'Tıp öğrencileri kadavra görmeden mezun oluyor'
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi öğrencileri, kadavra (üzerinde çalışma yapılan ölü insan vücudu) bağışı yapılmadığı için anatomi derslerinde plastik maketler üzerinde eğitim yapıyor.
ÇÜ Tıp Fakültesi Dekanı ve Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Behnan Alper, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kadavranın kaliteli tıp eğitimi için önemli bir materyal olduğunu bildirdi. Kadavra ile çalışmanın yasal ve etik değerler açısından bazı sıkıntıları da beraberinde getirdiğini vurgulayan Alper, bu nedenle Türkiye'de kadavra bağışının yeterli oranda olmadığına işaret etti.
Batı ülkelerindeki kadavra bağışının bilime ve insanlığa hizmet etme bilinciyle yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Alper, ''Pratik eğitim, tıp eğitiminin ayrılmaz bir parçası olduğundan kadavraya Türkiye'deki diğer tıp fakültelerinde olduğu gibi bizim de ihtiyacımız var. Sadece bizim üniversitemizde değil, en eski ve köklü üniversitelerimizde bile bu sıkıntı uzun yıllardır yaşanıyor'' dedi.
PLASTİK MAKETLERLE EĞİTİM
Kadavrasız bir tıp eğitiminin ''kalitesiz eğitim'' anlamına gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Alper, ÇÜ Tıp Fakültesinde eğitim gören bin 300 öğrencinin, hiç kadavra bağışı yapılmadığı için anatomi derslerinde, Türkiye'ye ithalatla getirilebilen plastik insan maketleri üzerinde eğitim gördüğünü ifade etti.
Gerçeği ile bire bir uyumlu olan bu maketlerle geleceğin doktorlarını yetiştirdiklerini anlatan Prof. Dr. Behnan Alper, ''Maketlerle yapılan eğitimde bir geri kalma sıkıntısı yok. Ama tabi kadavranın gerçekliğini vermek çok da kolay olmadığı için kadavra bulma yolunda çabalarımız sürüyor'' diye konuştu.
KADAVRA VE YASALAR
Prof. Dr. Alper, kadavra sıkıntısının çözümü konusunda gerek Adalet Bakanlığı, gerekse İçişleri Bakanlığı düzeyinde yıllar önce yapılan girişimlerle yasal düzenlemeler yapıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:
''Bu düzenlemelere göre, sahipsiz cesetler kadavra olarak üniversitelere verilebiliyor ancak uygulamada pek yok. Yasalara göre bir cesedin eğitim amaçlı kullanımı için beklenmesi gereken süreçler var. Bu süreçte ceset ya Adli Tıp Kurumu morgunda ya da morgu bulunan büyük mezarlıklarda bekletiliyor. Bu bekleme süresi eksi 4 derecede gerçekleştiğinden ve özel ilaçlamalar yapılmadığından en geç 15-20 gün içinde ceset kadavra olarak kullanılabilme özelliğini yitiriyor. Oysa, iyi koşullarda saklanan bir kadavrayı 4-5 yıl kullanma şansımız var. Kadavrayı, iskelet sistemindeki bir çalışma için vücut bütünlüğü bozulmadığı sürece uzun yıllar kullanma şansımız var.''
Prof. Dr. Alper, üniversite bünyesinde yeni bir anatomi laboratuvarı kurulması için çalışmalarının bulunduğunu, bu kapsamda cesetler için özel saklama dolapları, ilaçlama havuzları, eğitim masalarının bulunacağını ifade ederek, ''Ancak, bu süreçte kadavra bağışı bilincinin de oluşmasını ümit ediyoruz. Din adamlarımızın, organ bağışında olduğu gibi kadavra bağışının da caiz olduğu yönünde telkinlerde bulunmalarının sıkıntıyı çözebileceği düşüncesindeyiz'' diye konuştu.
Kaynak: AA
Batı ülkelerindeki kadavra bağışının bilime ve insanlığa hizmet etme bilinciyle yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Alper, ''Pratik eğitim, tıp eğitiminin ayrılmaz bir parçası olduğundan kadavraya Türkiye'deki diğer tıp fakültelerinde olduğu gibi bizim de ihtiyacımız var. Sadece bizim üniversitemizde değil, en eski ve köklü üniversitelerimizde bile bu sıkıntı uzun yıllardır yaşanıyor'' dedi.
PLASTİK MAKETLERLE EĞİTİM
Kadavrasız bir tıp eğitiminin ''kalitesiz eğitim'' anlamına gelmediğini vurgulayan Prof. Dr. Alper, ÇÜ Tıp Fakültesinde eğitim gören bin 300 öğrencinin, hiç kadavra bağışı yapılmadığı için anatomi derslerinde, Türkiye'ye ithalatla getirilebilen plastik insan maketleri üzerinde eğitim gördüğünü ifade etti.
Gerçeği ile bire bir uyumlu olan bu maketlerle geleceğin doktorlarını yetiştirdiklerini anlatan Prof. Dr. Behnan Alper, ''Maketlerle yapılan eğitimde bir geri kalma sıkıntısı yok. Ama tabi kadavranın gerçekliğini vermek çok da kolay olmadığı için kadavra bulma yolunda çabalarımız sürüyor'' diye konuştu.
KADAVRA VE YASALAR
Prof. Dr. Alper, kadavra sıkıntısının çözümü konusunda gerek Adalet Bakanlığı, gerekse İçişleri Bakanlığı düzeyinde yıllar önce yapılan girişimlerle yasal düzenlemeler yapıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:
''Bu düzenlemelere göre, sahipsiz cesetler kadavra olarak üniversitelere verilebiliyor ancak uygulamada pek yok. Yasalara göre bir cesedin eğitim amaçlı kullanımı için beklenmesi gereken süreçler var. Bu süreçte ceset ya Adli Tıp Kurumu morgunda ya da morgu bulunan büyük mezarlıklarda bekletiliyor. Bu bekleme süresi eksi 4 derecede gerçekleştiğinden ve özel ilaçlamalar yapılmadığından en geç 15-20 gün içinde ceset kadavra olarak kullanılabilme özelliğini yitiriyor. Oysa, iyi koşullarda saklanan bir kadavrayı 4-5 yıl kullanma şansımız var. Kadavrayı, iskelet sistemindeki bir çalışma için vücut bütünlüğü bozulmadığı sürece uzun yıllar kullanma şansımız var.''
Prof. Dr. Alper, üniversite bünyesinde yeni bir anatomi laboratuvarı kurulması için çalışmalarının bulunduğunu, bu kapsamda cesetler için özel saklama dolapları, ilaçlama havuzları, eğitim masalarının bulunacağını ifade ederek, ''Ancak, bu süreçte kadavra bağışı bilincinin de oluşmasını ümit ediyoruz. Din adamlarımızın, organ bağışında olduğu gibi kadavra bağışının da caiz olduğu yönünde telkinlerde bulunmalarının sıkıntıyı çözebileceği düşüncesindeyiz'' diye konuştu.