En zor anlarını canlı yayında böyle anlattı
Ünlü sanatçı Nihat Doğan, Somali'de yaşadığı zor anları canlı yayında anlattı. Aç çocukları gördüğünde "İnsanlığımdan utanıyorum. Bunlar insansa biz neyiz, biz insansak bunlar ne?" dediğini belirten Doğan, gözlerinin önünde bir bebeği nasıl kaybettiklerini anlattı.
Ünlü sanatçı Nihat Doğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, işadamları ve sanatçılarla gittiği Somali izlenimlerini ve uçakta yaşadıklarını dün Star Ana Haber'de anlattı.
"BU BİZİM AYIBIMIZ"
"Oradaki insanların resmini, bırakın bir insanoğlunun görmesini, bir taşa göstersek taş bile duygulanırdı, gözyaşları dökerdi" diyen Doğan, "Ki bizim de vicdanlı, merhametli insanlar olarak o resimler karşısında, o insanların trajedisi karşısında duygulanmamamız mümkün değildi. Bizde zaman zaman ağladık, zaman zaman göz yaşlarımız sel oldu, zaman zaman akıtacak göz yaşı bulmadık. Bir insanlık ayıbı bu, bizim aybımız bu onların ayıbı değil. Çünkü insanoğlu görmediğinden mesul değildir ama gördüğünden mesuldür ve sorumludur. Bizler görüyoruz ve görenler olarak da elimizden geldiğince oradaki insanlara yardıma koşmaya da mükellefiz" şeklinde konuştu.
"GÖZÜMÜN ÖNÜNDE BİR BEBEĞİ KAYBETTİK"
Aç çocukları görür görmez farkında olmadan ağzında "Aman Allah'ım insanlığımdan utanıyorum. Bunlar insansa biz neyiz, biz insansak bunlar ne" sözlerinin döküldüğünü ifade eden Nihat Doğan yaşadığı acı olayı şöyle anlattı.
"Daha sonrasında gözümün önünde bir bebeği kaybettik. Orada bağrışlarım var, orada evladını kaybeden bir ananın çaresizliğini gördüm ve hatta çaresiz bir doktoru gördüm. Doktorun göz yaşları, annenin göz yaşları ve benim göz yaşlarım, ortalığı ayağa kaldırmamız, benim Sayın Başbakan'a seslenmem, Sayın Başbakanım çocuğu kaybediyoruz dedim. Artık içimizde bir güç aradık o an. Herkes çaresiz, Emine Erdoğan Hanımefendi ağlıyor, Dışişleri Bakanımız ağlıyor, onun eşi ağlıyor ve ne yapabiliriz diyoruz. Doktor çaresiziz deyince, boğazlarımız düğümlendi. Sayın Başbakan'a söyledik. Sayın Başbakan da doktora 'Senin metin olman gerekiyor. Ne yapmamız gerekiyorsa hemen yapalım' dedi. Doktor da 'Beyfendi sizin burayı terketmeniz lazım çünkü bu bebeği başka türlü buradan çıkaramayacağız' dediğinde ani bir kararla bütün ekip orayaı terketmemize rağmen, o bebeği kaybettik. Yani dünyada bir anneye babaya verilecek en büyük ceza nedir diye sorduğumuzda, herhalde son nefesini vermek üzere olan evladına karşı hiç bir şey yapamaması olsa gerek."
"DUALAR SAYESİNDE AYAKTA KALDIK"
Uçakta yaşadıklarını da anlatan Doğan, "Yanımdaki çığlık seslerinden ben kendi endişemi unuttum. Kelime-i şehadet getiren arkadaşlarımız vardı. Resmen yere çakılıyoruz dedim. Bir anda pilotun hakimiyetini kaybettiğini düşündüm ama herhalde dualar sayesinde ayakta kaldık. Belki de oraya gitme niyetimizden dolayı Allah bize can sağlığı verdi" diye konuştu.
"BU BİZİM AYIBIMIZ"
"Oradaki insanların resmini, bırakın bir insanoğlunun görmesini, bir taşa göstersek taş bile duygulanırdı, gözyaşları dökerdi" diyen Doğan, "Ki bizim de vicdanlı, merhametli insanlar olarak o resimler karşısında, o insanların trajedisi karşısında duygulanmamamız mümkün değildi. Bizde zaman zaman ağladık, zaman zaman göz yaşlarımız sel oldu, zaman zaman akıtacak göz yaşı bulmadık. Bir insanlık ayıbı bu, bizim aybımız bu onların ayıbı değil. Çünkü insanoğlu görmediğinden mesul değildir ama gördüğünden mesuldür ve sorumludur. Bizler görüyoruz ve görenler olarak da elimizden geldiğince oradaki insanlara yardıma koşmaya da mükellefiz" şeklinde konuştu.
"GÖZÜMÜN ÖNÜNDE BİR BEBEĞİ KAYBETTİK"
Aç çocukları görür görmez farkında olmadan ağzında "Aman Allah'ım insanlığımdan utanıyorum. Bunlar insansa biz neyiz, biz insansak bunlar ne" sözlerinin döküldüğünü ifade eden Nihat Doğan yaşadığı acı olayı şöyle anlattı.
"Daha sonrasında gözümün önünde bir bebeği kaybettik. Orada bağrışlarım var, orada evladını kaybeden bir ananın çaresizliğini gördüm ve hatta çaresiz bir doktoru gördüm. Doktorun göz yaşları, annenin göz yaşları ve benim göz yaşlarım, ortalığı ayağa kaldırmamız, benim Sayın Başbakan'a seslenmem, Sayın Başbakanım çocuğu kaybediyoruz dedim. Artık içimizde bir güç aradık o an. Herkes çaresiz, Emine Erdoğan Hanımefendi ağlıyor, Dışişleri Bakanımız ağlıyor, onun eşi ağlıyor ve ne yapabiliriz diyoruz. Doktor çaresiziz deyince, boğazlarımız düğümlendi. Sayın Başbakan'a söyledik. Sayın Başbakan da doktora 'Senin metin olman gerekiyor. Ne yapmamız gerekiyorsa hemen yapalım' dedi. Doktor da 'Beyfendi sizin burayı terketmeniz lazım çünkü bu bebeği başka türlü buradan çıkaramayacağız' dediğinde ani bir kararla bütün ekip orayaı terketmemize rağmen, o bebeği kaybettik. Yani dünyada bir anneye babaya verilecek en büyük ceza nedir diye sorduğumuzda, herhalde son nefesini vermek üzere olan evladına karşı hiç bir şey yapamaması olsa gerek."
"DUALAR SAYESİNDE AYAKTA KALDIK"
Uçakta yaşadıklarını da anlatan Doğan, "Yanımdaki çığlık seslerinden ben kendi endişemi unuttum. Kelime-i şehadet getiren arkadaşlarımız vardı. Resmen yere çakılıyoruz dedim. Bir anda pilotun hakimiyetini kaybettiğini düşündüm ama herhalde dualar sayesinde ayakta kaldık. Belki de oraya gitme niyetimizden dolayı Allah bize can sağlığı verdi" diye konuştu.