Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar Adli Yıl Açılışında Konuştu
2011-2012 adli yılının başlangıcında konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, yeni adli yıla ağır hukuk, yargı, demokrasi sorunlarıyla girildiğini söyledi.
2011-2012 adli yılının başlangıcında avukatlarla Adliye binasında bir araya gelen Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, çağdaş demokratik bir devlette güçler ayrılığı ilkesi içerisinde yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil yargılanma hakkı ve kişi güvenliği gibi ilkeler adil bir toplumsal sistemin oluşmasında olmazsa olmaz ilkeleri olduğunu belirtti. Demokratik devlet düzenlerinde kişi güvenliğinin temel varlık nedeni olarak kabul edildiğini belirten Aktar, hukukun temel işlevinin kişiyikendini güvende hissedeceği bir düzen oluşturmak olduğunu ifade etti. Toplumsal barışın ancak hukukun temel işlevinin gerçekleşmesiyle olanaklı olacağını kaydeden Aktar, "Bu düzen içerisinde yargı çok önemli bir role ve işleve sahiptir. Bunun içinde tarafsız ve bağımsız bir yargıya ihtiyaç vardır sözleriyle başlamıştık. Geçtiğimiz bir yılı bu sorunların daha da ağırlaştığı, yargının tarafsızlığının sağlanması yönünde hiçbir gelişmenin sağlanmadığı, adil yargılanma hakkının sadece güzel bir söz olarakkaldığı, savunma mesleğine yönelik dışlayıcı tutumun genelleştiği, kişi güvenliğinin uzun ve keyfi tutuklama ile ortadan kaldırıldığı, masumiyet ilkesinin yok sayıldığı yargı pratikleriyle geçirmiş bulunmaktayız. Son dönemdeki yargı uygulama ve kararları ne yazık ki toplumda adalet ve hukuki güvenlik duygusunu zedelemekte ve yargı kuvvetler ayrılığı içerisinde bir erk olmak yerine bir iktidar haline dönüşme eğilimi göstermektedir. Haklarımızın güvencesi olması gereken yargı haklarımızı sınırlayan,tanımlayan ve nasıl davranmamız gerektiğini söyleyen bir tutum içerisindedir. Buna karşı meşru hukuki zeminden ayrılmadan savunmadan kaynaklanan demokratik gücümüzle önümüzdeki adli yılda da mücadele edeciğimizden kimsenin kuşkusu olmasın" dedi. Meslektaşlarına ve mesleklerine yönelik kimi hakim, savcı ve adliyedeki uygulamalara ilişkin sorunların hala devam ettiğini ifade eden Aktar, şöyle devam etti: "Mahkemelerce duruşma saatlerine uyulmaması, avukatların adliye otoparkından yararlanamaması, adliye binasının çevresinin olağanüstü dönemleri aratmayacak nitelikte güvenlik bariyerleri ile çevrilmesi, gündelik uygulamalar halini almıştır. Avukatlar yargının kurucu unsuru olan savunmayı serbestçe temsil ettikleri halde mesleki bağımsızlığımızı zedeleyen, ortadan kaldıran anlayış bir uygulama pratiği haline gelmiştir. Mesleki faaliyetleri nedeniyle çok sayıda avukat saldırıya uğramakta, haklarında davalaraçılmakta ve tutuklanmaktadır. Bu, avukatın savunduğu kişi ile özdeş tutulmaması gerektiği, avukatın savunma mesleğini serbestçe ve tam bir bağımsızlık içerisinde temsil ettiğinin algılanmamasından kaynaklanmaktadır. Diyarbakır Barosu üyesi altı meslektaşımız bu anlayış ve tutumun sonucu olarak uzun süredir tutuklu bulunmaktadır. Bu tutukluluk hali bir cezalandırmaya dönüşmüştür. Bu uygulama ile mesleki faaliyetimiz tehdit altına alınmaktadır. Diyarbakır Barosu olarak cezalandırmaya dönüşen bututuklamaların derhal sonlandırılması talep etmekteyiz. Yeni Adli yıla toplumsal ilişkilerden gündelik yaşamımıza kadar bizi derinden etkileyen çatışmalı bir ortamda giriyoruz. Her gün bu topraklarda çatışma ve ölüm haberleri almaktayız. Kürt meselesinin çözümünde şiddet ve şiddet dilinin terk edilmemesi diyalog ve müzakere geliştiremediğimizden, çatışmalı ortamda giriyoruz. Kürt meselesinin barışçıl yöntemlerle ve adil çözümü geciktikçe demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü alanındaki sorunlar vetoplumsal yaşamımızı derinden etkileyen çatışmalı bir süreçle, Kürt meselesinde 1990`lı yılardaki asayiş eksenli politikalara dönüşe yönelik bir ortamda giriyoruz. Oysaki henüz iki üç ay önce genel seçimler sonrasında oluşan katılımcı, adil, demokratik, sivil bir anayasa ile Türkiye`nin sorunlarının çözülmesine olan inanç artık yerini karamsarlık ve belirsizliğe maalesef terk etmiştir." Türkiye`nin, Kürt meselesinin de dahil olmak üzere, tüm sorunlarının TBMM`de tartışılarak, sivil toplumun da katkı ve önerileri alınarak bilimsel yöntemlerle, uygar dünyadaki çözüm metotlarından da yararlanarak diyalog ve toplumsal uzlaşı ile barış ve hukuk içinde çözümü mümkün olduğunu söyleyen Aktar, Mutki ve diğer kazıları ile yeniden gündeme gelen toplu mezarlar ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması mutlaka gerçekleştirilmesi gerektiğini aktardı. Türkiye`nin gereksinim duyduğu demokratik,sivil, yeni bir Anayasanın yapılması zorunlu olduğunu belirten Aktar, yeni Anayasanın çoğulcu ve katılımcı bir yöntemle oluşturulması, seçim barajının kaldırılarak temsilde adaletin sağlanmasının şart olduğunu sözlerine ekledi. Anadilde savunma hakkının aslında savunma hakkının olmazsa olmazı olduğunu ifade eden Aktar, "Kişinin kendini hangi dilde daha iyi ifade edebiliyorsa o dilde ifade etmesi gerektiği, bu husustaki taleplerin bireyin doğuştan gelen hakkı olduğu tartışmasızdır. Kürtçe`nin ve ihtiyaçduyulan dillerin kamusal alanda kullanımı sağlanmalıdır. Savunman örgütü olan Diyarbakır Barosu, meslektaşlarının ve toplumun hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaya, adalet arayışının sesi ve aracısı olmaya devam edecektir. Yeni adli yılın hukukun egemen olduğu, insan haklarına saygı ve adil yargılanma hakkının gerçekleştiği, toplumun adalete olan inancının güçlendiği bir yıl olmasını diliyoruz" diye konuştu.
Kaynak: İHA