İşık Yeniden Doğudan Yükseliyorbali – 08.12.2011
Liderler oturumunda konuştu-Ev sahibi Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono tarafından karşılanan Arınç, iki gün sürecek forumun Lider Oturumu`nda konuşma yaptı.
Konuşmasının ilk bölümünü İngilizce yapan Arınç, ``Bu girişimin, etnik, dini ve kültürel bakımdan zengin çeşitliliğe sahip dinamik bir demokrasi olan Endonezya tarafından başlatılması, önemini daha da artırmaktadır. Çeşitliliği bir zenginlik olarak başarıyla ve çoğulcu bir anlayışıyla yöneten modern Endonezya, birçok açıdan bölgesine ve ötesine örnek teşkil etmektedir. Gerçekten de hoşgörü, ılımlılık ve diyaloğu esas alan bir yönetim tarzı benimseyen ve uluslararası ilişkilerde sorunların barışçıl yöntemlerle ve uzlaşıyla çözümünü savunan Endonezya birçok ülke için ilham kaynağıdır`` dedi.
Nüfus itibarıyla dünyanın en büyük Müslüman ülkesi konumundaki Endonezya`nın, 1999`dan bu yana demokrasi alanında önemli mesafeler aldığını kaydeden Arınç, ``Özellikle medeniyetler çatışması tezlerinin gündeme getirildiği günümüzde bu rolün önemi daha da belirginleşmektedir`` dedi.
-``21. yüzyıl, Asya`nın yüzyılı olacak``-Bali Demokrasi Forumu`nun, demokrasi, çoğulculuk, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerlerin teşvik edilmesi adına önemli bir platform vazifesi üstlendiğini dile getiren Başbakan Yardımcısı Arınç, ``Yine, Forum`un farklı demokrasi deneyimlerinin paylaşılması açısından da katılımcılarına önemli bir fırsat sağladığını da eklemek gerekir. Forumun gündeminin kitlelerin demokratik talep ve beklentilerinin her düzeyde daha kuvvetli bir şekilde dile getirilmeye başladığı günümüzde değişen dünyamızda demokratik seslere kulak vermek olarak belirlenmiş olmasını çok isabetli buluyorum`` ifadelerini kullandı.
Arınç, ``Küresel dengelerin hızla doğuya doğru kaydığı günümüzde içinde bulunduğumuz asrın Asya`nın yüzyılı olacağı yadsınamayacak bir gerçektir. Bu husus ekonomik alanda somut bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Ancak bu değişim siyasi, askeri ve kültürel alanlarda da tüm dünyada giderek artan bir şekilde hissedilecektir. Sınırsız çeşitliliğe ve farklı ekonomik gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerin yoğun bir ekonomik bağımlılık içerisinde bir arada bulunduğu bu devasa kıtanın hızlı dönüşümü gerçekten de heyecan vericidir`` diye konuştu.
-``Küresel eğilimler demokrasinin lehine``-``İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde bu kadar fazla sayıdaki insanın, bu kadar kısa sürede fakirlik sarmalından kurtulduğu bir zaman dilimi bulunmamaktadır`` diyen Arınç, bu başarının temel nedeninin özellikle Doğu Asya ve alt kıtada yaşanmakta olan ekonomik gelişmeler olduğunu vurgulayarak, ``Ancak, bu noktadaki temel soru Asya`nın önündeki fırsatı nasıl değerlendireceği ve 21. yüzyılı nasıl şekillendireceğidir. Mevcut küresel eğilimler demokrasinin lehinedir. Zira, demokrasi, her din ve kültürün kendisine yer bulabildiği, katılımın, özgürlüğün ve hoşgörünün hukukun üstünlüğü ile birleştiği bir yönetim biçimidir`` ifadelerini kullandı.
-``Demokratik yaşam hakkı kimsenin elinde tekel değil``-``İster Hıristiyanlık ister İslam tüm dinler ve toplumlar, demokrasi ile yaşayabilme kabiliyetine ve hakkına sahiptirler`` diyen Arınç, şöyle devam etti:``Demokratik yaşam hakkı, kimsenin elinde bir tekel değil, toplumların kendi evrilme süreçlerinde ortaya çıkan bir sonuçtur. Tarihsel süreç içerisinde demokratikleşmenin hızlı ya da yavaş olmasının, toplumların kendi özgün koşulları ve iç dinamiklerinin değişim hızı ile ilgili olduğu görülecektir. Demokratikleşme süreci de bu yönde emin adımlarla ilerlemektedir. Örneğin, geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğine girilirken dünyada sadece 30 adet demokrasiyle yönetilen devlet bulunurken, bu rakam günümüzde 100;ü aşmıştır.``-``Asya Kuzey Afrika ve Ortadoğuya demokrasi desteği vermeli``-Arınç, ``Başta Kuzey Afrika ve Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinden yükselen demokratik seslere kulak verilebilmesi ve hatta bunun ötesine geçerek bu çağrılara ve taleplere daha anlamlı bir destek sağlanabilmesi açısından da Asya`nın demokratik değerlere sahip çıkması ve bunların evrensel niteliğini gözler önüne sermesi kilit bir önem arz etmektedir`` dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, ``Demokrasi sadece oy vermekten ibaret değildir. Demokrasi eğitimden insan haklarına, hukukun üstünlüğünden ifade ve basın özgürlüğüne kadar geniş bir yelpazeye yayılmış kurumlar bütünüdür. Yaşayan bir demokratik sistemin inşa edilmesi ise, farklı sosyal sınıf ve grupların bu tür güçlü kurumlar çerçevesinde mobilize edilerek, siyasete dâhil edilmesiyle mümkün olabilir`` diye konuştu.
Demokrasi yolunda bazen zor kararların alınması ve karşılaşılan güçlükler karşısında demokrasiden taviz verilmemesi için cesur bir liderlik gösterilmesi gerekebileceğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:``Bu bağlamda, 200 yıla yayılan demokratik deneyime sahip bir ülke olarak, bu sürecin ne kadar çetin sınamalarla dolu olduğunu yakından biliyoruz. Ancak demokrasiye ulaşmanın ve bu yolda ilerlemenin kazanımları tüm zorlukların üstündedir.
Türkiye olarak biz, özellikle son on yıldaki atılımlarımız neticesinde, günümüzde yüksek demokratik standartları yakalama yolunda önemli merhaleler kat etmiş bulunmaktayız. Türkiye, Endonezya, Hindistan, Malezya, Kore gibi ülkeler tüm uluslararası toplumun hayranlıkla izlediği ekonomik büyüme, iç huzur ve geniş bir coğrafyada etkili yumuşak güç unsurlarına sahip olabilmişse, bunda demokrasi alanında attığımız adımlar ve gerçekleştirdiğimiz reformların etkisi yadsınamaz. Keza geleceğe dönük potansiyelimiz ve küresel sisteme yön verebilecek ülkeler arasında sayılmamız da demokrasiye bağlılığımız ve bu yöndeki kararlı ve ilkeli tutumumuzdan kaynaklanmaktadır.``-``BM`deki çağın gerisinde kalmış karar alma süreci değişmeli``-Demokratik idealleri içselleştirmiş ülkelerin, bu ilkeleri hem küresel ölçekte hem de uluslararası sistem bağlamında giderek yükselen bir sesle dile getirmesi gerektiğine vurgu yapan Başbakan Yardımcısı Arınç, ``Bu çerçevede, sadece ülkeler bazında değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere küresel ölçekli siyasi örgütlerin de çağın çok gerisinde kalmış karar alma süreçlerinin demokratikleştirilmesi ve temsil gücü daha yüksek bir yapıya kavuşturulmaları için çaba harcamalıyız. Bu meyanda, Endonezya ile birlikte yer aldığımız G-20 oluşumunu doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Ancak BM güvenlik Konseyi`nden IMF;ye kadar daha birçok örgüt de daha katılımcı, şeffaf, meşru ve dolayısıyla etkin bir nitelik kazanmalıdır`` ifadelerini kullandı.
Demokrasi alanında belirli ilerlemeler kaydetmiş ülkelerin, dünyanın farklı bölgelerinde yükselen demokrasi seslerine kulak ve destek vermesinin bir sorumluluk ve görev niteliğinde olduğunu kaydeden Arınç, şunları kaydetti:``Bu çerçevede, günümüzde ilk akla gelen bölge tarihi bir dönüşüm sürecinden geçmekte olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasıdır. Gerçekten de son bir yıl içinde bu bölgede meydana gelen gelişmeler ışığında tarihin akışının hızlandığı ve küresel anlamda yeni bir demokrasi heyecanının yayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Esas itibarıyla, insanlık onuruna yakışır bir muamele beklentisiyle başlayan olaylar, kısa sürede genişleyerek kapsamlı bir özgürlük, demokrasi ve değişim talebine dönüşmüştür. Bu sürecin zamanlamasına ve sebeplerine dair birçok husus ifade edilebilir. Ancak bence asıl etken, demokratik değerlerin evrenselliği ve modern bilgi ve iletişim araçlarının getirdiği yeni sosyal hareketlilik imkânları sayesinde bu değerlerin yaygınlaşmasıdır. Her halükarda, bölgedeki gelişmeler korku ve baskının demokratik taleplere yenildiği tarihi bir dönüm noktasını teşkil etmektedir.``-``Geri dönülemeyecek demokratik uyanış başladı``-Tüm kurumlarıyla işleyen bir demokrasinin kurulması için uzun ve meşakkatli bir süreç gerektiğini ifade eden Arınç, ``Özellikle yeni kurulacak rejimlerin devasa boyutlardaki sosyal ve ekonomik sorunlarla nasıl baş edeceği ve halkın beklentilerini nasıl yöneteceği ciddi sınamalar olacaktır. Diğer bir deyişle, bölgemizde devam eden bu demokratik sürecin sorunsuz bir geçişle olgunlaşacağını düşünmek aşırı iyimserlik olacaktır. Bazı iniş-çıkışların olması kaçınılmazdır. Her şeye rağmen kesin olan şudur ki; bölgede geri döndürülemeyecek bir demokratik uyanış başlamıştır ve artık halkın meşru talepleri karşısında kayıtsız kalmak veya onları baskı yoluyla sindirmek bir siyasi seçenek olmaktan çıkmıştır. Burada bize düşen görev, bu dönüşümün en sağlıklı ve barışçı bir şekilde gerçekleşmesine destek olmaktır. Elbette süreci yürütecek ve başarıya ulaştıracak olanlar, bölge halkları ve onların siyasi temsilcileridir. Ancak bu sürecin başarıya ulaşmasının sosyal, siyasi ve ekonomik anlamda yapacağı küresel etkiler göz önünde tutulduğunda, hepimize önemli sorumluluklar düştüğü de bir gerçektir`` diye konuştu.
-``Türkiye model değil ilham kaynağı``-``Türkiye olarak bölge halklarının meşru demokratik taleplerini destekliyor ve ilgili ülkelerin liderlerine bu yönde atmaları gereken adımlarda elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz diyen Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:``Bu bağlamda, Türkiye`yi bölge ülkeleri için bir model olarak takdim edenler de bulunmaktadır. Türkiye`nin uzun demokratik tecrübesinin, bu yoldaki kazanımlarının, bölge ülkeleri tarafından yakından izlenmesi normaldir. Ancak, farklı sosyal yapı ve kurumsal kültüre sahip ülkelerin demokratik süreçlerinin kendine özgü mecralarda ilerlemesi beklenmelidir. Dolayısıyla Türkiye`nin bir modelden ziyade bir ilham kaynağı olduğu söylenebilir.
Burada bizim için önemli olan değişimin barışçıl ve halkın haklı beklentilerini karşılayacak şekilde yürümesi ve gündemin aşırı radikal, fundamentalist akımlarca sabote edilmemesidir. Bu yönde esasen tüm uluslararası toplum olarak bir yükümlülüğümüz bulunduğunu hatırlatmak isterim. Zira bölgede başlayan bu tarihi süreç, bazı kesimlerce istismar edilebilir. Demokrasinin filizlenme aşamasında etnik veya mezhepsel yeni bölünmeler ortaya çıkarsa, bunun etkileri Asya`dan Avrupa`ya tüm dünyada hissedilecektir. Aksi durumda ise demokratik değerlerin gerçek anlamda kurumsallaşması ve bölgede iyi yönetişim esaslarının yerleştirilmesi doğrultusunda adımlar atıldıkça, bunun ekonomiden güvenliğe, kültürden sosyal hayata kadar küresel ölçekte olumlu meyvelerini hep birlikte toplayacağız.
Türkiye olarak biz demokrasinin bu çok yönlü olumlu etkilerini bizzat müşahede etmiş bir ülkeyiz. Zira bugün Türkiye`nin bölgesinde barış ve istikrarı önceleyen aktif bir dış politika izlemesi, demokrasi alanında sağladığımız ilerleme ile mümkün olmaktadır. Bu esasında iki yönlü işleyen bir süreçtir. Demokrasimiz geliştikçe ve buna bağlı olarak refah ve huzur düzeyimiz yükseldikçe çevremizde bu gidişatı destekleyecek bir dış ortamı arıyor ve bu amaçla barış ve istikrar çabalarına aktif destek sağlıyoruz. Keza etrafımızda bir barış, refah ve güvenlik kuşağı oluşturma yönünde ilerleme sağlandıkça, bu bize içeride de özgürlükler alanını genişletme ve halkımızın demokratik taleplerini karşılama konusunda daha özgüvenli ve etkin şekilde hareket etme imkânı vermektedir. Böylece sadece ülkemiz için değil, tüm bölge için olumlu bir döngü oluşturulmaktadır.``-Asya`nın ihtişamına yeniden kavuşmasını heyecanla bekliyoruz-Konuşmasının sonunda, ``demokratik seslere kulak vermeliyiz`` vurgusunu yineleyen Arınç, ``Vizyonumuz gerek sistemin, gerek üyelerinin demokratik nitelik taşıyacağı yeni bir küresel düzen kurulması, bu yöndeki kılavuz ilkelerimiz ise her demokrasinin olmazsa olmaz koşullarını teşkil eden katılımcılık, çoğulculuk, eşitlikçilik ve kapsayıcılık gibi değerler olmalıdır`` dedi.
Arınç, ``İnsanlığın ortak mirasına büyük katkılarda bulunmuş Asya`nın son üç asırda kaybetmiş olduğu ihtişamına yeniden kavuşmasını heyecanla bekliyoruz. Ne mutlu bizlere ki artık ışık yeniden doğudan yükseliyor`` dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, konuşmasını Endonezya dilinde ``teşekkür ederim`` anlamına gelen ``terima kasi`` sözleriyle tamamladı.
70`ten fazla ülkenin temsil edildiği zirveye, Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina, Moğolistan Başbakanı Sukhbaatar Batbol ve Sri Lanka Cumhurbaşkanı Mahinda Rajapaksa, Katar Başbakanı Hamad Bin Casim Bin Cabir El Tani, Brunei Sultanı Hassanal Bolkiah, Doğu Timor Başbakanı Xanana Gusmao, Filipinler Cumhurbaşkanı Yardımcısı Jejomar Binay`ın yanı sıra çok sayında bakan katıldı.
Kaynak: AA
Nüfus itibarıyla dünyanın en büyük Müslüman ülkesi konumundaki Endonezya`nın, 1999`dan bu yana demokrasi alanında önemli mesafeler aldığını kaydeden Arınç, ``Özellikle medeniyetler çatışması tezlerinin gündeme getirildiği günümüzde bu rolün önemi daha da belirginleşmektedir`` dedi.
-``21. yüzyıl, Asya`nın yüzyılı olacak``-Bali Demokrasi Forumu`nun, demokrasi, çoğulculuk, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi ortak değerlerin teşvik edilmesi adına önemli bir platform vazifesi üstlendiğini dile getiren Başbakan Yardımcısı Arınç, ``Yine, Forum`un farklı demokrasi deneyimlerinin paylaşılması açısından da katılımcılarına önemli bir fırsat sağladığını da eklemek gerekir. Forumun gündeminin kitlelerin demokratik talep ve beklentilerinin her düzeyde daha kuvvetli bir şekilde dile getirilmeye başladığı günümüzde değişen dünyamızda demokratik seslere kulak vermek olarak belirlenmiş olmasını çok isabetli buluyorum`` ifadelerini kullandı.
Arınç, ``Küresel dengelerin hızla doğuya doğru kaydığı günümüzde içinde bulunduğumuz asrın Asya`nın yüzyılı olacağı yadsınamayacak bir gerçektir. Bu husus ekonomik alanda somut bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Ancak bu değişim siyasi, askeri ve kültürel alanlarda da tüm dünyada giderek artan bir şekilde hissedilecektir. Sınırsız çeşitliliğe ve farklı ekonomik gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerin yoğun bir ekonomik bağımlılık içerisinde bir arada bulunduğu bu devasa kıtanın hızlı dönüşümü gerçekten de heyecan vericidir`` diye konuştu.
-``Küresel eğilimler demokrasinin lehine``-``İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde bu kadar fazla sayıdaki insanın, bu kadar kısa sürede fakirlik sarmalından kurtulduğu bir zaman dilimi bulunmamaktadır`` diyen Arınç, bu başarının temel nedeninin özellikle Doğu Asya ve alt kıtada yaşanmakta olan ekonomik gelişmeler olduğunu vurgulayarak, ``Ancak, bu noktadaki temel soru Asya`nın önündeki fırsatı nasıl değerlendireceği ve 21. yüzyılı nasıl şekillendireceğidir. Mevcut küresel eğilimler demokrasinin lehinedir. Zira, demokrasi, her din ve kültürün kendisine yer bulabildiği, katılımın, özgürlüğün ve hoşgörünün hukukun üstünlüğü ile birleştiği bir yönetim biçimidir`` ifadelerini kullandı.
-``Demokratik yaşam hakkı kimsenin elinde tekel değil``-``İster Hıristiyanlık ister İslam tüm dinler ve toplumlar, demokrasi ile yaşayabilme kabiliyetine ve hakkına sahiptirler`` diyen Arınç, şöyle devam etti:``Demokratik yaşam hakkı, kimsenin elinde bir tekel değil, toplumların kendi evrilme süreçlerinde ortaya çıkan bir sonuçtur. Tarihsel süreç içerisinde demokratikleşmenin hızlı ya da yavaş olmasının, toplumların kendi özgün koşulları ve iç dinamiklerinin değişim hızı ile ilgili olduğu görülecektir. Demokratikleşme süreci de bu yönde emin adımlarla ilerlemektedir. Örneğin, geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğine girilirken dünyada sadece 30 adet demokrasiyle yönetilen devlet bulunurken, bu rakam günümüzde 100;ü aşmıştır.``-``Asya Kuzey Afrika ve Ortadoğuya demokrasi desteği vermeli``-Arınç, ``Başta Kuzey Afrika ve Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinden yükselen demokratik seslere kulak verilebilmesi ve hatta bunun ötesine geçerek bu çağrılara ve taleplere daha anlamlı bir destek sağlanabilmesi açısından da Asya`nın demokratik değerlere sahip çıkması ve bunların evrensel niteliğini gözler önüne sermesi kilit bir önem arz etmektedir`` dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, ``Demokrasi sadece oy vermekten ibaret değildir. Demokrasi eğitimden insan haklarına, hukukun üstünlüğünden ifade ve basın özgürlüğüne kadar geniş bir yelpazeye yayılmış kurumlar bütünüdür. Yaşayan bir demokratik sistemin inşa edilmesi ise, farklı sosyal sınıf ve grupların bu tür güçlü kurumlar çerçevesinde mobilize edilerek, siyasete dâhil edilmesiyle mümkün olabilir`` diye konuştu.
Demokrasi yolunda bazen zor kararların alınması ve karşılaşılan güçlükler karşısında demokrasiden taviz verilmemesi için cesur bir liderlik gösterilmesi gerekebileceğini dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:``Bu bağlamda, 200 yıla yayılan demokratik deneyime sahip bir ülke olarak, bu sürecin ne kadar çetin sınamalarla dolu olduğunu yakından biliyoruz. Ancak demokrasiye ulaşmanın ve bu yolda ilerlemenin kazanımları tüm zorlukların üstündedir.
Türkiye olarak biz, özellikle son on yıldaki atılımlarımız neticesinde, günümüzde yüksek demokratik standartları yakalama yolunda önemli merhaleler kat etmiş bulunmaktayız. Türkiye, Endonezya, Hindistan, Malezya, Kore gibi ülkeler tüm uluslararası toplumun hayranlıkla izlediği ekonomik büyüme, iç huzur ve geniş bir coğrafyada etkili yumuşak güç unsurlarına sahip olabilmişse, bunda demokrasi alanında attığımız adımlar ve gerçekleştirdiğimiz reformların etkisi yadsınamaz. Keza geleceğe dönük potansiyelimiz ve küresel sisteme yön verebilecek ülkeler arasında sayılmamız da demokrasiye bağlılığımız ve bu yöndeki kararlı ve ilkeli tutumumuzdan kaynaklanmaktadır.``-``BM`deki çağın gerisinde kalmış karar alma süreci değişmeli``-Demokratik idealleri içselleştirmiş ülkelerin, bu ilkeleri hem küresel ölçekte hem de uluslararası sistem bağlamında giderek yükselen bir sesle dile getirmesi gerektiğine vurgu yapan Başbakan Yardımcısı Arınç, ``Bu çerçevede, sadece ülkeler bazında değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere küresel ölçekli siyasi örgütlerin de çağın çok gerisinde kalmış karar alma süreçlerinin demokratikleştirilmesi ve temsil gücü daha yüksek bir yapıya kavuşturulmaları için çaba harcamalıyız. Bu meyanda, Endonezya ile birlikte yer aldığımız G-20 oluşumunu doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Ancak BM güvenlik Konseyi`nden IMF;ye kadar daha birçok örgüt de daha katılımcı, şeffaf, meşru ve dolayısıyla etkin bir nitelik kazanmalıdır`` ifadelerini kullandı.
Demokrasi alanında belirli ilerlemeler kaydetmiş ülkelerin, dünyanın farklı bölgelerinde yükselen demokrasi seslerine kulak ve destek vermesinin bir sorumluluk ve görev niteliğinde olduğunu kaydeden Arınç, şunları kaydetti:``Bu çerçevede, günümüzde ilk akla gelen bölge tarihi bir dönüşüm sürecinden geçmekte olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasıdır. Gerçekten de son bir yıl içinde bu bölgede meydana gelen gelişmeler ışığında tarihin akışının hızlandığı ve küresel anlamda yeni bir demokrasi heyecanının yayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Esas itibarıyla, insanlık onuruna yakışır bir muamele beklentisiyle başlayan olaylar, kısa sürede genişleyerek kapsamlı bir özgürlük, demokrasi ve değişim talebine dönüşmüştür. Bu sürecin zamanlamasına ve sebeplerine dair birçok husus ifade edilebilir. Ancak bence asıl etken, demokratik değerlerin evrenselliği ve modern bilgi ve iletişim araçlarının getirdiği yeni sosyal hareketlilik imkânları sayesinde bu değerlerin yaygınlaşmasıdır. Her halükarda, bölgedeki gelişmeler korku ve baskının demokratik taleplere yenildiği tarihi bir dönüm noktasını teşkil etmektedir.``-``Geri dönülemeyecek demokratik uyanış başladı``-Tüm kurumlarıyla işleyen bir demokrasinin kurulması için uzun ve meşakkatli bir süreç gerektiğini ifade eden Arınç, ``Özellikle yeni kurulacak rejimlerin devasa boyutlardaki sosyal ve ekonomik sorunlarla nasıl baş edeceği ve halkın beklentilerini nasıl yöneteceği ciddi sınamalar olacaktır. Diğer bir deyişle, bölgemizde devam eden bu demokratik sürecin sorunsuz bir geçişle olgunlaşacağını düşünmek aşırı iyimserlik olacaktır. Bazı iniş-çıkışların olması kaçınılmazdır. Her şeye rağmen kesin olan şudur ki; bölgede geri döndürülemeyecek bir demokratik uyanış başlamıştır ve artık halkın meşru talepleri karşısında kayıtsız kalmak veya onları baskı yoluyla sindirmek bir siyasi seçenek olmaktan çıkmıştır. Burada bize düşen görev, bu dönüşümün en sağlıklı ve barışçı bir şekilde gerçekleşmesine destek olmaktır. Elbette süreci yürütecek ve başarıya ulaştıracak olanlar, bölge halkları ve onların siyasi temsilcileridir. Ancak bu sürecin başarıya ulaşmasının sosyal, siyasi ve ekonomik anlamda yapacağı küresel etkiler göz önünde tutulduğunda, hepimize önemli sorumluluklar düştüğü de bir gerçektir`` diye konuştu.
-``Türkiye model değil ilham kaynağı``-``Türkiye olarak bölge halklarının meşru demokratik taleplerini destekliyor ve ilgili ülkelerin liderlerine bu yönde atmaları gereken adımlarda elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz diyen Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:``Bu bağlamda, Türkiye`yi bölge ülkeleri için bir model olarak takdim edenler de bulunmaktadır. Türkiye`nin uzun demokratik tecrübesinin, bu yoldaki kazanımlarının, bölge ülkeleri tarafından yakından izlenmesi normaldir. Ancak, farklı sosyal yapı ve kurumsal kültüre sahip ülkelerin demokratik süreçlerinin kendine özgü mecralarda ilerlemesi beklenmelidir. Dolayısıyla Türkiye`nin bir modelden ziyade bir ilham kaynağı olduğu söylenebilir.
Burada bizim için önemli olan değişimin barışçıl ve halkın haklı beklentilerini karşılayacak şekilde yürümesi ve gündemin aşırı radikal, fundamentalist akımlarca sabote edilmemesidir. Bu yönde esasen tüm uluslararası toplum olarak bir yükümlülüğümüz bulunduğunu hatırlatmak isterim. Zira bölgede başlayan bu tarihi süreç, bazı kesimlerce istismar edilebilir. Demokrasinin filizlenme aşamasında etnik veya mezhepsel yeni bölünmeler ortaya çıkarsa, bunun etkileri Asya`dan Avrupa`ya tüm dünyada hissedilecektir. Aksi durumda ise demokratik değerlerin gerçek anlamda kurumsallaşması ve bölgede iyi yönetişim esaslarının yerleştirilmesi doğrultusunda adımlar atıldıkça, bunun ekonomiden güvenliğe, kültürden sosyal hayata kadar küresel ölçekte olumlu meyvelerini hep birlikte toplayacağız.
Türkiye olarak biz demokrasinin bu çok yönlü olumlu etkilerini bizzat müşahede etmiş bir ülkeyiz. Zira bugün Türkiye`nin bölgesinde barış ve istikrarı önceleyen aktif bir dış politika izlemesi, demokrasi alanında sağladığımız ilerleme ile mümkün olmaktadır. Bu esasında iki yönlü işleyen bir süreçtir. Demokrasimiz geliştikçe ve buna bağlı olarak refah ve huzur düzeyimiz yükseldikçe çevremizde bu gidişatı destekleyecek bir dış ortamı arıyor ve bu amaçla barış ve istikrar çabalarına aktif destek sağlıyoruz. Keza etrafımızda bir barış, refah ve güvenlik kuşağı oluşturma yönünde ilerleme sağlandıkça, bu bize içeride de özgürlükler alanını genişletme ve halkımızın demokratik taleplerini karşılama konusunda daha özgüvenli ve etkin şekilde hareket etme imkânı vermektedir. Böylece sadece ülkemiz için değil, tüm bölge için olumlu bir döngü oluşturulmaktadır.``-Asya`nın ihtişamına yeniden kavuşmasını heyecanla bekliyoruz-Konuşmasının sonunda, ``demokratik seslere kulak vermeliyiz`` vurgusunu yineleyen Arınç, ``Vizyonumuz gerek sistemin, gerek üyelerinin demokratik nitelik taşıyacağı yeni bir küresel düzen kurulması, bu yöndeki kılavuz ilkelerimiz ise her demokrasinin olmazsa olmaz koşullarını teşkil eden katılımcılık, çoğulculuk, eşitlikçilik ve kapsayıcılık gibi değerler olmalıdır`` dedi.
Arınç, ``İnsanlığın ortak mirasına büyük katkılarda bulunmuş Asya`nın son üç asırda kaybetmiş olduğu ihtişamına yeniden kavuşmasını heyecanla bekliyoruz. Ne mutlu bizlere ki artık ışık yeniden doğudan yükseliyor`` dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, konuşmasını Endonezya dilinde ``teşekkür ederim`` anlamına gelen ``terima kasi`` sözleriyle tamamladı.
70`ten fazla ülkenin temsil edildiği zirveye, Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina, Moğolistan Başbakanı Sukhbaatar Batbol ve Sri Lanka Cumhurbaşkanı Mahinda Rajapaksa, Katar Başbakanı Hamad Bin Casim Bin Cabir El Tani, Brunei Sultanı Hassanal Bolkiah, Doğu Timor Başbakanı Xanana Gusmao, Filipinler Cumhurbaşkanı Yardımcısı Jejomar Binay`ın yanı sıra çok sayında bakan katıldı.