Işıkara: "Bugün İçin Bir Depremin Ne Zaman Olacağını Söylememiz Mümkün Değil"
Türk Kızılayı Genel Başkan Danışmanı ve eski Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, bir depremin ne zaman olacağını söylemenin mümkün olmadığını ifade etti.
Işıkara, Türk Kızılayı tarafından yurt genelinde başlatılan "Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi" kapsamında Kahramanmaraş’a geldi. Valilikte düzenlenen toplantıda afet zararlarını azaltma kapsamında katılımcılara bilgiler veren Işıkara, son depremleri değerlendirdi. Işıkara, Yeni Zelanda’da meydana gelen ve 65 kişinin öldüğü depremle ilgili, "Ben Yeni Zelanda’ya gittim, biliyorum. Deprem mühendisliğinde en ileri ülkelerden biri. Burada 65 kişinin ölmesi, başka bir şey. Yani depremden kaynaklıkaya düşmesinden ölüm olmuş" dedi. Türkiye’nin depremden korunmanın en önemli yolu olan güvenli yapılaşma konusunda halen çok yetersiz olduğunu ifade eden Işıkara, bir depremin önceden belirlenmesinin de halen mümkün olmadığını ifade etti. Işıkara, şöyle konuştu:"İlim bir depremin nerede ve ne büyüklükte olabileceğini söylüyor. Ama bir depremin ne zaman olacağını maalesef söyleyemiyor. Bir büyük depremden sonraki süreçte söylenebilir. Ama bir büyük depremden önce o depremin ne zaman olacağını söyleyemiyoruz. Örneğin 1967’den bu yana, ben özellikle de 1991’de Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü olduğumda, o dönemlerden bu yana hep 1967 Adapazarı Mudurnu depreminin batısında bir büyük deprem olacağını söyledim, yerini söyledim, Kuzey Anadolu fayhattı üzerinde olacağı için büyüklüğünün 7’nin üzerinde olacağını söyledim. Ama zamanını söyleyemedim. Depremden korunmanın en önemli yolu olan güvenli yapı ve güvenli yaşam konusunda yeterince özen göstermiyoruz ve bu da bize çok pahalıya mal oluyor. Onun için bunun bu şekilde bilinmesini istiyorum."Deprem anında iki dalga yayıldığını ifade eden Işıkara, dünyanın bazı ülkelerinde bu dalganın tespit edilmesi ile yıkıcı etkisi olan ikinci dalganın yerleşim birimlerine haber verilebildiğini kaydetti. Türkiye’nin bu konuda talihsiz olduğunu, deprem odak noktaları ile yerleşim merkezleri arasındaki mesafelerin çok dar olduğunu dile getiren Işıkara, sözlerini şöyle tamamladı:"Bir deprem iki dalga yayar. Yıkan ikinci dalgadır. Birinci dalgayı sistem kaydettiği anda eğer o sistem varsa, erken uyarı sistemi ’ikinci dalga geliyor, yıkan dalga geliyor’ der. Şimdi New Mexico’da böyle bir sistem var. Deprem üreten tek bir odak var. Ve New Mexico şehrine uzaklığı da önemli bir mesafede. Bu sistem yerel radyo ve televizyonlarla da uyumlu. Bu uyarıyı yapıyor erken uyarıyı. Çocuk okuldaysa eğer çıkabilecek yer yoksa çocuğa güvenli daire şeklinde kendisini korumayı hemen yaptırıyorlar.Aynı şey Japonya’da da var. Ama Türkiye o açıdan çok talihsiz. Neden? Çünkü deprem üreten odak ile yerleşim yeri arasındaki mesafe çok az. Örneğin Marmara’da potansiyel bir deprem tehlikesi var. Adaların güneybatısı. Özellikle Avrupa yakasına olan uzaklığına baktığımızda 12 kilometre. Böl 12 kilometreyi 8’e; 1.2 saniye vaktiniz var. Bu sürede de ancak yüksek gerilim hattını kesebilir ve de yangını önleyebilirsiniz."Kahramanmaraş Valisi Şükrü Kocatepe ise, kentin deprem konusunda çok riskli bir bölgede olduğunu belirtti. Geçmişte yapılan binalarında deprem hesabı yapılmadan yapılaştığını hatırlatan Kocatepe, "Hazır betonun olmadığı dönemlerde toplanan kumla, çakılla, yıkanmamış kumlarla yapılan ve uygun miktarda ve çapta demir kullanılmadan yapılan yapılar var. Dolayısıyla şu anda bir çok binamız riskli. Okullarda bunların başında geliyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde bir okulumuzda çok büyük risk vardı. Hem betonyapı itibariyle hem kullanılan demirler nedeniyle bunları tespit ettik. Bu konularda almamız gereken çok mesafeler var" ifadelerini kullandı. 4 bin yıl önce Babil Kralı Hammurabi tarafından oluşturulan kanunlar hakkında belgeler de sunan Vali Kocatepe, "Bu belgede diyor ki, ’bina sahibinin oğlu hayatı kaybetmişse, müteahhidin oğlu ölüm cezasına çarptırılır. Eğer müteahhidin sağlam yapmadığı bir çökme sonucunda bina sahibi ölürse müteahhit ölüm cezasına çarptırılır’ diyor. Yani Hammurabi bu konuda çok ağır cezalara tabi tutmuş. ’Yani binaları çürük yapan mutlaka cezalandırılır’ diyor. Bu konularda ada önlemler almalıyız" şeklinde konuştu. Daha sonra sinevizyon gösterimi eşliğinde proje hakkında katılımcılara bilgiler verildi.
Kaynak: İHA