Rezerv artsa bile kur ihracatçının istediği seviyeye gelmeyebilir

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, TCMB'nin rezerv birikimini hızlandırmayı düşündüklerini ancak, reze...


Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, TCMB'nin rezerv birikimini hızlandırmayı düşündüklerini ancak, rezerv 100-120 milyar dolara yükseltilse bile kurun ihracatçıların istediği seviyeye gelmeyebileceğini söyledi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısı sonrasında soruları yanıtlayan Yılmaz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Merkez Bankası rezervleri en az 100 milyar dolar olmalı' açıklamasının hatırlatılması üzerine, "Merkez Bankası finansal istikrarı ve kendisine verilen fiyat istikrarını dikkate alarak yapılması gereken ne varsa geçmişte yaptığı gibi bundan sonra da yapmaya devam edecektir" diye konuştu.
Yılmaz, "Uluslararası piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurtiçine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda rezerv birikimini hızlandırmayı planlıyoruz ve bu amaca en etkin şekilde ulaşmamızı sağlayacak gündemler üzerinde çalışıyoruz. Buradan şu sonucu çıkarmayın; biz rezervi 100'e de çıkartabiliriz, 120'ye de çıkartabiliriz fakat kur, illa dediğiniz yere gelmeyebilir" dedi.

'Kur önemli bir değişken'
"Kur önemlidir. Kur önemli bir değişkendir" diyen Yılmaz, Merkez Bankası'nın "Kur önemli değildir" dediği yönünde söylemler olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
"Bizim böyle bir söylemimiz yok. Olamaz, mümkün değil, kur önemli bir değişkendir. İkinci belirtmek istediğim husus, burada yapılan söylemleri de şikâyetleri de bir veri olarak kabul ediyorum. Üçüncü husus ülkemizde istikrar olduğu, geleceğe olan güvenimizin arttığı dönemlerde kabul ettiğimiz ekonomik yönetim çerçevesinde ülkemize döviz girişlerinde artış oluyor, bu da kurlar üzerinde baskı yapıyor ve dolayısıyla da bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Bu sıkıntı da bir bakıma başarımızın çelişkisi gibi ortaya çıkıyor. Yani kurların değerlenmemesi için işlerin illa kötüye gitmesi mi gerekiyor diye bir durum ortaya çıkıyor. İşler kötüye gitmesin, kurlar da mümkün olduğu kadar rekabetçi bir seviyede olsun."

Tobin vergisi yeterli değil
Tobin vergisi tartışmalarına da değinen Durmuş Yılmaz, "Brezilya'da 2009'dan itibaren uygulanmaya başlanan Tobin vergisine rağmen Brezilya para birimi, TL'ye göre (kriz öncesine göre) daha değerli. Müdahale edersek kurlar ne olur? Geçmiş örneklere bakıldığında 2005-2006 döneminde yüksek miktarda gerçekleştirilen döviz müdahalelerin döviz kuruna etkisi sınırlı kalmıştır" dedi.
Yılmaz, benzer durumun Güney Kore, Japonya ve İsviçre'de de yaşandığını kaydetti. Gerek Tobin vergisi gerek alım ihalelerinin kur üzerinde etkisi olmayacağı yönünde bir iddiada bulunmadıklarını kaydeden Yılmaz, "Bu tür etkiler tek başına yeterli olmamaktadır. Etkileri dış konjonktüre bağlı olarak kalmaktadır" dedi. Faiz indirim talepleri konusunda ise Yılmaz, "Türkiye'de faiz oranları enflasyon beklentileriyle uyumlu bir seviyededir" diye konuştu.







 

'Döviz alım miktarı ve zorunlu karşılıklarla ilgili çalışmamız var'
Durmuş Yılmaz, dalgalı kur rejiminden vazgeçmeden Merkez Bankası olarak 'ne yapabiliriz?' sorusunu kendilerine sorduklarını belirterek, "İhracatçılarımızın talep ettikleri konuların önemli bir kısmı finansal istikrarla ilgili. Bu konuda bazı çalışmalarımız var" dedi.
Yılmaz, basına kapalı olarak 1.5 saat süren toplantının ardından soruları yanıtladı. Çalışacakları konuların ne olacağına ilişkin soruya karşılık Yılmaz, "Üzerinde çalışılacak konu döviz alım miktarlarının artırılması. Ayrıca, gerek Türk lirası gerek yabancı para üzerinden bankalarımızda bulunan mevduatlar üzerinde zorunlu karşılıklarla ilgili de çalışmalarımız var" dedi. 

'Dalgalı kur değişmemeli'
Yılmaz şunları kaydetti: "Yapılan önerilerin önemli bir kısmı her ne kadar biz şu anda ortaya konulmuş olan yasal çerçevenin, paradigmanın değiştirilmesini istemiyorsak deniliyor ise de istenilenler sonuçta önemli bir kısmı paradigmanın değiştirilmesini gerektiriyor. Mesela bir arkadaşımız, 'TL/ dolar, TL/euro kuruyla ilgili olarak bir hedef konulmalı ve bu hedef savunulmalı' dedi. Bunlar paradigma değiştirmeyi gerektiriyor. Dalgalı kur sisteminin değiştirilmesini gerektiriyor. Biz şu anda içinde bulunduğumuz ortamda ve geçmiş tecrübelerimizden dalgalı kur rejiminin ülkemiz için son derece faydalı olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla bu rejimin değiştirilmemesi gerektiğini söylüyoruz.
Ancak bu rejim içerisinde kalarak dalgalı kur rejiminden vazgeçmeden Merkez Bankası olarak ne yapabiliriz sorusunu da kendimize soruyoruz. Bu çerçevede de özellikle ihracatçılarımızın talep ettikleri konuların önemli bir kısmı finansal istikrarla ilgili. Bu konuda bazı çalışmalarımız var. Ancak örneğin arkadaşlarımız bizden rezerv seviyesinin yükseltilmesini istediler. Bu mümkün mü? Evet mümkün. Ancak rezerv seviyelerinin yükseltilmesi, döviz alım miktarlarının artırılması, Merkez Bankası bu konuda herhangi bir miktar taahhüdünde bulunmuyor, uluslararası akımlara bakarak bunu ancak yapar ve yapmak da durumunda, bütün alımlar sonucunda kurun ihracatçıların istediği yere gelmesini gerektirecek bir durum olmayabilir, kur onların istediği yere gelmeyebilir. Ama rezerv artabilir."

 

'Kur riskini yönetmek için VOB etkin kullanılabilir'
Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası'nın (VOB) etkin bir şekilde kullanılmasına önem verdiklerini belirten Yılmaz, "Özellikle ihracatçılarımız, burada işlem yaparak vadeli alacaklarına hangi döviz kurundan TL'ye çevirebilecekleri konusunda yaşadıkları belirsizlikleri en aza indirebileceklerdir" dedi.
Yılmaz, "Dalgalı kur rejimi altında yapılamayacaklar varsa bunları söylemek, hayal kırıklığı yaratmak istemiyoruz" diyerek, paradigmayı değiştirmeden, bu çerçeve ne yapılabileceği konusunda da, "VOB'u kullanarak, kendinizi hedge edebilirsiniz. İhracatçılarımızın yüzde 60'tan fazlası bu tür enstrümanları kullanmıyorlar çünkü, kullananların bazıları işlemin vadesi geldiğinde spot piyasadaki kurun daha yüksek olduğunu düşünerek zarar edebileceğini düşünüyor. Bizce bu piyasada sizin şikâyetlerinizin bir kısmı giderilebilir" diye konuştu. Yılmaz, "İhtiyaç olan likiditeyi sağlamaya devam edeceğiz ancak O/N faizlerini 25 baz puan düşürülmesiyle bankaların birbirleriyle işlem yapmasını hedefliyoruz. Sistemde açığı, fazlası olan bankalar var. Bu paraları bize getirmek yerine siz kendi aranızda yapın işlemi" dedi.

 

Büyükekşi: Türkiye balonu oluşmasından korkuyoruz
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, en son açıklanan beklenti anketlerinde enflasyon beklentilerinin düştüğünü hatırlatarak, "Referandum sonrası oluşan iyimserlik havası faizlere anında yansıtılmalı diye düşünüyoruz" dedi.
Büyükekşi, "Merkez Bankası'nın aldığı 25 baz puanlık faiz indirimi için teşekkür ediyoruz. Ancak, Merkez Bankası faizleri daha da düşürebilir. Biz 2011 Mart'ına kadar kademeli olarak 1.25 puanlık bir düşüşün risk oluşturmayacağını düşünüyoruz. Daha sonra da tıpkı ABD, İsrail ve Avrupa merkez bankaları gibi çok daha düşük bir faiz seviyesini hedefleyebilir" dedi.
Orta vadede bir Türkiye balonu oluşmasından korktuklarını söyleyen Büyükekşi, en büyük tehlikenin dışarıdan kontrolsüz bir şekilde Türkiye'ye akan paranın varlık fiyatlarını ve borsayı şişirmesi ve nominal kurları daha da düşürmesi olacağını ve finansmanın rekabet gücünü geriletmeyeceği bir mekanizma kurulması gerektiğini söyledi.
Buna göre kısa vadeli çözüm önerileri olarak Büyükekşi, "Bize göre Merkez Bankası rezervlerini artırabilir. Bu IMF dahil herkesin kabul ettiği  bir gerçek. Merkez'en rezervlerinin 75 milyar dolardan 100 milyar dolara veya gerekiyorsa daha yüksek bir düzeye çıkarılması mümkün.  Merkez Bankası günlük alım ihalelerinde miktarı 30 milyon dolardan 40 milyon dolara çıkardı. Ancak görülüyor ki bu düzeyde bir alım etkili olamıyor" dedi. 

Kura müdahale
Japonya'nın yaptığı gibi, Merkez Bankası'nın gerektiğinde ciddi alımlarla kura müdahale etmesi gerektiğini belirten Büyükekşi, "Japon yetkililer, Merkez Bankası'nın piyasaya ne kadar yen sürdüğü konusunda bir rakam telaffuz etmiyor. Güçlü yenin, denizaşırı bölgelerde ürünlerinin rekabet gücünü azalttığı için Japon ihracatçılarını olumsuz yönde etkilediğini ifade ediyorlar. Bizde de aynı şekilde kuvvetli bir şekilde kura müdahale edilmelidir. Her gün belli bir miktarda alım olduğunda piyasa beklentisi oluşuyor ancak ani ve miktarı değişen oranlardaki  müdahaleler etkili sonuç verecektir" diye konuştu. 

İstikrar fonu talebi
Merkez Bankası'nın ihracatçı ve sanayici ile daha yakın bir ilişki kurması gerektiğini, danışma mekanizmaları geliştirebileceğini söyleyen Büyükekşi, bunun için istişare konseyi benzeri bir yapı kurulması gerektiğini belirtti. 
Büyükekşi, TİM olarak, döviz istikrar fonu kurulmasını talep ettiklerini de söyleyerek, "İhracatçının döviz kuru riskini hedge edecek bir fon  kurulursa ve bunun için gerekli kaynakta kısa vadeli sermaye hareketlerinden sağlanırsa, ihracatçının kendisi dışında gelişen şartlardan  etkilenmesi telafi edilecektir."

 

'Merkez'in politikası da Anayasa gibi değişmeli'
Orta Anadolu İhracatçılar Birliği (OAİB) ve Makine Tanıtım Grubu (MTG) Başkanı Adnan Dalgakıran, Merkez Bankası politikasının da Anayasa gibi değişmesi gerektiğini kaydetti. Dalgakıran, Merkez'in kur-faiz politikasının değişmesi gerektiğini belirtti.
Dalgakıran, "Önemli olan hükümetin net bir şekilde yeni kararlar alması. Anayasa nasıl değiştiyse Merkez Bankası politikasının da değişmesi gerekiyor" dedi. Toplantıda ihracatçıların kur yüzünden yaşadıkları sıkıntıların dile getirildiğini aktaran Dalgakıran, yaşanan sorunların sadece Merkez'in müdahalesiyle çözülemeyeceğini kaydetti.

 

Yılmaz'a, "Merkez'in yönetimine işadamları da girsin" dediler
TİM Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısının basına kapalı bölümünde ihracatçılar, Merkez Bankası Başkanı Yılmaz'a Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun yönetiminde işadamlarının da olması gerektiği önerisinde bulundu. Yılmaz'ın ise bu öneriye, "Bu bizim karar vereceğimiz bir konu değil. Ama olduğu taktirde dernekler de sendikalar da başka kesimlerden kişiler de yönetime girmek ister" diye yanıt verdiği öğrenildi.
Basına kapalı bölümde bir ihracatçı, sanayicinin hâlâ emek yoğun sektörlerden çıkamadığını, dolayısıyla yüksek katmadeğer ürünler ortaya koyamadığını ve tüm bu nedenlerle de rekabette kurun önem taşıdığını söyledi. Katılımcılardan birisi ise üretim maliyetlerin ne kadar arttığını belirtirken bunun karşılığında dövizin yerinde saydığını ifade etti. Yılmaz'ın ise bu konuşmalara, "Ben bana verilen işi yapıyorum. Görevim fiyat istikrarını sağlamak" yanıtını verdiği öğrenildi. Toplantıda mevcut sistemin dalgalı kur olmadığı iddiası da gündeme geldi. Yılmaz'ın bu konuya yanıt vermediği kaydedildi.

'İstatistik mini eteğe benzer' esprisi
Toplantıda zaman zaman yapılan espriler de ciddi havayı biraz olsun yumuşattı. İşadamları, Yılmaz'a, "Sizin ve ekonomi yönetimi sayesinde kürsülerde ders verebilecek hale geldik. Dünyadaki para politikası uygulamalarını artık yakından takip ediyor, öğreniyoruz" dediler. Bu espri Yılmaz da dahil tüm katılımcıları güldürdü.
Bir başka işadamının da istatistikleri mini eteğe benzeterek, "Ne kadarını göstermek istiyorsan o kadarını gösterirsin" dediği öğrenildi. İhracatçılar içinde bulundukları durumu şu fıkrayla anlattılar: "Bir köylü maliyetlerini azaltmak için ineğini günlerce aç bırakır. Altıncı günün sonunda inek ölür. Köylünün tepkisi,?'Tüh açlığa alışmışken öldü' olur.  İşte biz ihracatçılar da bu düşük kurlara alışırken öleceğiz. "
Yılmaz'ın ise tüm bu sorunların farkında olduğu mesajını verdiği belirtildi.
EYLEM TÜRK