Duygusal açlık şişmanlatıyor
Obezitenin en büyük nedeninin yeme bozukluğu olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bunun önemli nedenlerinden başında duygusal açlığın geldiğini belirtti.
Obezitenin en büyük nedeninin yeme bozukluğu olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, bunun önemli nedenlerinden başında duygusal açlığın geldiğini belirtti.
Ruhun doyurulmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi ve fiziksel doygunluğa ulaşmanın mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dilbaz, duygusal açlıklarını yiyerek giderme eğiliminde olan ancak bu şekilde mutlu olabileceklerine inanan kişilerin bu şekilde duygusal açlıklarını doyuramayacaklarını vurguladı.
Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey olmadığını ifade eden Dilbaz, bu kişilerin hep aç kalma korkusuyla hareket ettiklerini söyledi. Aslında bunun bir yanılsama olduğunu belirten Dilbaz, fiziksel açlıktan ziyade kişilerin duygusal açlıklarını gidermek için karınlarını doyurduklarını ifade etti.
MUTSUZLUĞU GİDERME ARZUSU KISIR DÖNGÜYE ULAŞIR
Şişmanların kişisel çatışmalardan kaçmak adına yeme davranışında bulunduğunu vurgulayan Dilbaz, içine düşülen kısırdöngüyü şu şekilde ifade etti: “Kişi, ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor ancak sonrasında inanılmaz bir pişmanlık hissediyor ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yemek yiyerek kurtulma gayretine düşüyor. Mutsuzluğunu giderme arzusu bir kısırdöngüye dönüşüyor. Sarmal büyüdükçe büyüyor ortaya obezite çıkıyor. Beyin artık şu mesajı veriyor. 'En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye mutlu ol. ' Haz alınmayan hiçbir şeye bağımlılık oluşturmaz.”
Fiziksel açlıkla ruhsal açlığın aynı şeyler olmadığını, belirtilerinin de farklı olduğunun altını çizen Dilbaz bu farklılıkları şöyle sıraladı:
• Fiziksel açlıkta kişinin karnında bir aşınma, burukluk olur fiziksel belirtiler verir. Kan şekeri düşer ancak duygusal açlıkta böyle bir şey olmaz ve aniden başlar.
• Fiziksel açlıkta kişi doygunluğa yedikçe ulaşırken duygusal açlıkta ne kadar yerse yesin doygunluğa bir türlü ulaşamaz.
• Fiziksel açlıkta kişi bekleyebilir ancak duygusal açlık hissedenler hemen yemek ihtiyacını karşılamak ister ve işe girişir.
• Fiziksel açlıkta kişi ufak bir atıştırmayla doygunluk hissederken duygusal açlıkta aperatif atıştırmalar doygunluk vermez.
• Fiziksel açlıkta yemeyle ilgili kişi ne yiyeceğinin planını yaparken duygusal açlıkta bir plan olmaz. Kişi ne bulursa onu yer ve doymak bilmez.
• Fiziksel açlıkta mideyi doyurmak mideden beyine giden uyaranlarla olurken duygusal açlıkta ağız ile beyin arasında bir bağlantı söz konusu değildir.
DEPRESYONUN DA NEDENİ
Duygusal açlığı yemek yiyerek giderme gayretine giren kişilerin ilerleyen dönemlerde şişmanlayarak depresyona kadar sürüklenebildiklerini ifade eden Dilbaz, yapılan araştırmaların diyet yapılarak kilonun ancak yüzde 15 'inin verildiğini ortaya çıkardığını söyledi. Sadece diyetle bir noktaya varılamadığının altını çizen Dilbaz, kiloda duygusal boyutun önemine vurgu yaptı. Dilbaz bu noktada psikiyatrik yardımın kaçınılmaz olduğunu hatırlattı.
Ruhun doyurulmadıkça fiziksel açlığın giderilmesi ve fiziksel doygunluğa ulaşmanın mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dilbaz, duygusal açlıklarını yiyerek giderme eğiliminde olan ancak bu şekilde mutlu olabileceklerine inanan kişilerin bu şekilde duygusal açlıklarını doyuramayacaklarını vurguladı.
Karın doyurmakla ruhu doyurmanın aynı şey olmadığını ifade eden Dilbaz, bu kişilerin hep aç kalma korkusuyla hareket ettiklerini söyledi. Aslında bunun bir yanılsama olduğunu belirten Dilbaz, fiziksel açlıktan ziyade kişilerin duygusal açlıklarını gidermek için karınlarını doyurduklarını ifade etti.
MUTSUZLUĞU GİDERME ARZUSU KISIR DÖNGÜYE ULAŞIR
Şişmanların kişisel çatışmalardan kaçmak adına yeme davranışında bulunduğunu vurgulayan Dilbaz, içine düşülen kısırdöngüyü şu şekilde ifade etti: “Kişi, ruhsal açlık ya da çatışmalardan dolayı yiyerek haz almanın peşine düşüyor. Yeme anında o hazzı alıyor ancak sonrasında inanılmaz bir pişmanlık hissediyor ve suçluluk yaşıyor. Yaşadığı bu ruhsal durumdan yine yemek yiyerek kurtulma gayretine düşüyor. Mutsuzluğunu giderme arzusu bir kısırdöngüye dönüşüyor. Sarmal büyüdükçe büyüyor ortaya obezite çıkıyor. Beyin artık şu mesajı veriyor. 'En ufak bir mutsuzluk halinde yemek ye mutlu ol. ' Haz alınmayan hiçbir şeye bağımlılık oluşturmaz.”
Fiziksel açlıkla ruhsal açlığın aynı şeyler olmadığını, belirtilerinin de farklı olduğunun altını çizen Dilbaz bu farklılıkları şöyle sıraladı:
• Fiziksel açlıkta kişinin karnında bir aşınma, burukluk olur fiziksel belirtiler verir. Kan şekeri düşer ancak duygusal açlıkta böyle bir şey olmaz ve aniden başlar.
• Fiziksel açlıkta kişi doygunluğa yedikçe ulaşırken duygusal açlıkta ne kadar yerse yesin doygunluğa bir türlü ulaşamaz.
• Fiziksel açlıkta kişi bekleyebilir ancak duygusal açlık hissedenler hemen yemek ihtiyacını karşılamak ister ve işe girişir.
• Fiziksel açlıkta kişi ufak bir atıştırmayla doygunluk hissederken duygusal açlıkta aperatif atıştırmalar doygunluk vermez.
• Fiziksel açlıkta yemeyle ilgili kişi ne yiyeceğinin planını yaparken duygusal açlıkta bir plan olmaz. Kişi ne bulursa onu yer ve doymak bilmez.
• Fiziksel açlıkta mideyi doyurmak mideden beyine giden uyaranlarla olurken duygusal açlıkta ağız ile beyin arasında bir bağlantı söz konusu değildir.
DEPRESYONUN DA NEDENİ
Duygusal açlığı yemek yiyerek giderme gayretine giren kişilerin ilerleyen dönemlerde şişmanlayarak depresyona kadar sürüklenebildiklerini ifade eden Dilbaz, yapılan araştırmaların diyet yapılarak kilonun ancak yüzde 15 'inin verildiğini ortaya çıkardığını söyledi. Sadece diyetle bir noktaya varılamadığının altını çizen Dilbaz, kiloda duygusal boyutun önemine vurgu yaptı. Dilbaz bu noktada psikiyatrik yardımın kaçınılmaz olduğunu hatırlattı.