Sabih Kanadoğlu: Uzlaşma Komisyonu'nun Meşruiyeti Yok
Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, anayasayı baştan sona değiştirmek amacıyla kurulan Uzlaşma Komisyonu’nun meşruiyetinin olmadığını iddia etti.
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Edirne Belediyesi’nin düzenlediği 1. Eğitim ve Kültür Festivali’ne onur konuğu olarak katıldı.
Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) konferans salonunda düzenlenen 'Çağdaş Demokrasi' konulu toplantıda konuşan Kanadoğlu, İsviçre, Bulgaristan, Almanya, Finlandiya, İspanya gibi ülkelerde, kurucu iktidarın, tali iktidarlara yeni bir anayasa yetkisini verdiğini belirtti.
Türkiye’de böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyleyen Kanadoğlu, ilk üç maddesinin değiştirilmesi teklif dahi edemeyecek olan bir yasamanın, baştan sona yeni bir anayasa yapma hakkının olmadığını kabul etmek zorunda olduğunu savundu. Yasamanın her şeyden önce meşruiyet içerisinde hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Kanadoğlu, “Bunun üzerine de yemin ettiniz. O halde anayasayı baştan sona değiştirmek için bir Uzlaşma Komisyonu kuruyorsanız iyi biliniz ki, o meşruiyeti olmayan bir komisyondur. Bunu kabul etmek zorundasınız. O halde meşruiyeti bulunmayan bir komisyona katılarak bu sorumluluğu üzerinde taşıyan bütün siyasi partiler eğer sonuç alırlarsa bunun sorumluluğunu taşımak zorunda kalacaklardır.” diye konuştu.
Türkiye’de göreve başlayan milletvekillerinin anayasanın 81. maddesi gereği yemin ettiğini belirten Sabih Kanadoğlu, yeminin anayasaya sadık kalacağına dair namus ve şeref üzerine verilmiş bir ahd olduğunu kaydetti.
"MEVCUT ANAYASA, 3 MADDE HARİÇ BÜTÜN MADDELERİN DEĞİŞTİRİLMESİNE ZATEN İMKAN VERİYOR"
Yasama ve yürütmenin başının da anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağına dair aynı yemini ettiğinin altını çizen Kanadoğlu, “Ancak anayasanın değiştirilmesi gerekiyorsa, anayasa bu imkânı siyasi iktidarlara verir. Bugün anayasanın 175. maddesi, gerektiği yerde dokunulmayacak üç madde hariç her türlü değişikliği yapabileceğini ortaya koyar. Bu anayasa daha çağdaş ve uygar olma arzusu sizin için tabii bir haktır. Ama siz kurala uymadan, 'ben seçimi kazandım o halde anayasayı değiştireceğim' diyorsanız, meşruiyetten çıkıyorsunuz demektir. Çünkü anayasa size A’dan Z’ye yeni bir anayasa yapma hakkı vermez. Hatta onun değiştirilemez maddelerini değiştirmesini teklif edilmesini yasaklar.” açıklamasını yaptı.2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olan demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerine açılan bir kapı olduğunu dile getiren Sabih Kanadoğlu, çağdaş demokrasinin çoğunluğa karşı azınlıkların haklarını koruyan rejim olduğunu belirtti.
İleri demokrasi adı altında Türkiye’de yutturulmak istenen demokrasinin ne olduğunu tartışmanın zamanının geldiğini bildiren Kanadoğlu, çağdaş demokrasilerde 4 evrenin bulunduğunu hatırlattı.
"TÜRKİYE'DE KARMA BİR DEMOKRASİ ANLAYIŞI HAKİM"
Bunların tam, yarı, hibrit (karma) ve dikta rejimler olduğunu hatırlan Kanadoğlu, “Kendi kendimizi ileri demokrasi diye ne kadar kandırırsak kandıralım, Türkiye’nin dünya gözündeki yeri hibrit (karma) demokrasidir. Demokrasi, her şeyden önce bir kurallar rejimidir. Demokrasi, zor bir rejimdir. Her şeyden önce demokrasi kültürü, etiği, uzlaşıyı, anlaşmayı ve hoşgörüyü ister. Maalesef şöyle bir bakarsak bunların hiçbirisinin bizde pek fazla olduğunu söylemek mümkün değil.” dedi.
Toplumun düzeyinin yaşadığı rejimin adını koyduğunu açıklayan Kanadoğlu, 'adam gibi aydınların azlığı', 'kendisine ve bilime saygısı olmayan bilim adamlarının çokluğu' yüzünden bu halde olunduğuna işaret etti.
Edirne Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) konferans salonunda düzenlenen 'Çağdaş Demokrasi' konulu toplantıda konuşan Kanadoğlu, İsviçre, Bulgaristan, Almanya, Finlandiya, İspanya gibi ülkelerde, kurucu iktidarın, tali iktidarlara yeni bir anayasa yetkisini verdiğini belirtti.
Türkiye’de böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyleyen Kanadoğlu, ilk üç maddesinin değiştirilmesi teklif dahi edemeyecek olan bir yasamanın, baştan sona yeni bir anayasa yapma hakkının olmadığını kabul etmek zorunda olduğunu savundu. Yasamanın her şeyden önce meşruiyet içerisinde hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Kanadoğlu, “Bunun üzerine de yemin ettiniz. O halde anayasayı baştan sona değiştirmek için bir Uzlaşma Komisyonu kuruyorsanız iyi biliniz ki, o meşruiyeti olmayan bir komisyondur. Bunu kabul etmek zorundasınız. O halde meşruiyeti bulunmayan bir komisyona katılarak bu sorumluluğu üzerinde taşıyan bütün siyasi partiler eğer sonuç alırlarsa bunun sorumluluğunu taşımak zorunda kalacaklardır.” diye konuştu.
Türkiye’de göreve başlayan milletvekillerinin anayasanın 81. maddesi gereği yemin ettiğini belirten Sabih Kanadoğlu, yeminin anayasaya sadık kalacağına dair namus ve şeref üzerine verilmiş bir ahd olduğunu kaydetti.
"MEVCUT ANAYASA, 3 MADDE HARİÇ BÜTÜN MADDELERİN DEĞİŞTİRİLMESİNE ZATEN İMKAN VERİYOR"
Yasama ve yürütmenin başının da anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağına dair aynı yemini ettiğinin altını çizen Kanadoğlu, “Ancak anayasanın değiştirilmesi gerekiyorsa, anayasa bu imkânı siyasi iktidarlara verir. Bugün anayasanın 175. maddesi, gerektiği yerde dokunulmayacak üç madde hariç her türlü değişikliği yapabileceğini ortaya koyar. Bu anayasa daha çağdaş ve uygar olma arzusu sizin için tabii bir haktır. Ama siz kurala uymadan, 'ben seçimi kazandım o halde anayasayı değiştireceğim' diyorsanız, meşruiyetten çıkıyorsunuz demektir. Çünkü anayasa size A’dan Z’ye yeni bir anayasa yapma hakkı vermez. Hatta onun değiştirilemez maddelerini değiştirmesini teklif edilmesini yasaklar.” açıklamasını yaptı.2 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olan demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerine açılan bir kapı olduğunu dile getiren Sabih Kanadoğlu, çağdaş demokrasinin çoğunluğa karşı azınlıkların haklarını koruyan rejim olduğunu belirtti.
İleri demokrasi adı altında Türkiye’de yutturulmak istenen demokrasinin ne olduğunu tartışmanın zamanının geldiğini bildiren Kanadoğlu, çağdaş demokrasilerde 4 evrenin bulunduğunu hatırlattı.
"TÜRKİYE'DE KARMA BİR DEMOKRASİ ANLAYIŞI HAKİM"
Bunların tam, yarı, hibrit (karma) ve dikta rejimler olduğunu hatırlan Kanadoğlu, “Kendi kendimizi ileri demokrasi diye ne kadar kandırırsak kandıralım, Türkiye’nin dünya gözündeki yeri hibrit (karma) demokrasidir. Demokrasi, her şeyden önce bir kurallar rejimidir. Demokrasi, zor bir rejimdir. Her şeyden önce demokrasi kültürü, etiği, uzlaşıyı, anlaşmayı ve hoşgörüyü ister. Maalesef şöyle bir bakarsak bunların hiçbirisinin bizde pek fazla olduğunu söylemek mümkün değil.” dedi.
Toplumun düzeyinin yaşadığı rejimin adını koyduğunu açıklayan Kanadoğlu, 'adam gibi aydınların azlığı', 'kendisine ve bilime saygısı olmayan bilim adamlarının çokluğu' yüzünden bu halde olunduğuna işaret etti.