Dünya Su Günü

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda verimliliği artırmak için sulama yatırımlarının hızla tamamlanması gerektiğini belirterek, "Su havzalarının yok edilmesi ve sularımızın kirletilmesi mutlaka önlenmelidir" dedi.

22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan Bayraktar, küresel ısınmanın en büyük sebeplerinden biri olan sanayileşmenin artması ile toprak ve su kaynaklarının korunamaz hale geldiğini, mevcut kaynakların hızla azaldığını ve kirlendiğini belirtti. Dünya nüfusunun son yüzyılda 3 kat arttığını ve su kullanımını da 6 katına çıkardığını hatırlatan Bayraktar, şöyle konuştu: "Kişi başına su tüketiminin dünya ortalaması yılda 800 metreküp civarındadır. Dünyada 1,4 milyar insan yeterli içme

suyundan yoksun olup, 2,3 milyar kişi sağlıklı suya hasrettir. Halen su ile ilişkili hastalıklardan ölenlerin sayısı yılda 7 milyonu bulmaktadır."

Bayraktar, dünyada, son yıllarda artan nüfus ve küresel ısınmanın sonucu olarak ortaya çıkan kuraklık ve sel nedeniyle gıda fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar ile tarım ürünlerinin fiyatları yükseldiğini ve bunun sonucu olarak açlık çekenlerin sayısının arttığını ifade etti. Ortaya çıkan bu durumun, tarımın ve gıdanın stratejik önemini dünyaya yeniden hatırlattığını anlatan

Bayraktar, şunları söyledi: "Söz konusu olan tüm olumsuz etkenlere karşın, nüfusun gıda güvencesine sahip olabilmesi için ekilebilen alanların artırılması mümkün olmadığından, çiftçilerimizin verimliliklerini artırarak sürdürülebilir tarımı devam ettirmesi için öncelikli olarak toprak ve su kaynaklarımızın korunması ve verimli kullanılması gerekmektedir. Ülkemiz ekonomisi açısından, gündemden düşürülmemesi gereken en önemli konu, sulama alanlarımızın artırılması, sulamaya açılmış alanlarımızın korunması ve

israfın önlenmesidir. Sulamanın her iki boyutu da aynı derecede önem taşımaktadır. Bir taraftan yeni sulama alanlarının açılması sürdürülürken diğer taraftan da sulanan alanlarda verimliliğin artırılması çalışmaları büyük bir gayretle sürdürülmelidir."

Bayraktar, suyun genel anlamda, içme suyu olarak, sanayide ve tarımsal üretimde kullanıldığını ve Türkiye‘de teknik ve ekonomik olarak tüketilebilecek yer altı ve yer üstü su miktarının 112 milyar metreküp olduğunu söyledi. Yıllık su tüketimimizin 46 milyar metreküp olup toplam su potansiyelimizin yüzde 41,1‘ini oluşturduğunu anlatan Bayraktar, "Bu miktarın 34 milyar metreküpü yüzde 74 tarımsal sulamada, 5 milyar metreküpü sanayi sektöründe, 7 milyar metreküpü ise içme suyu olarak kullanılmaktadır. 2023

yılında tarımsal sulamada kullanılan suyun miktarı 2 kattan daha fazla artarak 72 milyar metreküplük bir hacme ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu kapsamda tarımsal sulamanın ülkemizin su kaynakları ve tarım sektörü açısından önemi büyüktür. Avrupa‘da ise sektörler itibariyle su kullanımı yüzde 33 sulama, yüzde 51 sanayi, yüzde 16 içme ve kullanma amaçlıdır" dedi.

2030 yılına kadar Türkiye nüfusunun 100 milyona varacağının tahmin edildiğini anlatan Bayraktar, bu durumda kişi başına kullanılabilir su miktarının bin 100 metreküpe düşeceğini söyledi.

Türkiye‘de suyun kıt ülkeler sınıfında yer alacağının ortaya çıktığını anlatan Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: "Tüm bu gelişmeler ışığında su kaynaklarının israfının önlenmesi ve verimliliğinin artırılması son derece hayati önem arz etmektedir. Öte yandan ülkemiz sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. Dolayısıyla su kıtlığı ile mücadelede en etkili önlem, mevcut su potansiyelimizi en duyarlı ve akılcı şekilde kullanmak ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır. 2010 yılı teması olarak belirlenen

"Şehirler için Su: Kentsel Sorunlara Cevaplar", kentlerde ve büyükşehirlerimizdeki su israfına karşı hükümeti ve yerel yönetimleri konunun önemi hakkında bilgilendirmek ve tasarrufa teşvik etmek açısından önemli."

Ülkemizde su kaynaklarının ciddi bir kirlenme sorunu ile karşı karşıya olduğunu anlatan Bayraktar, şunları söyledi: "İçme sularımız bakteriyolojik ve kimyasal kalitesi açısından kabul edilemez sınırlara gelmiştir. Kaynaklarımızın kirlenmesi ile kullanılabilir su potansiyeli azalmakta, dolayısı ile suyun maliyeti artmakta iken kişi başına düşen su miktarı azalmaktadır."

NEHİRLERİMİZDE KİRLİLİK CİDDİ BOYUTLARDA

Kentleşme ve sanayileşmenin artması ile milyonlarca ton kirleticinin akarsulara ve denizlere bırakılması sonucunda; Gediz, Büyük Menderes, Ergene, Meriç, Susurluk, Ankara Çayı ve Sakarya nehirlerinde kirliliğin ciddi boyutlara ulaştığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: "Atık suyun yüzde 55‘i endüstri tesislerinden kaynaklanmaktadır. Endüstriyel nitelikteki atık suların sadece yüzde 9‘u arıtılmaktadır. Sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerde su kaynakları hızlı bir biçimde kirlenmekte ayrıca kaçak su

çekimi nedeniyle üreticiler sağlıklı ve temiz su temininde sıkıntı çekmektedir. Su havzalarımızdaki yıllık yağış ortalaması 643 milimetre olup su olarak bu değerin yıllık karşılığı 501 milyar metreküptür. Su kaynakları, ülkedeki sosyal ve ekonomik kalkınma faaliyetleri bütünlüğünden ayrılmadan koordineli bir şekilde yönetilmelidir. Bu yönetim yapısı entegre yönetim anlayışı ile arz ve talebin her ikisine de yönelik uyumlu faaliyetlerde bulunacak güçlü ve etkili bir yönetim zihniyetine sahip olmalıdır."

Bayraktar, sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için kredi ve desteklemelerin devam ettirilmesi aynı zamanda söz konusu sistemlerin çiftçiye faydaları ile ilgili eğitim ve tanıtım faaliyetlerinin yürütülmesi gerektiğini belirterek "Ancak, basınçlı sulama yatırımlarına verilen devlet desteklerinin doğru projelere verilmesinin sağlanması gerekmektedir" dedi. Şu an sulama yatırımları amacıyla hazırlanan projelerde su tasarrufu ve kullanılan malzemeler yönüyle önemli hatalar bulunduğunu anlatan Bayraktar,

"Bu projelerin uygun bir proje ekibince hazırlanıp uygulanması önem arz etmektedir" ifadelerini kullandı.

6172 sayılı Sulama Birlikleri Kanununun TBMM tarafından 8.3.2011 tarihinde kabul edildiğini anlatan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Söz konusu kanunun üreticimize faydalı olmasını sulama birliklerinin pek çok sorununun giderilmesinde fayda sağlamasını temenni etmekteyiz. Arazilerin parçalı olması, sulama çalışmalarının zamanında bitirilmesini engellemekte ve bitirilen şebekeler çok pahalıya malolmaktadır. Bu nedenle, Tarım Bakanlığı‘nın yılda bir milyon hektar arazi toplulaştırması hedefine bağlı

kalarak arazi toplulaştırma çalışmalarının bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Suyun rasyonel ve etkili kullanımını sağlamak için AB Su Çerçeve Direktifine uyumlu ancak ulusal çıkarlarımızın göz ardı edilmediği bir Su Yasası çıkarılmalıdır."

Bilgisiz ve yanlış tarım uygulamalarının toprak ve su kaynaklarının azalmasına ve kirlenmesine yol açtığına dikkat çeken Bayraktar, bu nedenle, çiftçilere yönelik eğitim çalışmalarının, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı önderliğinde, yetkili Kamu ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla birlikte yürütülmesi ve yeterli seviyelere çıkarılması gerektiğini söyledi.

Bayraktar, TZOB olarak çiftçilere verdiği eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yanında AB kaynaklı projeler ile sürdürülebilir tarımı destekleyerek, çevre, toprak ve su kirliliğini azaltmaya yönelik faaliyetler yürüttüklerini hatırlattı. Ziraat Bankası tarafından su tasarrufu amacı ile kapalı ve basınçlı sulama sistemlerine yönelik verilen 0 faizli kredileri ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yüzde 75 hibe desteklerini memnuniyetle karşıladıklarını anlatan Bayraktar, şöyle konuştu: "Bununla birlikte

çiftçilerimizin sulamadan kaynaklanan elektrik, bakım ve işletme borçlarının yeniden yapılandırılmasını düzenleyen kanun yürürlüğe girmiştir. Söz konusu düzenleme üreticilerimizin üretime devam edebilmeleri için önemli. İlk kez TZOB tarafından önerilen diğer ilgili kurum ve kuruluşlarca kabul gören Su Konseyinin kurulması ve Su Yasası‘nın çıkarılması konularında hızla harekete geçilerek doğal kaynaklarımızın en iyi şekilde bir sonraki nesillere aktarılmasını ve bir tarımsal üretimin sürdürülebilirliğinin

sağlanması gerekmektedir."

Kaynak: İHA