Başbakan yerel televizyonda açıkladı: 2011'de son kez aday olacağım

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rize'de yapılan "Anadolu Soruyor" programında Kon TV öncülüğünde uydudan yayın yapan 5 yerel kanal temsilcisinin sorula

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rize'de yapılan "Anadolu Soruyor" programında Kon TV öncülüğünde uydudan yayın yapan 5 yerel kanal temsilcisinin sorularını cevapladı. Erdoğan, 2011 yılında yapılacak genel seçimde son kez milletvekili adayı olacağını bildirerek, "Bazı yerlerde hemen bakıyorsunuz, 'Başbakanım sakın siyaseti bırakmayın' deniliyor. Siyaset illa bir siyasi partinin çatısı altında yapılmaz ki. Yani siyaset partinin dışında yapılmaz mı? Çeşitli vakıflarda, derneklerde bu siyaseti yapabilirsiniz." dedi.

Güneysu Öğretmenevi bahçesinde yapılan canlı yayında Konya, İzmir, Gaziantep, Rize, Karabük ve Kayseri'den yayın yapan yerel televizyonların temsilcilerinin sorularını cevaplayan Başbakan Erdoğan, 12 Eylül'de yapılacak referandumda Türk milletinin her zaman olduğu gibi olumlu olanda ittifak edeceğini, şerde ittifak etmeyeceğini söyledi. Ramazan ayının yaşandığı şu günlerde ana muhalefetle aslında olumsuz sayılabilecek bir diyalogun içine girmek istemediğini, ancak Anayasa'nın içeriğinin hiç konuşulmadığını ve muhalefetin 26 madde ile ilgili bir şey geliştirmediğini vurguladı.

Son dönemde yaşanan İnegöl ve Dörtyol olaylarının manidar olduğunu kaydeden Başbakan, "Türkiye ne zaman kalkınmaya başlamışsa bu tür olaylar hep yaşanmış. Seçilen yerler hep anlamlı yerler. İnegöl çok muhafazakar bir yerdir ve göç alan bir yerdir. Dörtyol'da göç alan bir yerdir, duyguların istismarına gidilmiştir. Bir tahrike gidilmiştir. Malum çevreler tarafından tahrik edildiği biliniyor. Olayların hemen ardından oradaki hedef noktalar çok önemliydi. Dörtyol'da Kürt kökenli vatandaşlarımın dükkanları hedef alındı. İnegöl'de de aynı oldu. Dışarıdan da bu işi tahrik edenlerin olduğunu biliyoruz." dedi.

Bu olayları tahrik edenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmenin mümkün olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu nedenle hep birlikte tedbir alınması gerektiği üzerinde durdu. Bu işi sadece iktidarın çözebileceğini söylemenin yanlış olduğunu kaydeden Erdoğan, muhalefet partileri, medya ve akademik çevreler başta olmak üzere hep birlikte bu işin üzerine gidilmesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, er veya geç bu işi çözeceklerine inandığını dile getirdi. Başbakan Erdoğan, 12 Eylülde halk oylamasına sunulacak Anayasa değişikliği ile ilgili sorulan bir soru üzerine, "Bu Ramazan ayı içerisinde ana muhalefetle aslında bu tür bir olumsuz algılanabilecek bir diyalogun içerisine girmek istemiyorum" dedi. Ancak muhalefet partilerinin söyledikleri takip edildiğinde Anayasa değişikliğinin içeriğinin konuşulmadığını belirten Erdoğan, muhalefet partilerinin bu konuda bir şeyler geliştirmediğini söyledi.

İLLA BİR PARTİNİN GENEL BAŞKANI OLMAN ŞART DEĞİL

Başbakan Erdoğan, 2011 milletvekilliği seçimlerinin artık kendisi için son milletvekilliği seçimi olacağını ve bunda kararlı olduğunu belirterek parti tabanının tepkisine rağmen siyaseti bir parti çatısı altında değil de farklı kurumların çatısı altında yapılabileceğini göstereceğini söyledi.

AK Parti olarak milletvekillerinin en fazla üç dönem seçilmesi konusunda karar aldıklarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, kendisinin de 2011'deki genel seçimde milletvekili adayı olacağını ancak daha sonraki seçimde aday olmayacağını söyledi. Erdoğan şunları kaydetti:

"Bazı yerlerde hemen bakıyorsunuz, 'Başbakanım sakın siyaseti bırakmayın' deniliyor. Siyaset illa bir siyasi partinin çatısı altında yapılmaz ki. Yani siyaset partinin dışında yapılmaz mı? Çeşitli vakıflarda, derneklerde bu siyaseti yapabilirsiniz. Think thank kuruluşlarında bu siyaseti yapabilirsiniz. Bir medyanın içerisinde bu siyasete lojistik destek sağlayabilirsiniz. Yeter ki sizin böyle bir derdiniz, böyle bir aşkınız olsun. Eğer böyle bir aşkınız varsa bunu yaparsınız. Ben de bunu yapmakta kararlıyım. Cumhurbaşkanlığı seçimi olayında, Dışişleri Bakanımızın Cumhurbaşkanı adayı olmasını ilan ettiğimizden birkaç gün sonra eski cumhurbaşkanlarımızdan birisi 'Cumhurbaşkanlığı eline gelmiş olan bir kimse, bu makamı elinin tersiyle itmez' dedi. Peki, şimdi biz bunu uyguladık. Uyguladığımıza göre, acaba ne değişti? Sağda, solda bazıları ileri geri konuşuyorlar. Yani yalan, dolan, şu, bu, falan, filan... İspatlıyoruz bazı şeyleri. Biz bunları ispatlaya ispatlaya geliyoruz. Şimdi biz bu 2011 olayını da ispatlayacağız. Niye? Arkadan gelenlerin önünü açmamız lazım."

HUBUBAT İHRAÇ EDEN BİR ÜLKE KONUMUNA GELECEĞİZ

Bir soru üzerine, Konya Ovası Projesi (KOP) konusunda takvimin işlediğini bildiren Başbakan Erdoğan, bir aksamanın söz konusu olmadığını ifade etti. KOP'un büyük bir proje olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu proje ile oradaki ovalar çok daha bereketli hale gelecek. Türkiye'nin hiçbir zaman inşallah hububat sıkıntısı sö z konusu olmayacak. Artık bu konuda devamlı ihraç eden bir ülke konumuna geleceğiz." vaadinde bulundu.

YARGIDAKİ KAPALI SİSTEMİ KIRMA HAREKETİMİZİ HAZMEDEMİYORLAR

CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın "İki madde hariç Anayasa Paketi'nin tamamını destekleyelim" sözlerini hatırlatılması üzerine Başbakan, "Aslında onlar da bir nevi bu maddelerin pozitif olduğunu ifade ettiler. Sadece iki maddeye karşı çıkıyorlar. Bunlar da yargıyı ele geçirme olarak değerlendiriliyor. Değerlendirmeniz nedir? sorusuna ise bu yaklaşımı samimi bulmadığı cevanıbı verdi.

Erdoğan, Anayasa değişikliğiyle yargıda operasyon yaptıkları iddialarıyla ilgili ise şunları kaydetti: "Çok enteresandır. Yargıyı ele geçirme diye ifade edilirse Türkiye'de yargıyı ele geçirme operasyonunu biliyorsunuz CHP yapmıştır. Kiminle? Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay'ın Adalet Bakanlıkları döneminde 3 ila 5 bin arasında yargıya eleman sokmuşlardır. Hatta Moğultay, 'yargıya kendi adamlarınızı yerleştiriyorsunuz?' şeklindeki suçlamalara, 'Kendi partililerimi değil de MHP'nin faşistlerini mi yargıya sokacağım' cevabını vermiştir. Yargıdaki kast sistemini kaldırma hareketimizi hazmedemiyorlar. Çünkü bu kalkıyor."

Başbakan Erdoğan, halk oylamasında 'hayır' çıkmasının gelecekle ilgili planlarını sekteye uğratıp uğratmayacağıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de, "2023 hedefimiz bu halk oylamasına göre belirlenmiş hedef değil. Tamamen halkoylamasının dışında bir hedef. Süreci olumlu istikamette tetikler 'evet' çıkması. Çıkacak olumsuz netice, öyle bir şeyi tahmin etmek istemiyorum ama 2023 projemizi aksatmaz ama 2023'e çok daha güçlü girmemizi sekteye uğratabilir." ifadesini kullandı.

SEÇİMLERDE 2. PARTİ OLURSAM GENEL BAŞKANLIĞI BIRAKIRIM

Başbakan Erdoğan, ''2011 seçimlerinde eğer benim partim seçimlerde ikinci parti çıkacak olursa (ki böyle bir şeyi hiç beklemiyorum inşallah) ben genel başkanlıktan ayrılırım. Niye? Birinci derecede partinin o konuma gelmesinden kendimi sorumlu tutarım'' dedi.

"Referandumda ilginç bir 'hayır' cephesi oluştu. Bu 'hayır' cephesinin oluşmasında bir siyasi mülahaza mı, yoksa başka bir anlam mı var?'' sorusu üzerine Başbakan, bu oluşumu "şer cephesi" olarak niteledi: "Bugüne kadar gerçekten hiç bir araya gelmemişlerdi. Ama ilk defa burada bir araya geldiler ve kulislerde de şunlar hep konuşuluyordu. Daha önce 'evet' vardı ama 'hayır' yoktu, 'ret' vardı. Bu defa ise 'hayır' cephesi olarak geldi. Tabi şerde hiç bir zaman ittifak etmez millet. Millet hep olumlu olanda, 'evet'te ittifak eder. Burada da gelinen nokta budur."

CHP'NİN ÇARŞAF AÇILIMI

CHP'nin ''çarşaf açılımı''na değinen Erdoğan, ''Gittiler çarşaflı kardeşlerimize rozet taktılar ve herkes çarşaf açılımını konuşmaya başladı. Kısa bir süre sonra çarşaflı bir kardeşimizi tekme tokat döverek otobüsten attılar. Ardından bir müddet sonra aynı şeyi Mersin taraflarında yaptılar. O ilk çarşaf adımını attıkları o ailenin ileri gelenleri istifa ettiler, çekildiler. CHP'nin bu noktadaki geçmişini iyi bilmediği için herhalde o kardeşlerimiz de böyle bir yanlışın içine düşmüş oldular'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ''Başörtüsü sorununu ben çözerim'' sözlerini anımsatan Erdoğan, ''Peki arkadaş, sen 'bu işi çözerim' diyorsun da biz MHP ile birlikte parlamentoda üniversiteye giden başörtülü kızlarımızın eğitim özgürlüğüne yönelik 'onları bir anayasal teminat altına alalım' diye bir adım attık ve bu adım da parlamentodan 411 oyla geçti. Peki bunu Anayasa Mahkemesi'ne CHP götürmedi mi? Peki sizin Kılıçdaroğlu olarak burada imzanız yok muydu?" hatırlatmasında bulundu.

Dertlerinin üzümü yemek olduğunu, bağcıyla işlerinin olmadığını ifade eden Başbakan, "Ama bu bir eğitim özgürlüğüdür, gerçekten inanç özgürlüğüyle alakalı bir konudur. Böyle bir şeyin yapılması noktasında tabii ki böyle bir hak ve özgürlüklerde hep beraber olalım. Sen de ol, MHP de olsun, BDP de olsun, hep beraber olalım. BDP de ara sıra bu işleri konuşuyor. Hep beraber çözelim. Ama bunu kalkıp da bir istismar vesilesi yapmayalım.'' değerlendirmesinde bulundu.

İKTİDARDAKİ 7,5 YILDA YAŞADIĞI SORUNLAR

Başbakan Erdoğan, iktidarda bulunduğu 7,5 yılda yaşadıkları sıkıntıları hatırlatarak şunları söyledi: "7,5 yıl içinde belki birçok şeyi çok daha önceden başlatmak gerekebilirdi. Biz merdivenleri teker teker çıkalım anlayışından hareketle ülkede gerilim politikası oluşturuyor havası vermemek için çok titiz davrandık. Ancak umulmadık yerlerden umulmadık şeyler çıkıyor. Türkiye'de siyasi iktidarları kimin belirlediğini bu 7,5 yılda çok yakından gördük. Açıklanan dosyalar bir şeyi ortaya koyuyor. İktidarlar üzerinde kimlerin tasarrufta bulunmaya çalıştığını çok yakından gördük ama bir duruş gerekiyordu. Medyanın bu konuda tavrı bizim için çok önemli ama hala bakıyorsunuz medya özellikle burada ulusal medyayı masaya yatıracak olursak bana da soruyorlar (bu medyanın ileri gelenleri derin devletin sesi mi?) diye soruyorlar onu bilemem ama Anadolu medyası derin milletin sesi olduğunu biliyorum. Derin milletin sesi olarak sizlerin çok önemli görevi var. Bu millet projesi olarak kabul edilirse biz bu işi çözeriz. Şu olayda bir darbe anayasası var bir tarafta milletin anayasası var. Bir kısım medya ile hiçbir zaman bir araya gelemeyenler bir araya geldiler. Ama tünelin ucu gözüktü. 12 Eylül'de 'evet' çıkması halinde geçmişle yüzleşme olacak."

YARSAV ÜYESİ YARGI MENSUPLARINA NASIL GÜVENECEĞİM

"Ülkede gerilim politikası oluşturuyor'' havasını vermemek için çok dikkatli ve titiz davrandıklarını ifade eden Erdoğan, ''umulmadık yerlerde umulmadık şeyler çıktığı"na dikkat çekti. Başbakan Erdoğan, ''Bugün CHP, MHP, BDP, o malum medya, hatta YARSAV falan... Bunlar bir araya geldiler. Şimdi ben YARSAV üyesi olan yargı mensuplarına nasıl güveneceğim, nasıl güvenebilirim? Çünkü açık, net kalkıp da iktidarı eleştiriyorsa hakaretler ediyorsa ben böyle bir yargı mensubuna nasıl güvenebilirim?" diye sordu. Orada böyle bir oluşuma karşı olduğunu açıklayan Başbakan, 'Efendim Avrupa...' denilmesini de "Avrupa Birliği"nin söylediğinin, tümünü kuşatan bir yargı birliği" olduğunu belirterek buna karşı çıktı.

''Türkiye'de siyasi iktidarları kimin belirlediğini 7,5 yıllık süre içerisinde çok yakından gördüklerini'' dile getiren Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu açıklanan dosyalar, şunlar bunlar vs. Bunlar bir şeyi ortaya koyuyor. İktidarlar üzerinde kimlerin tasarrufta bulunma gayreti içerisinde olduğunu çok iyi gördük. Ama burada demek ki bir duruş gerekiyordu. Ben hep şunu söylüyorum; medyanın bu noktadaki tavrı bizler için çok önemli. Bana da soruyorlar, 'yani bu medyanın ileri gelenleri acaba derin devletin sesi mi?' böyle bir soru bana soruyorlar. 'Onu bilemem ama' diyorum ben de Anadolu medyasının derin milletin sesi olduğunu biliyorum. Şimdi derin milletin sesi olarak sizlerin üzerine düşen çok önemli bir görev var. Çünkü bu iş, bir millet projesi olarak takip edilirse biz bu işi çözeriz. Şu olay bir darbe anayasası. Ama öbür tarafta da milletin anayasası var. Bu milletin anayasasını savunacak olanlar sizlersiniz."

SİLAHLI KUVVETLERİ TEAMÜLLERLE YÖNETEMEYİZ

Yaş kararlarını ve sivil asker ilişkilerini değerlendiren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: "Aslında her şey istenilen rotasındaydı. Bu defa olay farklı değerlendirildi. Teamüller başka bir şeydir, yasalar başka bir şeydir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni teamüllerle yönetemeyiz. Yüksek Askeri Şura bir istişare kuruludur. Bir karar alır, bu kararı Milli Savunma Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na sunar ve Cumhurbaşkanı kararını verir. Yeri gelir teamül kullanılır ama teamül dışına çıkılamaz mı çıkılır. Bu Batı'da da böyle, dünyada böyle, bir NATO ülkesiyiz, NATO ülkelerinin hepsinde böyle. Olması gerekeni yaptık. Generallerimizle bu böyledir bu şöyledir gibi spekülasyonlara girmek istemeyiz. Bu konularda bir şey varsa askeri yargı kendi içinde yapabileceği gibi sivil zeminde olmuş şeyler varsa sivil yargı da yapması gerekeni yapar. Çünkü bu kurum şaibe kaldırmaz. Silahlı Kuvvetler'in şaibesiz şekilde geleceğe yürümesi lazım. Generallerle el ele vermemiz lazım, dayanışma içinde olmamız lazım. Spekülasyonlara izin vermemek lazım. Bu tür şeyler varsa bunları o kurum içinde bırakmamak lazım. Ben bakan arkadaşlara 'böyle bir şey yakaladığınız an affetmeyeceksiniz' diye talimat verdim. Çünkü biz burada devleti yönetiyoruz. Geldi mi eline bilgi hiç hafife alma, incelet bu doğru mudur değil midir? Sonra kararını ver. Enerji konusu oldu bizzat ben suç duyurusunda bulundum. Bu konuyla ilgili hala içerde olanlar var. Emniyette oldu, aynı şekilde içeri girip çıkan oldu, çıkamayan oldu."

HES'LERLE İLGİLİ TARTIŞMALAR

Başbakan Erdoğan, hidroelektrik santrallerine ilişkin tartışmalara yönelik soru üzerine, ''(Su akar Türk bakar) hep bu konuşulmuş. Ben diyorum ki 'Su akar Türk Bakar' ifadesini bir kenara koyacağız, artık 'Su akar Türk yapar' diyeceğiz.'' yorumunda bulundu.

Akarsuların daha önce değerlendirilmemesini eleştiren Erdoğan, yıllarca yaşanan susuzluk ve enerji sıkıntısını da buna bağladı. Erdoğan, HES'lere yönelik olumsuz söylemleri eleştirerek, bugün açılışını yaptığı bir HES için 120 milyon dolar yatırım yapıldığını ve buradan önemli miktarda enerji üretimi sağlanacağını söyledi.

HES'lerin vatandaşa daha iyi anlatılması gerektiğini belirten Erdoğan, sistemin suyun bol olduğu dönemlerde de taşkını önlediğini ifade etti.

Şu anda sadece İyidere-İkizdere bölgesinde 22 HES çalışması olduğunu anlatan Erdoğan, ''Tabi bu çevreciler adı altında bazıları yargıya sürekli gittiği için, yargı da tabiİ her türlü müracaatı kendine göre değerlendiriyor. Müteşebbisler burada çok ciddi sıkıntı içindeler." dedi.