Bu barışa ve demokrasiye yönelik bir saldırıdır
YSK'nın veto ettiği isimlerden BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, "Orman kanunlarına teslim olmayacağız! Bu barışa ve demokrasiye yönelik bir saldırıdır. Siyasi bir saldırıdır. Cevabımız siyasi olacaktır" dedi.
YSK‘dan bağımsız adaylara veto (Son Detaylar)
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, YSK'nın kararını NTV canlı yayınında yorumladı.
YSK'nın 2007'de verdiği belgeleri açıklamasını isteyen Kışanak, şunları söyledi:
"Türkiye'de ciddi bir demokrasi problemimiz var. Hak ve özgürlükler konusunda kısıtlama problemi var. YSK'nın aldığı karar da buna hizmet eden, daha geniş bir şekilde yorumlayan, hak arama yollarını tıkayan, demokratik mücadeleye darbe vuran bir karar olmuştur.
Hukuki hiçbir geçerliliği yoktur. Hukuk adaleti sağlamak üzere vardır, vicdanları rahatlatmak üzere vardır. Eğer hukuk adalete olan güveni sarsıyorsa, vicdanları yaralıyorsa bunun adı hukuk değildir, adı belki kanun devletidir.
Çokça tartışırlar hukuk devleti mi kanun devleti mi' daha iyi diye? Hukuk devleti olmayı tercih ederler. Kanun devleti, çoğunluğu ele geçirenlerin azınlıklara hükmettiği, daha küçük grupları ezdiği, orman kanunlarının geçerli olduğu yöntemlerdir. Bunu reddetmek gerekiyor.
21. yüzyıl Türkiye'sine bu yakışmıyor artık. Bu konuda açıkça arkadaşlarımızın hiçbirinin durumu hukuki gerekçelerle izah edilebilecek bir durum değildir. Benimle ilgili de kamuoyunda sanki 2007'de bilinmeyen bir durum şu anda yeniden farkedilmiş gibi kamuoyuna sunuluyor. Bu tamamen yalan.
YSK'yı 2007'de kendilerine sunduğum belgeleri kamuoyuna açıklamaya davet ediyorum. 2007'de Yargıtay adli sicil dairesinden ayrıntılı dökümü YSK'ya ilettim. Buna rağmen benim milletvekili olabileceğime karar verdiler.
Diyarbakır'da üniversite öğrencisiyken 12 Eylül'ün mağduru olmuş bir kişiyim. Sayın Ertuğrul Kürkçü 12 Mart darbesinin bir mağduru. Bugün darbelerle hesaplaştığını söyleyen Türkiye, darbe mağdurlarını bir kez daha mağdur ediyor. Halkın iradesine bir müdahale yapılıyor.
Eğer darbelerle mücadele edilecekse öncelikli olarak darbe mağdurlarının tüm demokratik haklarının geri verileceği bir düzenleme yapılması gerekiyor. Referandum sürecinde bunu hükümete anlatmaya çalıştık, sembolik birkaç maddeyle durumun düzelmeyeceğini aktardık. Terörle Mücadele Yasası, bu ülkede ağzını açan, itiraz eden, farklı bir ses çıkartan herkesi terörist ilan edebilen bir yasadır. Herkes bu yasa kapsamında terörist ilan edilmiş durumda, bu düzelmeden bu ülkeye demokrasi getiremezsiniz.
Bunları yapmayan bir hükümet bugün kalkıp diyor ki, 'Neden bizi suçluyorsunuz?' Peki biz kimi suçlayacağız? Kim bu ülkede adaleti tesis edecek. Kim bu ülkede parlamentoyu demokrasi doğrultusunda işletecek. Hukuka aykırı, anti demokratik yasaların kaldırılmasında sorumlu iktidar değilse kim? 8 yıldır o koltuktalar, böyle mi yönetecekler bu ülkeyi?
Çok açık söylüyorum benim durumum, Kürt sorununun ne olduğunu açıkça kamuoyuna anlatabilir. 12 Eylül'ün mağduru olmuş, Diyarbakır cezaevinde çektiği işkencelerin vücudunda izlerini taşıyan bir insan olarak bugün siyaset yapma hakkından mahrum bırakılıyorum.
90'larda yine öğrenciyken Halepçe katliamını protesto ettiğim için izinsiz gösteri yürüyüşlerinden yargılanmış bir kişiyim. Bu ülkede darbeye karşı çıkmak, işkence tezgahlarında demokrasiyi savunmak suçsa, Halepçe katliamını protesto etmek suçsa ben bundan sonra da bu suçları işlemeye devam edeceğim. Herkes bunu bilsin, ben sesimi kesip evimde oturmayacağım. Milletvekili olmak için bu mücadeleye girmedim, demokrasi gelsin, Kürt sorunu çözülsün, herkes barış ve özgürlük içinde yaşasın diye siyaset yapıyorum. Bunu yapamayacaksam milletvekilliğinin bir önemi yok zaten.
Bu konu birkaç kişinin milletvekili olma sorunu değildir. Sorun böyle olsaydı birkaç kişi feragat ederdi. Sorun bir halkın iradesine ve demokratik haklarına yapılmış saldırıdır. Şimdi içeride belediye başkanlarımız yargılanıyor. İki yıldır bu halkın iradesine yönelik güçlü bir saldırı var. Bunların anlaşılması gerekiyor.
Parlamento sorumluluk almalı, acilen toplanmalı ve gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Dün akşamki toplantıda diğer arkadaşlarımızın görüşlerini almayı kararlaştırdık. Bildiğiniz gibi 66 bağımsız aday var, bütün adayların her birinin iradesi arkadaşımızın fikrini önemsiyoruz. Dün akşamdan beri telefonlarımız susmadı. Birkaç gün içinde tutumumuzu resmi bir karara dönüştürüp Türkiye kamuoyu ile paylaşacağız.
Alınan karar siyasidir, cevabımız da siyasi olacaktır."
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, YSK'nın kararını NTV canlı yayınında yorumladı.
YSK'nın 2007'de verdiği belgeleri açıklamasını isteyen Kışanak, şunları söyledi:
"Türkiye'de ciddi bir demokrasi problemimiz var. Hak ve özgürlükler konusunda kısıtlama problemi var. YSK'nın aldığı karar da buna hizmet eden, daha geniş bir şekilde yorumlayan, hak arama yollarını tıkayan, demokratik mücadeleye darbe vuran bir karar olmuştur.
Hukuki hiçbir geçerliliği yoktur. Hukuk adaleti sağlamak üzere vardır, vicdanları rahatlatmak üzere vardır. Eğer hukuk adalete olan güveni sarsıyorsa, vicdanları yaralıyorsa bunun adı hukuk değildir, adı belki kanun devletidir.
Çokça tartışırlar hukuk devleti mi kanun devleti mi' daha iyi diye? Hukuk devleti olmayı tercih ederler. Kanun devleti, çoğunluğu ele geçirenlerin azınlıklara hükmettiği, daha küçük grupları ezdiği, orman kanunlarının geçerli olduğu yöntemlerdir. Bunu reddetmek gerekiyor.
21. yüzyıl Türkiye'sine bu yakışmıyor artık. Bu konuda açıkça arkadaşlarımızın hiçbirinin durumu hukuki gerekçelerle izah edilebilecek bir durum değildir. Benimle ilgili de kamuoyunda sanki 2007'de bilinmeyen bir durum şu anda yeniden farkedilmiş gibi kamuoyuna sunuluyor. Bu tamamen yalan.
YSK'yı 2007'de kendilerine sunduğum belgeleri kamuoyuna açıklamaya davet ediyorum. 2007'de Yargıtay adli sicil dairesinden ayrıntılı dökümü YSK'ya ilettim. Buna rağmen benim milletvekili olabileceğime karar verdiler.
Diyarbakır'da üniversite öğrencisiyken 12 Eylül'ün mağduru olmuş bir kişiyim. Sayın Ertuğrul Kürkçü 12 Mart darbesinin bir mağduru. Bugün darbelerle hesaplaştığını söyleyen Türkiye, darbe mağdurlarını bir kez daha mağdur ediyor. Halkın iradesine bir müdahale yapılıyor.
Eğer darbelerle mücadele edilecekse öncelikli olarak darbe mağdurlarının tüm demokratik haklarının geri verileceği bir düzenleme yapılması gerekiyor. Referandum sürecinde bunu hükümete anlatmaya çalıştık, sembolik birkaç maddeyle durumun düzelmeyeceğini aktardık. Terörle Mücadele Yasası, bu ülkede ağzını açan, itiraz eden, farklı bir ses çıkartan herkesi terörist ilan edebilen bir yasadır. Herkes bu yasa kapsamında terörist ilan edilmiş durumda, bu düzelmeden bu ülkeye demokrasi getiremezsiniz.
Bunları yapmayan bir hükümet bugün kalkıp diyor ki, 'Neden bizi suçluyorsunuz?' Peki biz kimi suçlayacağız? Kim bu ülkede adaleti tesis edecek. Kim bu ülkede parlamentoyu demokrasi doğrultusunda işletecek. Hukuka aykırı, anti demokratik yasaların kaldırılmasında sorumlu iktidar değilse kim? 8 yıldır o koltuktalar, böyle mi yönetecekler bu ülkeyi?
Çok açık söylüyorum benim durumum, Kürt sorununun ne olduğunu açıkça kamuoyuna anlatabilir. 12 Eylül'ün mağduru olmuş, Diyarbakır cezaevinde çektiği işkencelerin vücudunda izlerini taşıyan bir insan olarak bugün siyaset yapma hakkından mahrum bırakılıyorum.
90'larda yine öğrenciyken Halepçe katliamını protesto ettiğim için izinsiz gösteri yürüyüşlerinden yargılanmış bir kişiyim. Bu ülkede darbeye karşı çıkmak, işkence tezgahlarında demokrasiyi savunmak suçsa, Halepçe katliamını protesto etmek suçsa ben bundan sonra da bu suçları işlemeye devam edeceğim. Herkes bunu bilsin, ben sesimi kesip evimde oturmayacağım. Milletvekili olmak için bu mücadeleye girmedim, demokrasi gelsin, Kürt sorunu çözülsün, herkes barış ve özgürlük içinde yaşasın diye siyaset yapıyorum. Bunu yapamayacaksam milletvekilliğinin bir önemi yok zaten.
Bu konu birkaç kişinin milletvekili olma sorunu değildir. Sorun böyle olsaydı birkaç kişi feragat ederdi. Sorun bir halkın iradesine ve demokratik haklarına yapılmış saldırıdır. Şimdi içeride belediye başkanlarımız yargılanıyor. İki yıldır bu halkın iradesine yönelik güçlü bir saldırı var. Bunların anlaşılması gerekiyor.
Parlamento sorumluluk almalı, acilen toplanmalı ve gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Dün akşamki toplantıda diğer arkadaşlarımızın görüşlerini almayı kararlaştırdık. Bildiğiniz gibi 66 bağımsız aday var, bütün adayların her birinin iradesi arkadaşımızın fikrini önemsiyoruz. Dün akşamdan beri telefonlarımız susmadı. Birkaç gün içinde tutumumuzu resmi bir karara dönüştürüp Türkiye kamuoyu ile paylaşacağız.
Alınan karar siyasidir, cevabımız da siyasi olacaktır."