İsveç‘ten Türkiye‘nin Ab Üyeliğine Tam Destek

İsveç Dışişleri Bakanı Carld Bildt ve AB Bakanı Birgitta Ohlsson, Türkiye‘nin Avrupa Birliği üyelik sürecine destek verdi.

Bildt ve Ohlsson‘ın 9 Mayıs Avrupa Günü vesilesiyle ortak kaleme aldıkları "Demokratik Bir Türkiye AB‘de Yer Almalıdır" başlıklı yazıda, "Demokratik bir Türkiye‘nin, AB‘de yer almasının, bir dizi konuda daha güçlü ve daha olumlu bir Birliğin oluşmasını sağlayacağına eminiz" denildi.

Yazıda, "Avrupa barış projesinin Avrupa‘nın bütün ülkelerine açık olması gerektiğine yönelik inancımızdan dolayı da büyük önem taşımaktaydı. Birliğin geleceğe yönelik vizyonunun sınırına ulaşmış kişilerin, Avrupa‘nın genişlemeye yönelik her projesine karşı çıkmış olmalarına rağmen, her genişleme, daha sonra hem barış ve güvenliğin güçlenmesi hem de ekonomik büyümenin sağlanması ile başarıyla sonuçlanmıştır" ifadeleri kullanıldı.

İsveç‘in, AB‘nin genişlemesini en güçlü destekleyen ülkelerden biri olmaya devam edeceği belirtilen yazıda, "Bu nedenle Hırvatistan‘ın üyelik müzakerelerinin önümüzdeki aylarda bitirilebilmesini, ayrıca bunun Balkan ülkelerine yeni fırsatlar açmasını memnuniyetle destekliyoruz. Bu gelişmenin Avrupa‘nın bu bölgesindeki barış ve istikrara yönelik büyük önemi unutulmamalıdır" denildi.

"TÜRKİYE‘NİN DEMOGRAFİK VE EKONOMİK DİNAMİĞİNE İHTİYACIMIZ OLACAK"

Bildt ve Ohlsson, hükümetin görüşlerini, "Yine bu nedenden dolayı, hukuk devleti ile insan hakları ilkelerine saygı gösteren demokratik bir Türkiye‘nin AB‘de yer almasının, bir dizi konuda daha güçlü ve daha olumlu bir Birliğin oluşmasını sağlayacağından da eminiz. Türkiye‘nin demografik ve ekonomik dinamiğine ihtiyacımız olacaktır ve bu gelişmenin Avrupa‘nın dünyadaki sesini daha da güçlendireceği de kesindir. Geçmişte kalan - ülkemizde İsveç Demokratları tarafından temsil edilen - batıl önyargıların

Avrupa‘nın geleceğine yönelik fırsatları bloke etmesine izin verilmemelidir" şeklinde dile getirdi.

Yazının devamında şu ifadeler yer aldı:

"Günümüzde AB‘nin mevcut komşuluk politikası, şimdiye kadar olmadığı biçimde odak noktasındadır. Bu İsveç‘in, AB‘nin doğu sınırında bulunan ülkelerle yapılan iş birliği çerçevesinde, Doğu Ortaklığına yönelik çabaları doğrultusundadır. Belarus‘daki baskıları nasıl kınıyorsak, aynı şekilde demokratik seçimini net bir şekilde savunan Ukrayna‘ya da kapılarımızı aynı gayretle açık tutmalıyız. Sovyetler Birliğinin 20 yıl önce çöküşü Avrupa‘yı nasıl etkilediyse, Arap dünyasında ‘uyanma‘ diye adlandırılan ve

halkın özgürlük için gerçekleştirdiği cesur mücadelesi de neredeyse aynı derecede etkileyecektir. Ancak Doğu Avrupa‘da yaşanan dönüşüm nasıl uzun sürdüyse (hem gerileme ihtimali hem de sorunların ortaya çıkması riskiyle birlikte), Arap dünyasındaki barış ve özgürlüğe yönelik dönüşüm de aynı şekilde birçok yıl sürecektir.

AB‘nin önünde bulunan en önemli görevi, insan hakları, hukuk devleti ve özgür seçimlere yönelik reformları destekleyerek demokratik süreci geliştirmektir. Tunus‘ta haziran ayında seçimler yapılacaktır ve Mısır eylül ayında ilk seçimlerini gerçekleştirecektir. Bu ülkelerin demokratik sisteme geçiş süresindeki gücü ve dayanıklılığı, bölgenin geleceğe yönelik özgürlüğü için belki de en önemli belirleyici olacaktır. Ancak bütün Arap dünyasının önünde bulunan büyük ekonomik ve sosyal sorunların üstünden daha

kolay gelebilmelerini sağlamak amacıyla ticaret ve yatırımların kolaylaştırılmasına da hazır olmamız gereklidir. Serbest ticaret bir başlangıçtır ancak Türkiye‘nin güçlü performansına katkıda bulunduğu gibi, demokrasinin yolunu seçen ülkelerinin de gümrük birliğinin bir parçası olmalarına açık olmalıyız.

Mısır nüfus bakımından AB‘nin Rusya‘dan sonra en büyük komşu ülkesidir, ayrıca farklı etnik gruplarıyla Suriye ile ilişkilerimiz de mevcuttur. Bu ülkenin diktatör rejiminin şu anda kendi nüfusuna yönelik kabul edilmesi mümkün olmayan şiddeti, hayatta kalmak için yapılmaktadır. Demokratik geçiş bir mecburiyettir.

Avrupa‘mız, sadece şu anda mevcut sınırlarımız içerisinde değil, aynı zamanda dünyanın diğer bölgeleri için de barış, özgürlük ve uzlaşmaya yönelik ilkelerine sadık kalmalıdır. Şu anda yaşananlar, Sovyetler Birliğinin çöküşü sırasında yaşanan dramatik yıllardan bu yana yaşanan en önemli gelişmelerdir."

Kaynak: İHA