Bbp'den 'Adaletsizlik Giderilsin' Çağrısı

BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, ''12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında yapılan yanlış yargılama nedeniyle halen hapiste bulunan ülkücülerin serbest bırakılmasını'' istedi.

BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır başkanlığındaki parti heyeti, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya'yı makamında ziyaret etti. BBP heyetinde, Genel Başkan Yardımcısı Selahattin Şenliler ile MYK Üyesi Ali Keser yer aldı.
Çayır burada yaptığı açıklamada, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında yapılan yanlış yargılama sonucunda halen hapiste bulunan ülkücüler bulunduğunu söyledi. "Bu yargılama sonucunda hiçbir devrimci içeride bulunmazken halen bazı ülkücülerin içeride bulunması adaletsizliktir" diyen Çayır, bu yanlışlığın giderilmesini talep etti. Çayır, 1980 döneminde sol görüşlülerin, 146. maddeden yargılandıkları için üç ayrı suçtan tek bir ceza, 312 ve 313. maddelerden yargılanan ülkücülerin ise 3 ayrı suç nedeniyle
3 ayrı ceza aldıklarını belirtti. Bu durumun adaletsizlik oluşturduğunu savunan Çayır, "Sırf bu nedenle, salıverilen bazı ülkücüler, Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay'ın karara itirazı nedeniyle yeniden içeri girdiler'' dedi.
Özgürlüğüne kavuşamayan ülkücülerin bu mağduriyetlerinin giderilmesi için İyimaya'dan yardım beklediklerini belirten Çayır, konuya ilişkin hazırladıkları raporu da İyimaya'ya verdi.

"BU DURUM HUKUK İÇİN UTANÇ VERİCİDİR"
İyimaya ise hukuk kurallarının farklı uygulanamayacağını belirterek, "A'ya göre B'ye göre uygulama olmaz. Ceza hukuku ve siyaset için ayıptır, hukuk için utanç vericidir, hukuk kuralı olmaz. Hukuk uygulayıcısının öznel değerlendirmesi olur" dedi. BBP'nin hazırladığı raporu inceleyeceğini belirten İyimaya, komisyona gelen taleplerde en doğruyu ve makulu yakalamaya çalıştıklarını söyledi.
BBP Genel Başkan Yardımcısı Çayır, konuşmaların ardından gazetecilerin soruları üzerine, 1980'de yargılanan 20'nin üzerinde ülkücünün halen hapiste bulunduğunu bildirdi.

YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
İyimaya, daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Bir gazetecinin, 'Yeni yasama döneminde bizi nasıl bir çalışma temposu bekliyor? Uyum yasaları komisyona nasıl gelecek?' sorusu üzerine İyimaya, "Toplu da gelebilir, parça parça da gelebilir. Ama burada Anayasamızın 11.maddesi, yasama organına açık bir buyruk iletmektedir: Anayasal gibi, Anayasa değişiklikleri de yasama organını bağlar. Komisyonumuzda üzerine düşen görevi yapar. Yürütme organımız, Adalet Bakanlığımız, ilgili bakanlıklar uyum
taslakları üzerinde çalışıyorlar" dedi.
'Aciliyeti olanlar hangileri?' yönündeki bir soruya İyimaya, "Hepsi acil. Yasama organı süratle bunları gerçekleştirmelidir. Bütün partilerin doğal anayasal görevleri bu. Çünkü millet bize emir verdi. Dedi ki, 'ben şu kurumun, şöyle olmasını istiyorum' O, Anayasal bir buyruktur. Bütün milletvekilleri, bütün partileri ve siyaset kurumunu bir bütün olarak bağlar. Hepsi ivedidir, ertelenmemesi lazım. Ama zorunlu çalışmanın gerekli kıldığı süre mecburen geçecektir" diye konuştu.

"UYUM YASALARI 1 AY İÇERİSİNDE KOMİSYONA GELİR" -
Bir gazetecinin, 'Uyum yasaları hangi sürede komisyona gelir?' sorusuna İyimaya, şu karşılığı verdi:
"Ben bir kehanette bulunmak istemiyorum. Ancak 1 ay içerisinde gelebileceğini düşünüyorum. Çünkü muhtemelen Bakanlar Kurulu tartışacaktır. Adalet Bakanlığı oluşan taslağı çeşitli bilim kurullarına, uygulama organlarına gönderebilecektir, kamuoyuna açıklayabilecektir. Böyle bir evre olursa bayağı uzar. Olmazsa, 1 hafta veya 2 hafta içerisinde, ilk turfanda tasarılar komisyonumuza gelir. Komisyonumuzda yoğunlaşır, çalışır ve kendi Anayasa'nın içeriğine uygun kendi çalışmalarını ürüne dönüştürür, genel
kurulda müzakere eder. Yani, Anayasanın çerçevesi belli olduktan sonra uyumda sorun yaşanacağını zannetmiyorum. Ayrıca biz tartışmalı gibi takdim edilen konularda geçici maddelerle uyumu sağladık zaten."

"KURŞUN 5 SANTİM YANIMDAN GEÇTİ"
BBP'nin talebine hiçbir partinin karşı çıkacağını zannetmediğini belirten İyimaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü artık Türkiye 10 yıl öncesi, 28 Şubat öncesi Türkiye değil. Kutuplaşma dediler, ben tabanda hiç kutuplaşma görmedim. Tepedeki, düşük yoğunluklu gerilim artık tabana yansımıyor. Ben 1968 kutuplaşmalarının içerisinde var oldum. O zaman üniversitedeydim. O dönemde tabanda kutuplaşmalar felaketti. Şu anda vatandaş tabanda çınar ağacı gibi dayanıklı. Yukarıdaki rüzgarlar hiç etkilemiyor. 68'i bende yaşadım. Bir kurşun 5 santim yan tarafa gelseydi, ben yoktum şu anda. Yanımda bir arkadaşım öldü.
Sabahleyin bir baktık, tarandık. Devletin saydamlaşması gerçekleşmeli artık."

ERDOĞAN-KILIÇDAROĞLU GÖRÜŞMESİ
İyimaya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dünkü görüşmesini "Siyaset kurumunun tepe noktalarında Anayasa gibi 30 yıl askıda bulunan bir sorunda düşük veya orta yoğunluklu uzlaşı gllıştıklarını söyledörüntüsü müthiş bir olay" sözleriyle değerlendirdi. 1982 Anayasasının sil baştan değiştirilmesinin toplumsal bir talep olduğunu vurgulayan İyimaya, şöyle devam etti:
"TBMM ve Türk toplumunun bu konuda birikimi ve deneyimi vardır. Bu gerçekleşebilir, mümkündür. Ama bu dönemde ne olur, bu tabi bir öngörüdür. Bu dönemde Anayasanın, genel kurulda görüşülüp, kabul edilmesi kolay değil. Anayasa normlar koymak çok zor. Bu grupların uzlaşmamasından değil, normun zorluğundan kaynaklanıyor. Ben seninle Anayasa yapman diyen CHP'nin aynı yıl içerisinde görüşünü değiştirmesini, demokrasi adına önemli bir dönüşüm olarak görüyorum. Çok önemli bir gelişmedir. Hem siyaset, hem
millet, hemde partiler kazanır. Bundan sonra Anayasa konusunda siyaset kurumu paçal değişikliğe gitmemelidir. 20 madde yapalım değil, paçal dönem artık tarihe karıştı. 16 defa paçal olarak değiştirdik, siyaset kurumunun ayıbıdır. Oturalım, yapalım dünyaya örnek olsun. Türkiye iyi günlere doğru gidiyor. Referandumda gereksiz bir süreç yaşadık ama olgunlaştırdı. Bence milleti yormamalıydık, Anayasayı tam yapmalıydık. Bir partimiz seçimlerden sonra yapalım, öbür partimiz ise 'persona non grata'sınız. Yani
sistemin istemediği kişisiniz demesine karşı, bu referandum sürecine bakarak, sosyolojik okumayı yapmasını, CHP'nin ve diğer partilerin gelişimi olarak değerlendiriyorum."