"İzdivaç" Programları Rtük Takibinde
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanvekili İlhan Yerlikaya, "Biz ilk zamanlarda izdivaç programlarına çok iyi baktık. Çünkü aile toplumun temel direğidir. Bu programlar aileye vesile olur diye düşündük. Ama sonradan çok acayip şeyler olmaya ve vatandaşlardan da çok fazla şikayet gelmeye başladı" dedi.
Yerlikaya, "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun" ile yayıncılıkta başlayacak yeni dönem ve RTÜK‘ün çalışmalarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Yeni yasayla birlikte yayıncılıkta "şeffaf" ve "çoğulcu" bir yapının oluşacağına işaret eden Yerlikaya, ayrıca web TV, IPTV gibi internet üzerinden yayıncılığın da yaygınlaşmasıyla birlikte çoğulcu yapının daha da güçleneceğini belirtti. Yerlikaya, "Teknolojik gelişmeler de çoğulcu yapıyı beraberinde getiriyor. Kuzey Afrika‘da, Libya‘da, Mısır‘da birtakım hareketlilikler var. Sayın Başbakanımızın dediği gibi gaz sıkışması var. Bunun sebebi de o ülkelerde özel yayıncılığın olmaması bir anlamda. RTÜK de yok, özel yayıncılık yok demektir. kamu yayıncılığı olunca da sadece toplum şeffaf olamıyor. Eleştirilerini iletemiyor. Dolayısıyla kapalı bir toplum. Devletin düşüncelerini, bildirilerini halka ileten bir yapıya dönüşüyor" diye konuştu.
Yayın kuruluşlarının terör olaylarıyla ilgili yayınlarının yasada ne şekilde yer alacağına ilişkin bazı tartışmaların yasanın çıkmasından önceki dönemde basına farklı bir şekilde yansıdığını dile getiren Yerlikaya, şu değerlendirmeleri yaptı:
"3984 sayılı yasada 25. madde eskiden beri var. Basınımıza farklı bir şekilde yansıdı bu. Yeni bir şeymiş gibi, sanki başbakana yayınları durdurma hakkı veriliyormuş gibi lanse edildi. Asla böyle bir şey değildir. 3984 sayılı yasayı alırsanız, orada çok açık bir şekilde var. Şimdiki yasada da aynısı var. Orada değişiklik yok. 16 senede çok değişik başbakanlar geçti. Onların birçoğu kullanmadı zaten. Sadece Ulus‘taki patlamada oradaki yayıncılarımızın bazıları çok aşırı görüntüler verdiler. Parçalanmış, ayaklarını kaldırıp gösterenler oldu, cesetleri gösterenler oldu. O tür durumlarda toplumu infiale sevk etmesin diye bir karar alındı ve bu uygulandı. O da yargıya açık, tamamen yargı denetiminde. Bütün demokratik devletlerde olan bir şey bu. Şunu söyleyeyim, RTÜK‘ün böyle bir yetkisi olabilir miydi? Yok, yeni yasamızda böyle bir şey de yok.
Ama bence RTÜK‘ün de olabilirdi. Çünkü bazen yayıncılıkla ilgili öyle şey söylüyor ki yayıncımız. Toplumun bir kesimini rencide ediyor ve o kesim ayağa kalkıyor. Geçmiş dönemlerde bir sunucunun bir gafı, toplumun bir kesimini ayağa kaldırdı ve o sunucu 2 yıl yayın yapmadı. Bu olsaydı bu da yargıya açık olurdu. RTÜK‘ün yaptığı kesinlikle sansür değil, bunu da defalarca pek çok yerde söyledim. Yayından önce müdahale etmiyoruz, yayından sonra müeyyide uyguluyoruz. Ancak iletişim özgürlüğü suç işleme özgürlüğü anlamına da gelmemelidir. Her kuruluş gibi medyanın da sorumlulukları vardır. Bir doktor hata yaparsa bir kişiyi ilgilendirebilir, ama medya hata yaparsa bütün toplumu ilgilendirir ve bütün topluma zarar verir."
-"LÜTUF REYTİNGİ"-
Yasada reytinge ilişkin bir düzenleme yapıldığını da aktaran İlhan Yerlikaya, "Önceki dönemde birtakım kuruluşlar vardı. TİAK, AGB gibi. Yeni yasada reytingin denetimini RTÜK üstlenecek veya denetim mekanizması çerçevesinde temsilcileri bulunacak. Dolayısıyla tamamen bağımsız, kendi başına reyting ölçümü yapan bir kuruluş olmayacak. Yeni yasa inşallah reytingdeki sıkıntıları ortadan kaldıracak. Çünkü önceki yasada bazı boşluklardan dolayı böyle bir şikayet söz konusuydu" dedi.
Yayıncılar açısından reytingin tek amaç olmaması gerektiğini dile getiren Yerlikaya, "Reyting her şey değildir. Ben bunu bir çok yayıncıyla da paylaştım. Yayıncılara vatandaştan gelen kimi eleştirileri söylediğimizde ‘siz öyle söylüyorsunuz ama en çok reytingi de bunlar alıyor" diye yanıt veriyorlar. Sofranıza bir yemek konulduğunda yemeğin tadına bakmadan o yemeğin lezzetli olup olmadığını bilemezsiniz. Reyting de öyle bir şeydir" diye konuştu.
Bir yayını izlemeden onun içeriğinin anlaşılamayacağını, beğenme veya şikayet etmenin de söz konusu olmayacağını ifade eden İlhan Yerlikaya, sokakta giderken birinin bıçaklandığını gören kişinin de gözünü ayırmadan baktığını, bunun da o davranışı onaylamak anlamına gelmeyeceğini söyledi. Bir programın reytinginin yüksek olmasının her zaman onun iyi olduğu anlamına gelmeyeceğini belirten Yerlikaya, "Hiç şikayetiniz olmadan izliyorsanız bu güzel bir reytingdir, olumlu bir reytingdir. Lütuf reytingi diyebiliriz, yani lütfundan izler vatandaş, tarafsız bir yayındır, müstehcenlik yoktur, şiddet yoktur" değerlendirmesini yaptı.
Bazen de kimi programların izleyici tarafından onları kızdırmasına rağmen izlenebileceğine değinen Yerlikaya, "Bazen gazap reytingi veya kahır reytingi diyebileceğimiz reytingler de olabilir. Bazı yayınlar olabilir, bunlar mesela kadınlar hakkında olabilir, erkekler hakkında olabilir, belli gruplar hakkında olabilir, benim hakkımda bu yayın ne diyor diye izleyebilir. Kızıyordur, ama izliyordur. Bu olumlama anlamına gelmiyor. Buna bir anlamda ‘gazap reytingi‘ diyebiliriz" dedi.
Bir televizyon dizisinin geçen günlerde tartışma konusu olduğunu da anımsatan Yerlikaya, "Geçenlerde bir diziye (Muhteşem Yüzyıl) aşırı tepki geldi biliyorsunuz. 1 yılda gelenin 3 katı kadar tepki geldi. Bunun üzerine 12 dakikalık toplumun istemediği o bölüm çıkarıldı. Bu bizim baskımızla gelmedi. O televizyona da geldi, izleyici temsilcileri aracılığıyla da oldu. O televizyonun genel yayın yönetmeni bunu açıkladı. Bu da bir öz denetim mekanizması veya interaktif yayıncılığa bir zemindir diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.
-"TRAFİK CEZALARI GİBİ"...-
RTÜK‘ün kararlarının kimi zaman eleştiri konusu olduğunu, bu eleştirilerin bazen yayınlarda "çok kan, vahşet görüntüleri olması", "kültürel değerlere saygı duyulmaması" gibi gerekçelerle yapıldığını ve Üst Kurul‘un da bu durumlara neden müdahale etmediğinin sorulduğunu ifade eden Yerlikaya, kimi zaman da RTÜK‘ün uygulamalarının "sansür" anlamına geldiğini, yayıncılığa müdahale edildiği eleştirisinin getirildiğini söyledi.
Yerlikaya, RTÜK‘ün her iki halde de zor durumda kaldığını, ancak Üst Kurul‘un her şart altında görevini yapmak durumunda bulunduğunu vurgulayarak, toplumsal sorumluluğun da bunu gerektirdiğini belirtti. Yerlikaya, şöyle devam etti:
"İlköğretim çağındaki bir çocuk binlerce defa bir cinayet sahnesi görebiliyor, bu da çocuklarımızın şuur altında çok olumsuz tesirler yapabiliyor. Avrupa‘da bu kadar yaygın değildir. Bizim önceki dönemdeki yasada etkinliğimizin de biraz az olması yaptırımlarımızın kademeli olması ve etkin olmaması böyle bir sonuç doğuruyordu. Yeni yasamızda yaptırımlarımız daha etkin olacak. Bu, RTÜK ceza yağdıracak da demek değil. Tıpkı trafik cezaları gibi, daha önce trafik cezaları 5 liraydı, 5 lirayı verip 200 kilometre hızla da gidiyordunuz, sonra kaza oluyordu. Şimdi 200-300 TL... O zaman da ayağını gazdan kesiyor. Şimdi yayıncılarımız da reyting alacağım diye yaptığı hızı azaltıp ayağını gazdan kesecek. O bakımdan daha iyi yayıncılık olacak diye düşünüyorum. bu daha fazla ceza gelecek anlamına gelmiyor. Ama daha kaliteli, içeriği daha iyi yayınlar olacak diye düşünüyorum."
-İZDİVAÇ PROGRAMLARI-
Kaynak: AA
Yeni yasayla birlikte yayıncılıkta "şeffaf" ve "çoğulcu" bir yapının oluşacağına işaret eden Yerlikaya, ayrıca web TV, IPTV gibi internet üzerinden yayıncılığın da yaygınlaşmasıyla birlikte çoğulcu yapının daha da güçleneceğini belirtti. Yerlikaya, "Teknolojik gelişmeler de çoğulcu yapıyı beraberinde getiriyor. Kuzey Afrika‘da, Libya‘da, Mısır‘da birtakım hareketlilikler var. Sayın Başbakanımızın dediği gibi gaz sıkışması var. Bunun sebebi de o ülkelerde özel yayıncılığın olmaması bir anlamda. RTÜK de yok, özel yayıncılık yok demektir. kamu yayıncılığı olunca da sadece toplum şeffaf olamıyor. Eleştirilerini iletemiyor. Dolayısıyla kapalı bir toplum. Devletin düşüncelerini, bildirilerini halka ileten bir yapıya dönüşüyor" diye konuştu.
Yayın kuruluşlarının terör olaylarıyla ilgili yayınlarının yasada ne şekilde yer alacağına ilişkin bazı tartışmaların yasanın çıkmasından önceki dönemde basına farklı bir şekilde yansıdığını dile getiren Yerlikaya, şu değerlendirmeleri yaptı:
"3984 sayılı yasada 25. madde eskiden beri var. Basınımıza farklı bir şekilde yansıdı bu. Yeni bir şeymiş gibi, sanki başbakana yayınları durdurma hakkı veriliyormuş gibi lanse edildi. Asla böyle bir şey değildir. 3984 sayılı yasayı alırsanız, orada çok açık bir şekilde var. Şimdiki yasada da aynısı var. Orada değişiklik yok. 16 senede çok değişik başbakanlar geçti. Onların birçoğu kullanmadı zaten. Sadece Ulus‘taki patlamada oradaki yayıncılarımızın bazıları çok aşırı görüntüler verdiler. Parçalanmış, ayaklarını kaldırıp gösterenler oldu, cesetleri gösterenler oldu. O tür durumlarda toplumu infiale sevk etmesin diye bir karar alındı ve bu uygulandı. O da yargıya açık, tamamen yargı denetiminde. Bütün demokratik devletlerde olan bir şey bu. Şunu söyleyeyim, RTÜK‘ün böyle bir yetkisi olabilir miydi? Yok, yeni yasamızda böyle bir şey de yok.
Ama bence RTÜK‘ün de olabilirdi. Çünkü bazen yayıncılıkla ilgili öyle şey söylüyor ki yayıncımız. Toplumun bir kesimini rencide ediyor ve o kesim ayağa kalkıyor. Geçmiş dönemlerde bir sunucunun bir gafı, toplumun bir kesimini ayağa kaldırdı ve o sunucu 2 yıl yayın yapmadı. Bu olsaydı bu da yargıya açık olurdu. RTÜK‘ün yaptığı kesinlikle sansür değil, bunu da defalarca pek çok yerde söyledim. Yayından önce müdahale etmiyoruz, yayından sonra müeyyide uyguluyoruz. Ancak iletişim özgürlüğü suç işleme özgürlüğü anlamına da gelmemelidir. Her kuruluş gibi medyanın da sorumlulukları vardır. Bir doktor hata yaparsa bir kişiyi ilgilendirebilir, ama medya hata yaparsa bütün toplumu ilgilendirir ve bütün topluma zarar verir."
-"LÜTUF REYTİNGİ"-
Yasada reytinge ilişkin bir düzenleme yapıldığını da aktaran İlhan Yerlikaya, "Önceki dönemde birtakım kuruluşlar vardı. TİAK, AGB gibi. Yeni yasada reytingin denetimini RTÜK üstlenecek veya denetim mekanizması çerçevesinde temsilcileri bulunacak. Dolayısıyla tamamen bağımsız, kendi başına reyting ölçümü yapan bir kuruluş olmayacak. Yeni yasa inşallah reytingdeki sıkıntıları ortadan kaldıracak. Çünkü önceki yasada bazı boşluklardan dolayı böyle bir şikayet söz konusuydu" dedi.
Yayıncılar açısından reytingin tek amaç olmaması gerektiğini dile getiren Yerlikaya, "Reyting her şey değildir. Ben bunu bir çok yayıncıyla da paylaştım. Yayıncılara vatandaştan gelen kimi eleştirileri söylediğimizde ‘siz öyle söylüyorsunuz ama en çok reytingi de bunlar alıyor" diye yanıt veriyorlar. Sofranıza bir yemek konulduğunda yemeğin tadına bakmadan o yemeğin lezzetli olup olmadığını bilemezsiniz. Reyting de öyle bir şeydir" diye konuştu.
Bir yayını izlemeden onun içeriğinin anlaşılamayacağını, beğenme veya şikayet etmenin de söz konusu olmayacağını ifade eden İlhan Yerlikaya, sokakta giderken birinin bıçaklandığını gören kişinin de gözünü ayırmadan baktığını, bunun da o davranışı onaylamak anlamına gelmeyeceğini söyledi. Bir programın reytinginin yüksek olmasının her zaman onun iyi olduğu anlamına gelmeyeceğini belirten Yerlikaya, "Hiç şikayetiniz olmadan izliyorsanız bu güzel bir reytingdir, olumlu bir reytingdir. Lütuf reytingi diyebiliriz, yani lütfundan izler vatandaş, tarafsız bir yayındır, müstehcenlik yoktur, şiddet yoktur" değerlendirmesini yaptı.
Bazen de kimi programların izleyici tarafından onları kızdırmasına rağmen izlenebileceğine değinen Yerlikaya, "Bazen gazap reytingi veya kahır reytingi diyebileceğimiz reytingler de olabilir. Bazı yayınlar olabilir, bunlar mesela kadınlar hakkında olabilir, erkekler hakkında olabilir, belli gruplar hakkında olabilir, benim hakkımda bu yayın ne diyor diye izleyebilir. Kızıyordur, ama izliyordur. Bu olumlama anlamına gelmiyor. Buna bir anlamda ‘gazap reytingi‘ diyebiliriz" dedi.
Bir televizyon dizisinin geçen günlerde tartışma konusu olduğunu da anımsatan Yerlikaya, "Geçenlerde bir diziye (Muhteşem Yüzyıl) aşırı tepki geldi biliyorsunuz. 1 yılda gelenin 3 katı kadar tepki geldi. Bunun üzerine 12 dakikalık toplumun istemediği o bölüm çıkarıldı. Bu bizim baskımızla gelmedi. O televizyona da geldi, izleyici temsilcileri aracılığıyla da oldu. O televizyonun genel yayın yönetmeni bunu açıkladı. Bu da bir öz denetim mekanizması veya interaktif yayıncılığa bir zemindir diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.
-"TRAFİK CEZALARI GİBİ"...-
RTÜK‘ün kararlarının kimi zaman eleştiri konusu olduğunu, bu eleştirilerin bazen yayınlarda "çok kan, vahşet görüntüleri olması", "kültürel değerlere saygı duyulmaması" gibi gerekçelerle yapıldığını ve Üst Kurul‘un da bu durumlara neden müdahale etmediğinin sorulduğunu ifade eden Yerlikaya, kimi zaman da RTÜK‘ün uygulamalarının "sansür" anlamına geldiğini, yayıncılığa müdahale edildiği eleştirisinin getirildiğini söyledi.
Yerlikaya, RTÜK‘ün her iki halde de zor durumda kaldığını, ancak Üst Kurul‘un her şart altında görevini yapmak durumunda bulunduğunu vurgulayarak, toplumsal sorumluluğun da bunu gerektirdiğini belirtti. Yerlikaya, şöyle devam etti:
"İlköğretim çağındaki bir çocuk binlerce defa bir cinayet sahnesi görebiliyor, bu da çocuklarımızın şuur altında çok olumsuz tesirler yapabiliyor. Avrupa‘da bu kadar yaygın değildir. Bizim önceki dönemdeki yasada etkinliğimizin de biraz az olması yaptırımlarımızın kademeli olması ve etkin olmaması böyle bir sonuç doğuruyordu. Yeni yasamızda yaptırımlarımız daha etkin olacak. Bu, RTÜK ceza yağdıracak da demek değil. Tıpkı trafik cezaları gibi, daha önce trafik cezaları 5 liraydı, 5 lirayı verip 200 kilometre hızla da gidiyordunuz, sonra kaza oluyordu. Şimdi 200-300 TL... O zaman da ayağını gazdan kesiyor. Şimdi yayıncılarımız da reyting alacağım diye yaptığı hızı azaltıp ayağını gazdan kesecek. O bakımdan daha iyi yayıncılık olacak diye düşünüyorum. bu daha fazla ceza gelecek anlamına gelmiyor. Ama daha kaliteli, içeriği daha iyi yayınlar olacak diye düşünüyorum."
-İZDİVAÇ PROGRAMLARI-