Türkiye, BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine yeniden aday
Türkiye, Birleşmilletler Güvenlik Konseyinde geçici üyeliğe yeniden aday. 2009 - 2010 döneminde Güvenlik Konseyinde geçici üye olan Türkiye, 2015 - 2016 için aynı göreve yine talip oldu.

Türkiye'nin, bu çerçevede, BM gündemindeki tüm konularda yapıcı bir rol oynadığı, buna bağlı olarak BM ve diğer ilgili uluslararası kuruluşlarda aktif görev ve sorumluluklar üstlenmeye özel bir önem atfettiği vurgulanan açıklamada, "Ülkemiz bu doğrultuda, bir yandan uluslararası barış, güvenlik, istikrar ve refaha katkılarını artırmak, diğer yandan insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi temel ilke ve değerlerin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarını daha da ilerletmek azim ve kararlılığıyla, BM Güvenlik Konseyi 2015-2016 dönemi geçici üyeliğine adaylığını açıklamaktadır" denildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) 2009-2010 yıllarındaki geçici üyeliği takiben nispeten yakın bir süre içinde Konsey üyeliğine tekrar aday olmanın temel sebebinin, "uluslararası alanda hızlı değişimlerin yaşandığı bu kritik dönemde küresel barış ve güvenliğe önemli bir katma değer sağlanabileceği inancı" olduğu ifade edildi.
Açıklamada şunlar kaydedildi:
"Orta Doğu'da ve Akdeniz Havzasında, önümüzdeki onyıllara damgasını vurmaya namzet bir siyasi değişim ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Bu gelişmeler, Türkiye'nin uluslararası barış, istikrar ve güvenlikle ilgili sorumluluklarını daha da artırmış ve ülkemizin müteakip Güvenlik Konseyi adaylığı için hangi dönemi hedefleyeceğine ilişkin tercihi üzerinde etkili olmuştur.
Türkiye tarih boyunca daima uluslararası siyasi, ekonomik ve kültürel etkileşimin önemli bir kavşak noktasında yer almıştır. Bu stratejik konumu ülkemize özel bir birikim kazandırmış, Doğu-Batı veya Kuzey-Güney ayrımı gözetmeksizin konulara daha geniş açıdan, birleştirici bir gözlükle bakabilmesini sağlamıştır. Türkiye'nin bu özelliği yeni ve kapsayıcı bir dünya düzeni arayışlarının hız kazandığı mevcut dönemde daha büyük bir anlam ve önem kazanmaktadır.
Türkiye, uluslararası alandaki tüm fırsat ve risklerin belki de en yoğun etkileşim içinde bulunduğu Afro-Avrasya jeo-politik düzleminin merkezinde yer almaktadır. Bu konumunun yanı sıra dinamik, vizyoner ve çok yönlü dış politika uygulamaları ve ekonomik performansıyla Türkiye, fırsatların risklere galebe çalmasında ve işbirliğine dayalı katılımcı çözümlerin üretilmesinde öncü ve özel bir rol oynamaktadır. Türkiye'nin katkıları sadece klasik anlamdaki güvenlik çabaları bakımından değil, günümüzde güvenliğin ayrılmaz bir boyutunu oluşturan ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir kılınması ve insan hakları ile hukukun üstünlüğüne dayalı iyi yönetişimin yaygınlaştırılması açısından da geçerlidir."
-"TÜRKİYE GAYRETLERİNİ SADECE YAKIN ÇEVRESİYLE SINIRLANDIRMIYOR"
Açıklamada, Türkiye'nin 48 yıllık bir aradan sonra seçildiği Güvenlik Konseyi'nde, 2009-2010 döneminde izlediği "gündemdeki sorunlara tüm taraflarla diyalog içinde kalıcı ve kapsamlı çözümler üretilmesine yönelik aktif tutumun da, küresel barış ve güvenliğin sağlanması bakımından sahip olunan olumlu potansiyelin ve katma değerin somut bir diğer göstergesini teşkil ettiği" kaydedildi.
"Komşularla sıfır sorun" politikası ve uluslararası alanda işbirliği ve diyaloğu teşvik yönündeki çabaların da, barış ve istikrarı kalıcı kılabilecek uyumlu ve müreffeh bir ortam tesisine dönük vizyonun ana unsurları arasında yer aldığı belirtildi.
Türkiye'nin bu gayretlerini "sadece yakın çevresiyle sınırlandırmadığı; barış, güvenlik ve refahın bölünmezliği ilkesinden hareketle, Karayiplerden Pasifik Adalarına kadar çok geniş bir coğrafyada karşılıklı yarara dayalı işbirliği projelerini hayata geçirdiği" vurgulanan açıklamada, "Gelişmekte olan ülkelere yönelik artan yardımlarımız da, güvenlik ile kalkınma arasındaki stratejik bağlantıyı gören ve kuvvetlendiren bilinçli bir yaklaşımın ürünü olup, küresel güvenliğin sağlam temeller üzerine oturtulmasına hizmet etmektedir" denildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Bu bağlamda, geçmişte BM içindeki meselelere yönelik güvenlik odaklı yaklaşımları ve BM harekâtlarına yaptığı asker ve polis gücü katkılarıyla öne çıkan ülkemiz, artık çok boyutlu ve uzun soluklu bir çabayı gerektiren barışı inşa alanında da önemli adımlar atmaktadır. Diğerleri meyanında, 2009-2010 Güvenlik Konseyi üyeliğimiz sırasında düzenlediğimiz ve bu konuları bütüncül bir yaklaşımla ele alan toplantılar bu kararlılığımızın açık bir göstergesidir.
