde gelmeyenler eziktir. Kendilerini meşrulaştırmak için taviz vermek zorundadırlar. Kendilerini kabul ettirmek için ezik oluyorlar. Bilmedikleri için iç siyasette, dış siyasette her zaman hata yapıyorlar ' ifadelerini kullandı.Devletin biz bir aileyiz mantığıyla halkını kucaklamasının önemine dikkat çeken İdris Bal konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bir ülkede barış olması için vatandaşlarla devletin kucaklaşması, barış içinde olması lazımdır. Devletin kendi halkını öteki olarak görmemesi lazım. Bunun için ne lazım, açılımlar lazım, kırmızı kitap dediğimiz strateji belgesinin değişmesi lazım. Anlayışınızın, vizyonunuzun değişmesi lazım. Bunun için ne lazım. Alevi demeden sunni demeden Müslim demeden gayrimüslim demeden doğu batı demeden insanlar kucaklaşacak. Devletini gördüğü zaman onun görevlerine saygıyla bakacak. Benin her yerde paylaştığım, bir ülkeyi ihya edecek, güçlendirecek vizyon biz bir aileyiz vizyonudur. Bir ülkeyi mahvedecek, dibe vurduracak vizyon ise biz kaç kişiyiz vizyonudur. Devletin biz bir aileyiz mantığı içerisinde halkı kucaklaması lazım. 'Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kütüphanesine çok sayıda kitap bağışında bulunan İdris Bal'a, konferansın ardından Rektör Prof.Dr. Ahmet Karaaslan tarafından teşekkür plaketi takdim edildi.