Vatandaşlar Sordu, Cumhurbaşkanı Gül Cevapladı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, polisin sorunlarıyla yakından ilgilenilmesi gerektiğini belirterek, "Şimdilik poliste sendikayı biraz daha ileri bir döneme bırakmak gerektiği kanaatindeyim" dedi.

  Cumhurbaşkanı Gül`ün , vatandaşlarla doğrudan iletişim kanalı olarak nitelediği ve siyasal iletişim Türkiye`deki önemli örneği olan " Cumhurbaşkanı`na Sorun " uygulamasının ilki bugün gerçekleştirildi . Cumhurbaşkanı Gül , internetten kendisine sorulan sorulardan en çok beğenilenlerin sahipleriyle dün Çankaya Köşkü`nde buluştu ve sorulara karşılıklı cevap verdi . Cumhurbaşkanı Gül`e , 13 bin 750 soru arasından oylamayla en çok beğenilen 10 soruyu yöneltecek kişiler , dün Çankaya Köşkü`ne geldi . Çekim hazırlıklarıtamamlanmasının ardından Gül`ün karşısına geçen 10 kişi , sorularını Cumhurbaşkanı`na yüz yüze sorma imkanı buldu

" BM GENEL SEKRETERİ OLMAYI ŞAHSİ OLARAK DÜŞÜNMEDİM " İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü öğrencisi Çağdaş Yıldız , uygulamayla halkla devlet arasındaki duvarların kaldırılmasına yaptığı katkıdan dolayı Gül`e teşekkür etti . Yıldız , yaptığı çalışmaya göre uygulamanın siyasal iletişim alanında dünyada ilk olduğunu vurgulayarak , " Çok özel bir an yaşıyoruz . Dünyanın herhangi bir yerinde başıma bir şey gelse , sosyal medya aracılığıyla size ulaşsam bana sahip çıkılacağını biliyorum " diye konuştu

Türkiye`nin yeni aktif dış politikasına bağlı olarak , son yıllarda uluslararası örgütlerde yönetici pozisyonlarına Türklerin gelmesinin olağanlaştığını dile getiren Çağdaş Yıldız`ın " Sizin de göreviniz sonrasında böyle bir düşünceniz var mı? BM Genel Sekreterliğine gelseniz , BM`ye nasıl bir işlevsellik ve vizyon katarsınız? " şeklindeki sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Gül , Türkiye`nin uluslararası görevlere çok önem verdiğini kaydederek , siyasete başlamadan önce kendisini de 8 yıl uluslararası memurlukyaptığını hatırlattı . Başbakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı dönemlerinde , şimdi de Cumhurbaşkanı olarak Türklerin uluslararası kuruluşlarda görev almasına önem verdiğini , bunu takip ettiğini ve desteklediğini söyleyen Gül , son yıllarda birçok Türk vatandaşının önemli görevler üstlendiğini kaydetti . İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu , Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Direktörü Ahmet Üzümcü , NATO Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin Diriöz`ün çok önde gelen isimler olduğunu belirten Gül , bu isimlerin dışında Türk sivil ve askeri personelin uluslararası alanda önemli görevler aldığını anlattı . Gül , BM Genel Sekreterliği seçimlerinin çok hassas , uluslararası dengeleri ve kotaları olan bir sistem olduğuna dile getirerek , " Ben şahsi olarak hiç düşünmedim doğrusu . Türkiye`nin de böyle bir niyeti , beyanı olmadı . Zaman zaman görüyorum , duyuyorum , böyle düşünenler oluyor " diye konuştu . " POLİSLERİN SORUNLARIYLA İLGİLENİLMESİ GEREKİYOR " Diyarbakır`da polis memurluğu yapan Mehmet Emre Onatça`nın , emniyet mensuplarının çok ağır şartlarda çalıştığına dikkat çekerek , " Sendikamız yok . Polise sendika hakkı ne zaman verilecek " sorusuna Cumhurbaşkanı Gül , " Bu , kritik bir soru . Önce polisin , diğer güvenlik mensuplarının ne kadar fedakarca çalıştığını hepimiz biliyoruz . Bu fedakarlıkların sayesinde suçluların nasıl yakalandığı , suçların önlendiği de kamuoyu tarafından biliniyor . Polise olan halkın güveni artıyor . Bu öyle bir meslek ki bu mesleğiniçine bir ayrımcılık , tarafgirlik girerse Türkiye`yi çok sarsar . Bunu bizler biliriz . 1970`li yıllarda poliste de sendika vardı , Pol-Der , Pol-Bir gibi dernekler vardı . Polis , üniversitelerde olduğu gibi ideolojik olarak bölündü . Ve o dönemler Türkiye`ye bunun çok büyük zararı oldu . Hepimizin korkusu bu . Yoksa tabii ki her meslekten insanların örgütlü şekilde mesleki hak ve hukuklarını savunabilmeleri , hepimizin arzu ettiği bir şeydir . Ama Türkiye`nin böyle bir deneyimi olduğu için çok çekiniyoruz . Şimdilikpoliste sendikayı biraz daha ileri bir döneme bırakmak gerektiği kanaatindeyim " cevabını verdi

Polisin sorunlarıyla yakından ilgilenilmesi gerektiğine işaret eden Gül , polisin askerlik yapması haksızlığının hükümet , Meclis ve siyasetçiler tarafından görüldüğünü ve bunun kaldırıldığını belirterek , " Zaten bazen sokakta 24 saat askerlik yapıyorsunuz . Ömür boyu askerlik yapıyor gibisiniz , belki ondan daha ağır görevler yapıyorsunuz . Belki bu tip kanalları kullanarak , sorunları dile getirmeniz daha doğru " ifadelerini kullandı

" BÖYLE OLMAZSA ZATEN ÖĞRETİM ÜYESİ OLUNMAZ " Atatürk Üniversitesi İktisat Politikası Bölümü`nde yüksek lisans öğrencisi olan Neslihan Uzun Gül`e , " YÖK`ün yeni açılan üniversitelerin ihtiyacını karşılamak amacıyla öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamında hiçbir koşul aramadan atadığı araştırma görevlileri , atandıktan sonra istenmeyen şartlar önlerine konularak işlerinden atıldılar . Görevimizi yeniden kazanmak için bir şeyler yapacak mısınız " sorusunu sordu .

Gül , programda hiçbir şart bulunmadığı bilgisinin doğru olmadığını ifade ederek , lisans mezunu olanların belli ortalama ve yabancı dilde belli seviyeyi tutturması , olmazsa belli bir sürede o seviyeye çıkmayı kabul etmesi gerektiğini belirtti . " Böyle olmazsa zaten öğretim üyesi olunamaz " diyen Gül , öğretim görevlisinin belli bir standardın üstünde olması gerektiğine dikkat çekti .

Araştırma görevlileri için sonradan bazı koşulların ortaya çıktığını duyduğunu belirten Gül , " Hatta bununla ilgili mahkemelik olunmuş duyduğum kadarı`fdn Yasaklanması Örgütyla . Kazananlar da olmuş , onlar geri dönüyorlarmış . Konuyu takip edeceğim " diye konuştu

Gül , akademisyenlere mesaj da göndererek , " Muhakkak o kriterleri en üst seviyeye getirmek için uğraşması gerekir . Çünkü onun işi ne , üniversite talebelerini yetiştirmek . Onlar çok farklı bir öğretmen oluyorlar tabiri caizse . Muhakkak lisan bilmeleri , ortalamalarının yüksek olması gerekiyor . Yoksa üniversite eğitimimizin seviyesi düşer " ifadelerini kullandı

" 2 KİŞİ ÇALIŞIYOR , 3 KİŞİYİ BESLER HALE GELİYOR " Çevre Mühendisi Yunus Koç`un " 65 yaşına gelip saçları beyazlayan insanları çalışırken görüyor ve çok üzülüyorum . O yaşa gelen bir insan evinde `torun` sevmeli ve dinlenmeli . Öbür taraftan yaşı 20-35 arası 3 milyonu bulan bir işsiz kesim var . Gelir adaletsizliğini nasıl çözersiniz? " şeklindeki sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Gül , 65 yaşına gelenlerin emekli olması halinde bu kişilere de sosyal güvenlik sistemi içinde para ödeneceğini belirterek , şunları kaydetti : " İşsizlik de var . İşsizliğin çözümüyle ilgili yol değil bu . Çünkü Türkiye , daha önce bunları denedi . 40-45 yaşında emekli olanlar vardı . Ama uzun dönem içinde gördük ki bu , sosyal güvenlik sistemini çökertti . Sosyal güvenlik sisteminin çalışmayan , üretmeyen insanlara maaş vermesi . Bu o kadar büyük bir yük oldu ki 2 kişi çalışıyor , 3 kişiyi besler hale geliyor . Bu , bütün ekonomide o kadar büyük bir çıkmaza sebebiyet veriyor ve bütçeler sıkıntıya giriyor . Bu sağlıklı olmadığı için çalışabilecek durumdaolan insanların çalışmasına karar verildi ve emeklilik yaşı yükseltildi . İşsizlik için yeni üretim alanlarının seçilmesi , yeni iş imkanları ve istihdam alanları çıkarılması . İşte bütçeden para olacak ki o para üretim alanlarına gidebilsin . Şimdi hisleniyorsun onu da takdir ediyorum ama eminim ki üniversiteyi bitirince ekonomiye makro çerçevede baktığında doğrunun bu olduğunu göreceksin . " " BOR MADENİYLE İLGİLİ KAMUOYUNDA ÇOK FAZLA YANLIŞ BİLGİ VAR " Gazi Üniversitesi maliye bölümü öğrencisi Merve Kırca`nın , " Dünyanın en önemli madeni borun yüzde 80`i Türkiye`de , kalan yüzde 20`lik kısım ayrı ülkelerdedir . Türkiye bor minerallerini işleyebilecek tesisatı kurarsa tekel konuma geçecek durumdayken neden kaynaklarımızı başka ülkelere işleyip satmak ve maksimum kar elde etmek yerine hammadde olarak ucuza satıyoruz? " şeklindeki sorusu üzerine ise Cumhurbaşkanı Gül , " İyi ki bu soruyu sordun . Çünkü bor konusuyla ilgili kamuoyunda çok fazla yanlış bilgilervar " dedi

Cumhurbaşkanı Gül , Türkiye`nin dünyadaki bor rezervinin yüzde 70-72`sine sahip olduğunu ve uluslararası bor piyasasının yüzde 50`sini elinde tuttuğunun altını çizen Gül , borun Türkiye`den ham bir maden olarak ihraç edilmediğini belirtti . Eti işletmelerinin , tamamen bor madeniyle ilgili faaliyet gösteren bir kuruluş olduğunu ifade eden Gül , Eti tesislerinde bor madeni işlendiğini ifade etti . Türkiye`nin yıllık bor madeni ihracatının 900 milyon dolara yaklaştığına işaret eden Gül , " Türkiye`nin borihracatının yüzde 92`si işlenmiş , hem de yüksek katma değer verilmiş ve en yüksek seviyeye getirilip öyle satılıyor . Bu kamuoyu tarafından bilinmiyor . Borun doğrudan kullanılan bir madde değil , petro`fdn Yasaklanması Örgütl , kömür , altın , gümüşün doğrudan kullanılıyor " diye konuştu

Borun cam , çini , seramik gibi alanlarda kullanıldığını , kullanım alanının genişletilmesi için araştırma geliştirme çalışmaları yapıldığını söyleyen Gül , borun gübre alanında da kullanılabileceği metot geliştirildiğini ifade ederek , madenin bu alanda da kullanılmaya başlayacağını kaydetti

" OKUL , ÜNİVERSİTE , DERSHANE ÜÇLÜ AYAĞI VAR , AİLERE YÜK OLUYOR , AYRICA İSRAF OLUYOR " Mühendis Nebise Şahin Akaryıldız`ın , " Eğitim sistemimizdeki en büyük yara , dershanelere mahkum edilen öğrenci ve ailelerdir . Devletin üstlenmesi gereken eğitim işi , bir bakıma dershanelere ihale ediliyor . İlkokul üçten itibaren kesintisiz bir dershane süreci başlıyor . Çözüm öneriniz nedir? " sorusuna ise Cumhurbaşkanı Gül , şöyle cevap verdi : " Dershaneler de eğitim sisteminin bir gerçeği ama iyi bir gerçeği değil . Bu , eğitim sistemimizde yetersizlik olduğunu gösteriyor . Yetersizlik iki açıdan var ; imkan olarak , arz talep ihtiyacını karşılama açısından yetersizlik var . Şimdi çoğaldı ama vaktiyle yeteri kadar üniversite olmayışı , kontenjanın sınırlı olması ama liseden mezun olanların sayısının çok olması . Yarış söz konusu olunca , imtihanla öğrenciler üniversiteye alınmaya başlayınca kaçınılmaz olarak dershaneler ortaya çıktı . Maalesef İyi birsistem değil bu . Son yıllarda üniversite sayısı çok artınca , iyi üniversitelerin sayısı çoğalınca , kontenjanlar çoğalınca dershane sayısında azalma başlamış . Sorular gelince , ilgili kurumlardan bilgi aldı arkadaşlarımız . Son yıllarda azalmış . 4 bin 500`lere kadar ulaşan dershane sayısı şimdi 4 binin altına düşmüş . Bir başka sebebi de imtihan . Bir yere sınavla giriliyorsa , kazanmak için yarış başlıyor . Eğer üniversiteye giriş sınavları yerine , ileride liselerdeki başarılarınız , lise boyunca herkesinbaşarısı , not ortalamasına bakılan sisteme geçilirse o zaman dershaneler devreden çıkacak , herkes bulunduğu okulda daha başarılı olmaya çalışacaktır . Bütün bunların yanında dershanecilik bir nebze de olsa devam edebilir çünkü her zaman yarış söz konusu hayatta . Yarışa hazırlanmak için destek unsurları ortaya çıkacaktır . Önemli olan , bunu eğitim sisteminin çok temel bir aracı olmaktan çıkartmak . Şu anda eğitim sistemimizin neredeyse temel aracı halinde . Okul , üniversite , dershane üçlü ayağı var . Ailelere yükoluyor , ayrıca israf oluyor . Siz okulda bir konuyu öğreniyorsunuz ya da öğrenmiyorsunuz onu orada kapatıp dershaneye gidip orada öğrenmeye çalışıyorsunuz . Bunlar hep israf . `` " ÇEVRE BİLİNCİ UYANMAYA BAŞLADI " Cumhurbaşkanı Gül , yazılım firması çalışanı Emrah Çakmak`ın , " Her yer inşaat , her yer ev , her yer alışveriş merkezi oldu . Parklar çok az ve çok uzakta . Uçurtma uçuracak yer yok . Misket oynayacak yer yok . Mahalle maçı yapacak yer yok . Kumda oynayarak kirleneceğimiz yer yok . Toprakta patates pişirecek yer yok . Ayağımız toprağa değmiyor . Peki ben nasıl çocukluğumu yaşayacağım? " şeklindeki sorusu üzerine , her çağın kendine has gerçeği olduğunu dile getirdi

" Bizim çocukluğumuz bu atmosferde geçti " diye konuşan Gül , Türkiye`de şehirleşmenin çok hızlı yatro`fdn Yasaklanması Örgütşandığını , binaların çok hızlı yapıldığını belirtti . Belli bir dönemde imar durumlarının da özensiz gerçekleştiğine dikkat çeken Gül , " Böyle olunca çok ihmal oldu . İnsanlar kötü evlerden , biraz daha iyi evlere gelmeyi yeterli zannettiler . Köylerden , ilçelerden çevre illerden büyük şehirlere müthiş akım oldu . Türkiye`deki en büyük değişim aslında şehirlere olan göçle yaşandı ve bu haladevam ediyor " şeklinde konuştu . Gül , bu durumun sonucu olarak plansız , programsız çarpık yapılaşma yaşanmasının yanında ihmallerin de söz konusu olduğunu belirterek " Son yıllarda bunun farkına varıldı . Çevre bilinci uyanmaya başladı . Büyük parklar , belediyelerin önem verdiği sosyal ihtiyaçları karşılayacak imkanlar , kaynaklar ayrılmaya başlandı . Doğru istikamette geri dönüşün başladığını ifade edebilirim " dedi

" TELEVİZYONLAR ASLINDA EN BÜYÜK EĞİTİMCİ " Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi yüksek lisans öğrencisi Melek Karacaoğlu`nun , televizyonların özellikle gündüz kuşağı yayınları ve diziler hakkında ne düşündüğünü ve daha kaliteli programlar için RTÜK`ün daha etkin çalışması gerekip gerekmediğini belirtmesi üzerine Cumhurbaşkanı Gül , gündüz programlarını seyredemediğini dile getirdi . Bu yönde çok duyum aldığını anlatan Gül , " Şikayetler var , kalitenin , seviyenin düştüğü yönünde " dedi

Gül , bu konuyla ilgili de bir gayrete ihtiyaç olduğunu ifade ederek , " RTÜK bunları inceliyordur ve eminim ki çalışmaları vardır . Buralarda da yasakçı zihniyetle yaklaşırsak sonuç alamayız ama özendirici bir şekilde herkesin kendi içinde otokritik yapması , toplantılar yaparak , ortak şikayetlere önem vermesi sağlanırsa mesafe alınabileceğini düşünüyorum " şeklinde konuştu . Televizyonların aslında en büyük eğitimci olduğunu belirten Gül , " Halkı , çocukları , hanımları , evde oturanları dolaylı olarakşekillendiren en önemli mekanizmadır . Dolayısıyla oradaki seviye şüphesiz ki bir toplumun geleceğini de yakından ilgilendirmektedir . Bunun üzerinde çok ciddi olarak durulması gerektiğine inanıyorum . RTÜK ziyaretlerinde de bu düşüncelerimi paylaşıyorum . Onlar da bunları değerlendiriyordur " ifadelerini kullandı

" TABELALARA VE İNTERNET SİTELERİNE VERİLEN İSİMLER BENİM DE DİKKATİMİ ÇEKİYOR " Edebiyat öğretmeni Bekir Orhan`ın , " Ülkemizde giderek yabancı kültüre hayranlık artmakta . Kültürel birikimlerimizin yok olmasından tedirginiz . Özellikle `dil` unsuruna değinmek istiyorum . Yabancı sözcüklerden oluşan tabelalar giderek artmakta . Bunun önüne geçmek için yetkililerin çalışması var mı? " şeklindeki sorusu üzerine Gül , günümüz dünyasında bütün kültürlerin birbirine çok açık olduğuna işaret etti . Evlerde bütün dünyanın televizyonlarından hangisinin istenirse izlenebildiğini dile getiren Gül , kültürler arasında müthiş bir etkileşim olduğunu belirtti . Bundan korkmamak gerektiğini anlatan Gül , şunları kaydetti : " Kendi kültürünüze muhakkak güvenmeniz gerekir . Şu bir gerçek ; kendi kültürümüzü sunma konusunda gayret olmalı . Zaman zaman benim de çok dikkatimi çekiyor tabelalar , sitelere verilen isimlerde . Bazıları yakışabiliyor , bazılarını da çok abartılo`fdn Yasaklanması Örgütı görüyorum , yakışmıyor . Bunun yanında Türkçe kökenli , kendi kültürümüzün stillerini taşıyan çok güzel isimler de ortaya çıkıyor . Burada biraz kendi kültürümüzden bugünün anlamına , çağa uygun bir üretimin yapılması gerekiyor . Diyorlar yastilize etmek . Bu konuda gayretin noksanlığını görüyorum . Devletin kültür politikası çerçevesinde Türk kültürünü öne çıkartmak ayrı bir mesele ama bu konularda yasak getirmek , bazı ilkeler koymak , hukuki düzenleme yapmak başka bir şey . İkincisi doğru olmaz . İkincisi zaten yasakçı bir zihniyet , kendi öz kültürümüze güvenmeyen bir davranış olur ama kendi kültürümüzü destekleyerek , zenginliğini öne çıkartıcı politikalarla bunu dolaylı olarak sağlamak bir görev diye düşünürüm . " " DİPLOMAYI ALINCA `KARŞIMA OTOMATİK İŞ ÇIKACAK` DİYE BİR ŞEY YOK " Cumhurbaşkanı Gül , gıda mühendisi Vahit Akyol`un , " Her geçen gün büyüyen , AB standartlarında gıda kalitesini elde etmeye çalışan ülkemiz neden gıda mühendisi istihdam etmiyor? Kamudaki denetimlerde gıda mühendisi sayısı oldukça az bulunmaktadır . Ülkemizde gıda kalitesinin daha iyi olması için kamuda daha çok yer almak istiyoruz " şeklindeki sorusu üzerine ise , gıda mühendisliğinin çok önemli bir meslek alanı olduğunu ifade ederek , Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından aldıkları bilgiye göre , bakanlıktaki gıda mühendisi sayısının bin 500`e yaklaştığını , sayının yıllar içinde artan seyir gösterdiğini belirtti . Gıda güvenliğinin çok iyi kontrol edilmesi gerektiğine dikkat çeken Gül , kamudaki gıda mühendislerinin sayısının artacağına inandığını dile getirdi

" Gıda , Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı , Maliye Bakanlığından kadro istemiş " diyen Gül , " Ama ne kadar artarsa artsın , gıda mühendisleri sadece kamuda çalışacak diye bir şey yok . Gıda sektöründe özel sektör , güçlü bir şekilde gelişiyor . Biraz daha geniş anlamda bakmak gerekir " ifadelerini kullandı . Gül , üniversitelilere de seslenerek , " Bir kişi üniversiteye girip , `diplomayı alınca karşıma otomatik iş çıkacak` diye bir şey yok . Bunu hepimizin bilmesi lazım . Keşke her üniversite mezununa `otomatik senişurada bekleyen iş var` denebilse . Ama gerçekçi olursak böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok . Bir zamanlar bazı ülkelerde vardı . Her üniversite mezunu kanunla devlet memuru oluyordu . Ama o ülkeler battı . Herkes en iyi şekilde mezun olmaya çalışmalı . Türkiye gibi büyüyen , dinamik ülkede iş imkanları çok olacak . Türkiye diğer Avrupa ülkelerindeki doygunluk noktasına gelmiş , büyüme durmuş değil . Bizim daha çok yapacak işimiz var . Yürümemiz gereken çok yol var . Bu yolu yürürken üniversite mezunlarınaihtiyacımız var " ifadelerini kullandı .
Kaynak: İHA