Türkiye mahkumiyet alabilir
Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Balbay ve Haberal kararına ilişkin, "Buna karşı itiraz yoluna gidilir. Ve kesinleştikten sonrada ilgililerin AİHM'ye başvurma olanağı var. Ve o yola gidildiği zaman AİHM seçme ve seçilme özgürlüğü konusunda son derece duyarlıdır. Türkiye mahkumiyet alabilir, bunun geçmişte örnekleri var" dedi.
Mahkemeden Haberal ve Balbay‘a ret (Son Detaylar)
Habertürk ekranlarında yayınlanan Ece Üner'in sunduğu Akşam Raporu programının dünkü bölümüne konuk olan Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, YSK'nın Hatip Dicle kararını ve ikinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile Gazeteci-Yazar Mustafa Balbay'ın tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararı değerlendirdi.
Hatip Dicle olayında bir komplo görmediğini belirten Türk, "Ama Hatip Dicle hakkında kesinleşmiş olan mahkeme kararının adli sicile zamanında yansıtılmadığı anlaşılıyor. Ve o şekilde elinde adaylık için başvurusunu yaptığı sırada, adli sicilde bu bir yıl 8 aylık mahkumiyetini göstreren herhangi bir kayıt olmadığı anlaşılıyor" dedi.
Önce Diyarbakır İl Seçim Kurulu'nun arkasından YSK'nın adaylık aşamasında herhangi bir şey görmediği, daha sonra bunların ortaya çıktığının anlaşıldığını söyleyen Türk, "YSK Anayasanın 76. maddesinde yazılı olan milletevekili seçilme koşullarına dikkat çekiyor. YSK'nın kararında da belirtildiği gibi, Anayasanın 76. maddesinde bir yıl ve daha fazla hapis cezası alanlar milletvekili seçilemezler. Aslında bu bir yıl kısa bir süre. 1961 Anayasası'nda bu beş yıldı. Şimdi 12 Haziran milletvekili genel seçimlerden sonra bir yeni anayasa veya kapsamlı anayasa değişikliği yapılması söz konusu. Bu bir yılın beş yıla ya da üç yıla çıkarılması yerinde olur" önerisinde bulundu.
"İHMAL SÖZ KONUSU AMA KOMPLO YOK"
İkinci noktanın da yine 76. madde de terör eylemlerine katılma veya terör eylemlerini tahrik veya teşfik durumunda olan kişilerin de milletvekili seçilme engelinin söz konusu olduğuna dikkat çeken Türk, "Hatip Dicle hakkında verilen karar bu iki koşula da uygun duruyor. Terör örgütünün propagandasını yapma suçundan dolyı mahkumiyet söz konsu. Böyle bir suçlamadan dolayı hüküm gimyiş ve bunun da zamanında adli sicile yansımadığı anlaşılıyor. Burada bir ihmal söz konusu olabilir ama bir komplo olduğunu sanmıyorum. Çünkü tek bir kişiye kaşrı bir kopmlo yapmada kimin ne yararI olabilir? Ama burada bir ihmal olduğu açık" şeklinde konuştu.
ARA SEÇİM SÖZ KONUSU OLUR MU?
Türk, "Bağımsızların devamsızlık veya istifa gerekçesiyle milletvekillikleri düşürülürse o zaman 35 sandalye boşalmış olacak. Bu durumda da üç ay için ara seçime gidilmesi ihtimali var" söylemlerine ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu ihtimal doğru. Anayasanın 84. maddesinin son fıkrasına göre özürsüz veya izinsiz olarak, TBMM çalışmalarına bir ay içinde beş birleşim katılmayan milletvekilinin bu sıfatının düşürülmesine salt çoğunlukla karar verilir. Ama bu kararın verimesi zorunlu değil. Verildiği takdirde de o zaman 35 milletvekilinin üyeliğinin düşmesi söz konusu. Anayasamıza göre ara seçimleri beş yıla göre yazmış olan metinde, 30 ayı geçtikten sonra yapılır. Aslında bunu 24 ay olarak yeni anayasada düzeltmek gerekir. Ama eğer yüzde 5'i bulursa boş üyeliklerinin sayısı, ki bu 27,5 - 28 eder, o takdirde üç ay içinde ara seçime gitmek gerekir."
"HÜKÜM GİYMİŞ KİMSELER DEĞİL, BUNLAR SADECE BİR SUÇLAMADIR"
Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal kararına ilişkin de Türk, "Bunlar hüküm giymiş olan kimseler değil. Bunlar sadece bir suçlamadır, iddiadır. Üstelik Haberal ve Balbay iki yıla yakın bir süredir tutuklu bulunmaktadırlar. Aslında yine anayasamıza göre adil yargılama ilkesine aykırı" dedi.
Tutuklama nedenlerine bakıldığında ise Türk şunları kaydetti:
"Yine anayasaya ve ceza mahkemesi kanuna göre tutuklama ancak bir kimsenin suç işlediği konusunda ciddi şüpheler olması ve suç işleyenin kaçması, delilleri karartması, yok etmesi, ortadan kaldırması olasılığının bulunması ve kanunda gösterilen diğer durumlarda söz konusu. Asıl kural burada ne Haberalın ne Balbay'ın delilleri karartması söz konusu değil. Buna karşı itiraz yoluna gidilir ve kesinleştikten sonrada ilgililerin Avrupa İnsan Hakları Mahmesi (AİHM)'ne başvurma olanağı var. Ve o yola gidildiği zaman AİHM seçme ve seçilme özgürlüğü konusunda son derece duyarlıdır. Türkiye mahkumiyet alabilir, bunun geçmişte örnekleri var."
Habertürk ekranlarında yayınlanan Ece Üner'in sunduğu Akşam Raporu programının dünkü bölümüne konuk olan Eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, YSK'nın Hatip Dicle kararını ve ikinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile Gazeteci-Yazar Mustafa Balbay'ın tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararı değerlendirdi.
Hatip Dicle olayında bir komplo görmediğini belirten Türk, "Ama Hatip Dicle hakkında kesinleşmiş olan mahkeme kararının adli sicile zamanında yansıtılmadığı anlaşılıyor. Ve o şekilde elinde adaylık için başvurusunu yaptığı sırada, adli sicilde bu bir yıl 8 aylık mahkumiyetini göstreren herhangi bir kayıt olmadığı anlaşılıyor" dedi.
Önce Diyarbakır İl Seçim Kurulu'nun arkasından YSK'nın adaylık aşamasında herhangi bir şey görmediği, daha sonra bunların ortaya çıktığının anlaşıldığını söyleyen Türk, "YSK Anayasanın 76. maddesinde yazılı olan milletevekili seçilme koşullarına dikkat çekiyor. YSK'nın kararında da belirtildiği gibi, Anayasanın 76. maddesinde bir yıl ve daha fazla hapis cezası alanlar milletvekili seçilemezler. Aslında bu bir yıl kısa bir süre. 1961 Anayasası'nda bu beş yıldı. Şimdi 12 Haziran milletvekili genel seçimlerden sonra bir yeni anayasa veya kapsamlı anayasa değişikliği yapılması söz konusu. Bu bir yılın beş yıla ya da üç yıla çıkarılması yerinde olur" önerisinde bulundu.
"İHMAL SÖZ KONUSU AMA KOMPLO YOK"
İkinci noktanın da yine 76. madde de terör eylemlerine katılma veya terör eylemlerini tahrik veya teşfik durumunda olan kişilerin de milletvekili seçilme engelinin söz konusu olduğuna dikkat çeken Türk, "Hatip Dicle hakkında verilen karar bu iki koşula da uygun duruyor. Terör örgütünün propagandasını yapma suçundan dolyı mahkumiyet söz konsu. Böyle bir suçlamadan dolayı hüküm gimyiş ve bunun da zamanında adli sicile yansımadığı anlaşılıyor. Burada bir ihmal söz konusu olabilir ama bir komplo olduğunu sanmıyorum. Çünkü tek bir kişiye kaşrı bir kopmlo yapmada kimin ne yararI olabilir? Ama burada bir ihmal olduğu açık" şeklinde konuştu.
ARA SEÇİM SÖZ KONUSU OLUR MU?
Türk, "Bağımsızların devamsızlık veya istifa gerekçesiyle milletvekillikleri düşürülürse o zaman 35 sandalye boşalmış olacak. Bu durumda da üç ay için ara seçime gidilmesi ihtimali var" söylemlerine ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu ihtimal doğru. Anayasanın 84. maddesinin son fıkrasına göre özürsüz veya izinsiz olarak, TBMM çalışmalarına bir ay içinde beş birleşim katılmayan milletvekilinin bu sıfatının düşürülmesine salt çoğunlukla karar verilir. Ama bu kararın verimesi zorunlu değil. Verildiği takdirde de o zaman 35 milletvekilinin üyeliğinin düşmesi söz konusu. Anayasamıza göre ara seçimleri beş yıla göre yazmış olan metinde, 30 ayı geçtikten sonra yapılır. Aslında bunu 24 ay olarak yeni anayasada düzeltmek gerekir. Ama eğer yüzde 5'i bulursa boş üyeliklerinin sayısı, ki bu 27,5 - 28 eder, o takdirde üç ay içinde ara seçime gitmek gerekir."
"HÜKÜM GİYMİŞ KİMSELER DEĞİL, BUNLAR SADECE BİR SUÇLAMADIR"
Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal kararına ilişkin de Türk, "Bunlar hüküm giymiş olan kimseler değil. Bunlar sadece bir suçlamadır, iddiadır. Üstelik Haberal ve Balbay iki yıla yakın bir süredir tutuklu bulunmaktadırlar. Aslında yine anayasamıza göre adil yargılama ilkesine aykırı" dedi.
Tutuklama nedenlerine bakıldığında ise Türk şunları kaydetti:
"Yine anayasaya ve ceza mahkemesi kanuna göre tutuklama ancak bir kimsenin suç işlediği konusunda ciddi şüpheler olması ve suç işleyenin kaçması, delilleri karartması, yok etmesi, ortadan kaldırması olasılığının bulunması ve kanunda gösterilen diğer durumlarda söz konusu. Asıl kural burada ne Haberalın ne Balbay'ın delilleri karartması söz konusu değil. Buna karşı itiraz yoluna gidilir ve kesinleştikten sonrada ilgililerin Avrupa İnsan Hakları Mahmesi (AİHM)'ne başvurma olanağı var. Ve o yola gidildiği zaman AİHM seçme ve seçilme özgürlüğü konusunda son derece duyarlıdır. Türkiye mahkumiyet alabilir, bunun geçmişte örnekleri var."