Asya ve Afrika Sineması Adana'da Masaya Yatırıldı

Adana'da bu yıl 18.

Asya ve Afrika Sineması Adana'da Masaya Yatırıldı
'si düzenlenen, 'Uluslararası Altın Koza Film Festivali' kapsamında, 'Ben Asyalım, Ben Afrikalıyım' adlı bir söyleşi gerçekleştirildi. Söz konusu etkinlikte, Asya ve Avrupa sineması masaya yatırılırken, 'Arap Baharı' da tartışıldı. Adana Büyükşehir Belediyesi'nce organize edilen, '18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali' tüm hızıyla devam ediyor. Festival kapsamında Büyükşehir Belediye Tiyatro Salonu'nda; 'Ben Asyalım, Ben Afrikalıyım' adlı bir söyleşi gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Alin Taşçıyan'ın üstlenmiş olduğu etkinliğe; Iraklı sinemacı Atia Al-Daradji, Tunus'tan Hassouna Mansouri, Cezayir'den Merzak Allouache, Suriye'den Ossama Mohammad, Mısır'dan Safa Elaisy ve yine Mısır'dan Kamla Abo-Zekry konuşmacı olarak katıldı.Büyükşehir Belediye Başkanvekili Zihni Aldırmaz, davetlilerle yakından ilgilenirken, söyleşiyi de baştan sona takip etti

"TUNUS'TA YAŞANANLAR BİR SÜRPRİZ DEĞİL GERÇEĞİN TA KENDİSİYDİ" Tunus'da yaşanan olayları ele alarak, sinema alanında yaşanan gelişmeleri, değişim ve dönüşümle ilgili olarak katılımcılara bilgi veren Hassouna Mansouri, Arap dünyasında olduğu gibi Tunus'ta da olaylar yaşandığını ve yaşananları bir 'sürpriz' olarak yorumlandığını anlattı. Tunus'un küçük bir ülke olduğunu ve ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi açıdan istikrarlı yapıdaymış gibi göründüğünü ama gerçeğin hiçte görüldüğü gibi olmadığının altını çizen Mansouri, "Dünyaya Tunus'ta her şeyin güllükgülistanlıkmış gibi olduğunu gösteriyorlardı. Ancak gerçek hiçte öyle değildi. Bu imaj, ülkede yaşanan son olayların ardından yerle bir oldu. Gençlik sokaklara döküldü. Kendi onuru ve değerleri için savaşan bir gençlik var Tunus'ta. Halkın neler çektiğini kimse görmüyordu ama artık görmeye başladı" dedi

"TUNUS'TA YAŞANAN DEĞİŞİMİ SİNEMAYLA ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ" Bugün gençliğin Tunus'ta yeni ve gerçekçi bir imaj oluşturmaya, bunu da tüm dünyaya gösterebilmenin çabası içinde olduğunu dile getiren Mansouri, konuşmasını da şöyle sürdürdü; "Tunus'ta, Mısır'da, Fas'ta, Yemen'de, Suriye'de her zaman toplum içinde bazı çekişmeler vardı ve şimdi bu çekişme had safhaya ulaştı. Diktatörler aslında ülkede yaşananların üstünü kapatıp, bu imajla dünyayı kandırmaya çalışıyordu. Ama bunda başarılı olamadılar." Özellikle 25 yaşındaki eğitimli gençlerin, devletin desteğinialmadan filmler çektiğini ve sadece 2006-2008 yılları arasında ülkede yıllık ortalama 80 film çekildiğini, Tunus halkının yaşadığı sorun ve sıkıntılar, bu filmlerin de konusunu oluşturduğunu belirtti. Tunuslu sinemacılara kendilerini gösterebilmeleri noktasında fırsat tanınması çağrısında bulunan Mansouri, "Devrimle birlikte Tunus'ta yaşanan değişimi bütün dünyaya sinemayla anlatmaya çalıştık. Dünyaya açılarak, Tunus'un görülmeyen yüzünü dünyaya yansıtmaya çalışıyorlar" yorumunda bulundu

"BİR FİLM ÇEKMEK İÇİN GEREKLİ OLAN BİRÇOK ARAÇ-GERECİMİZ YOK" Berlin Film Festivali'nde gösterime sunulan, ulusal ve uluslararası alanda bugüne kadar 28 ödül alan; 'Babil'in Oğlu' adlı filmin yönetmenliğini üstlenen Iraklı sinemacı Atia Al-Daradji ise, Irak'ta bir değişim yaşandığını ve bu değişimin de Saddam Hüseyin yönetimine karşı gerçekleştirildiğini, ancak bugün gelinen noktadaysa Irak'ta bir 'güvenlik sorunu' yaşandığına dikkat çekti. Irak'ta 2003 yılına kadar yılda ortalama 99 film çekildiğini ve bunun 80'inin yönetimi destekleyen ve öven filmler olduğubilgisini veren Al-Daradji, ancak 2003 yılından sonra tablonun değiştiğini Irak halkının sorun ve sıkıntılarını, özlem ve umutlarını yansıtan, Irak'ta olup bitenleri anlatan filmlerin ön plana çıkmaya başladığını söyledi

Irak'ta sinemanın altyapısı olmadığı gibi herhangi bir devlet desteğinden de bahsedilemeyeceğini ifade eden Al-Daradji, konuşmasının devamındaysa şu görüşleri dile getirdi; "Sinema bir sektör olmadığı gibi film çekebilmek için birçok araç gereçten yoksunuz. Yetkililer bu konuyla ilgilenmedikleri gibi sinemadan anlamıyor bile. Üst düzey yöneticilerle sinemacılar arasında bir köprü yok, bir kopukluk var. Bunun üstesinden gelme noktasında bir takım projelerimiz var. Umarım bunda başarılı oluruz." "MISIR'DA SİNEMACILAR DA GENÇLERİ TAKLİT EDİP DİJİTALE GEÇTİ" Mısır'da özellikle son 10 yıllık zaman diliminden bu yana 'dijital devrim' diye bir terim olduğuna dikkat çeken Safaa Elaisy, birçok yazar, araştırmacı ve özellikle de sinemacıların bu terime karşı çıktıklarını anlattı. Gençlerin, ellerine aldıkları küçük kameralarla çekimler yapıp, kendi filmlerini oluşturma çabası içinde olduklarını ancak sinemacıların buna karşı çıkıp, 35 milimetrelik film kalitesi üzerinde durduklarını dile getiren Elaisy, "Ama gençler tüm bu tepkilere rağmen çekim yapmaya devametti. Sinemacılar da bir süre sonra artık gençlerin farkına vararak, onları adeta taklit etmeye yani dijital kameralarla çekim yapmaya başladı" dedi

"ÜLKEDE GENÇLER KAZANIRKEN SİNEMADAYSA DİJİTAL KAZANDI" Gençlerin söz konusu kameralarla ülkede yaşanan sorun ve sıkıntılara dikkat çekerken, yaşanan yolsuzlukları da yaptıkları çekimlerle ortaya koyduklarını kaydeden Elaisy, bugünkü noktaya gelinmesinde bu çekimlerin önemli bir payı olduğunu vurguladı. Ancak artık izleyicilerin kalitesiz ve basit görüntüler yerine fikir sahibinin yansıtacağı gerçek görüntüyü istediğinin altını çizen Safaa Elaisy, "Artık Mısır'da sinemacılar istedikleri konuyu özgürce belirleyip, başka birisinin baskısı altında film çekmiyor.Bunun yanında eski ile yeni arasında bir çatışma, çekişme vardı. Artık bu çatışmada sona erdi, kazanansa; 'dijital' oldu. Yani bir bakıma ülkede gençler kazanırken, sinemadaysa 'dijital devrim' yaşandı" ifadesini kullandı

"LÜBNAN'DA SİNEMAYA DESTEK YOK VERİLENLERSE ENGELLENİYOR" Lübnan'da yılda ortalama 4-5 uzun metrajlı film çekildiği bilgisini veren Sinema Sanatçısı Bahij Hojeij de, söz konusu filmlerin özellikle savaş döneminde olup bitenleri anlattığını ifade etti. Bugün Lübnan'daki istikrarsızlık ve yaşananların sinemacıları finans açısından çok zorladığını kaydeden Hojeij, "Biliyorsunuz sinema maddiyatı ve ekonomik açıdan da güçlü olmayı gerektiren bir uğraşı. Ancak böylesi bir imkana sahip değiliz. Sinema adeta ihmal ediliyor, devletin bu konuda herhangi bir desteği deyok. Bugün ülke yönetimini üstlenen zihniyet, sinemayı adeta görmezden geliyor. Sinemaya doğrudan doğruya bir destek verilmediği gibi yapılanların da önüne geçilmeye çalışılıyor. Ne yazık ki, sanata destek verilmiyor" diye konuştu.
Kaynak: İHA