Savaş Ay annesini anlattı

Savaş Ay, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden annesi Şükran Ay'la olan son anılarını anlattı.

Türk Sanat Müziği’nin 70’li yıllardaki divalarından Şükran Ay, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetmiş gazeteci oğlu Savaş Ay, annesi için düzenlenen cenaze töreninde duygusal anlar yaşamıştı.

Annesinin ölümünün ardından çarpıcı bir yazı kaleme alan Savaş Ay, annesi Şükran Ay'la olan son anılarını anlattı.

İşte Savaş Ay'ın "Bir Diva'nın ebedi turnesi" başlıklı o yazısı...

Bir Diva'nın ebedi turnesi

O illet her yerini sarmış, anam gözlerimin önünde eriyordu, ben çaresizce izliyordum... O haliyle bile çocuklarının, torunlarının eğlencesine düetlerle katılıyordu... Biliyorduk son turnesiydi

Kurban Bayramı'na 10 gün kala aradı beni. Sesi hayli yorgun ve tedirgindi anamın: - Savaş ben iyi değilim oğlum. Gözlerimde sisler var... - Sis mi? - Evet, her şeyi buğulu görüyorum. Katarakt var galiba. Kumburgaz'dan ta İstanbullara gelmeye mecalim de yok. - Sana yakın yerde iyi bir ahbabımın hastanesi var anne. Oraya göndereyim seni. İşimi bitirip İzmir'den döner dönmez geleyim ben de yanına. Kadim dostlarından birkaçını yanına katıp gitmiş o hastaneye. Art arda yapılan ameliyatlarla gözündeki perdeyi kaldırmış doktoru sağ olsun. Ama mide bulantısı, ağzına lokma koyamayış halleri başlamış ardından. İyimserlik perisi ya; "Galiba verdikleri gözlüğün numarası yanlış, ondan oluyor bu haller" demiş kardeşime. Doktoru da durumu öğrenince kuşkulanmış; "Yanlış gözlük işi değil bu Şükran Hanım. Sizden bazı tahliller yaptırmanızı rica edeceğim" yanıtı vermiş.

SİNSİ HASTALIK

O aralar ben de döndüm, yanına koştum hemen. Gelen ilk sonuçlar kuşkuları artırınca daha kapsamlı tahlil istendi. O, hastane odasında torunları ve arkadaşlarıyla sohbet ederken, ben 2 kat aşağıda bir başka odadaydım. Bir araya toplaşmış 3-4 hekimin zorlukla açıklayabildikleri 'felaket tablosunu' dinleyip, kovalar dolusu kaynar suyun başımdan topuğuma boca edilmesi seansındaydım o odada. İllet tüm bedenini sarmış meğer. Böylesi sinsiliği, anlaşılmaz halde semirmesi pankreasın beter ketum oluşundan, kalleşliğinden ötürüymüş. Hekimlerin son cümleleri ise en yakıcı olanıydı: "Savaş Bey. Siz yıllardır hayatın gerçek yüzüne her konuda şahit olan bir gazetecisiniz. Ayrıca aynı hastalığın bir başka türüyle de kendi bedeninizde savaşıyorsunuz yiğitçe. Bu nedenle size olup biteceği dümdüz söyleyeceğiz. Hastanelere bile gelmesin, bırakın evinde, yatağında 'olsun' her şey.

BİR BAŞKA BAYRAM

Sonraki günlerde olup biten şöyle düştü satırlarıma: "Annem hastalandı 'biz' bayram yaptık..." 'Biz'; yıllardır bayramlarda bile bir araya gelemeyen aile efradıydık. Şairin dediğince: "Biz böyle olmasını istemezdik ama bitmeyen işler yüzünden, kalbimizi dolduran duygular kalbimizde kaldı"ydı yıllardır. Hastalık sanki gözle izlenir şekilde süratle değiştirdi bedenini. Yüzü sapsarıya, gözbebekleri turuncuya çaldı. 3-4 günde 12 kilo yitirip boyundan bile çokça ufaldı anam. O haliyle bile yatağında doğrulup, adına düzenlenen ev içi müzik şenliğine düetler yapıyordu soluk sesiyle. Oğlum Ulaş, yeğenlerim Onur, Ayşegül, Emir; gitarlar, kanunlar, kemanlarla başucu şarkıları çalıp söyleyerek ona yaraşır şekilde hazırlıyorduk 'ebedi turnesine' onu. Sonra, birkaç gün daha geçti. Bizi kâh tanır kâh boş bakar hale geldi yüzümüze. Ağrıları bedenindeki her milime, ağrılarının 'ah'laması diline kesintisiz vurdu. Kıymetsiz yaşamımda en kıymetli sevgilim, anam gözümün, gözümüzün önünde eriyip bitiyordu. Göze görünmez bir düşsel rende, her lahzada ömrünü de tenini, saç telini, göz ferini de rendeleyip un ufak ediyordu da umarsızca seyir halinde, el böğürde beklemedeydik hale bak!

SON FOTOĞRAF
78 yaşındaki 'Diva'nın son demleri ise, onu evde gözetmemize imkân bırakmamıştı. Yoğun bakım koşullarına ihtiyaç vardı artık, kaldırdık. Orada tarifsiz acılara düşmesini engellemek, son anlarını huzurlu geçirmesini sağlamak için elden geleni esirgemediler, sağ olsun bin yaşasınlar. Sarılıp, ellerinden tutup, yan yana olduğumuz son fotoğraf karesini de orada çektim işte. Derin uykularla geçen o son demlerinin arasında bile bir ara gözlerini açtı. Ziyaret saatiydi, yanı başında görüverdi bizi ve o halinde bile 'Şüko'luğunu yaptı: "Hep dua ettim sıralı ölüm ver diye. Bak Savaş'tan kaç sene sonra hastalandım ama onu geçtim, sıranın başını kaptım. Allah annelerin duasını kırmaz gördünüz mü?"